24 Ocak 2010, 14:54 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) Zamanı göstermek için imal edilen bir saat, çok sayıda çark, yay, zemberek, vida vb. parçalardan yapılmıştır. Bu malzemeler de toprakta bulunan demir, nikel, bakır, silisyum vs. gibi elementlerdir. Fakat akıllı ve ilim sahibi bir saat ustası çok hassas hesap ve çizimler yaparak, ölçüler alarak, bu ham malzemelerden değişik büyüklüklerde dişliler yapar. Her çarktaki dişlerin sayısı, dönüş yönleri, çapları, vidaların boyları ve bağlantı noktaları vs. ne kadar hassas şekilde yapılırsa saat o kadar doğru gösteren kıymetli bir saat olur. Meşhur Ateist Evrimci Richard Dawkins istediği kadar böyle bir saati “Kör Saatçi”nin yapabileceğini iddia etse de, bir çocuk bile böyle bir saatin “Kör Saatçi”nin eseri olamayacağını bilir. Bu sayıdan itibaren bir veya iki sayfa hâlinde Rabb’imizin en muhteşem eseri olan “İnsan Denen Meçhul”ü sayılarla ifade etmeye çalışacağız. Tek bir atomunun bile tesadüfen, kendi kendine hareket etmediğini, sınırsız bir ilim ve kudretin eseri olduğunu, daha önce yine seri hâlinde organ ve sitemlerin dilinden arz etmeye çalışmıştık. Şimdi ise, farklı bir bakış açısıyla, bu muhteşem sanat eserinin mânevî yönünü, mâhiyetini, ruhunu, kalbini, vicdanını, niçin ve neden yaratıldığı gibi maddî kıstaslarla ölçülüp tartılamayan yönlerini, dergimizin orta sayfalarındaki ifadelere bırakarak, sadece et, kemik, mineral, enzim, hücre gibi fizikî ve kimyevî malzemeler cinsinden “Bir insan nedir?” sorusuna cevap aramaya çalışacağız. Sonunda karşımıza çıkacak “Sayılarla İnsan”ın sadece rakamlar ve birimler olarak ifade edildiğinde bile ne kadar muhteşem bir sanat eseri olduğunu göstermeye çalışacağız. Tıpkı Selimiye Camii’nin ince nakışlarından Mimar Sinan’ı; bir saatin çarklarından saatçiyi tanımaya çalışmak gibi… Buyrun “İnsan Denen Meçhul”ün sadece maddî boyutuna! Bu sayıda vücudumuzdaki en küçük canlı birim olan hücrelerin sayısı, büyüklüğü ve ömürleri hakkında bilgi vereceğiz. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hücreler Bir insandaki toplam hücre sayısı 100 trilyon Bir insandaki farklı hücre çeşitleri 210 kadar Her saniye ölen hücre sayısı yaklaşık 50 milyon Her saniye yeni yaratılan hücre sayısı yaklaşık 50 milyon Toplam alyuvar sayısı (eritrosit) 25 trilyon Toplam akyuvar sayısı (lökosit) 25-100 milyar arası Toplam sinir hücresi sayısı 30 milyar (Bir sinekte 100 bin, fare beyninde ise 10 milyon sinir hücresi vardır) Beyin kabuğundaki (korteks) sinir hücresi sayısı 10 milyar Beyincik korteksindeki hücre sayısı 10 milyar Bütün sinir hücrelerinin toplam sinaps sayısı 100 trilyon Normal hâlde günlük ölen sinir hücresi sayısı 50.000-100.000 Bir hatırlama sürecinde faal olan beyin hücresi sayısı 10 milyon-100 milyon Mide asiti üreten hücre sayısı (erkekte) yaklaşık 1 milyar (kadında) yaklaşık 820 milyon En küçük hücre olan spermlerin boyu 3-5 µm Beyindeki glia hücrelerinin boyu 5 µm En büyük hücre olan yumurta hücresinin çapı 100-120µm Bir karaciğer hücresinin ortalama büyüklüğü 30-50µm Bir alyuvarın çapı 7 µm Bir böbrek hücresinin çekirdeğinin çapı 6,2 µm Metafazda dizilmiş kromosomların toplam genişliği 4,5 µm Omurilikteki ganglion hücresinin çekirdeğinin çapı 1,2 µm Bir mitokondrinin çapı 0,5-1,2 µm Bir lizosomun (parçalayıcı enzim taşıyan organel) çapı 0,2-0,5 µm Bir mikrovilli (barsak hücresindeki çıkıntılar) kalınlığı takriben 100 nm Bir ribosomun çapı 12-20 nm Hücre zarının toplam kalınlığı 8,0 nm Hücre zarındaki bir bağlantı bölgesinin (nexus) çapı 3,0 nm DNA çift spiral zincirinin çapı 2,0 nm Bir aminoasit molekülünün boyu 0,8-1,1 nm Bir atomun çapı 0,1-0,5 nm Anüs örtü epitel hücresinin ömrü 4,3 gün Üst deri (epidermis) hücresinin ömrü 19,2 gün Kalınbarsak örtü epiteli hücresinin ömrü 10 gün İncebarsak mukoza hücresinin ömrü 1,4 gün Sonbarsak (rektum) mukoza hücresinin ömrü 6,2 gün İdrar torbası (mesane) epiteli hücresinin ömrü 66,5 gün Dudak epidermis hücresinin ömrü 14,7 gün Ayak tabanı epidermis hücresinin ömrü 19,1 gün Nefes borusunu (trake) döşeyen epitel hücresi ömrü 47,6 gün Akciğer alveol hücresi ömrü 8,1 gün Midenin giriş bölgesini (cardia) döşeyen epitel hücresi ömrü 9,1 gün Midenin çıkış bölgesini (pylorus) döşeyen epitel hücresi ömrü 1,8-1,9 gün Kulak içini döşeyen epitel hücresi ömrü 34,5 gün Alyuvarların ömrü 120 gün Nötrofil akyuvarın ömrü 4-5 gün Eosinofil akyuvarın ömrü 10 gün Lenfositlerin ömrü 5 günden senelerce Monosit akyuvarın ömrü aylarca Karaciğer hücresinin ömrü 222 gün Böbrek epiteli hücresinin ömrü 286 gün Tiroid epiteli hücresinin ömrü 287 gün Kemik hücresinin ömrü 25-30 yıl Sinir hücresinin ömrü ömür boyu çalışırlar Bölünerek sayılarını artıramayan hücreler yumurta hücresi, beyin ve sinir hüceleri, kıl soğancığı hücresi, terbezi hücreleri 1µm (mikrometre)= 1/1.000 (10-3) mm 1 nm (nanometre)= 1/1000µm= 1/1.000.000 (10-6) mm Prof.Dr. Arif SARSILMAZ Sızıntı Dergisi ---------- İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) Hücrelerimizin sayısı ve büyüklüğünden bazı hücrelerin ömürlerinden söz etmiştik. Gâyemiz Allah’ın yarattığı en mükemmel varlık olan insanın vücudundaki sanat inceliklerinden hareketle Rabb’imizin kudretine küçük bir ışık tutabilmektir. Bu yazıda, hücrelerin yapısında kullanılan parçacıklar olan ve herbirine farklı vazifeler yüklenen organellerle (küçük organlar) alâkalı bazı rakamlar vererek, biraz daha mikro dünyaya girmeye çalışacağız. Ancak bundan önce bir hücrenin genel kimyevî terkibine kısaca göz atacak olursak, hücre tipine göre kısmen farklılıklar olsa da, ortalama olarak şu rakamları görürüz: Su % 70 Protein % 15-20 Yağ % 2-3 Karbonhidrat % 1 Mineral tuzları % 1 Nükleik asitler % 10 Hücrelerimizin enerji santrali olarak bilinen, uzun çubuk şeklinde iç içe geçmiş iki zardan yapılmış, krista adı verilen içteki zarının kıvrımlarında solunum enzim ve koenzimleri bulunan, mitokondrilere bir bakalım: Bir sinir hücresindeki mitokondri sayısı 10.000 kadar Bir karaciğer hücresindeki mitokondri sayısı 2500 Bir mitokondrinin ortalama çapı 0,2 µm Bir mitokondrinin incebağırsak hücresindeki çapı 0,5-1,2 µm Bir mitokondrinin ortalama boyu 5-6 µm Bir mitokondrinin incebağırsak hücresindeki boyu 2 µm Karaciğer ve böbrek hücresindeki mitokondrinin ömrü 5-12 gün Kalb kası hücresindeki mitokondrinin ömrü 10-31 gün Mitokondrinin hücre içindeki nispeti………İnce bağırsak hücresinin %13,34’ü Karaciğer hücresinin % 13,22’si Mitokondrideki protein nispeti % 70 İnsan hücresindeki toplam DNA’ya göre mitokondrideki DNA nispeti % 1 Mitokondri içindeki taneciklerin (granül) çapı 30-50 nm Mitokondri içindeki enzimlerin sayısı 100’den fazla Mitokondrinin kendisine ait ribozomların büyüklüğü 12 nm Hücrenin içindeki önemli bir fabrika olan ve DNA’dan aldığı şifrelere göre aminoasitlerden protein dediğimiz temel yapıtaşlarını üreten ribozomlara da bir bakalım: Ribozomların üzerine yerleştiği endoplazmik retikulum zarlarının kalınlığı 7-8 nm Endoplazmik retikulumun iki zarı arasında kalan odacıkların genişliği 40-70 nm Bir mililitrelik akciğer dokusundaki hücrelerin içindeki endoplazmik retikulum zarlarının toplam yüzey alanı 10 m2 Bir ribozomun çapı 12-20nm Bir ribozomun inşa süresi 6 saat Sitoplazmada ribozoma bağlanan mRNA’nın çapı 1,5 nm Bir karaciğer hücresindeki ribozom sayısı 4 milyon Karaciğer hücresinde ribozom inşası saniyede 180 tane Bir retikülosit (yeni yapılmış alyuvar hücresi) içindeki ribozom sayısı 30.000 Hücre içinde salgı ürünü sentezleyip depolayan Golgi cihazı, sindirim organeli olarak çalışan ve içinde parçalayıcı enzimler taşıyan Lizozom ve Peroksizomlarla ilgili rakamlara bir bakalım: Bir golgi sahasındaki zar keseciklerin sayısı 5-10 Bir bez hücresindeki golgi sahalarının sayısı 100-200 Bir karaciğer hücresindeki golgi sahalarının sayısı 250 Golgi cihazının büyüklüğü 0,3-1,5 µm Karaciğer hücresindeki golgi cihazının bütün hücreye nispeti .% 2 Hücrede eksiksiz bir golgi cihazının yeniden inşası 20 dakika Golgi ile endoplazmik retikulum arasındaki taşıyıcı keseciklerin çapı…..yaklaşık 50 nm Bir lizozomun çapı 0,2-0,5 µm Lizozom içindeki PH-değeri 5 Sitoplazmanın pH-değeri 7 Lizozom içindeki farklı enzimlerin sayısı 40’dan fazla Peroksizomların çapı 0,3-0,5 µm Bir karaciğer epiteli hücresindeki peroksisom sayısı yaklaşık 1000 Hücreleri koruyucu zarların özel bir yapısı vardır. Zarların üzerinde madde alış verişi için hazırlanmış kapıcı gibi çalışan özel delikler (por), alıcı ve tanıyıcı (reseptör) moleküller yer alır. Hücre zarı, iki fosfolipid tabakasının yağ asitlerinden yapılmış kuyruk kısımlarının (hidrofobik) birbirine baktığı, fosforlu baş kısımlarının ise (hidrofilik) aksi istikametlerde yer aldığı üç tabakalı bir görünüme sahiptir. Sitoplazmayı dış ortamdan ayıran bu mükemmel zarın ne kadar hassas yapıldığına bir göz atalım: Hücreyi çepeçevre saran zarın (pasma zarı) toplam kalınlığı 8 nm Zarın dıştaki fosforlu hidrofilik yaprağının kalınlığı 2,5 nm Zarın ortadaki yağ asitlerinden yapılmış hidrofobik kısmının kalınlığı 3 nm Zarın içteki fosforlu hidrofilik yaprağının kalınlığı 2,5 nm Hücre zarındaki ortalama karbonhidrat nispeti % 10’dan az Karaciğer hücresinde % 2 Granüllü lökosit hücresinde % 15 Hücre zarındaki yağ nispeti % 50 Ortalama Protein/Fosfolipid nispeti 1:2 Farklı zarlardaki Lipid/Protein nispeti Sinir liflerinin üzerindeki Myelin kılıfta 1:0,23 Alyuvar zarlarında 1: 1,1 Tümor hücresi zarında 1: 1,5 Mitokondrinin iç zarında 1: 3,2 Bir hücre zarındaki ortalama hormon reseptörü (alıcısı) sayısı yaklaşık 10.000 Hücre dışı sahaya uzanan glikokaliks iplikçiklerin kalınlığı 2,5-5 nm Zardan uzanan parmak şeklindeki çıkıntıların (mikrovilli) boyu yaklaşık 100 nm 1µm (mikrometre)= 1/1.000 (10-3) mm 1 nm (nanometre)= 1/1000µm= 1/1.000.000 (10-6) mm ---------- İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) Hücreye ait temel yapı ve organellere dâir bazı rakamlara bakarak, hücrelerimizin ne kadar hassas ve mükemmel bir yaratılışa sahip olduğunu nazara vermiştik. Ancak insan, bir hücreden ibaret değildir. Ana hatlarıyla söylemek gerekirse 100 trilyon hücre; benzer hususiyetler çerçevesinde 210 çeşide ayrılarak, belli vazifeleri yerine getirmek için dokular hâlinde tertiplenmiştir. Kas, kemik, kan, sinir, kıkırdak, epitelyum ve bağ dokuları şeklinde isimlendirilen bu hücre kümeleri de, hususi miktar ve biçimler hâlinde organize edilerek organlarımız yapılmıştır. Mide, bağırsak, karaciğer, pankreas gibi organlar ise, hep birlikte sindirim sistemini teşkil ederler. Bir hücrenin (zigot) çoğaltılmasıyla başlatılan dünya hayatı için gerekli 100 trilyonluk hücre kitlesi meydana getirilirken; her bir safhada yeni tipte hücre ve dokular mükemmel bir zamanlama ve şaşmaz bir nizam içinde farklılaştırılarak organ ve sistemler yaratılır. Bu organ ve sistemlerin kendi kendine veya tesadüfen oluşamayacağını göstermek için onların yapılarındaki hassas ölçülere sırasıyla bakalım. KAS ve HAREKET SİSTEMİ İnsan vücudundaki bütün kasların sayısı yaklaşık 640 İskelet kaslarının sayısı yaklaşık 400 Kasların toplam vücut kitlesindeki nispeti yaklaşık % 40-50 Gülme esnasında kasılan kasların sayısı 15 Yüzün buruşturulmasında kasılan kasların sayısı 43 Vücuttaki bütün kasların bir günde yaptığı toplam iş yaklaşık 3.106 N (Bir vincin 6 tonluk ağırlığı 50 m yükseğe kaldırmasına eşdeğer) Kas dokusunu yapan hücrelerin her biri henüz embriyonik dönemde iken, diğer hücrelerden farklı bir gelişim gösterir ve bu hücreler birbirleriyle anlaşmışlar gibi kaynaşarak uzun iplikler (lifçikler) hâlindeki kas hücresini meydana getirirler. Her kas lifçiği içinde kasılabilme hususiyeti olan aktin ve myosin molekülleri bulunur. En küçük kas lifçikleri olan hücreler bir araya getirilerek sarılır ve bir kas lifi oluşturulur. Bu lifler bir araya getirilip tekrar üzeri sarılarak bir lif demeti yapılır. Bu demetler de bir araya getirilip üzeri bağ dokusuyla sarılarak bir kas meydana getirilir. Tıpkı ince pamuk lifçiklerinin bükülmesi ile bir makara ipliği, bunların bir araya getirilmesiyle bir sicim, bunların bir araya getirilip bükülmesiyle bir çamaşır ipi, bunların da bir araya getirilip örülmesiyle ortaya çıkan halatı nasıl ki akılsız ve şuursuz pamuk liflerine veremeyiz; aynen öyle de kas hücrelerinin de bir kas teşkil etmek üzere kademe kademe bir araya gelip anlaşmalarını bekleyemeyiz veya binlerce kas hücresinin tesadüfen bir araya gelip hususi bağlantılar ve birlikler oluşturarak şekillendiğini söyleyemeyiz. 1 g iskelet kasındaki protein miktarı 100 mg Bu proteinin - Aktin nispeti % 30 - Myosin nispeti % 70 Bir kas lifinin boyu 1 mm-15 cm Bir kas lifinin çapı 10-200 µm Bir lifin bir mm’sindeki hücre çekirdeği sayısı 20- 40 Bir lifçiğin çapı 0,5-2µm Bir lifçiğin içindeki proteinlerin hacim nispeti % 80 Kas lifçiğinin kasılabilen en küçük birimi olan sarkomerin uzunluğu 2 µm Bir sarkomerin uzama ve kısalma sınırları 3,6-1,5 µm Bir sarkomerdeki myosin iplikçiklerinin sayısı 1.000 Bir sarkomerdeki aktin iplikçiklerinin sayısı 2.000 Myosin iplikçiklerinin Boyu 1,6 µm Çapı 10 nm Aktin iplikçiklerinin Boyu 1µm Çapı 5-7 nm Kasların kasılabilmesi için beyin veya omurilikten motor (hareket) sinir lifleri vasıtasıyla gelen uyartılar bir kas lifine yayılmalıdır. Bunun için de sinir hücrelerinin uzantıları, kas lifi üzerine çok özel bir bağlantı veya kavşak noktası teşkil ederek yapıştırılır. Akılları durduracak mükemmel bir sistem içinde milyonlarca sinir ucunu, milyonlarca kas lifine giriş yaptıran Kudreti ve İlmi Sonsuz Rabb’imizin bu nimeti sayesinde, insanlar her türlü hareketi rahatlıkla yapabiliyor. Bir motor ünitesi olarak bilinen kas ve sinir bağlantılarında, bir sinir ucundan bazen çok sayıda, bazen de az sayıda kas lifine giriş olur. En küçük motorik ünite Her iki yandaki göz kasında Bir kastaki motor ünite sayısı 1.740 Bir motor ünitesinden uyartı alan kas lifi sayısı 13 Bir motor ünitesinden üretilen en fazla güç 0,001 N En büyük motorik ünite Üst koldaki biceps kasında Bir kas birimindeki motor ünite sayısı 774 Bir motor ünitesinden uyartı alan kas lifi sayısı 750 Bir motor ünitesinden üretilen en fazla güç 0,5 N Sinir uçları ile gelen kasılma uyartıları, kas hücresinin zarında bir aksiyon potansiyeli meydana getirir. Sinir ucu ile kas hücresi arasında tesadüfen oluşması mümkün olmayan çok hassas biyokimyevî hâdiselerde en önemli rol kalsiyum iyonlarının hücre zarından içeriye ve dışarıya doğru olan hareketine verilmiştir. Saniyenin çok kısa birimlerinde harekete geçirilen milyonlarca kalsiyum iyonunun sadece sebep olarak görüldüğü bu muhteşem hâdiselerin süratini anlamak çok zordur. Saniyede 10 metre koşan bir atletin kasları ile sinirleri arasında aksamadan yürüyen bu mükemmel münasebet ve uyum vesilesiyle gelen şampiyonluk, şuursuz, kimyevî reaksiyonlara verilebilir mi? İskelet kasının kasılma sürati 1-8 m/s Tek bir kasılmanın süresi 10-80 ms Bir iskelet kasının âzami kısalması boyunun % 40’ı Bir iskelet kasının istirahat hâlinde iken zarındaki potansiyel -90 mV Bir aksiyon potansiyelinin süresi 5-10 ms Aksiyon potansiyelinin yayılma hızı 5 m/s Kalsiyum iyonlarının akışı ile kasılma arasında geçen zaman 5 ms Her bir kas yapacağı işe uygun büyüklükte ve şekilde yaratılmıştır. Ayrıca her bir kasın uçlarının da hangi kemiğin üzerine, hangi mesafede bağlanacağı sâbittir. Eğer kaslardaki bağlantı noktalarındaki bu hassas ölçü olmasaydı, hiçbir hareket düzgün yapılamazdı. Vücuttaki bazı özel kaslar M. sartorius (terzi kası); uyluk kemiği boyunca çapraz veya diyagonal şekilde uzanır, vücuttaki en uzun kastır. M. glutaeus maximus (kalça oturak kası); üzerine oturulan bu büyük kas, vücutta en kuvvetli kasılan kastır. M. stapedius (üzengi kası); orta kulaktaki stapes (üzengi) kemiğini hareket ettiren bu kas, 1,2 mm uzunluğu ile vücuttaki en küçük kastır. M. latissimus dorsi (yassı sırt kası); vücuttaki en büyük kastır. Kasların iş yapabilmesi için, kan vasıtasıyla getirilen enerji ve oksijene ihtiyaçları vardır. Yapılan işe göre gerekli miktardaki kanın ilgili kasa yönlendirilmesi için, damarların kontrolü otomatik yapılır. Eğer bu faaliyetler insanın kontrolüne bırakılsaydı, insanoğlu bir tek damar ve kasa bile hükmedemezdi. Dinlenme durumunda (70 kg’lık bir insanda) Kaslardan geçen kan miktarı 900 ml/d 100 g kas dokusundan geçen kan miktarı 3 ml/d Kalbin dakikada pompaladığı kanın (5,4 l/d) kaslardan geçen miktarı % 17 Toplam kasların oksijen ihtiyacı yaklaşık 60 ml/d Âzami çalışma durumunda Kaslardan geçen kan miktarı 20.000 ml/d 100 g kas dokusundan geçen kan miktarı 60 ml/d Kalbin dakikada pompaladığı kanın (25 l/d) kaslardan geçen miktarı % 80 Toplam kasların oksijen ihtiyacı 3-3,5 l/d l= litre=1 dm3, ml=mililitre=1 cm3 = 10-3 l, d=dakika=60 s. s=saniye ms=milisaniye=10-3 s m=metre, nm=nanometre=10-9 1µm=mikrometre=10-6 N= Newton, güç birimi m.kg.s-2 mV= milivolt (elektrik) ---------- İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) “Yaratılmışların en şereflisi” olarak tavsif edilen insanın; kalbî, vicdanî ve ruhî boyutlarındaki sırlı güzellikleri, dergimizin orta sayfalarına bırakarak, burada sadece maddî bedenine ait mu’cizevî rakamları incelemeye devam edelim. Bu ölçü ve rakamları verme gâyemiz insanları sayılar içinde boğup, kafalarını karıştırmak değil. Bütün bunlardan muradımız, tek saç telinin bile ölçüsüz ve hesapsız yapılmadığını; her hücrede binlerce hikmetli güzelliğin ne kadar hassas ölçülerle inşa edildiğini; dolayısıyla tesadüflerle, bu muhteşem varlığın ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığını göstermektir. Geçen sayıda kemiklere bağlanarak onların hareketine vesile olan kırmızı çizgili kaslardan bahsetmiştik. Bu sayıda ise; kan damarları, karaciğer, pankreas, böbrek gibi organların kanalları ile mide ve bağırsak gibi, irademiz dışında çalıştırılan iç organların otomatik hareketi için, onların duvarlarına yerleştirilmiş düz kaslardan ve özel bir kas dokusu olan kalbden bahsedeceğiz: Düz kaslar Kas hücresinin eni 2-10 µm Kas hücresinin boyu 30-200 µm Protein liflerinin hücre hacmine nispeti %15-50 Aktin/myosin liflerinin birbirine nispeti 15/1 İstirahat hâlinde düz kas hücre zarındaki potansiyel -50 ile -70 mV arası Aksiyon potansiyelinin süresi 25-100 ms Aksiyon potansiyelinin iletilme hızı 0,05-0,1 m/s Bir düz kas hücresinin kısalma hızı mm/s’den daha az Bir düz kas hücresinin kasılmada kaldığı süre 2-20 s Bir düz kas hücresinin azamî kısalma nispeti % 75 Bir kasılmanın meydana getirdiği azamî germe veya sıkıştırma gücü 60 N/cm2 Kalsiyum iyonu akımı ile kasılma arasında geçen gizli süre 300 ms Bağırsağın kasılıp-gevşemesi, midenin çalkalaması, organlara ait kanalların daralıp gevşemesi gibi vücutta cereyan eden işler, yukarıdaki rakamlarda da görüldüğü gibi başıboş değil; saniyeden daha küçük bir zaman diliminde milimikron ölçeğindeki hücrelerle, milivolt ölçüsündeki elektrik potansiyelleriyle, Newton biriminde üretilen mekanik güçlerle ifade ettiğimiz hassas ölçülerde yürütülüyor. Bu hassas işleyişin kontrol mekanizması olarak, irademiz dışında çalıştırılan otonom (vegetatif) sinir sistemi vazifelendirilmiştir. Peki otonom sinir sistem her an kimin kontrolünde? Kalb kası Kas hücresinin eni 10-25 µm Kas hücresinin boyu 50-100 µm Protein liflerinin hücre hacmine nispeti %55-60 Aktin/myosin liflerinin birbirine olan nispeti 2/1 İstirahat hâlinde kalb kası hücre zarındaki potansiyel -90 mV Aksiyon potansiyelinin süresi 180-350 ms Aksiyon potansiyelinin iletilme hızı 0,5-1 m/s Bir kalb kası hücresinin tek bir kasılma süresi …………………………………….200-300 ms Bir kalb kası hücresinin azamî kısalma nispeti % 40 Azamî faaliyette meydana gelen azamî kasılma gücü 1,3 N/cm2 Midenin çalışması ile kalbin çalışması arasındaki farkı yukarıdaki rakamlara bakarak daha iyi anlayabiliriz. Düz kas hücreleri çok yavaş ve uzun süreli kasıldığı hâlde; kalb kası hızlı fakat kısa süreli kasılır. Bu da organlarımızın farklı sürelerde ve hızlarda çalıştırıldığını gösterir. Hangi organımızın hangi hızda ve sürelerde en güzel çalışacağını kim tayin ediyor? Bu süreçlerde hangi hâdiselerin, hangi sırayla cereyan edeceğini kim biliyor? Sebepler zinciri olarak yüzlerce unsuru arka arkaya ölçülü şekilde kim diziyor ve bunları kim kontrol ediyor? Herhalde akılsız ve şuursuz tabiat ve evrim mekanizmaları değil!.. Hareket sisteminin birinci kısmı kaslar ise; ikinci kısmı da kemik, kıkırdak ve bağ dokularından yapılmış iskelet sistemidir. İskelet sistemi olmasaydı, kaslar bir işe yaramazdı. Kaslar vasıtasıyla üretilen kuvvet, kemiklerin destek oluşuyla harekete vesile olmaktadır. Şimdi de iskelet sistemimizdeki rakamlara bakalım: İskelet sistemi ve kemikler 70 kg’lık bir insanın toplam kemik ağırlığı 7 kg (% 10) 2,40 m boyundaki bir insanın ölçülmüş en uzun kemiği (uyluk) 76 cm En uzun kemik olan uyluğun (femur) ortalama boyu 46 cm İnsandaki en küçük kemik (orta kulaktaki üzengi –stapes- kemiği) Boyu 2,6-3,4 mm Ağırlığı 2-4,3 mg 1 mm çapındaki lamelli (yoğun) kemiğin taşıma gücü 15 kg Uyluk kemiğinin taşıyabilme (dayanıklılık) kabiliyeti 1,65 ton Lamelli kemiğin sıkıştırılma basıncına dayanma gücü 12 kg/mm2’ye kadar Lamelli kemiğin çekme kuvvetine dayanma gücü 10 kg/mm2 Kemiğin özgül ağırlığı 1,75 (suyun özgül ağırlığı 1, demirin ise 7,2’dir) Uyluk kemiğinin boyun kısmı ile gövdesinin yaptığı açı Yeni doğanlarda 150º 3 yaşındaki çocukta 140º 15 yaşındaki gençte 133º Erişkin insanda 125º Yaşlı insanda 115º İskelet sisteminden geçen kan miktarı 200-400 ml/dakika Kalbin genel faaliyeti içinde iskelete gönderdiği kan hacminin nispeti % 6 Vücuttaki toplam kalsiyumun kemiklerdeki nispeti % 99 Vücuttaki toplam fosfatın kemiklerdeki nispeti % 75 Ergin bir kişideki toplam kalsiyum miktarı 1 kg Her dakikada kemikten kana yenilenen kalsiyum iyonlarının nispeti % 25 Kemiklerdeki toplam kalsiyumun değişerek yenilenme süresi 200 gün Kemiklerden çözülerek kaybedilen kalsiyum miktarı ayda % 1-2 Yukarıdaki rakamlarda da görüleceği gibi kemiklerin dayanıklılığı ve gücü; çimento hükmündeki kalsiyum ve fosfat minerallerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca kaslarımızın kasılması başta olmak üzere, birçok biyokimyevî reaksiyon için gerekli olan kalsiyumun kandaki miktarı da kemiklerden çekilerek belli bir seviyede tutulur. Yapacakları işe uygun şekil ve sağlamlıkta inşa edilen kemiklerimizin her birinin sahip olduğu hususiyetler; hareket kabiliyetimizi, yük taşıma kapasitemizi, yürüyüşümüzü ve diğer hareketlerimizi sınırlayan temel faktörlerdir. Uyluk kemiğinin açısı ile alâkalı rakamlarda görüleceği gibi bacaklarımızı bile çocukluğumuzdaki kadar açamıyoruz. Kemiklerin yapacakları işe göre hassas olan şeklini, kalsiyumun kandaki ve kemiklerideki ince ayarını ve iyonların aksamadan yenilenmesini tesadüflere verebilir miyiz? Sonsuz bir ilim ve kudret olmadan bu kadar mu’cizevî hâdise bütün insanlarda en mükemmel şekilde yürütülebilir mi? ml=mililitre=1 cm3 = 10-3 litre, s=saniye, ms=milisaniye=10-3 s, m=metre, 1µm=mikrometre=10-6, N= Newton, güç birimi m.kg.s-2, mV= milivolt (elektrik) Prof.Dr. Arif SARSILMAZ ---------- İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) Saçından tırnağına Rabb’imizin güzel isimlerinin bir tecellisi olan “İnsan”ın, maddî-mânevî bedenindeki dengenin, yaratılış hikmetlerinin, ölçü ve estetiğin biyolojik ve matematik lisânla ifadesine devam ediyoruz. Bir önceki sayıda, iskelet sisteminin elemanları olan kemiklerin gücünden, en küçük ve büyüklerinden bahsetmiş; kemiklerdeki kalsiyumun ehemmiyetini anlatmıştık. Bu sayıda da kemiklerle alâkalı bilgi vermeye devam ediyoruz. Maddî Yapı: İnsanda bulunan her bir kemiğin % 13’ü sudan, % 25’i vücutta sentezlenen organik maddeden (bunun % 95’i kollagen lifler, % 5’i de şekilsiz zemin maddesidir), % 62’si de inorganik mineral tuzlardan müteşekkildir (bunların % 86’sı kalsiyum fosfat, % 10’u kalsiyum karbonat, % 2’si sodyum/potasyum klorür, % 1,5’i magnezyum fosfat ve % 0,5’i kalsiyum klorid/floriddir). Bu maddelerin her birinin miktarı, kemiğin dayanıklılığında, esneklik ve sertliğinde önemli birer unsur olduğu için, hassas ölçülerde ayarlanmıştır. Histolojik Yapı: Kemiklerin dış tarafındaki beyaz, sert kısma sıkı veya yoğun kemik (compakt); iç tarafındaki gözenekli kısma da sünger kemik denir. Kemik dokusunu yapan hücreler (osteocyt) iç içe geçmiş daireler şeklinde havers sistemi adı verilen küçük birimler teşkil etmiştir. Osteon olarak isimlendirilen bu birimlerin ince yapraklar (lâmeller) hâlinde düzenlenmiş tabakalarının bir araya getirilmesi, yoğun kemiğin sağlamlığına vesiledir. Kemiğin ilik adı verilen iç kısımlarına doğru bu yapı, küçük bölmelerle (trabekül) süngerimsi bir görünüm alır. Yoğun kemiğin, toplam kemik kitlesindeki nispeti % 80 Yoğun kemikteki mineral (kalsiyum vs.) nispeti % 70 Süngerimsi kemiğin toplam kemik kitlesindeki nispeti % 20 Kemikteki inorganik kristallerin (mineral tuzları) uzunluğu 20-40 nm Kemikteki inorganik kristallerin (mineral tuzları) genişliği 2-3 nm Yoğun (veya sıkı) kemikteki yaprakçıkların kalınlığı .3-7 µm Kemik hücreleri arasındaki kanalcıkların (canaliculi) çapı 1 µm Havers sisteminin ortasındaki merkezî kanalın çapı 20-300 µm Bir osteondaki yaprakçık sayısı 3-20 Bir osteonun kalınlığı (20 yaprakçıklı ve bir merkezî kanallı) 1 mm Bir osteonun uzunluğu 3 mm Boruya benzer bir yapıya sahip olan uzun kemiklerin gövdesinin yoğun kemikten yapılıp, içlerinin ilikle doldurulması ve şişkin olan uç kısımlarının içlerinin süngerimsi bir yapı arz etmesinin en önemli hikmeti, iskeletin sağlamlığı ile birlikte hafifliğinin teminidir. Kırmızı kan hücrelerinin imalât fabrikası olan kemiklerin ilik boşlukları ise, oldukça korunaklı mekânlardır. Vücuttaki bütün hücrelerde olduğu gibi, kemik hücrelerin yapım ve yıkımı da bir denge içinde yürütülür. Gençlikte yapım hızlı; orta yaşlarda yapım ve yıkım dengeli; yaşlılıkta ise yıkım daha hızlıdır. Bu vetirenin yürütülmesinde vazifeli, akıl ve şuurdan mahrum hücrelerle her bir kemiğe yapacağı işe en uygun şekil ve hususiyetler verilir. Sitolojik Yapı: Henüz mineral madde içine gömülmemiş genç kemik hücrelerine osteoblast denir. Etrafları salgıladıkları minerallerle sertleşince bu hücreler, lakün denen boşluklarda hapsolur ve olgun kemik hücrelerine dönüşür (osteocyt). Kemiğin düzgün büyümesi için belli bölgelerdeki fazla kemik hücrelerini yiyerek kemik yıkımına vesile olan büyük hücrelere osteoklast ismi verilir. Bir genç kemik hücresinin çapı 10-14 µm Kemik hücresinin ömrü (osteoblast ve osteocyt olarak) 25 sene kadar Kemik yıkımıyla vazifeli bir osteoklast hücresinin çapı 100µm Osteoklastın kemik yüzeyinde yerleştiği çukurun azamî derinliği 70 µm Bir osteoklasta karşılık gelen osteoblast sayısı 100-150 Kemik kök hücresinin ikiye bölünme süresi 36 saat Kök hücresinin osteoblasta dönüşmesi için gereken en az zaman 9 saat Son iki rakamdan da anlaşılacağı gibi, kırılan bir kemiğin tamir sürecinin başlaması için, yeni kemik hücrelerinin yaratılması gerekmektedir. Bunun için de en az 45 saat (36+9 saat) lâzımdır. Bağlar ve kıkırdaklar: İskelet sistemi denince akla kemikler gelir; ama bu mükemmel sistemin teşkilinde her şey kemiklere bırakılmamıştır. Kemikler sertlik, diklik ve direnç için gereklidir; fakat hareket, yumuşaklık ve esneklik için eklem bölgelerinde kemikleri birbirine bağlayan bağlara (ligament); kemik uçlarının sürtünme ve aşınmalarının asgarîye indirilmesi için de kıkırdak dokuya ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı bilen Rabb’imiz, oldukça kuvvetli eklem bağlarını kemiklerin en uygun bölgelerine koymuş, böylece hareketlerimizin sınırlarını belirlemiştir. Her eklemin yapabileceği hareket, kaldırabileceği yük ve dayanabileceği çekme kuvveti bu eklem bağları sayesinde belirlenmiştir. Şimdi bu eklem bağlarının ana malzemesi olan bağ dokusunun en önemli protein liflerinden olan kollagendeki ve diğer liflerdeki ince sanatları inceleyelim: Kollagenin toplam vücut ağırlığımızdaki nispeti % 6 Kollagenin toplam proteinlerimiz içindeki nispeti % 25 Bir kollagen lifin kalınlığı 1-12 µm Lifi yapan daha ince lifçiklerin kalınlığı 0,3-0,5 µm Lifçikleri yapan en küçük mikrofibrillerin kalınlığı 20-200 nm Kollagen liflerin çekme dayanıklılığı 6 kg/mm2 Uyluğu kalçaya bağlayan kuvvetli (lig.iliofemorale) bağın taşıma gücü 350 kg Aynı bağın esneme kabiliyeti yaklaşık % 5’i kadar Çok zorlandığı durumlarda lifin kıvrımları açılınca uzama kabiliyeti % 3 kadar Toplam uzama kabiliyeti % 8 kadar Elastik liflerin kalınlığı 0,2-5 µm Ağ şeklindeki liflerin (reticular lif veya tip 3 kollagen) kalınlığı 0,2-1 µm Kollagen lif proteinindeki temel aminoasitlerden Glycin % 33 Prolin % 12 Hydroxyprolin % 10 Kemiklerimiz embriyon dönemindeyken yumuşak kıkırdak modeller hâlindedir. Kıkırdak hücrelerinin arasında bulunan lifler ve kemiğe nazaran daha yumuşak bir ara madde olan chondromucoid maddesinin terkibi, kıkırdağın esneklik ve dayanıklılığını belirleyen faktörlerdir. Hem anneye fazla ağırlık olmasın, hem doğum kolay olsun ve hem de doğum esnasında yavrunun kemikleri kırılmasın diye Rabb’imiz iskeleti önce kıkırdak hâlinde yaratmıştır. Büyüdükçe bu kıkırdak iskelet, dengeli bir değişim içinde kemik hâlini alır; ancak eklem yüzeyleri, burun ucu, kulak kepçesi ve omurlar arasındaki yastıklar (diskler) kıkırdak hâlinde kalır. Kıkırdak dokunun terkibindeki su, lifler ve diğer protein bileşikleri çok hassas bir ölçü içindedir. Basınç altında kaldığında kıkırdak içindeki suyun bir kısmı dışarı sızar, basınç kalktığında bu su tekrar dokunun içine girer. Onun için sabah kalktığımızda boyumuz akşamkine nazaran 1–2 cm daha uzundur. Çünkü gün boyu ayakta durulduğunda omurlar arasındaki diskler ve eklem yüzeylerindeki kıkırdaklar ezilerek içindeki suyu dışa verir. Gece dinlenirken kıkırdaklar tekrar genişleyerek eski hâlini alır. Kıkırdak doku ara maddesinin sıvı kısmının terkibine bir göz atalım: Su % 60-70 Chondromucoid % 30–40 Ara maddenin içindeki diğer katı kısımlar Kollagen lifler % 40-50 Proteoglikanlar % 40–45 Protein % 7 Mineral maddeler % 4-10 Bu ölçü bozulunca kıkırdaklar ezilmeye, eklemler birbirine sürtüp aşınmaya, kireçlenip sertleşmeye başlar. Kıkırdakların bu hassas terkibinin kendi kendine veya tesadüfen düzenlenmesine imkân var mıdır? Bu kadar mükemmel bir malzeme mühendisliğini akılsız ve şuursuz ‘tabiat’a verebilir miyiz? ---------- İnsan Denen Gizemli Varlık ( Anatomi ) İskelet Sistemi İnsan vücudunda milyonlarca kemik hücresinin kafa kafaya verip teşkil ettikleri kemiklerin her birinin şekli, büyüklüğü ve kıkırdak yüzeylerinin genişliği hassas ölçülerle ayarlanmıştır. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kemikler; yapılacak işe, korunacak organa ve kaldırılacak yüke uygun olarak yassı, uzun, kısa ve yuvarlak yaratılmıştır. El, kol, ayak ve bacak gibi organlar çok hareketli eklemlerle bağlanırken, omurga eklemleri yarı oynar, kafatasının yassı kemikleri ise hiç oynamaz eklemlerle bağlanmıştır. Her birinin belli gâyeleri olan iki yüzden fazla kemiğin teşkil ettiği insan iskeletinin farklı bölgelerindeki kemik sayılarına bir bakalım: Baş iskeleti: Duyu organları ve beyin gibi hassas yapıların korunması için 21 adet kemik âdeta anlaşmış gibi oynamaz eklemlerle kaynaşarak yekpâre bir kutu (kafatası) teşkil etmiştir. Bu kemiklerden alın kemiği (frontale), temel veya kama kemiği (sphenoidale), art kafa kemiği (occipitale), kalbur kemiği (ethmoidale) ve saban kemiği (vomer) birer adet olup orta hat üzerinde yer alır. Simetrik olarak sağlı-sollu her birinden iki tane bulunan şakak kemikleri (temporale), yan kafa kemikleri (parietale), üst çene kemikleri (maxilla), damak kemikleri (palatinum), elmacık kemikleri (zygomaticum), gözyaşı kemikleri (lacrimale), burun kemiklerinin (nasale) ve tırnaksı kemiklerin (concha nasalis inferior) her biri kafa ve yüzün şeklini teşkil etmek üzere, vazifeli elemanlar olarak birbirlerine bağlanmıştır. Bu kutunun en büyük boşluğu beyin için ayrılmışken; iç ve orta kulaklar, koklama epiteli ve gözler için daha küçük boşluklar ayrılmıştır. Alt çene kemiği (mandibula, 22. kemik) kafatasına oynar bir eklemle bağlanarak nefes alma ve çiğneme gibi vazifeler için ağız boşluğunun alt ve yan kısımlarını şekillendirmiştir. Dil kökünde bulunan, hiçbir kemiğe eklemlenmeyen hyoideus (23. kemik) ve üç çift ortakulak kemikçikleri çekiç, örs, üzengi (maleus, incus, stapes, toplam 6 adet) ile birlikte 29 adet kemik başımızda yer almaktadır. İnsan başı gibi mükemmel bir sanat eserinde 29 kemiğin uyumlu bir tarzda ve estetik ölçüler içinde bir araya getirilmesini hiç kimse “tabiat anaya(!)”, akılsız atomlara ve hücrelerin anlaşıp bir araya gelmesine veremeyeceğine göre, 6,5 milyar insanın kafasını birbirine benzemeden yaratan Rabb’imizi inkâr etmek mümkün müdür? Gövde iskeleti: Gövdenin orta direği olan omurga, 33 adet omur adındaki hususi şekillere sahip kemiğin üst üste dizilmesiyle yapılmıştır. Boyun (cervical, 5), sırt (thorasic, 12), bel (lumbar, 5), sağrı (sacral, 5) ve kuyruk sokumu (coccygeal, 4) olmak üzere beş bölgeden yapılmış omurganın sağrı ve kuyruk sokumu kemikleri gelişme ilerledikçe kendi aralarında kaynaşarak tek kemik hâlini alır. Sırt omurlarının her birine sağlı sollu, ince uzun kemik çubuklar şeklinde 24 kaburga (costa) bağlanır. Bunların 7 çifti doğrudan iman tahtası da denilen göğüs kemiğine (sternum) bağlanırken, 3 çifti kıkırdak bir parça ile birleşerek göğüs kemiğinin en alt ucuna tutunur. Kısa olan son iki çiftin ise uçları serbest kalır. Avrupalı erkeklerin % 5’inde, Japon erkeklerin % 7’sinde, Eskimo erkeklerinin ise % 16’sında bir kaburga fazladır. Sırt omurları, göğüs kemiği ve kaburgalarla teşkil edilen göğüs kafesinde, akciğerler ve kalb mükemmel şekilde korunur. Kaburgaların esnek yapısından dolayı bu organlar sıkışmaz, rahatça hareket eder, genişleyip büzülebilir. Maalesef insanların birçoğu nefes alıp verirken, kalbi tık tık atarken, organlarını korunaklı bir kafes içine yerleştiren Kudreti Sonsuz’u aklına bile getirmez. Kemerler ve üyeler: Kol ve bacakları omurgaya bağlamakla vazifeli kemerler, 10 kemikten yapılmıştır. Omuz kemerinde yer alan kürek kemikleri (scapula, 2 tane) ile köprücük kemiklerinin (clavicula, 2 tane) birlikte meydana getirdiği çukurluğa, üst kol veya pazı kemiği bağlanırken; kalça kemerini teşkil eden çift hâldeki leğen, oturak ve çatı (ilium, ischium, pubis) kemiklerinin hepsi bir araya getirilerek geniş bir leğen kemiği şeklinde kaynaştırılmıştır. Kalça kemerinin teşkil ettiği alt karın boşluğunda; bağırsaklar, idrar kesesi ve üreme organları korunduğu gibi, cenin için korunaklı bir mekân olan rahim de bu bölgede bulunur. Üç kemiğin birleşerek meydana getirdiği çukurluğa, uyluk kemiğinin yuvarlak mil şeklindeki baş kısmı eklemlenir. Vücutta en fazla sayı ve çeşitte kemik; kol ve bacaklarda bulunur (her bir kol ve bacakta 30 kemik). Pazı kemiğinin (humerus) alt ucuna bağlanan ön kol (radius) ve dirsek (ulna) kemiklerinden sonra her bir elde 27 kemik bulunur. Bunların 8’i el bilek kemiği (carpus), 5’i el tarak kemiği (metacarpus), 14’ü de parmak kemiğidir (digitorum manus). Uyluk kemiği (femur) bacakları kalçaya bağlar. Bu kemiğe bağlanan kaval (tibia) ve baldır (fibula) kemiklerinin arasına diz kapağı kemiği (patella) yerleştirilmiştir. Bir ayakta, elden bir eksik olarak 26 kemik bulunur. Bunların 7’si ayak bileği kemiği (tarsus), 5’i ayak tarak kemiği (metatarsus), 14’ü de ayak parmak kemiğidir (digitorum pedis). Kolda olmadığı hâlde bacakta hususi bir tendon (kiriş) içinde yerleştirilen diz kapağı kemiği, gövdenin taşınmasında ve yürümede önemli vazifeler görür. El ve ayaklarımızla yaptığımız bütün işler, onlarda bulunan kemiklerin her birinin bağlanma tarzları ve özel şekli sayesinde olmaktadır. Yukarıda koyu renkte yazılmış kemiklere ait rakamları topladığımızda 217 yapmaktadır. Ayasofya’nın kubbesindeki çeşitli şekil ve büyüklükteki taşların her birinin kendi başlarına farklı ülkelerden gelip bir kubbe teşkil etmeleri ne kadar muhal ise, 217 kemiğin her birinin anatomi bilgisine sahip olmadan yerleşmeleri de o kadar muhal değil midir? Ayrıca kemikleri teşkil eden hücrelerde de, her bir insanın genel anatomisine ve trilyonlarca hücrenin konumuna ait bilginin ve bu bilgiyi kullanacak aklın bulunması gerektiği düşünüldüğünde durum daha da imkânsız hâle gelmektedir. Eklemlerle birbirine bağlanmış bütün kemiklerin şekli ve eklemdeki hareket serbestliği, o uzvun yapabileceği işleri sınırlamaktadır. Bu zâviyeden bakıldığında en fazla kabiliyetin verildiği el, medeniyetin temelindeki bütün icat ve keşiflerin de vesilesi olmuştur. Elimizdeki her bir kemiğin şekline ve eklemlerindeki hareket kabiliyetine Rabb’imizin ilim ve kudretinin sonsuz tecellisini düşünerek bakarsak, daha birçok hikmet görebiliriz. Bunu göremeyen bazı robot araştırmacılarının; insan elinden daha mükemmel (daha fazla iş yapabilen, daha güçlü ve daha hassas) bir el yapabilmek için malzeme mühendislerinden, elektronikçi, sibernetikçi, biyo-mühendis ve ortopedistlerden müteşekkil bir kadroyu, çok sayıda teknisyen ve bilgisayarcıyla destekleyerek yürüttükleri çalışmalardan başarı elde edilememiştir. Bu çalışmalarda, her türlü alternatif model denenmiş; parmakların sayısı azaltılıp-artırılmış, boyu uzatılıp-kısaltılmış; kemik ve eklemlerin sayısı, şekli çeşitli şekillerde değiştirilmiş; kasların miktarı artırılıp-azaltılmış, bağlantı noktaları değiştirilmiş; ancak mevcut elden daha iyi bir el yapılamamıştır. Çalışmaya katılan bazı araştırmacılar neticeyi; “İnsan elinden daha mükemmel bir el yapılamaz.” sözleriyle özetlemiştir. Her bir parmağımızın boyunu, kemiklerinin sayısını; eklemlerdeki körüklerin nakışlarını, kıvrılma yönlerini; tırnakların yerleştirilme bölgelerini; avuç içi kemiklerinin birbirine, parmaklara ve bileklere bağlanmalarındaki hikmetli eklenme noktalarını bir kere daha gözden geçirdikten sonra İmâm-ı Gazâlî gibi: “Yaratılmış olandan daha mükemmel bir şey, imkân hâricidir.” (leyse fil imkân ebdau mimmakân) diyerek tefekkür âlemine dalmak gerekmez mi? Prof.Dr. Arif SARSILMAZ
__________________ Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir.. | |
|
Etiketler |
anatomi, denen, gizemli, insan, varlik, varlık, İnsan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Varlık Felsefesine Göre Varlık Var İse Varlık Nedir? Ne Değildir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 30 Mart 2021 15:24 |
Anatomi Nedir, Anatomi ****oloji, İnsan Anatomisi | RaMSeS | Biyoloji | 0 | 30 Kasım 2014 21:12 |
İnsan Beyninin Gizemli 10 Özelliği! | Ruj | IF Ekstra | 0 | 17 Şubat 2011 21:58 |