IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 06 Şubat 2008, 04:16   #21
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Sultan İbrahim
Annesi Saliha Dilaşub Sultan
Doğumu 15 Nisan 1642
Vefatı 22 Haziran 1691
Saltanatı 1687-1691


SÜLEYMAN HAN-II
Osmanlı Sultanlarının yirmincisi ve islam halifelerinin seksen beşincisi. Şehzadeliğinde mükemmel tahsil ve terbiye gördü. Kardeşi Sultan dördüncü Mehmed Han zamanında sarayda hususi hocalardan ders aldı. Dördüncü Mehmed Han'ın tahttan indirilmesi üzerine, 8 Kasım 1687'de Osmanlı Sultanı oldu.

Sultan ikinci Süleyman Han, tahta çıktığı zaman, Osmanlı ordularında Viyana bozgunu ile başlayan çözülme ve toprak kaybı devam ediyordu. Venedik, Mora yarımadasını işgal etmiş; Avusturya vişegrad, Uyvar ve Estergon'un ardından 160 yıllık Türk yurdu Budin'e girmişti. Ayrıca Macaristan'da Türk hakimiyeti sona ermek üzere idi. Devletin düştüğü mağlubiyetler hazine geliri üzerinde olumsuz te'sirler yapıyor ve Anadoluda'ki eşkiyalık hareketlerini körüklüyordu. Avusturya cephesi serdarı Yeğen Osman Paşa bir asi lideri gibi Rumeli'de yolsuzluk yapıyor, zorla usûlsüz vergiler topluyordu. Nihayet 8 Eylül 1688'de Belgrad da düştü.

Devlet içindeki karışıklıklar ve Macaristan'ın elden çıkarak, Belgrad'ın düşmesi Sultan ikinci Süleyman Han'ı çok üzdü. Emir dinlemeyen ve pek çok kalenin düşmesine sebep olan Osman Paşa'nın katline fetva verildi. Avusturya cephesi serdarlığına Recep Paşa tayin edildi. Padişah, sağlığının elvermemesine askeri teşvik için ordunun başında Edirne'den Sofya'ya kadar geldi ve harekâtı bizzat buradan idâre etmeye başladı.

1689'da Kırım'a saldıran Rus kuvvetlerini Selim Giray Han az bir kuvvetle dağıtarak perişan etti ve ağır kayıplar verdirdi. Vidin muhâfızı Sarı Hüseyin Paşa, Tuna kenarında Gladova ve Orsova kalelerini düşmandan geri aldı, Vişegrad'ı muhasara eden oniki bin kişilik Avusturya kuvveti bozguna uğratıldı. 1689 yılında Fazıl Mustafa Paşa'nın sadarete getirilmesinin ordu üzerindeki te'siri çok müspet oldu. Mustafa Paşa ilk iş olarak bir adâletnâme neşrederek memleketin umûmi ahvâlini yoluna koydu. Aldığı acil tedbirlerle hazineye yıllık 4000 kese fazka para sağladı. Yeniçeri ocağını yoklatıp ulûfeye müstehak olmayanların isimlerini sildirdi. Orduyu disiplinli ve intizamlı bir hâle getirdi. Fazıl Mustafa Paşa, 1690 yılında Edirne'den hareketle çıktığı Avusturya seferinde düşman kuvvetlerini mağlup ederek şehirköy, Musa palangası ve Niş şehrini aldı. Osmanlı Devleti'nin batıda en önemli serhad kalesi olan Belgrad'ı altı günlük bir kuşatmadan sonra fethetti. Bu zaferler Osmanlı ülkesinde büyük sevince vesile oldu.

Hastalığı sebebiyle Davud Paşa kışlasına kadar araba ile gelen Süleyman Han, burada Fazıl Mustafa Paşa'yı huzuruna kabul edip; " Hoş geldin. Berhudar ol, yüzün ak, kılıcın berrak, ekmeğin sana helal olsun, arzum üzere hizmet eyledin. Seleflerinden birine böyle ulu bir gaza müyesser olmadı." dedikten sonra ordu erkanının önünde samur erkan kürkünü sadrazama giydirdi. Belinden çıkardığı hamçeri beline ve bir kıt'a murassa pençe sorgucu da başına taktıktan sonra; "Ben mükafat vermeye kadir değilim. Allahü teala iki cihanda yüzünü ak etsin." diye duada bulundu.

Bu sırada Mora Serdarı Koca Halil Paşa da, Venediklilerin elinde bulunan Avlonya'yı otuzbir günlük bir muhasaradan sonra ele geçirmişti. 13 Mayıs 1691'de Sancak-ı Şerifi tekrar Fazıl Mustafa Paşa'ya vererek Avusturya seferine düa ile yolcu eden İkinci Süleyman Han, bir müddet sonra İstanbula yakın Yonca çeşme mevkıinde vefat etti (22 Haziran 1691/26 Ramazan 1102). İki gün sonra Süleymâniye'ye getirilip, Sultan Süleyman kabrinin sağ tarafına defnedildi.

İkinci Süleyman Han, kadirşinas, halim, cömert ve temkinli bir padişahtı. Fakir, muhtaç ve ihtiyaç sahiplerine pek çok ihsanlarda bulunurdu. Saltanat müddeti iç ve dış gailelerle geçti. Bilhassa, Avusturya karşısında alınan mağlubiyetler dolayısıyla, herkesin Rumeli elden çıkıyor diye Anadolu'ya çekildiği sırada, muktedir devlet adamı Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa'yı iş başına getirerek, kaybedilen yerleri devlete tekrar kazandırdı. Memleket içerisinde imar faaliyetleri ile de ilgilenen Süleyman Han, Fener kulesi ile İzmir'de Cami inşa ettirdi.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 06 Şubat 2008, 04:16   #22
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Sultan İbrahim Han
Annesi Hadice Muazzez Sultan
Doğumu 25 Şubat 1643
Vefatı 6 Şubat 1695
Saltanatı 1691-1695


AHMED HAN-II
Osmanlı Sultanlarının yirmibirincisi ve islam halifelerinin seksenaltıncısı. Sultan İbrahim Han'ın üçüncü oğludur. 1643 de Edirne'de dünyaya geldi. İyi bir tahsil gördü. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir şekilde öğrendi. Braderi ikinci Süleyman'ın yerine 21 Haziran 1691 de tahta çıktığı zaman 49 yaşında idi. İkinci Ahmed Han'ın cülusu sırasında Osmanlı Devleti, İkinci Viyana muhasarasını takib eden harplerle meşguldü.

Sultan ikinci Ahmed Han, tahta çıktıktan sonra ilk olarak; Avusturya üzerine giden Serdar Fazıl Mustafa Paşa'ya ferman göndererek sadaretinin ve seferin devamını diledi. Fazıl Mustafa Paşa, 20 Temmuzda Belgrada'a ulaşan Osmanlı Ordusunu, Kırım kuvvetlerinin gelmesini beklemeden ve harp meclisinin kararına aykırı olarak Petervaradin önlerinde bulunan Avusturya Ordusu üzerine sürdü.Tisa suyunun Tuna'ya karıştığı Salankamen mevkıinde, şiddetli geçen harbin ilk anlarında Osmanlı Ordusu üstün durumda iken serdarın vurularak şehid düşmesi üzerine, vaziyet Osmanlılar aleyhine döndü. Böylece Salankamen savaşı kaybedil- di. Bu savaşta tarihçilerin; alim, dindar, alicenap, vakur ve adil bir kimse olarak vasıflandırdıkları, iyi bir devlet adamı ve komutan olan Fazıl Mustafa Paşa'nın şehid düşmesi, Osmanlılar için en büyük kayıp olmuştur.

Salankamen hezimetinden sonra, Lipva ve Varat kaleleri Avusturyalılar tarafından işgal olundu. Durumu müsait gören Lehistan kuvvetleri kameniçe kalesini muhasara edip, İsakçı civarına kadar geldiler. Ancak serdar Kahraman Paşa tarafından boz- guna uğratıldılar. Venedikli vali Morosini Girit'e asker çıkarıp, Hanya kalesini muhasara etti ise de İsmail Paşa'nın kahramanca müdafaası sayesinde adadan ayrılmak zorunda kaldı.

1693 yılında Avusturyalılar Erdel üzerinden Eflak ve Boğdan'a tekrar taarruza başladılar. Yanova'yı işgal eden düşman kuvvetleri, Belgrad'ı muhasara ettiler. Ancak sadrazam Bozoklu Mustafa Paşa sür'atle gelerek Yanova'yı aldı ve ve Belgrad'ı muhasaradan kurtardı. Osmanlı Ordusunun kısmi başarılarına rağmen Avusturyalıların taarruzları bitmek bilmiyordu. Osmanlıların toparlanmasına fırsat vermek istemeyen venedikliler de devamlı saldırı halinde idiler. Nitekim Serdar-ı Ekremin Varadin muhasarasında olduğu bir sırada Malta, Floransa ve papalık filolarından müteşekkil bir Venedik donanması Sakız adasını işgal etti. Bu haber Sultan İkinci Ahmed Han'ı çok müteessir etti. Padişah bu üzüntüsünü vezir-i azam Sürmeli Ali Paşa'ya gönderdiği hatt-ı hümayunda " Mademki Sakız düşman elindedir, bütün Engürüs(Macaristan) memleketini feth etsen makbulüm değildir" diyerek bildirdi. Ayrıca sadrazam Edirne'ye gelince;" Eğer bu kış Sakız geri alınmazsa, bütün reisleri katlederim" diyerek emrini bildirdi.

Bu emir üzerine 1695 yılı ilk günlerinde İstanbul'dan hareket eden Osmanlı donanması kalyonlar kaptanı Mezemorta Hüseyin Paşa'nın büyük kahramanlığı sayesinde Sakız boğazındaki Koyun adaları mevkıinde Venedik donanmasına büyük zayiat verdirdi. Venedikli amiral, gemisiyle birlikte sulara gömüldü. Koyun adaları zaferinden sonra, Türk donanması Sakız'a asker çıkarıp adayı kolayca ele geçirdi. Ancak Sultan İkinci Ahmed Han Sakız'ın fetih haberini alamadan elliiki yaşında Edirne'de hayata gözlerini yumdu. (6 Şubat 1695).

Çok merhametli ve vatanperver olan İkinci Ahmed Han, hasta olduğu zamanlarda bile, devlet işlerinden asla el çekmezdi. Haftada iki gün yapılan divan toplantılarını dörde çıkardı. Toplantıları bizzat takibeder, bir hata yapınca düzeltmekten çekinmezdi. Zaman zaman kıyafetini değiştirerek halk arasında dolaşır, insanların dertlerini sabırla dinler, çare bulunması için gerekli yerle- re emir verirdi. İslamiyete hizmet hususunda derin bir mes'uliyet hissi içinde hareket ederdi. Tahta çıktığı zaman söylediği; "Ben saltanata talib değildim. Allahu teala fazl-u kereminden bu aciz kuluna nasib eyledi. Bu nimetin şükrünü eda edemem" şeklindeki sözleri onun nasıl manevi bir mes'uliyetle devlet reisliğini kabul ettiğini anlatmakta ve milletine hizmet duygusunun derinliğini göstermektedir.

Sultan ikinci Ahmed Han, bir mes'ele hakkında uzun uzn düşündükten ve bilenlerle istişare ettikten sonra karar verirdi. San'atkarları korur, onlara değer verir, daha iyiye ve daha güzele yönelmeleri için çalışırdı. Hattat olup hattı güzeldi. Kur'an-ı Kerimlerin yanında başka kitabları da yazarak çoğaltırdı. Aynı zamanda şair olan Sultan Ahmed Han'ın kabri Kanuni Sultan Süleyman türbesi içerisindedir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:17   #23
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Sultan Mehmed-IV
Annesi Rabia Gülnüş Sultan
Doğumu 5 Haziran 1664
Vefatı 20 Aralık
Saltanatı 1695-1703


MUSTAFA HAN-II
Osmanlı sultanlarının yirmi ikincisi ve islam halifelerinin seksen yedincisi. 5 haziran 1664'de İstanbulda doğdu. Küçük yaştan itibaren devrin en iyi alimlerinden tahsil ve terbiye gördü. Ayrıca devlet idareseni ve harp oyunlarını çok iyi öğrendi. Amcası İkinci Ahmed Han'ın 6 Şubat 1695'de vefatı üzerine 31 yaşında tahta çıktı. Genç Padişah gayretli ve vatan sevgisiyle do- lu idi. nitekim yayınladığı ilk hatt-ı humayunda "Zevk ü safa ve rahatı kendümüze haram eylemişüzdür" diyordu.

Sultan Mustafa, ceddi kanuni Sultan Süleyman gibi bizzat ordusunun başında sefere çıkmak istiyordu. Devlet adamları Sultan'ın sefere çıkması halinde büyük masraflar gerekeceğini ve kazara bir yenilgi halinde de adının mağlup bir hükümdara çıkacağını bildirdiler. Bunun üzerine Sultan Mustafa; " Bana hazine lazım değil. Kuru ekmek yerim. Vucudumu din uğruna feda ederim.Her ne denlü meşakkat arz olınsa, sabr ve tahammül ederim. Hizmet-i ibadullah (halka hizmet tamama ermeyince seferden dönmem" diyerek kesin kararını bildirdi. Nihayet 30 Ağustos 1695 günü Mustafa Han halkın da zafer duaları arasında Avusturya işgalindeki Macaristan'ı kurtarmak için ilk sefrine çıktı. 9 Eylül günü Lipva kalesini alındı. 22 Eylül'de Lagos kalesi yakınında Temes suyu kenarında bulunan Avusturya ordusunu bozguna uğrattı. Lagos Osmanlıların eline geçti. Bu arada ordunun ikinci bir koluda Sabeş kalesini zabtetti. Mevsimin ilerlemesiyle Mustafa Her ordunun başında İstanbul'a döndü. halk bu büyük zafer için şenlikler yaptı.

Padişah, Avusturya üzrine ikinci seferine 20 Nisan 1696'da çıktı. Osmanlı ordusu Belgrad'a vardığında düşman kuvvetlerinin Temeşvar-ı muhasara altına aldığı haberi geldi. Bu cihet üzerinde yol alan Osmanlı ordusu, düşmanı Olaş suyu kenarınd yakaladı. Yapılan muharebede Avusturyalılar mağlup ve perişan oldu. Kumandaları savaş alanında öldü. Padişah İstanbul'a döndüğünde, Andros önlerinde venedik donanmasına büyük zaviat verdiren Mezemorta Hüseyin Paşa, bütün toplarını ateşleyerek kendisini selamlıyordu.

Muzaffer padişah, Avusturya'ya son ve kesin bir darbenin vurulması için yeniş bir seferin luzumunainanıyordu. Ancak 17 Haziran 1677'de bu maksatla çıkılan sefer, sadrazam Elmas mehmed Paşa ile temeşvar muhafızı Koca Cafer paş'nın padişah'ı yanlış yola sevketmeleri Zente bozgununa sebep oldu. Bu sorada Venedik, Rusya ve Lehistan birlikleri de saldırıya geçtiler. Padişah sulh istemek zorunda aldı. Uzun görüşmelerin sonunda imzalanan karlofça antlaşmasıyla (1699) Erdel ve Mcaristan'ın büyük bölümü Osmanlılar elinden çıktı. Azak kalesi Ruslara bırakıldı. Kamanice, Ukranya be Podolya eyaletlerinin ise lehistan aldı. Bu geniş toprak parçalarının Osmanlılar elinden çıkmasının izleri pek derin oldu. Osmanlılarının adil idaresininden ayrılmak istemeyen 1400 macar ailesi göz yaş- ları içerisinde Türk topraklarına Hicret ettiler.

Sultan Mustafa Han, Karlofça antlaşmasından sonra askeri ve mali teşkilatlarla ıslahat hareketlerine girişti. Donanmada çektiri usulünün kullanılması terk edilerek kalyon sistemine geçildi.Bilhassa Mezemota Hüseyin Paşa'nın kapdan-ı deryalık döneminde yaptığı çalışmalar ile kısa bir sürede kalyon miktarı 40'a ulaştı. Ayrıca bahriyenin ıslahı ve ihtiyaçlarının giderilmesi için bir kanunname ilan edildi. Buna göre deniz ümerasının bahriyeden yetişme kimselerdem seçilmesi esası getiriliyordu. Diger taraftan kapıkulu ocakları arasında yapılan ıslahatlar yeniçeri ve sipahilerin hoşlarına gitmedi. Bazı devlet adamlarının tahriki ile başlayan ayaklanma sonunda Sultam Mustafa Han 22 Agustos 1703'de tahttan indirildi. Saraya geldiğinde kapıda kendisini feryad ederek karşılayan Valide Sultan'ın elini öptükten sonra; "Kul beni tahttan indirmişler, yerine karındaşım Sultan Ahmed'i padişah eylemişler; Allah mubarek eyleye,evladlarım kendisine Allah emaneti olsun"sözleriyle kendisine ayrılan özel daireye çekildi. Mustafa Han, hizmetleri ortada iken karşılaştığı bu durumdan dolayı çok mütessir oldu. istiska hastalığında da muzdarip bulunan Sultan, nihayet 20 Aralık 1703'de vefat etti. Yeni Camii'deki türbede babasının ayak ucuna defnedildi.

Dokuz seneye yakın Osmanlı sultanlığı yapan İkinci Mustafa Han, muktedie,gayretli,vatanperver,çalışkan ve değerli bir padişahtı. Orduların başında sefere giden son Osmanlı sultanıdır. Alimlere ve hocasına karşı hürmeti çok fazla idi. Edebiyata meralı olup "Meftuni" ve "ikbali" mahlasıyla şiirler yazmıştır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:17   #24
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Sultan Mehmed IV
Annesi Rabia Gülnüş Sultan
Doğumu 31 Aralık 1673
Vefatı 1 Temmuz 1736
Saltanatı 1703-1730


AHMED HAN-III
Osmanlı padişahlarının yirmi üçüncüsü ve islam halifelerinin seksen sekizincisi. Sultan İkinci Mıustafa'nın öz kardeşidir. Son derece zeki ve akıllı idi. Şeyp-i Sultan-i Mehmed ile Seyyid Feyzullah Efendinin egitim-öğretim altında yetişti. 22 Ağustos 1703'de Edirne'de tahta çıktığı zaman, 30 yaşının içide idi.


Sultan Ahmed Han öncelikle 1703 Edirne vak'asında isyan çıkaranların elebaşılarını iyi bir siyasetle yakalatıp, teker teker cezalandırdı. Devletin iç işlerini düzeltti. 1711'de İsveç kralı on ikinci Şarl (Demirbaş) Ruslara yaptığı savaşı kaybederek, Osman- lılara ait Ozi kalesine sığınınca, Ruslar Türk sınırını ihlal ettiler. Bunun üzerine Osmanlı devleti Rusya'ya harb ilan etti. Nisan 1711'de Baltacı Mehmed Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu Çar Petro'nun ordusunu Prut nehri kenarında kıstırdı ise de yeniçerilerin artan itiatsizliği sebebiyle bir imha hareketine girişemedi. Netşicede Azak ve çevresindeki Osmanlılara teslimi şartıyla mütareke imzalandı. Ancak Ruslar antlaşma şartlarını yerine getirmediler.Sultan ahmed Han'ın Osmanlı Ordusu sadrazam Damad Ali Paşa komtasında tekrar harekete geçmesi üzerine, Çar Deli Petro antlaşmaya muymak mecburiyetinde kaldı ve seferden vazgeçildi. Ali Paş 1714'de karadağlıların isyan etmesi üzerine Mora seferine çıktı ve Karlofça antlaşmasıyla Venediklere geçen bütün kaleleri birer birer fethetti.

Osmanlıların zaferinden endişeye düşen Alman Avusturya İmparatorluğu bu fetiklerin tanımadığınıbildirdi. Bu durum iki devlet arasında harbe yol açtı. 1716'da Petervaradın'de yapılan sagvaşı Osmanlıların üstün bir vaziyette iken, savaşın en şiddetli anında Sadrazam Damad Ali Paşa'nın vurularak şehid düşmesi üzerine kaybettiler. Bu Mağlubiyetin sonunda imzalanan Pasarofça andlaşmasıyla Belgrad ve Semendre Avusturya'da kalmak üzere Sava nehri sınır kabul edildi.

Pasarofça antlaşmasından sonra, Türkiye'de sonraları Lale Devri diye anılan yeni bir devir ve Yeni bir Hayat başladı. Üçüncü Ahmed Han elli yıldır devam eden savaşlar sonunda yıpranan orduyu kuvvetlendirmek, ülke için huzuru sağlamak, imar faaliyetlerine hız vermek, böylece devleti maddi manevi en yüksek seviyeye çıkarmak istiyordu. Nitekim bu gayelere humbaracı ocağı ıslah edildi. Matbaa Türkiye'ye getirelerek, büyük ilim kültür eserleri basılıp dağıtıldı. Padişa'hın İstanbul'daki ilim, kültür ve san'at çevrelerini yakından destsklemesi bu sahada büyük bir canlılık uyandırdı. Yalova'da kağıt, İstanbulda çini kumaş fabrikaları açıldı.İmar faaliyetleri artarak bir çok yerde kasırlar,yalılar,cami ve çeşmeler yaptırıldı. Bu devrede İran ile yapılan savaşlar sonunda Gence, Nahcıvan, Hoy, Selman, Kirmanşah ve Nihavend gibi şehirler fethedildi.

1718'den 1730'a kadar devam eden sulh ve sükun devresi, bilhassa sadrazam Damad Nevşehirli İbrahim Paşa'ya karşı aleyhte bir faaliyetin doğmasına yol açtı. 1730 da Sultan Üçüncü Ahmed Han ve sadrazam İbrahim Paşa'nın İran seferine çıkmak üzere Üsküdara geçtiği sırada Patrona Halil adlı şaki etrafına topladığı adamlarla isyan etti. İdareden memnun olmayanların kendisine katılması ve yeniçerilerin de olaylara seyirci kalması isyanın büyümesine sebeb oldu. İbrahim Paşa, iki damadı ile boğularak öldürüldü. Beyhude kan dökülmesini istemeyen sultan Üçüncü Ahmed Han, tahtı pek çok nasihatla yeğeni Mahmud'a teslim etti(2 Ekim 1730). Ahmed Han nasihatlarında :

"Vezirine teslim olma. Daima ahvalini araştır ve beş-on sene birini vezarette müstakil istihdam eyleme. Merhamet sahibi ol. Cömertliği elden bırakma. Gayet tasarruf üzere ol. İşi kendin gör. ele itimat etme. İşte benim ahvalim, sana nasihat için kafidir. İhtiyaç sahiplerine adaletle davran. Kimsenin bedduasını alma. Şehzadeler sana emanettir. Oğlum; devlet işlerini baban ve ben başka- larına bıraktığımızdan bu durum başımıza geldi. Sen bizzat idareyi ele al" demektedir.

Saltanattan çekildikten sonra ilim ve ibadetle meşgul olan Ahmad Han, 1 Temmuz 1736 tarihinde 63 yaşında iken vefat etti. Yeni Camii'de Turhan Valide Sultan türbesine defn edildi.

Üçüncü Ahmed Han, hassas, açık fikirli, vatanperver, ilim ve san'at erbabını koruyan, İslamiyet'e son derece bağlı bir padişahtı. Güzel yazı yani hüsn-i hatta fevkalade merhamet sahibi idi. Yazdığı Kur'an-ı Kerimlerden birisini Ravza-i Mutahhera'ya hediyye etti. Topkapı sarayı girişinde yaptırdığı tarihi çeşmenin kapısındaki kitabesi de Üçüncü Ahmed'in el yazısıdır. Alim ve şairleri himaye eden Sultan, şiirlerinde Necib

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:18   #25
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası İkinci Mustafa Han
Annesi Saliha Sultan
Doğumu 2 Ağustos 1696
Vefatı 3 Aralık 1754
Saltanatı 1730-1754


MAHMUD HAN-I
Osmanlı Sultanlarının yirmidördüncüsü ve islam halifelerinin seksen dokuzuncusu. 1696'da edirne Sarayı'nda dünyaya geldi. Okul çağına geldiği zaman babasının hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi de dersler aldı. Şehzadeleğinde yüksek fen ve din ilimlerini öğrenerek yetişti. Babasının tahttan indirilmesinden sonra padişah olan amcası Üçüncü Ahmed Han da, Şehzade Mahmud'un yetiştirilmesine özel bir itina gösterdi. Nihayet Üçüncü Ahmed'in Patrona ayaklanmasıyla saltanattan indirilmesi üzerine, 2 Ekim 1730 da tahta çıktı. Üçüncü Ahmed Han saltanattan çekilirken yeğenine uzun uzun nasihatler etti ve tavsiyelerde bulundu.

Sultan Mahmud saltanatanın ilk günlerinde devletin önemli mevkilerini ellerine geçirmiş bulunan asi patrona Halil ve adamlarını şiddetle cezalandırdı. Böylece İstanbul'da emniyet ve asayişi sağladıktan sonra, amcası zamanında başlayan İran harpleriyle meşgul olma imkanını buldu. Osmanlı kuvvetleri İran seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum valisi ve Revan seras- keri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti. 30 Temmuz 1731'de Kirmanşah alındı. 15 Eylül'de Kurican sahrasında İran kuvvetleri bozguma uğratıldı. Urmiye ve Tebriz ele geçirildi. İran Şahının sulh istemesi üzerine Ocak 1732'de Ahmed Paşa antlaşması imzalandı. Buna göre aras nehri iki devlet arasında hudud kabul edilirken,Revan, Gence, Nahcivan, Bitlis, Şirvan ve Dağıstan Osmanlılara, Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan ve Erdelan eyaletleri ise İran'a bırakıldı. Ancak 1733'de İran'da iktidarı ele geçiren Nadir Şah, Osmanlıların eline geçen bölgeleri almak için tekrar savaş açtı. 1735'de Arpaçay'da yapılan muharebeyi Osmanlılar kaybetti. Gence, Tiflis ve Revan İran'ın eline geçti.

Osmanlı Devleti'nin doğuda İran ile mücadelesini fırsat bilen Avusturya ve Rusya da iki cepheden harekete geç- mişti. Azak kalesini ele geçire Ruslar, Osmanlı kuvvetlerinin toparlnmasın meydan vermeden Gözleve, Kılburun ve Urkapı'yı da işgal ettiler. 12 Temmuz 1737'de harakete geçen Avusturya ordusu ise, Bosna, Sırbistan ve Eflak'a girdi. Bu mağlubiyet- ler ve düşmanın girdiği yerlerde büyük tahribat ve mezalim yapması, Sultan Mahmud Han'ı son derece üzdü.sadarete getirdiği Muhsinzade Abdullah Paşa'yı Rusya üzerine, Hekimoğlu Ali Paşa'yı da Avusturya üzerine sefere memur etti. Muhsinzade sür'atli bir hareketle Özi ve Kılburun kalelerini ele geçirirken, Hekimoğlu Ali Paşa ise Banyaluka'yı kuşatan Avusturya kuvvetlerine büyük bir darbe indirdi. Yapılan savaşta Avusturya kuvvetlerinin asker zayiatı 60 bin did. Hekimoğlu Paşa'nın bu zaferi İstanbul'da büyük bir sevince yol açtı. Bu zaferler üzerine Avusturya ve Rusya barış istemek zorunda kaldı. Nihayet 18 Eylül 1739 da yapılan Belgrad antlaşmasıyla Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri hudud kesildi. Rusya ise Azak kalesinde donanma bulunduramayacaktı.

Avrupa devletleriyle anlaşmalar sağlayan Birinci Mahmud Han, yeniden İran üzerine döndü. Nadir Şah, bu vaziyet karşısında Osmanlılarla başedemeyeceğini anlayınca, Kasr-ı Şirin antlaşması maddeleri üzerinden anlaşma teklifinde bulundu ve bu istek kabul edildi(1746).

Zor bir dönemde padişah olmasına rağmen ülke içinde ve dışında huzuru sağlayan, Osmanlı Devleti'ne azamet devri yaşatan Birinci Mahmud Han, 13 Aralık 1754'de hastalığına rağmen çıktığı, Cuma namazından dönerken, Demirkapı'da at sırtında vefat etti. Yeni Camii'de babası Sultan İkinci Mustafa'nın yanına gömüldü.

Çok zeki, anlayışlı, hamiyetli, lütufkar ve merhametli bir zat olan Mahmud Han, hadiseleri sonuna kadar takib eder, devlet işlerinde mutlaka istişarede bulunur, acele etmez ve telaş göstermezdi. Aleyhte gelişen Rusya ve Avusturya harplerini tayin ettiği değerli kumandanlarla lehine çevirmesini bildi. Yeniliği sever ve memleketi bu yolda yükseltmeğe gayret ederdi. İlim, san'at, edebiyat meclislerindeki sohbetlere katılır ve Sebkati mahlası ile şiirler yazardı.

Sultan Mahmud Han, ülkede pek çok imar faaliyetlerinde bulundu. Devrinde ilim, kültür ve san'at sahalarında kıymetli eserler yazıldı. Beşiktaş'da Arab iskelesi Camii, Rumeli Hisarı'ndaki İskele Camii, Yalı Köşkü ve Yıldıztepe mescidleri yaptırdığı bazı eserlerdir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:19   #26
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası İkinci Mustafa Han
Annesi Şehsüvar Sultan
Doğumu 2 Ocak 1699
Vefatı 29 Ekim 1757
Saltanatı 1754 - 1757


OSMAN HAN -III Osmanlı Sultanlarının yirmi beşincisi ve İslam Halifelerinin doksanıncısı. İkinci Mustafa Han' ın oğlu olup, 2 Ocak 1699' da Şehsüvar Sultan' an doğdu. Ağabeyi Birinci Mahmud' dan bir kaç yaş küçük olup, anneleri ayrıdır. Şehzadeliğinde mükemmel bir eğitim gördü. Zamanını din, edebiyat ve tıp kitapların okuyarak geçirdi. 13 Aralık 1754' de ağabeyi Sultan Birinci Mahmud Han' ın vefatı üzerine tahta çıktı.

Sultan Osman Han' ın kısa süren saltanat devresi sulh ve sükun içerisinde geçti. 1755' de Rus sınırındaki bazı olaylar bu devletle ihtilafa yol açacak gibi göründü ise de, iki taraf da sulhu bozmadı. Mısır' da Memluklülerin isyan hareketler, kısa sürede bastırıldı. Padişah ayrıca olaylarda ihmali görülenleri vazifelerinden uzaklaştırıldı. Sadrazam Bahir Mustafa Paşa azledilerek yerine Hekimoğlu Ali Paşa getirildi.

Sultan Üçüncü Osman Han zamanında dışta görülen bu huzurlu ve hadisesiz geçen devreye nazaran içte çeşitli gaileler veya tabii afetlerle karşılaştı. Çok şiddetli geçen 1755 kışında Haliç dondu. İnsanlar Defterdar İskelesiyle Sütlüce arasında karşıdan karşıya geçerlerken olay uzun süre hafızalardan silinmedi.

Diğer taraftan Osman Han devrinde İstanbul' da büyük tahribata yol açan iki büyük yangın çıktı. 28 Eylül 1755' de Hoca Paşa semtinde çıka yangın, dört kola ayrılarak büyük bit afet halini aldı. Yaklaşık otuz altı saat süren yangın sonunda Paşakapısı da yandığından, sadaret dairesi bir müddet Kadırga limanındaki Esma Sultan Sarayı' na nakledildi. 6 Temmuz 1756' da Cibali taraflarında çıkan yangın ise, genişleyerek hemen hemen İstanbul' un dörtte üçünü kül haline getirdi. Unkapanı, Şehzadebaşı, Fatih, Yavuz Selim, Zeyrek, Saraçhane semtleri bir harabe aline geldi. İki bin ev, bin dükkan, beş yüz seksen değirmen, iki yüz cami ve mescid, yetmiş hamam yandığı gibi insan zayiatı da oldu. Yangının ardından, İstanbul' un yeniden inşası için büyük imar faaliyetleri başladı.

Önceki yılarda İran harpleri dolayısıyla devletin otorite boşluğundan istifade ederek eşkıyalığa başlayan levedler, Anadolu' da halka büyük eziyetler veriyorlardı. Bu karışıklık Osman Han devrinde daha da arttı. Devlet bunları Mirili leved adı ile bir teşkilata tabi tutarak emri altına almaya ve şekavetlerini (eşkiyalıklarını) önlemeye çalıştı ise de, bir netice elde edemedi. Bunun üzerine Osman Han, Hekimoğlu Ali Paşa' yı bunların üzerine göndererek şiddetle cezalandırdı.

Sultan üçüncü Mustafa Han, padişahlığının üçüncü senesinde, 29 Ekim 1757' de vefat etti. Yeni Camii yanındaki kardeşi Birinci Mahmud Han' ın türbesine defn edildi.

Sultan Üçüncü Osman, fakirlere, düşkünlere ço acıyıp, onlara karşı daima cömert ve şegkatli davranırdı. Kıyafet değiştirmek suretiyle İstanbul' da dolaşır, halkın dertleriyle bizzat alakadar olurdu. Haksızların önüne geçip, tamiri mümkün olanların halline çalışırdı. Müslim ve gayr-i müslümlerin kıyafet ve nizamını ve davranışlarını dikkatle takip etti. Kadınların dikkat çekici kıyafetler ile sokağa çıkmalarını yasakladı. "Kocasının zabıtında olan avret kötülük yoluna sapamaz. Kadının ahlaksız olmasında suç, ona sahip olmayan kocasındadır." derdi. Yalan ve rüşvetle amansız bir şekilde mücadele etti. Kim olursa olsun rüşvetçiyle yalancıyı asla affetmedi.

İmar faaliyetlerine önem vererek Üsküdar' da İhsaniyye Camii ve İhsaniye mescidini yaptırdı. Ağabeyi Birinci Mahmud Han' ın başlattığı cami inşasını bitirerek Nuru Osmaniyye adı ile ibadete açtı. Caminin yanına medrese, kütüphane, imaret, sebil ve çeşme de yaptırıp, tamiratı ve masraflarının karşılanması için vakıflara tesis ettirdi. Midilli adası Siğri limanında, Malta korsanlarına karşı bir kale inşa edilerek tahkim edildi. Bab-ı ali' nin inşası tamamlandı. Ahırkapı feneri de Sultan Üçüncü Osman devrinde yapıldı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:19   #27
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Üçüncü Ahmed Han
Annesi Mihrimah Sultan
Doğumu 28 Ocak 1717
Vefatı 21 Ocak 1774
Saltanatı 1757-1774


MUSTAFA HAN-III
Osmanlı Sultanlarının yirmialtıncısı ve islam halifelerinin doksan birincisi. Küçüklüğünden itibaren iyi bir eğitim ve öğretim gördü. Yüksek din ilimleri, Edebiyat, tarih, coğrafya , nücum(Astroloji), tıb, devlet idaresi ve askeri bilgileri devrin meşhur alimlerinden tahsil etti. Üçüncü Osman Han'ın vefatı üzerine 30 Ekim 1757'de hükümdar oldu.

Cülusunu (Tahta geçişini) müteakib ilan ettiği Adaletname ile reayanın vaziyetini düzeltti. Hazineyi zenginleştirmek için tedbir aldı. Devletin maliyesine zarar veren, zahmetsiz karlar peşinde koşan yahudi ve hıristiyan taifesinin sıkı kontrol altına alınmasını sağladı. Osmanlı Devleti'ni askeri bakımdan kalkındırmak için topçu sınıfını ıslah, tophaneyi tanzim ve mühemdis mektebini te'sis yoluna gitti. Ordunun artan top ihtiyacına cevap vermek üzere Hasköy'de modern bir top dökümhanesi kuruldu. Bu iş için bilhassa Fransız ordusunda hizmet görmüş bulunan Baron de Tott'dan istifade edildi. Donanma faaliyetleri ele alınıp gemi inşaası hızlandırıldı.

Bu arada Urban eşkiyasının faaliyetleri, hac yolunu tehlikeye düşürmüştü. Bu olaylara sebep olan Beni Harb kabilesi şiddetle cezalandırıldı. İsyan eden Eflak voyvodası yakalanarak hapsedildi. Çıldır, Kars, Karaman, Aydın, Kıbrıs, Bosna ve Karadağ'da meydana gelen disiplinsizliklere karşı tedbirler alındı.

Üçüncü Mustafa Han dış siyasette daima temkinli hareket ederek sulh ve sükunu muhafaza etti. Fransa ve Prusya arasında yedi yıl devam eden savaşlara tarafların tahriklerine rağmen katılmadı. Osmanlı Devleti'ni bu devrede savaştan uzak tutan devlet adamları arasında bilhassa Sadrazam Koca Ragıb Paşa önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim Ragıb Paşa'dan sonra devlet idaresinde söz sahibi olan paşalar arada daimi olarak bir ihtilaf bulunan Rusya ile harbe sebebiyet verdiler(1769). Osmanlı Kuvvetleri başlangıçta Kırım'da ve Tuna boylarında ağır yenilgiler aldı. İbrail, Bender, Kefe, Yenikale ve Kerç gibi müstahkem yerler Ruslar tarafından işgal olundu. Rus donanması Çeşme limanında yakaladığı Osmanlı donanmasına baskın düzenliyerek yaktı.

Bu mağlubiyetler üzerine idarede değişiklikler yapan Mustafa Han, Silahdar Mehmed Paşa'yı sadrazamlığa, Cezayirli Hasan Paşa'yı Kaptan-ı Derya'lığa, Muhsinzade Mehmed Paşa'yı Vidin seraskerliğine, Kırım Hanlığına da Üçüncü Selim Giray'ı detirdi. Bu tayinler ve fermanlarla vaziyeti düzeltmeye muvaffak olan Mustafa Han, Rusların Tuna Boylarındaki ilerlemesini önledi.1772'de başlayan sulh görüşmeleri muvaffakiyetsizlikle neticelendi. Yeniden başlayan savaşta Rusların Dobruca ve Kuzeydoğu Bulgaristan'daki Osmanlı Kasabalarını aldıktan sonra akıl almaz barbarlıklarla tahribetmeleri ve müslüman halkını küçük bebeklere varıncaya kadar, türlü işkencelerle öldürmeleri Mustafa Han'ın üzüntüden hastalanmasına ve 21 Ocak 1774'de bir cuma günü öğle ezanı okunurken hayata gözlerini yummasına sebeb oldu. Cenazesi Laleli Camii yanında bulunan türbesine defnedildi. Türbesinin başucunda yer alan bir çekmece içerisinde Peygamber efendimizin kadem-i şerifi ( Mübarek ayak izi) bulunmaktadır.

Üçüncü Mustafa Han, dindar, çalışkan, adil, hamiyetli bir padişahtı. Verdiği vazifeleri takib eder, mes'ullerinden hesap sorardı. Saltanatı boyunca devleti kalkındırmakla uğraştı. Fakat ne yazık ki, bu hususlarda kendisine yardımcı olacak devlet adamlarından mahrumdu. O bu sıkıntısını şu ktasıyla dile getirdi.

Yıkıluptur bu cihan sanma ki bizde düzele,
Devleti Çerh-i deni verdi kamu mübtezele
Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hazele
İşimiz kaldı hemen merhamet-i lem-Yezel'e

Üçüncü Mustafa Han ilme ve alimlere büyük değer verirdi. Alimleri huzurunda toplar, münazaralar yaptırır ve onları cömertce mükafatlandırırdı. Cihangir mahlasıyla şiirler yazdı. Padişahlığı zamanında sonradan çıkan Rusya harbinden dolayı memlekette başlayan sıkıntı ve buhrana rağmen, evvelce başladığı hayır ve imar işlerini mümkün olduğu kadar devam ettirdi. Üsküdar'da Ayazma camii'ni yaptırdı. 1766 zelzelesinde büyük hasar gören Fatih ve Eyyüb Sultan camiilerini yeniden inşa ettirdi. Yine aynı faciada yıkılan yüzlerce abide ve evi çoğu eskisi gibi olmak üzere bir kaç yıl içinde yeniden yaptırdı. Davudpaşa kasrı ile Kapalıçarşı'yı, baruthane'yi, Saraçhane'yi, Tophane ve Kızkulesi'ni tamir ettirdi.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:20   #28
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Üçüncü Ahmed han
Annesi Rabia Şermi Sultan
Doğumu 20 Mart 1725
Vefatı 28 Mart 1789
Saltanatı 1774-1789


ABDÜLHAMİD-I
Osmanlı Padişahlarının yirmi yedincisi ve İslam halifelerinin doksan ikincisi. 20 Mart 1725 yılı Topkapı Sarayında dünyay geldi. Küçük yaştan itibaren zamanın büyük alimleri tarafında ilim öğretildi. Akıllı,zeki,ileri görüşlü, kültürlü,gayretli bir şehzade olan Abdülhamid, agabeyi Sultan üçüncü Mustafa Han'ın 21 Ocak 1774'de vefatı üzerine 49 yaşında Osmanlı tahtına oturdu.

Osmanlı devleti en buhranlı devresinde tahta çıkan Abdülhamid Han, Rus harbini kardeşi üçüncü Mustafa gibi en az zararla kapatmayı düşünüyordu. Gerçektende altı yıl boyunca devam etmekte olan Rus savaşı Osmanlı devleti'nin aleyhine olarak gelişiyordu. Neticede Sultan Abdülhamid Han, Küçük Kaynarca Andlaşması ile Kırım'ın Osmanlı Devleti'nden ayrılması,Rusların Karadeniz'de donanma bulundurmaları ve ortodoks koruyuculuğunu yapmaları şartlarını kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Bu muâhedenin en agır maddelerinde biri Kırım'ın Rusya'nın müdâhelesine açık bırkılması idi. Bu sebeple Ruaya ile her an sulh döneminin bozulabileceğini hesaplayan Sultan Abdülhamid Han, bilhassa kapı kulu ocaklarının ıslâhı için harekete geçti. Fransa'dan mühendisler getirtti. Mühendishâne-i bahr-i hümâyunu (Devlet Deniz Mühendishanesi'ni) kurdurdu. Sürat topçuları ocağı geliştirildi.

Bu arada Rus muhâberesindeki karşılıklardan isfade ile Anadolu, Mısır, Hicaz ve Şam'da çıkan isyanları bastırdı. İran kuvvetlerini hudud tecavüzleri üzerine başlayan savaşlar Osmanlıları'ın zaferiyle sonuçlandı. Basra ele geçirildi. Rus tehlikesine karşı Soğucak ve Anapa kaleleri tahkîm edildi. Öte yandan 1784'de Rusya Kırım'daki hanlık Çekişmlerini fırsat bilerek bu ülkeye girdi ve binlerce müslüman ve Türk'ü katlettikten sonra ilhak ettiğini bidirdi. Her Osmanlı gazasına koşan ve;

Râyete meylederiz kamet-i dilcû yerine,
Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine,
Olmuşuz cân ile billah Gazâyi teşne,
Kanını düşmen-i dinin dökeriz su yerine.

diyen kırımlıların asil ve kahraman sesleri kısılmış, Rusların hanlığı ilhak etmeleri Türkler için unutulmaz bir ıstırap kaynağı olmuştu. Bütün nüfusu Türk olan hanlığın kaybı Macaristan ve Orta Avrupa'nın gidişine benzemiyordu. Nitekim bu oldu bittiye tahammül edemeyen Abdülhamid Han, 1787'de Rusya'ya harb ilan etti. Ancak Ruslar'ın Avusturya'yı da savaşa ikna etmesi, Osmanlı Devleti'ni iki cephede savaşmaya mecbur bıraktı. Serdar Koca Yusuf Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, sebeş'de Avusturya kuvvetlerini bozguna uğrattı. Buna karşılık Rus cephesinde komutanlar arasındaki rekabetler, bozguna zemin hazırladı. Ruslar Yaş ve Hotin kalelerinden sonra Özi'ye de girdiler ve burada tarihte eşine az rastlanan bir katliam yaptılar.

Nitekim Sultan Birinci Abdülhamid Han kendisine sadrazam tarafından gönderilen Özi Kalesi ile ilgili raporun okunması sırasında yapılan mezalimi dinlerken " Potemkin nam moskof prensi, kalede mevcud yirmibeş bin müslümanı bila istisna katleylemiş, çocuk, yaşlı, hamile, emzikli demeden cümlesini şehid eylemiştir." cümlesine gelince, üzüntüsünden felç geçirerek vefat etti (28 Mart 1789). Eminönü Bahçekapısındaki türbesine defn edildi.

Sultan Birinci Abdülhamid Han, yaptığı her işte Allah rızasını arar, kalbi islam için çarpardı. Devlet idaresinden boş kalan zamanlarını namaz kılarak cenâb-ı Hakk'ı zikr ile geçirir, elinden Kur'an-ı Kerîm'i düşürmezdi. Peygamber efendimiz ve Ehl-i Beyt'ini çok severdi. Bunun için Mekke ve Medine'ye hizmete, özel bir itinâ gösterirdi. Diğer Osmanlı Sultanları gibi tebeasına karşı kalbi şefkatle ve merhametle dolu idi. Pek çok imar faaliyetlerinde bulundu. Annesi Rabia Sultan'ın ruhu için 1778'de Beylerbeyi'nde bir cami, muvakkıthane, hamam ve sıbyan mektebi, Medine-i Münevvere'de medrese, Emirgan'da cami, Eminönün'de büyük bir imaret, çeşme, sebil, sıbyan mektebi, medrese, türbe ve bir kütübhane inşâ ettirdi. Türbesinde sandukanın kuzey tarafında bulunan duvar içinde bir mermer üzerinde Peygamber efendimizin kadem-i şerifleri ( Mübarek ayak izleri) bulunmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:21   #29
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Üçüncü Mustafa Han
Annesi Mihrişah Sultan
Doğumu 24 Aralık 1761
Vefatı 28 Temmuz 1808
Saltanatı 1789- 1807


SELİM HAN -III
Osmanlı sultanlarının yirmi sekizincisi ve İslam halifelerinin doksan üçüncüsü. 24 Aralık 1761' de Topkapı Sarayı'n da doğdu. Şehzadeliğin de, en değerli hocalar elinde mükemmel bir eğitim ve öğretim görerek yetiştirildi. Yüksek din ve fen ilimleri, Arapça ve Farsçayı öğrendi. Amcası Birinci Abdülhamid devrinde hükümdarlık sırasının kendisine de geleceğini düşünerek, Avrupa devletlerinin siyasetini, idari ve askeri eşkilatlarını öğrenmeye çalıştı. Amcasının vefatı üzerine 28 Mart 1789' da tahta çıktı.

Üçüncü Selim Han' ın hükümdar olduğu sırada Osmanlı-Rus ve Avusturya harpleri devam etmekteydi. Bilhassa Kırım' ın Moskof işgaline düşmesi dolayısıyla Selim Han çok üzülüyordu. Hazmedemediği bu durumu bir an önce düzeltmek istiyordu. Nitekim onun şiirlerinde:

Yüzüm tuttum cenab-ı Kibriya' ya
Resul' ün zikrin aldım ibtidaya
Gidelüm ceyş-i küffara gazaya

Bizim bu memleket kalsun mu böyle!
Olaydım ölmeden bir kez seferber,
Hüda emriyle olursak muzaffer,
İnayet etmez mi Halik-i ruz-i mahşer,
Kalalım mı kılıç altında böyle!

şeklindeki feryatları vatanın kaybı üzerinde ne derece hassas düşündüğünü göstermektedir. O düşmana haddini bildirmeden ve ecdadının ahını yerde bırakmadan Allah' ın canını almasını ve devletin kuvvet bulmasını niyaz eder.

Cephedeki serdarlara fermanlar göndererek düşmana karşı cansiperane mücadele edilmesini ve Kırım' dan çıkarılmasını istedi. Buna karşılık Osmanlı ordusunun Rusya ve Avusturya cephelerinde bozgun durumda bulunması sebebiyle sadrazam Padişah' a "Askerde cenk edecek hal yoktur" diye cevap verdi. Bu haber üzerine daha da kederlenen Sultan; "Ban kan ağlıyorum" dedikten sonra, gece gündüz uğraşarak gönderdiği bunca askerin ne olduğunu sorar. Lakin bu ordu ile zafer kazanılmasının mümkün olmadığını anlayan Selim Han, Avusturya ile 1791' de Ziştov, Rusya ile de 1972' de Yaş muahedelerini imzaladı.

Bu sırada Avrupa' nın ve hususiyle komşularının Fransa ihtilali ile meşgul olmalarını fırsat bilen Selim Han, derhal ıslahat teşebbüslerine girişti. Devlet adamlarının ıslahat hakkındaki fikirlerini raporlar halinde aldı. Bir komisyon kurarak ıslahat programını hazırlattı. Bu programda askeri ıslahatın yanısıra, mülki, idari, ticari, ictimai ve siyasi ıslahatlar da yer alıyordu. Bu programa bağlı olarak 24 Temmuz 1793' de Bostancı ocağına bağlı, modern tarzda Nizam-ı cedid adıyla yeni bir ordu kurdu. Irdunun teknik sınıfları takviye edilerek , humbaracı, topçu ocakları için yeni kanunlar yapıldı. Avusturya, Fransa, Prusya ve İngiltere merkezlerine gönderilen elçiler, bulundukları memleketlerin her türlü ilerlemeleri ve gelişmeleri hakkında bilgiler toplayarak İstanbul' a rapor edeceklerdi.

Selim Han geceli gündüzlü çalışma ile kısa bir sürede gerçekleştirdiği ıslahatların neticelerini görmeye başladı. Mısır' ı işgal eden Napolyon' un 17 Mart 1799' da Akka kuşatması nizam-ı cedid ordusu tarafından kırıldı. Akka önünde ağır bir bozguna uğrayan Napolyon, 22 Ağustos 1799' da Mısır'ı da terketmek zorunda kaldı. 1803' de Arabistan' da ortaya çıkan vehhabi isyanı bastırıldı. 1805' de Fransız ihtilalinin etkisiyle Rumeli' de başgösteren isyan hareketleri Abdurrahman Paşa komutasındaki Nizam-ı cedid askeri tarafından kısa bir sürede bastırıldı. Bu olayları fırsat bilen Rusya, Osmanlı Devleti' nin içişlerine karşmaya başladı. Osmanlı topraklarına girerek Hotin, Bender, Kili ve Akkerman' ı ele geçirdi. İngilizler Mısır' a saldırdı. Fakat disiplinli ve kudretli yeni Osmanlı orduları, İngiliz ve Ruslara her cephede üstünlük kurdular.

Osmanlı ordusu cephede başarılar elde ederken, İstanbul' da Nizam-ı Cedid düşmanları harekete geçti. Fransa ve İngiltere' nin de etkisi ile Osmanlı devlet adamlarının bazısı da olayları kışkırttı. Aleyhte büyük bir isyanın başlaması üzerine üçüncü Selim Han Nizam-ı Cedid ıslahatlarını kaldırdığını açıkladı. Ancak bununla yetinmeyen isyancılar Nizam-ı Cedid taraftarı devlet adamlarını şehid ettikleri gibi, Selim Han' ı da tahttan indirdiler (29 Temmuz 1808). Ruscuk yaranı Alemdar Mustafa Paşa kuvvetleriyle gelerek Selim Han' ı tekrar tahta çıkarmak için harekete geçti ise de, daha önce davranan asiler, Sultan' ı şehid ettiler (28 Temmuz 1808). Laleli Camii yanında babası üçüncü Mustafa Han' ın türbesine defne edildi.

Selim Han saltanatı müddetince içte ve dışta düşmanlarıyla mücadele etmesine rağmen , ülke imar edilip fazla toprak kaybı olmadı. Başlattığı ıslahat hareketlerinin tam meyvelerini toplayacağı sırada şehid edildi. Üsküder' da Selimiye ve Çiçekçi Camii, Selimiye Kışlası ve Heybeliada' da Bahriye mektebini yaptırdı. Şair ve hattat olup, şiirlerinde İlhami mahlası kullanırdı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 06 Şubat 2008, 04:21   #30
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: Osmanlı Padişahları





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Babası Birinci Abdülhamid Han
Annesi Aişe Sineperver Valide Sultan
Doğumu 8 Eylül 1779
Vefatı 15/16 Kasım 1808
Saltanatı 1807-1808


MUSTAFA HAN-IV
Osmanlı sultanlarının yirmi dokuzuncusu ve İslam Halifelerinin doksandördüncüsü. 8 Eylül 1779 tarihinde Aişe Sineperver Valide Sultan'dan doğdu. Şehzadeliğinde yüksek din ve fen bilgileri öğretilerek yetiştirildi. Amcası Sultan Selim Han'ın ıslahat fikirlerine karşı çıkan bazı devlet adamları yeniçerileri tahrik ettiler. Neticede Kabakçı Mustafa'nın sevk ve idaresinde ayaklanan yamaklar, Selim Han'ı tahttan indirerek şehzade Mustafa'yı sultan ilan ettiler.(29 Mayıs 1807)

Devlet idaresini ele geçiren asiler, Nizam-ı cedid kuvvetlerini dağıttılar. İsyanın teşvikçisi köse Musa Paşa Sultan Selim taraftarlarını birer birer ortadan kaldırdı. İstanbul'daki isyan, Rus cephesindeki ordunun disiplinini de bozdu. Orduda bulunan Selim Han taraftarlar, Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşanın yanına sığındılar. Bu hadiseler üzerine Mustafa Han sadrazam Hilmi Paşa'yı azlederek yerine Çelebi Mustafa Paşa'yı sadarete getirdi. Osmanlı Ordusundaki bu karışıklıktan faydalanan Ruslar, Eflak ve Boğdan'da bazı kaleleri ele geçirdiler. Ancak bu sırada Ruslar'ın Fransa imparatoru Napoleon karşısında zor durumda kalmaları, barış istemelerine sebep oldu. 20 Ağustos 1807'de yapılan mütarekeye göre Ruslar, Eflak,Boğdan ve diğer zaptettiği yerleri tahliye ederek çekilecekti.

Dördüncü Mustafa Han, Rusya ile yapılan mütarekeden sonra, İstanbul'da asayişi sağlayabilmek için harekete geçti. Bu sırada asiler işi çığırından çıkararak halkın mallarınıyağmalamaya, yeniçeriler de her işe karışmaya başlamışlardı. Mustafa Han öncelikle asilerin bir kısmını çeşitli bahane ve vazifelerle saraydan uzaklaştırdı. Ancak zorbaları tamamen sindirebilmek için büyük bir güce ihtiyaç vardı. Bunun için Alemdar Mustafa Paşa'nın İstanbul'a gelmesi istendi. Kendisine sadık 16 bin kişilik kuvvetle harekete geçen Alemdar, öncelikle boğaz nazırlığı yapmakta olan Kabakçı Mustafa'yı öldürterek kafasını sadrazaama yolladı. Kabakçı'nın öldürülmesi, saray erkanı ve yeniçeriler arasında büyük telaşa sebep oldu. Daha sonra İstanbul'a giren Alemdar, zorbaları ortadan kaldırmaya ve fesatçıları sürmeye başladı. Bu sırada Alemdar'ın tarafdarları Sultan Selim Han'ı tekrar tahta çıkarmaları için tahrike başladılar. Bunu sezen sadrazam Çelebi Mustafa Paşa, kendisinden İstanbul'u terketmesini istedi. Buna karşılık Alemdar Mustafa Paşa 28 Temmuz günü onbeş binden fazla askeri ile Bab-ı Ali'yi bastı. Sadrazamdan mührünü aldı. Ancak Selim'in yeniden tahta çıkması halinde kendilerini öldürteceğinden korkan asiler ve bazı devlet adamları, padişahtan Üçüncü Selim ve Şehzade Mahmud'un öldürülmeleri için ferman çıkarttırdılar. Nitekim zorla saraya giren Alemdar, Selim Han'ın hançer darbeleriyle şehid edilmiş cesedi ile karşılaştı. Hizmetkarlarının yardımı sayesinde kurtulan şehzade Mahmud' Padişah ilan etti. (28 Temmuz 1808). Mustafa Han ise, Topkapı sarayına yerleştirildi.

Mustafa Han, zeki ve tedbirli olmasına rağmen, Üçüncü Selim Han'ın tahttan indirilmesi ve başlatmış olduğu ısla- hatların feci akıbeti neticesinde tahta çıkarıldığından, isyancıların etkisinde kaldı. Yeniçerilerin tamamen zorba bir gü- ruh olmaları sebebiyle isyancıları cezalandıracak bir kuvveti yanında bulamadı. Bu sebepşe onların isteklerine boyun eğmek zorunda kaldı. Daha sonra asileri sindirmek üzere çağırdığı Alemdar Mustafa Paşanın, Selim Han'ı tekrar tahta çıkarma teşebbüsü, Mustafa Han'ın aleyhte hareketine sebep olsu. İkinci Mahmud Han'ın saltanatı döneminden ve ıslahatlarından memnun olmayan bazı devlet adamları, yeniçerileri tahrik ettiler. Ayrıca kendilerine yakın gördükleri Dördüncü Mustafa'yı tahta geçirmek için harekete geçtiler. Bu durum şeyhülislam'ın verdiği fetva üzerine Mustafa Han'ın öldürülmesine yol açtı. Mustafa Han'ın cenazesi merasim ile kaldırılarak, Bahçe kapısında babası Birinci Abdülhamid'in türbesine defnedildi. Saltanat müddeti bir sene iki ay olup, ölümünde yaşı otuz idi.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
osmanli, osmanlı, padisahlari, padişahları


Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
osmanlı padişahları tek karede PySSyCaT Tarih 0 17 Şubat 2016 16:27
Osmanlı Padişahları’nın Hobileri Rhytia Tarih 0 15 Haziran 2012 21:59
Osmanlı Padişahları 3 IIReisII Tarih 0 28 Nisan 2010 10:43
Osmanlı Padişahları 2 IIReisII Tarih 0 28 Nisan 2010 10:42
Osmanlı Padişahları IIReisII Tarih 0 28 Nisan 2010 10:40