IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 28 Nisan 2011, 11:49   #1
Çevrimdışı
aSi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Darbelere vurulmuş en sert darbe!




2007'deki e-muhtıraya gösterilen sert sivil tepki, Türkiye'de darbelere karşı vurulmuş en büyük darbe olmuştu...


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





HABERTURK.COM
Aslında çok daha geniş bir arka planı olan süreç, görünürde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin dolmasına birkaç ay kala başladı. Yeni cumhurbaşkanlığı için dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı ve [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yardımcısı Abdullah Gül'ün adının geçmesiyle "hassas çevreler" harekete geçti. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]'ın Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı adayı olarak sunmasıyla gerilim arttı.
"Hassas çevreler" özellikle "cumhurbaşkanının TSK'nın başkomutanı sıfatı taşıdığını" vurgulayarak, Türkiye'nin tepesindeki üçüncü makamın da Milli Görüş kökenli bir isme bırakılmasının ve özellikle de Gül'ün eşinin başörtülü olmasının "rejimin tamamen elden gitmesinin ifadesi" olduğunu işlemeye başladılar.

"SÖZDE DEĞİL ÖZDE BAĞLI"
2007 yılının 12 Nisan günü Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen ve katılımcı bazı köşe yazarları tarafından da alkışlanan "Basın Bilgilendirme Toplantısı"nda "istenen" cumhurbaşkanının profili "Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil özde bağlı" şeklinde çizildi. Genelkurmay Başkanı Org. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] bu toplantıda, "bu seçimlerin kendilerini de yakından ilgilendirdiğini" açıkladı.
14 Nisan'da bir yenisi düzenlenen ve bu "yakından ilgilenmenin" ifadesi olarak algılanan Cumhuriyet Mitingleri süreci değiştirmeyince Cumhuriyet tarihindeki "dördüncü darbe" olarak da girişimin yaşandığı güne gelindi.
TBMM'de cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunun yapıldığı 27 Nisan 2007 gecesi saat 23.20'de Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, bazıları tarafından '[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...],' bazıları tarafından da 'post-modern darbe' olarak adlandırılan bildiri yayınlandı.
Bildiride cumhurbaşkanlığı adaylık süreciyle ilgili yaşanan 'kaygılar' öne sürülerek "yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı ve din bezirganlığı olarak nitelendirilen olayların gelişiminin vahim derecede olduğu ve bunun rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği" söyleniyordu. Tehdit ise şöyle geliyordu: "TSK, yasalarla kendine düşen görev ve yetkileri kullanmaktan çekinmeyecektir."

"BEN YAZDIM"
Daha sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Org. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]'ın "Ben yazdım" dediği bildiri, bazı çevreler tarafından 'Oh olsun, biz uyarmıştık' duygusuyla karşılandı. Muhtırayı sahiplenenler ve ona destek verenlerin tercümanı eski cumhurbaşkanı ve 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren oldu. Evren, "Ordunun gerek gördüğü için böyle bir açıklama yaptığını ve bunun görevi olduğunu" belirtti.
Başta CHP'li siyasetçiler olmak üzere bazı gazeteciler de aynı görüşteydi. Ertesi gün Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazeteleri "Genelkurmay'dan çok sert açıklama," "TSK'dan muhtıra gibi açıklama" manşetleriyle çıktı. Şöyle bir bakalım, [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]dan sonra kim ne demiş...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var.
CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen: Genelkurmay'ın tesbitleri bizim tesbitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye'yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav: Gözümüz aydın, Türkiye'nin gözü aydın.
Nur Serter: Genelkurmay Başkanı’na 'memur' diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan’da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: AKP toplumda git gide artan ve TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıyla yaratılan fiili durum demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.
Oktay Ekşi (Hürriyet): Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanı’nın sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik karakterini tahrip etmek onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz diyor.
Tufan Türenç (Hürriyet): Tabii ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKP’nin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin karşı olduğunu açıklıyor.
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır.
Yılmaz Özdil (Sabah): Hâlâ deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.
Hıncal Uluç (Sabah): Ordu sonuna kadar bekledi. Gerekli uyarıları en demokratik şekilde yaparak, "Sözde değil, özde" diyerek bekledi.
Fikret Bila (Milliyet): TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya'ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.

"GENELKURMAY BAŞKANI [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]'A BAĞLIDIR"
Bu ve benzeri desteklere karşın bir sivil otorite Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa, yapması gerekeni yaptı.
Hükümet bildiriyi üzerine aldı ve ilk açıklamayı sözcü Cemil Çiçek ertesi gün yaptı. Açıklamada hükümetin de laiklikten yana olduğu belirtilerek muhtıraya sert tepki gösterildi. Cemil Çiçek konuşmasında "Genelkurmay Başkanı'nın resmi olarak [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]'a bağlı olduğunu, görevleri itibarıyla [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]'a karşı sorumlu olduğunu" belirtti.
Hükümete bu konuda verilen destek bu kararlı duruş sayesinde günden güne arttı. AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, TSK'nın demokratik laikliğe ve demokratik değerlere saygı gösterdiğini ispatlaması için seçim sürecine karışmaması gerektiğini söyledi. Star gazetesi yazarı Mehmet Altan "'internet muhtırası' doğrudan demokrasiye bir müdahaledir" derken Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal "Hayır!" başlıklı yazısında askerî müdahalelerin toplumsal düzen ve gelişime zarar verdiğini söyledi. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ise "Muhtıraya Hayır! Sözde Değil, Özde Demokrasi İstiyoruz" başlıklı bir basın açıklamasında bulunarak Genelkurmay açıklamasını eleştirdi.

HALKIN İSTEDİĞİ...
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]ya en sert cevap ve direnen hükümete en anlamlı destekse halktan geldi.
TBMM'de 27 Nisan'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi 1. turunda toplantı yeter sayısı olan 367 sayısına ulaşılamadığı gerekçesiyle CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itiraz 1 Mayıs'ta haklı bulunmuş, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 1. turu iptal edilmişti. Bu gelişmeler üzerine [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] erken seçim açıklaması yaptı.
Aynı şekilde 1973 ve 1980'de olduğu gibi askerlerin cumhurbaşkanlığı sürecine artık müdahil olmalarını engellemek için, Anavatan Partisi bir teklifte bulundu. Teklif, TBMM tarafından kabul edildi, Anayasa değişikliği yapıldı ve cumhurbaşkanlarının 5 senede bir doğrudan halk tarafından seçilmesi kabul edildi. Ahmet Necdet Sezer ve CHP itiraz ettikleri için bu değişiklik referandumla halkoyuna sunuldu. Ve halk, yüzde 78 oy oranı ile bu teklifi kabul etti.
Bu sonuç, yıllardır en güvendiği kurumun ordu olduğu söylenen "halk"ın askeri vesayete karşı çıktığının ve gelişmiş bir demokrasi arzusunun da göstergesi oldu.

DAHA AZ KONUŞUYOR
Hükümetin kararlı duruşu ve sivil destek, Türk siyasi hayatında askeri vesayetin adım adım kaldırılması konusunda siyasi partileri de harekete geçirdi.
Bunun en son örneğini, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi üzerinde yakın dönemde yapılan tartışmalar oluşturuyor. "12 Eylül darbesinin dayandırıldığı madde" olarak bilinen ve "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır" diyen bu maddenin kaldırılması için başta CHP olmak üzere partiler yarışıyor.
Artık Genelkurmay'ın basın brifingleri, siyaseti ilgilendiren konularda görüş bildirmesi eskisi kadar "hoş" karşılanmıyor.
Ve artık, darbelere destek veren siyasetçiler de Meclis'e alınmıyor!
Bu elbette askeri vesayetin tamamen sona erdiği anlamına gelmiyor ama Türkiye'nin bu konuda 10 yıl öncesine göre çok ama çok ilerde olduğu da açık...
Bir de uzman yorumlarına bakalım...

PROF. ALİ YAŞAR SARIBAY (Siyaset Bilimci)
"Otoriter rejime arzu diye bir gerçeklik var"

Biz bazı şeyleri sembolik düzeyde onaylıyor ya da reddediyoruz. Esasen, otoriter rejime arzu diye bir gerçeklik vardır. Bunu silecek tedbirlerin siyasette, kültürde ve birçok alanda alınması gerekiyor. Ne yapacaksak da hep beraber yapmamız gerekiyor. Ama biz biraz da günah çıkartıyoruz. Nasıl ki Cumhuriyet Bayramı'nı sadece şekli olarak kutluyorsak, nasıl ki 23 Nisan'ı şeklen kutlayıp "milli egemenlik" nedir diye düşünmüyorsak 27 Nisan'da da bunun tam tersini yapıyoruz. Sembolik düzeyde bir reddiye yapıyoruz. 4 yıldır sembolik bir reddiye yapıyoruz ancak içerik dolmuyor.

ALPER GÖRMÜŞ (Gazeteci)
"Böyle bir sivil karşı çıkış görmemiştik"

27 Nisan'a kadar çok sayıda darbe ve darbeler girişimi görmüştük ama bir darbeye ya da darbe girişimine bu ölçüde sivil bir karşı çıkış görmemiştik. Sivil iktidarın net bir karşı çıkışı vardı. Dolayısıyla 27 Nisan'ı tüm diğer darbelerden ayıran önemli bir nokta bu. 28 Nisan sabahı verilen sivil tepkiyle, odağında askerlerin bulunduğu vesayet rejimi 'budanmaya,' zayıflatılmaya başladı.
Şunu da eklemek isterim; vesayet rejiminin bittiğine dair çok sayıda yorum var, özellikle dünkü gazetelerde. Ben buna kesinlikle katılmıyorum.Vesayet rejiminin geriletildiğine dair önemli gelişmelerin olduğunu, önemli adımların atıldığını düşünüyorum. Ancak tam olarak yıkıldığını söyleyemeyiz. Özellikle vesayetin bittiğine dair yorum yapan arkadaşlar vesayetin ne kadar güçlü ve köklü olduğunu algılayamıyorlar.
Şunun da altına çizmek isterim; 28 Şubat'tan itibaren, eski usül darbe yapılamayacağına inanan kadronun yeni bir konsept düşündüğüne inanıyorum ve bunu da çok kez yazdım. Ordu içerisinde, bütün gövdesi ve gücüyle siyasetin üstüne abanarak vesayeti sürdüremeyeceğine dair bir düşünce
oluştu. 28 Şubat bunun çözümünü vesayet rejiminin içine sivil ekipleri katmakta buldu. Yargı, üniversiteler, medya... Üstelik bunu başardı da. Sadece kurumlar değil toplumun içinden genişçe bir kesimi de yanına çekti. Ben bunu şöyle açıklıyorum, 28 Şubat zihniyeti sivil bünyede reenkarne oldu. Bugün toplumun tabanında, istemediği sivil bir iktidarı "nasıl olursa olsun ama gitsin" tarzını onaylayacak milyonlarca insan var.
Dolayısıyla bu da vesayet sistemini güçlendiren bir gelişmedir. Özellikle toplum içindeki bu "sivil destek"in anlaşılamadığını, yeteri kadar önem verilmediğini düşünüyorum. İşte bu yüzden "bitti bu iş, vesayet rejimi son buldu" yorumlarının da yanlış olduğunu düşünüyorum.


PROF. MEHMET ALTAN - Gazeteci (Bugünkü yazısından alıntılanmıştır)
"Muhtıra hâlâ web sitesinde duruyor"

27 Nisan muhtırasının dördüncü yıldönümünde e-muhtıranın hâlâ Genelkurmay web sitesinde durduğunu anımsatmak isterim. Ayrıca...
E-muhtırayı yazan, Genelkurmay sitesine koyan, aynı zamanda Van Savcısı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı'nı bizzat görevden aldırttığını ballandıra ballandıra anlatan askeri kişi de yargılanmadı.
Neden "askeri vesayeti" konuşmayacağımız sağlıklı bir noktaya varamıyoruz?
Ankaralılaşma, "sistemi topyekûn dönüştürmeye" engel olduğu için... AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarıldığı söylenmesine rağmen askeri teçhizatın yerinde denetlenmesine imkân tanımayan Sayıştay Yasası'nı, Omsbudman Yasası'nı, gene dünkü yazımda anımsattığım askeri yargıya ait anayasal değişikliği hayata geçirecek olan uyum yasasının ertelenmesini bir de bu kapsamda değerlendirin...
27 Nisan'ın dördüncü yıldönümünde e-muhtıranın Genelkurmay sitesinde durması ve bu metni yazarak oraya koyan, bunu da canlı yayında ikrar eden askeri yetkilinin yargılanmaması ne anlama geliyor?

__________________
Doğruları biliyorsan, yalanları dinlemek eğlencelidir.
 

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
 

Etiketler
darbe, darbelere, en, sert, vurulmuş


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
UEFA'dan Putin'e sert darbe! Rusya'nın Şampiyonlar Ligi rüyası bitiyor CORDON BLEU Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi 1 22 Şubat 2022 19:02
Windows XP'ye en sert darbe! Deep Windows 0 12 Temmuz 2013 22:11
İnternet Filtresine Sert Darbe! System Bilim Dünyasından Son Haberler 0 24 Kasım 2011 19:51
28 Şubat'ta sokaklarda 'Darbelere hayır' sesleri yankılanacak BaRoN Haber Arşivi 0 28 Şubat 2010 00:46
'301'e, Darbelere, e-Muhtıralara Dur De' Kralice Haber Arşivi 0 05 Haziran 2008 07:51