Çevrimdışı

İngiltere'de Maliye Bakanı George Osbourne'nun dün açıkladığı bankalar ve mali piyasaların denetlenmesiyle ilgili yeni düzenlemelere geniş yer veriyor İngiliz basını.

Yeni düzenlemelerle, eski Başbakan Gordon Brown'ın 1997'de maliye bakanlığı yaptığı sırada kurduğu, bankalar ve sigorta şirketlerini denetleyen Mali Hizmetler Kurumu kaldırılıyor. İngiltere'deki finans piyasalarının denetlenmesi yetkisi büyük ölçüde Merkez Bankası'na veriliyor.

Guardian manşetinden duyurduğu haberin başlığında Merkez Bankası Başkanı Mervyn King'in Londra'nın finans bölgesi City'nin anahtarlarını aldığını söylüyor.

Gazete değişikliklerle King'in tarihteki en güçlü merkez bankası başkanlarından biri olduğunu kaydediyor.

Financial Times da konuyla ilgili haberinde, Osbourne'un Mali Hizmetler Kurumu'nu yaklaşan ekonomik krizi görememekle ve Northern Rock gibi bazı bankaların zayıflıklarını tespit edememekle suçladığını söylüyor.
'BP'nin planı yoktu'


Petrol devi BP'nin Amerikan kıyılarındak petrol sızıntısının yarattığı zararı tazmin etmek için 20 milyar dolarlık bir fon oluşturmayı kabul etmesi de geniş yer buluyor İngiliz basınında. Guardian başyazılarından birinde 20 milyar dolarlık anlaşmayla, Obama'nın kriz yönetimi konusunda Amerikan halkı nezdindeki güvenilirliğini biraz artırdığını söylüyor ve BP'ye şu satırlarla yükleniyor;

'BP Washington'da yöneltilen eleştirileri fazlasıyla hak etti. Kendisini yeşil bir uluslararası petrol şirketi olarak pazarlayarak kendi çarmıhını hazırladı. Taşeron kullanmaya, maliyet azaltmaya gitti. Böyle bir krize karşı bırakın B planını, bir A planı bile asla olmadı. Felaket yaşandığında şirketin gösterdiği tepki sızan petrol miktarını küçümsemek oldu. Ama hoşunuza gitsin ya da gitmesin, artık BP'nin ve Obama'nın kaderleri birbirine sıkıca bağlı. 20 milyar dolar BP'nin ödemek zorunda kalabileceği faturanın çok azı olabilir. Çünkü hiçkimse denize ne kadar petrol aktığını, sızıntının ne zaman duracağını ve temizliğin kaç yıl süreceğini bilmiyor. BP'nin hisse senedi fiyatlarının artması sürpriz değil. Ama bu Obama ya da BP için ille de iyi bir haber olmayabilir'
Obama'nın konuşması


Financial Times ise başyazılarından birinde Obama'nın dün Beyaz Saray'dan yaptığı, televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında sergilediği performansı eleştiriyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

'Dinleyicileri en azından ne yapıldığını, BP'den tam olarak ne isteneceğini ve hükümette tam olarak kimin kime karşı sorumlu olduğunu duymak istiyordu. Başkan tüm bu konularda muğlaktı. Konuşmasını BP yetkilileriyle görüşmesinden önce yapmış olsaydı, daha açık şeyler söyleyebilirdi. Daha da kötüsü, uzun uzadıya yeni bir temiz enerji politikasının gerekliliğini anlattı. Bu ne kadar arzulanan bir şey olursa olsun, Amerikan halkı Obama'nın Kongre'de böyle bir yasayı geçirecek çoğunluğa sahip olmadığını biliyor. Bunun Meksika Körfezi'ndeki acil durumla da doğrudan bir ilgisi yok. Acil durum sona erdiğinde, uzun vadeli enerji politikasını daha sakinleşmiş bir halde konuşmak için ileride zaman olacak. Obama'nın konuyu genişletme çabası çok fazla 'asla bir krizin boşa gitmesine izin verme' düsturu kokuyordu'
İspanya'daki ekonomik kriz


Independent bugün İspanya'nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara geniş yer ayırıyor.

'İspanya: Euro Bölgesindeki Yeni Kriz' manşetiyle çıkan Independent, Avrupalı liderlerin bugün, kıtanın beşinci büyük ekonomisi İspanya'nın, Yunanistan gibi bir kurtarma planı isteyeceği endişeleri arasında toplanacağını yazıyor.
Gazete, İspanya hükümetinin 250 milyar Euro'yu bulabilecek bir kurtarma paketi için, Avrupa Birliği Komisyonu, Uluslararası Para Fonu ve Amerikan Hazinesi'lye görüşmeler yapıldığı haberlerini reddettiğini belirtiyor.
'Kredi bulamıyoruz'


Ancak Independent, İspanyol hükümetinin borçlanma maliyetinin dün rekor kırdığını kaydediyor.

Haberde görüşlerine yer verilen üst düzey İspanyol bankacı Fransisco Gonzalez, yabancı özel bankaların İspanyol bankalarına kredi vermeyi reddettiğini söylüyor. Gonzalez, 'Uluslararası sermaye pazarları, çoğu İspanyol şirketi ve kurumuna kapandı' diyor.

Independent, bu nedenle Avrupa Merkez Bankası'nın son günlerde İspanyol bankalarına rekor düzeyde para aktardığını belirtiyor.
Katliamın tanıkları

Times'ta, Kırgızistan'ın güneyinde Kırgızlar ve Özbekler arasında yaşanan şiddet olaylarıyla ilgili tanıklıklara yer veriliyor.

Olayların yaşandığı Oş kentinden bildiren gazetenin muhabiri Tony Halpin, Oş'ta hayatta kalmayı başaran Özbeklerin ısrarla, bunun Kırgız ve Özbek gruplar arasında bir çatışma olmadığını söylediğini aktarıyor. Özbekler yapılanların kendilerini kentten sürme, hatta yok etme girişimi olduğunu söylüyor.

Oş'un Özbek mahallesi Çeryomuşki'de yaşayan Hüsniddin Azimhanov, 'Askerler insanlara ateş açtı. Sonra Kırgız gruplar evden eve dolaşıp silah ve bıçaklarla Özbeklere saldırdı. Evlerinde kadınlara tecavüz ettiler. Çığlıkları duyduk ama yardım edemedik. çünkü silahımız yoktu. Sonra üçüncü bir grup geldi. Önce bulabildikleri herşeyi çaldılar. Sonra da evleri ateşe verdiler' diye anlatıyor gördüklerini.
Oğul Bakiyev ve Blackpool


Independent'ta ise, Kırgız geçici hükümetinin olayları çıkarmakla suçladığı eski Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev'in İngiltere'de gözaltına alınan oğlu Maxim Bakiyev'le ilgili bir haber var.

Haberde, İngiltere Premiere Ligi'ne bu yıl yükselen takımlardan Blackpool'un, Maxim Bakiyev'le ilişkileri olduğu iddiasını reddettiği kaydediliyor.

Gazete, Bakiyev'in, klübün Letonyalı başkanı Valeri Belokon'la yakın arkadaş ve iş ortağı olduğunu söylüyor.

Independent, Blackpool'a büyük yatırımlar yapan Belokon'un sağladığı paranın aslında Bakiyev'den gelip gelmediğinin bilinmediğini kaydediyor.

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.