Kadın güzeldi.Terden sırılsıklam olmuş saçları kulaklarına, boynuna yapışıyordu. Gözlerinin üstleri maviydi. Bu göz makyajı masmavi gözlerini daha da belirginleştirirdi, tabi gözleri mavi olsaydı.Oysa siyahtı gözleri, alabildiğine siyah. Tanrı ona verebildiğine siyah vermiş, o da iyi ki geri çevirmemişti. Kızıl saçlarından birkaç tutam arada bir üst dudağının sol kısmına düşüyor, kadın çok kısa aralıklarla bunları geriye atıyordu. Bunu yapmasaydı eğer ellerini hiç fark etmeyebilirdim.O yüzü seyretmek için ömrümü verirdim vermesine ama, ellerini görünce her şey baştan yazıldı sanki. İnce, uzun parmaklarında ne o muhteşem doğallığı bozacak bir oje, ne de bir yara. İnsanın aklına ellerini hiç kullanmamış olabileceği geliyordu. Onlara dokunabilmek için değme emekli kuyruklarına, fatura sıralarına dayanabilirdim artık. Bir ismi olmalıydı mutlaka.Gidip sormak bir kalp krizine katlanmak olurdu.İlkini zar zor atlatmışken ikincisi kesin öldürürdü.O ağzını açtığında ölüvermek, bu yere batasıca dünyada yaşadıklarımın en iyisi olurdu da, karım bunu duyarsa elinden kurtulamazdım.Öyleyse ismin ne önemi vardı.Ben ona Pandora dedim.Evet ismi Pandora olmalıydı ve yaşadıklarım kuşkusuz bir zaman kaymasıydı. Şu anda bu otogarda oturduğumuza ve karşımda nefes almadan dürüm yiyen adam da Tanrı Zeus olmadığına göre zaman yolculuğuna çıkan kesinlikle ben değildim. Oydu zaman makinesini ustaca kullanan. Hiç beklemediğim hatta bunu kanıtlamak istercesine bol soğanlı bir döner almaya yeltendiğim sırada, çağlar öncesinden önüme düşüverdi. Bense az sonra gelecek otobüsü ekşimiş bir yüz ifadesiyle bekliyordum. Arkamı dönüp gitmek için hala zamanım vardı. Ne de olsa karım otobüsten inecek ve az sonra bu koca otogarı gümbürdetecekti.Bir süredir annesinin yanında olduğundan yıllardır eve kapattığım özgürlüğümün farkına varmıştım.Ama bu sabah telefonda Beni otogardan al diye haykırınca kendimi burada buldum. Ben bunları düşünürken Pandora bana gülümsüyor mu bana mı öyle geliyor? İşte şimdi de sağ bacağını solun üzerine attı demeye varmadan otobüsün geldiğini gördüm. Hala vaktim var, geri dönmeliyim. Kaç yıllık karım, çirkin de olsa karım işte, şişman da olsa karım. Pandora hala orada. Peki yanındaki kim? Bu göbekli adam da nereden çıktı, hatta sadece bu göbek de nereden çıktı? Karım otobüsün merdivenlerinden indi, onu orada görünce içim birden sevgiyle doldu. Alışmışım, yıllar oldu hiç ayrılmadık ki. Valizlerini almaya giderken Pandoranın yanındaki göbeğe; -Karşıdaki adam da iki saattir bakıyor. Otobüs geldi de kurtuldum, dediğini duydum. Göbek; -Şaşırmıştır amca, ne yapsın? Baksana hala bir karısına bakıyor, bir sana. Karar veremedi herhalde, dedi. Pandora bu hiç de komik olmayan espriye uzun süre güldükten sonra, yine gülüşerek uzaklaştılar yanımdan. İyi ki geldin canım karıcığım.Çirkin, şişko karım benim. Ne de olsa kaç yıllık karım benim. *Amor Fati : Kaderini Sev