Başkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berna Dengiz, ABD’nin Northeastern Üniversitesi tarafından Washington’da gerçekleştirilen "Kadın Akademisyenlerin Uluslararası İşbirliği" toplantısına davetli konuşmacı olarak katıldı.
Prof. Dr. Dengiz burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de kadın akademisyen oranının Avrupa Birliği ve ABD ülkelerinden çak fazla olduğunu vurgularken, özellikle mühendislik alanında çalışan kadın akademisyen oranının dikkat çekici olduğunu kaydetti.
Brezilya, Arjantin, Avustralya, Bulgaristan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, İngiltere, Hollanda, Hindistan, Japonya ve ABD’nin bir çok eyaletinden katılımın olduğu toplantıya Türkiye’den davetli katılan Prof. Dr. Dengiz, "Bu toplantı vesilesi ile meslektaşlarımı orada temsil etmekten ve başarı hikayemizi onlarla paylaşmaktan büyük onur duydum" dedi. Prof. Dr. Dengiz, yaklaşık 18 yıldır sürdürdüğü uluslararası kadın akademisyenler arası işbirliği süresince birçok projesinin ABD’nin Ulusal Bilim Vakfı(NSF), Devlet Planlama Teşkilatı(DPT) ve TÜBİTAK tarafından desteklendiğini, bu projelerde çalışan doktora öğrencilerinin kendisiyle birlikte ABD’ye giderek bu fonlardan yararlandığını, ABD’de birlikte çalıştıkları hocaların da kadın akademisyen olduğunu ve böylece güçlü bir uluslararası kadın akademisyenler işbirliğine öncülük ettiğini anlattı. Prof Dr. Dengiz şöyle devam etti:
"ABD’den arkadaşım Dr. Alice Smith bu çalışmaların devamında NSF’in desteği ve Başkent üniversitesinin ev sahipliğinde 2008 yılında Endüstri Mühendisliği alanında Kadın Akademisyenler Çalıştayı’nı(WIEA 2008) düzenledik. Bu çalıştayı ilk kez, kadın akademisyenin en çok olduğu ülke olduğu için Türkiye’de yaptık. Başkent Üniversitesi’nde de çalışan kadın akademisyen oranı yüzde 56. Bu oran Türkiye ortalaması olan yaklaşık yüzde 40’in üzerindedir. Ayrıca üniversitemizdeki kız öğrenci oranı yüzde 51 ile Türkiye ortalaması olan yüzde 43‘ün üzerindedir. Üniversitemizin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal çalışma hayatında cinsiyet eşitliğine önem veren bir yöneticimizdi. Kendisini burada şükranla anmak isterim. Biz bunu 1924 yılında kabul edilen, eğitimi tek sistem altında toplayarak kadınlara erkeklerle eşit eğitim imkanı sağlayan, Tevhid-i Tedrisat kanunu, 1925 yılında kabul edilen Kıyafet Kanunu, kadınlara genel anlamda eşit haklar sağlayan 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu’na borçluyuz. Bununla da kalmayıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kurulduğu yıllarda uyguladığı bir model ile kız öğrencileri temel ve doğal bilimlere yönlendirmiş. Bunun sonucunda üniversitelerdeki kadın akademisyen oranları çok artmış. Bizler önümüzde rol modellerimizi görerek bu alanlara severek, isteyerek, başaramayız korkusunu aklımıza bile getirmeden girdik. İşte bizim sihirli modelimiz budur."