![]() |
![]() |
![]() | #1121 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 29-03-2022 SWLAM VE DUA HERKESE [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
| ![]() |
![]() | #1123 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | BİR KISA HİKAYE-BUGÜN HİÇ PARAM YOK Bugün Param Yok Allah dostlarından.... Bir gün Karaköy'e geçmek üzere kayıkçılara: - Bugün param yok, Allah için beni karşıya kim geçirir? teklifinde bulunur. Ses çıkmaz. Az sonra biri : - Ben diye talip olur ve götürür. O günün gecesi o kayıkçı, rüyasında kıyamet kopmuş, mizan kurulmuş, herkes amellerine göre muamele olunurken, şaşkın, sıratı geçmekkorkusu ve düşünenlerin dehşeti içinde iken ona bir el uzanıp selamete götürür. Kayıkçı: - Siz kimsiniz? Bu badireden beni kurtardınız, diye sual edince: - Ben iki cihan serverinin mağara arkadaşı Ebu Bekir Sıddıyk'ım. evlatlarımıza hizmet eli uzatanlara, imdad elimiz böyle ulaşır, buyururlar. |
| ![]() |
![]() | #1124 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN HALLERİ-YASAK OLAN ŞEY YASAK OLAN ŞEY İnsana: gibi bir söz yasak edilmiştir. İnsanı hayrete düşürüyor; çok kere < ne yapayım?> diye söylüyorsun... Sana verilecek cevap: -“ Yerinde dur, haline şükret!..” Sana, bulunduğun halde kalmak emri verilmiştir; o emri veren bir gün olur yolları açar. Her şey kendiliğinden yoluna girer. Allah’ın emirlerini iyi anla ve oku: -“ Ey iman sahipleri, sabırlı olunuz... Sabır yolunda birbirinize yadımda bulununuz. Birbirinize iyi bağlanınız. Allah’tan çok korkunuz. Ümit edilir ki bu yolda felaha eresiniz. “ Ey iman sahibi, Allah-ü Taâla bu ayetinde, önc sabır emrini verdi; sonra bu uğurda karşılıklı yardımlaşınız ve birbirinize kenetleniniz emrini verdi. Daha sonra bunların terki çok büyük hata olduğunu anlattı ve: -“ Allah’tan korkun..” Buyurdu... Bunun açık manası şudur: -“ Sabrı bırakmayın, çünkü hayır ve selamet ondadır. “ Sabrın büyüklüğüne işaret için, bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur: -“ Vücutta baş nasılsa iman bölümleri arasında sabır da öyledir.” Büyüklerin şöyle bir kelâmı vardır: - “ Her hayır, sabırla işlenir. Herhangi bir hayrı yapana sevabı, o işteki sabrı kadar verilir.” Hemen bu kelâma uyarak: Sabrınıza hiçbir işte iyilik yoktur, derler. Sonra Allah-ü Taâla: -“ Sabırlı kişilere mükafatları hesapsız bol verilir.” Şeklinde buyurdu... Kötülüklerden uzak oldukça Allah yardımcın olur. Sabırlı ol, sonunu bekle, sabrın kadar mükafat alırsın. Büyükler için ayetin tefsirine dayanarak buyurmuştur ki: -“ İttika sahiplerine Allah kolaylık yollarını açar... İstediği yerden rızık gönderir. “ Bekle, sabırla bekle; ölüm gelinceye kadar bekle. Bu bekleme devresinde iman ve sabrın dayanağın olsun. Yalnız Allah’a dayan. Çünkü, Allah-ü Taâla şöyle buyurdu: -“ Tevekkül sahiplerine Allah kâfidir. “ Sen sabır ve tevekkül sahibi olduğun müddet, muhsinlerden olursun. İşte âyet-i kerime: -“ Allah muhsinleri sever. “ Dünyada ve ahirette sabır, her şeyin başıdır. İman sahibi sabrı kadar yükselir. Muvafakat ve rıza derecesine sabırla kavuşulur. Daha sonra sabırla ilâhi fiilde yokluğa kavuşulur. Bedeliyet hali ve sonsuz ferahlık alemi ondan sonra başlar. Sakın sabrı bırakma; rezil olur, utanırsın. Dünya ve ahiretini kaybedersin. Allah esirgesin her iki alemin hayrı da elinden uçar. |
| ![]() |
![]() | #1125 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | İBRETLİK OLAYLAR -CHURCILL İ 2 KEZ HAYATA DÖNDÜREN ADAM İKİ DEFA KURTARILAN HAYAT "Hayatını aldıklarınla kazanırsan ama verdiklerinin üzerine bina edersin." Winston Churchill Bie İngiliz karı koca, yanlarına oğullarını da alarak yaz tatillerini tabiatla iç içe geçirmek üzere İskoçya'nın uçsuz bucaksız kırlarına gitmişlerdi. Bu tatil günlerinin birinde genç adam köyün hemen yanıbaşındaki koruda tek başına dolaşmaya çıktı. Ağaçlar arasındaki koruda tek başına dolaşmaya çıktı. Ağaçlar arasındaki su birikintisinin dayanılmaz çekiciliğine kapılarak oracıkta soyunup suya girdi. Başına geleceklerden habersizdi tabii... Delikanlı, vücudunu serin su birikintisinin keyfine bırakmıştı ki dayanılmaz bir sancıyla bir anda ne olduğunu şaşırdı. Delikanlının ayağına kramp girmişti. Her kramp bir öncekinden daha şiddetli geliyor ve onu acılar içinde kıvrandırıyordu. Genç adam birkiç dakika içinde kendini suyun üzerinde tutacak son gücünü de tüketti. Hayat mücadelesini kaybetmeye başladığını hissetmişti ki, dehşet ve panik içinde can havliyle bağırmaya, yardım çağırmaya başladı. Suyun yakınlarında bir yerde, tarlasında çalışmakta olan bir köylü çocuğu, canhıraş feryatları duyunca hemen işini bırakıp sesin geldiği tarafa doğru koştu. Suyun içinde çırpınmakta olan bir yabancı gören genç köylü hemen suya atlayarak delikanlıyı boğulmaktan kurtardı. Delikanlının babası, oğlunun mutlak bir ölümden kurtulmasına vesile olan genç köylüyle tanışıp teşekkür etmek için davet etti. Delikanlının babası sohbet sırasında cesur köylüyle gelecekle ilgili planlarını sordu. "Babam gibi çiftçi olacağım maalesef" diye isteksizce cevap verdi genç adam. Baba şükran duygularıyla vefa borcunu ödemek için aradığı fırsatı bulduğunu düşündü. "Başka bir şey mi olmak isterdin yoksa?" diye sordu genç köylüye. "Evet" diye başını öne eğdi genç İskoç, "Hep doktor olmak isterdim. Ama bizler fakir insanlarız. Böyle pahalı bir eğitimi babam karşılayamaz..." "Üzülme... İstediğin olacak..." dedi, İngiliz baba. "Tıp fakültesinde okuman için gerekli bütün masraflarını karşılayacağım!..." --- Hadisenin üzerinden uzun yıllar geçti. Tarihler Aralık 1943'ü gösterdiğinde Winston Churchill Kuzey Afrika'da hastalandı. Teşhis zatürreydi. Hem de çok şiddetli bir zatürre... Hemen, o günlerde penisilin adı verilen mucizevi ilacı keşfeden Sir Alexander Fleming'e haber gönderildi. Fleming, İngiltere'den Afrika'ya uçtu ve yeni ilacını hastası İngiltere Başbakanı'na tatbik etti. Penisilin keşfine kadar ölümcül bir hastalık olan zatürre, Churchill'i öldürmeyi başaramadı. İlaç hemen tesirini gösterdi. Penisilini keşfeden ve bu ilacı başbakanı bizzat tedavi eden Alexander Fleming, Churchill'in hayatını kurtardı. Hem de ikinci kez!? Yıllar önce İskoçya'daki küçük gölde genç Churchill'i boğulmaktan kurtaran ve çiftçi olacakken baba Churchill'in maddi desteği sayesinde tıbbiyeyi okuyan genç İskoç, Doktor Alexander Fleming'ten başkası değildi. |
| ![]() |
![]() | #1126 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | İnsanin, Yaratıldığı Toprağa Defnedilmesi İnsanin, Yaratıldığı Toprağa Defnedilmesi Bezzar, Hakim ve Beyhaki, «Şuab-ı Iman»da, Ebû Said-i Hudri CRadıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Medine içinden geçti Kabirkazan bir cemâati gördü. Kabre konulacak kişiyi sordu. «Bir Habeşidir, burada öldü» dediler. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «LailaheülaUah. Memleketinden buraya, toprağından yaratıldığı yere sevkediküV diye buyurdu. Taberâni-Kebir'de-ibn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ettiklerine göre; Bir Habeşi Medine'de defnedildi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Bu ondan yaratıldığı toprağa defnedildi.» Yine Taberani «Evsât»da Ebu Derda'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) yanımızdan geçti. — Ne yapıyorsunuz, buyurdu. Biz: — Bu siyah ölünün kabrini kazıyoruz, dedik. Bunun üzerine buyurdu ki: Ölümü onu yaratıldığı toprağa getirdi. Hakim-i Tirmizi, Nevâdirü'l-Usul'da Ebû Hüreyre (Radıyallahû ıh) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Medine'nin bâzı semt*lerinde gezmek için evden çıktı. Bir kabrin kazıldığını gördü. Oraya yöneldi ve kabrin yanında durdu. «Kimindir bu kabir?» dedi. «Ha*beşistanlı birinindir» denildi. Resûlullah; «Memleketinden toprağına sevk edildi» diye buyurdu. Ebû Nuaym, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet ne göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu t «Her yeni doğana kabrinden biraz toprak serpilir.» Hâkim «Nevadir'ül-Usûl»da ibn-i Mesûd (Radıyallahû anh)fdan öyle rivayet etmiş : ! Rahimle görevli melek rahimden nütfeyi alarak eline kor. «Yâ Rabbi! Bundan halk edilecek mi, edilmeyecek mi?» «Edilecek» de*yince, «Rızkı nedir, eseri ve eceli, ameli nedir? der. Cenâb-ı Hak «Levhi mahfuza bak» der. O, levh-i mahfuza bakar. Rızkını, eserini, ecelini ve amelini görür. Defin edilecek yerden top*rağını alır. O nutfe ile yoğurur. (Yani rızkını o memleketin mahsu*lâtından gönderir.) İşte; Ondan sizi yarattım. Sizi ona iade edeceğim» âyetinin mânâsı »udur. Deynurî, «Mücâlesat»da Hilâl bin Yesâf dan rivayet ettiğin göre şöyle demiştir: «Her doğan çocuğun göbeğinde, onda öleceği yerin toprağı mut*laka vardır.» Tirmizi, Matar bin Ukamis'den rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sailallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Cenâb-ı Hakk kulunun filan yerde öleceğini hüküm etmişse ora*ya onun için bir hacet yaratır. (Haceti için oraya gider ve orada ölür.) Hakim ve Beyhaki, «Şuâb-i îman»da ibn-i Mesûd (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Birinizin ölümü filan yerde takdir edilmişse, orada onun için bir ihtiyaç halk edilir. İhtiyacına yönelerek oraya gider. Varınca orda ölür. Kıyamet gününde o yer «Allah'ım bunu bana emânet etmiştin!» der. Hakim, ibn-i Mesûd (Radıyalîahû anh)'dan şöyle rivayet etmiş*tir: «Meni nutfesi rahimde yerleşince, melek onu eline alır. Yâ Rab-bi! Bu yaratılacak mı? Yaratılmayacak mı? der. Eğer Allah '(Celle Celâlühü) yaratılmaz dese rahim onu kana dönüştürüp dışarıya atar. Eğer yaratılacak dese; Melek Allah'ım erkek mi, dişi mi? Şaki mi, said mi? Eceli, eseri ve rızkı nedir, nerede ölecek? der. Allah (Celle Celâlühü) : Levh-i mahfuza bak o nutfeyi (meni parçasını) orada bulacak*sın. Oradaki nutfeye Rabbin kimdir, der. O, nutfe Rabbim Allah'dır, diye cevap verir. Râzıkın kim? Nutfe Razıkım Allah'dır, der. O zaman o nutfe yaratılır. Ehli içinde yaşar, rızkını yer. Eserini yapar ve eceli gelince, O mekânda defin edilir. Ebu Nuaym ve ibn-i Mende, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiklerine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Ölülerinizi salih kavmin yanma defnedin. Zira meyyit kötü kom*şusuyla eziyet görür. Tıpkı hayattakiler, kötü komşularmdan eziyet gördükleri gibi.» İbn-i Asakir «Dimeşk Tarih»inde zayıf bir senedle ibn-i Mesûd (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Meyyitinizi salihlerin içinde defnedin. Sağ insanlar kötü kom*şularından rahatsız oldukları gibi, ölüler de kötü komşularmdan ra*hatsız olurlar.» İbn-i Asakir ve el-Malini, el-Muhtelet vel-Mütelef adlı kitapta Ali. (Kerremellâhu Veçhe)'den rivayet ettiklerine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) bize emretti ki ölüle*rimizi, salihlerin içinde defnedelim. Zira diriler gibi ölüler de kötü komşularından rahatsız olurlar. : El-Malini, ibn-i Abbâs'dan, o da Resûlullah'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Ölünüzü, güzelce tekfin edin, acele vasiyetini yerine getirin. Kabrini derince kazm. Kötü komşulardan koruyun» deyince Resûlul-lah'a (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'e: ,; Yâ Resûlullah! Faydalı komşunun ahirette faydası var mı? diye sordular. Resûlullah cevaben: «Dünyada salihlerin faydası var mı?» dedi. Onlar: — Evet, dediler. Resûlullah da: — Âhirette de öyledir, dedi... Ed-Deylemi ve ibn4 Mende, Ebî Seleme (Radıyallahû anhJ'den merfuen rivayet ettiklerine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu î «Ölünün tekfinini güzel yapın. Bağırmakla vasiyetinin tehiriyle ölülerinize eziyet vermeyiniz. Acele borcunu ödeyiniz. Kötülere kom*şu etmeyiniz.» îbn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabında Abdullah bin Nafi-el Müz-ni'den rivayet ettiğine göre şöyle demiş : Medine'de biri öldü. Ve orada defnedildi. Rüyada bir adam, ce*hennem ehliymiş gibi onu gördü. Onun için kederlendi. Sonra yedin*ci ve sekizinci gecede rüyada cennet ehliymiş gibi onu gördü ve on*dan sordu. O cevaben «Salih biri öldü, içimize onu defnettiler. Kırk komşusu için şe-faatta bulundu. Bende onların içinde biriyim,» dedi. îbn-i Saxl,'Muâviye bin Salih'den rivayet ettiğine göre şöyle de*miş ; Ömer bin Abdulaziz (Rahimehullah) sekerata girince akrabası*na şöyle vasiyet etmiş: «Kabrimi fazla derin kazmayın. Yerin en hayırlısı üstüdür ve en şerlisi de dibidir.» îbn-i Asakir çok yollarla Amr bin Muhacir'den rivayet ettiğine gö*re şöyle demiştir: Ömer bin Abdülaziz'in kardeşi Sehl öldü. Ömer bana, kabrini fazla derin inmeyin, diye emretti. Kametin veya omuzlarına kadar derinleştir, fazla derin kazmayın, yerin alası, esfelinden daha tahirdir. Hakim-i Tirmizi, İbni Ömer {Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiğine göre; Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «Mümin Ölünce kabri onun için süslenir. Her yer «keşke bende defin edilseydi» der. Kafir ölünce kabri onun için karanlığa bürünür, her yer onda defn edilmesin diye AUaha sığınır.» îbn-i Neccâr «Bağdat» tarihinde, Muhammed bin Abd Isediden rivayet ettiğine göre şöyle demiş : ullîel-Abdussamed bin Ali'nin akrabasından bir cenazeye hazır bu*lundum. O milleti aceleye teşvik ederdi. Akşam olmadan bizi götü*rün, dedi. Ona bunda bir şey var mı? denilince, O: — Evet, dedem Abdullah bin Abbâs'dan o da Resûlullah (Sal*lallâhû Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet edilip bana ulaştı ki: Gündüzün melekleri, gecenin meleklerinden daha şefkatlidirler.» Faydalı Bîr Mesele îbn-i Asakir, Vehb bin Hulani'den rivayet ettiğine göre O şöyle demiştir: Biz Amr bin As ile Mikdâm d ağ mm eteğinde beraber yürürken, yanımızda Mukavkis de vardı. Amr, Mukavkısa dedi: —Niye sizin bu dağmız Şam dağları gibi sarptır. Nebat ve [ağaç onda bulunmaz? Mukavkis; — Bilmem, dedi. Amma Cenâb-ı Hak bu Nil nehri ile halkı dan müstağni kılmış. Fakat biz bu dağın altında ağaç ve nebattan daha hayırlı bir şey görüyoruz. Amr, nedir o deyince, O: — Kıyamet gününde hesapsız haşır olacak bir cemaat dağın altmda defnedilecekler. Bunun üzerine Âmr «Yâ Rabbi on*lardan eyle» dedi. |
| ![]() |
![]() | #1127 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | KALBİN İNCE HALLERİ- İTAAT ETMENİN ÜSTÜNLÜĞÜ İtaatin Fazileti Bilesin ki. Allah (C.C)'a ibadet etmek bütün iyiliklerin toplamidir. Ulu Allah (C.C.) Kur'an-i Kerim'in bir çok âyetinde kullari buna tesvik etmis, insanlari nefislerin karanliklarindan çikarip Allah (C.C)'i tanimanin aydinligina kavussunlar ve Allah (C.C)'dan korkanlar için, içinde hiç bir gözün görmedigi, hiç bir kulagin isitmedigi ve hiç kimsenin hayalinden geçmemis olan nimetlerin hazirlanmis oldugu cennete girebilsinler diye Ulu Allah (C.C), peygamberleri göndererek insanlari ibadet etmeye çagirmistir. Cûnki insanlar bosu bosuna yaratilmamislardir. Tersine kötülük isleyenler isledikleri kötülügün karsiligini görsün ve iyilik yapanlar iyilikle mükâfatlansinlar diye yaratilmislardir. Allah (C.C)'in kullarin ibadetine ihtiyaci yoktur, insanlarin O'na karsi gelmesi O'na ne bir zarar verebilr ve ne de uluguna bir eksiklik getirebilir. «— Eger bütün insanlar kendilerini büyük görüp Allah (C.C)'a kulluk etmekten vazgeçerlerse bilmis olsunlar ki Rabb'inm katinda bulunanlar (melekler) gecegündüz. hiç bikmadan O'nu tesbih ederler», «Iyilik isleyen kendine isler, kötülük yapan da kendi zararina yapmis olur. Allah (C.C)'in hiç bir seye ihtiyaci yoktur, fakir olan sizlersiniz. » Sasilir ki. içimizden biri bir köle satin alinca, onun gereken hizmeti seve seve yapmasini, belirli ve degeri önemsiz bir maden karsiliginda ona sahip olan efendisinin her emrine boyun egmesini ister. Bir hata yüzünden köleyi gözünden düsürür, ona öfkelenir, belki de ya ücretini keser, ya da onu kovar, veya satisa çikarir. O halde bize ne oluyor da bizi yoktan var ederek en mükemmel kivama getiren yagmur tanesi sayisinca kusur isledigimiz halde, yokluklari helakimiz demek olan nice nimet ve destegini bizden alikoymayan gerçek efendimize ibadet etmiyoruz. Bizleri bir kusurumuz üzerine yakalayip hesaplasmaya çekebilecegi halde mühlet verirsek bizde tevbe edelim de kusurumuzu bagislasin, kabahatimizi örtsün. Aklin basinda olan kimse ibadete lâyik olan Rabb'ini tanimakta ve bütün varligi ile O'na yönelerek rizasini dilemekte gecikmez. Her isledigi günahtan tevbe ederek yaraticisina siginir, O'nun rahmetinden hiç bir zaman umut kesmez, nimetlerine sükrederek sevgisini arar ve buna devam ederek ola ki. O'nun sevgisini kazananlarin defterini yazilir da, kendisi efendisine kavusmaya arzulu efendisi ise onu yanina almaktan daha arzulu iken ölür. Ebu Derdâ, Kâ'b Ibni Ahbar'a (R. Anhuma): «Bana Tevrat'taki âyetlerin en özlüsünü bildir» dedi. Kâ'b da ona söyle cevap verdi: Allah (C.C) buyurur ki: "iyi kullar bana kavusmayi uzun müddet özler, ben de onlara kavusmayi daha siddet ite özlerim." Bu âyetin yanibasinda da sunlar yazilidir: "Seni arayan bulur, benden baskasini arayan beni bulamaz." Ebu Derdâ (R.A.) der ki «Peygamber'imizin (S.A.S.) böyle buyururken isittigime kendim sahidim: Hz. Davud (A.S) hakkinda varit olan haberlere göre ulu Allah (C.C.) ona buyurdu ki: «— Ey Davud! Yer yüzü halkina bildir ki, beni seveni ben de severim. Benim ile oturanin ben de yoldasiyim. Benim zikrimi aliskanlik haline getirenin yakiniyim. Beni arkadas edinenin arkadasiyim. Beni seçeni ben de tercih ederim. Bana itaat edenin ben de dilegini yerine getiririm. Beni sevdigini kalbinden kesinlikle ögrendigim kulu mutlaka kendime kabul eder, onu hic bir canli yarattigimin gösteremedigi derecede ileri bir sevgi ile severim. Beni gerçekten arayan bulur, benden baskasinin pesinde olan beni bulamaz. Ey yer halki, etkisi altinda bulundugunuz aldanistan siyrilarak benim yolumda olmayi araysniz ki, ben de size yakin olayim ve bir en önce size sevgimi nasib edeyim. Çünki ben sevdiklerimi Halilim ibrehim, Neciyyîm Musa ve Safiyyim Muhammed'in mayalari ile bir yarattim. Beni özleyenlerin kalbini nurumdan yaratarak celâlim ile besledim.» Seleften bir zattan rivayet olunduguna göre ulu Allah (C.C.) siddiklardan birine söyle vahyetti: "Benim öyle kullarim vardir ki, beni severler, ben de onlari severim. Onlar beni özler, ben de onlari özlerim. Onlar beni zikr eder, ben de onlarin zikrine mukabele ederim. Onlar bana bakar, ben de onlara bakarim. Eger sende onlarin yolunu tutarsan seni de severim, onlardan ayri düsersen, gözümden düsersin.» Siddik kul Allah (C.C)'a: «Yâ Rabb'i, onlarin alâmetleri nelerdin» diye sordu. Ulu Allah (C.C) siddik kuluna söyle buyurdu: "Müsfik bir çoban, sürüsünü nasil günesten esirgerse onun gibi gündüzleri gölgelere siginirlar. Günesin batmasini dört gözle bekleyip gün batar - batmaz hemen yuvasina ucan kusun sabirsizligi ile günün batmasini beklerler. Gece basar karanlik çöker, yataklar serilir, koltuklar kurulur ve herkes sevdigi ile basbasa kalir kalmaz ayaktan üzerine dikilip yüz üstü yere serilerek benim kelâmim ile bana yalvarmaya koyulurlar. Onlara verdigim nimetlere karsilik bana sadakat arzederler. Gâh feryad ederler, gâh sessizce gözyasi dökerler. Gah, ahu vah ederler gâh tutumlari karsisinda hayiflanirlar. Gâh ayakta ve gâh oturma halindedirler. Gâh rukûda ve gâh secdededirler. Ne benim ugrumda çektikleri sikinti gözümden kaçar ve ne de bana olan sevgileri yüzünden yakinmalari isitmemin disinda kalir. Onlara ilk adimda bagisim su üc seydir: «1 — Nurumun bir parçasini kalblerine saçarim da ben onlardan nasil haber verirsem onlar da benden ayni sekilde haber verirler. 2 — Gökler, yerler ve gökler ile yerlerde var olan her sey onlarin amel terazilerinin kefesine konsa bütün bunlari gözlerine az gösteririm. 3 — Rizam ile onlara dogru yönelirim, kendilerine dogru yöneldigim dostlarimin onlara ne vermek istedigimi bildiklerini görürsün.» "Ahbar-ud Davud" isimli esere göre ulu Allah (C.C.) Hz. Davud (A.S)'a söyle vahyetti: «— Yâ Davud! Daha ne zamana kadar hep cenneti düsünecek ve bana karsi özlem duymaya talip olmayacaksin?» Hz. Davud (A.S), Ulu Allah (C.C)'a: «seni özleyenler kimlerdir» diye sorar. Allah (C.C) ona söyle cevap verir: "Beni özleyenler, her türlü kederden arindirip saflastirdiklarim, benden çekinmeleri için ikaz ettiklerim ve kalblerinde bana bakabilecekleri delikler açtiklarimdir. Ben onlarin kalblerini kendi avucuma alarak göge çikaririm, sonra da seçkin meleklerimi çagiririm. Hepsi hemen önümde secdeye kapanirlar. Onlara derim ki: «ben sizi bana secdeye varasiniz diye degil, benim özlemim ile yananlarin kalplerini size göstereyim ve sizinle onlara iftihar edeyim diye çagirdim« Çünki yeryüzü halkina günesin aydinlik saçtigi gibi beni özleyenlerin kalbi de gökte meleklerime isik saçar. Ey Davud! Ben, özlemlilerimin kalbini hosnutlugumdan yaratarak öz nurumla besledim, onlari kendime söz arkadasi olarak seçtim. Yer yüzüne onlarin vücûdlari araciligi ile bakarim. Kalblerinde bakislarini bana ulastiran bir yol açtim. Bana karsi duyduklari özlem günden güne artar.» Hz. Davud (A.S.) «yâ Rabb'i, sevgililerini bana göster» der. Bunun üzerine ulu Allah (C.C.) ona söyle buyurur: Yâ! Davud Lübnan dagina var. Orada genc, ihtiyar ve orta yaslilardan meydana gelen on dört kisi var. Yanlarina varinca benden onlara selâm söyle ve onlara de ki. Rabb'iniz size söyle diyor: «Benden istediginiz bir sey var mi? Siz benim arinmis dostlarimsiniz ve sevdiklerimsiniz. Sizin sevinmenize bende sevinirim muhabbetinize kosarim.» Hz. Davud (A.S), bu grubun yanina varinca onlari bir pinarin basinda Allah (C.C)'in ululugu hakkinda düsünceye dalmis olarak bulur. Hz. Davud (A.)'u görünce ondan uzak kalmak için yerlerinden siçrayip kalkarlar. Bu sirada Hz. Davud (A.S) onlara der ki: «Ben Allah (C.C)'in size gönderdigi bir elciyim. Rabb'inizin buyrugunu size bildirmeye geldim.» Bu sözleri duyunca yönlerini Hz. Davud (A.S)'a çevirirler. Kulaklarini ona dogru vererek bakislarini yere çevirirler. Hz. Davud (A.S) onlara «ben size Allah (C.C) tarafindan elçi olarak geldim. O - size selam söylüyor ve söyie buyuruyor: «— Bir arzunuz yok mu? Bana seslenir misiniz ki, sesinizi ve sözünüzü duyayim. Siz benim seçkin dostlarim ve yakinlarimsiniz. Sizin sevinciniz beni de sevindirdigi için sizi hosnut etmeye derhal yönelirim. Müsfik, yumusak kalbli bir anne çocugu üzerine nasil titrerse size her an öyle bakarim.» Bu sözleri duyunca hepsinin gözleri yasardi ve yaslari süzülerek yanaklarina indi. En yaslîlari konusarak "Sübhaneke, sübhaneke (seni noksan sifatlardan tenzih ederim, seni noksan sifatlardan tenzih ederim). Biz senin zavalli kullariniz. Atalarimiz da senin zavalli kullarin idi. Bizi afveyle, ömrümüzün su anina kadar kalblerimiz sana zikretmekten bir an bile geri kalmadi." der. Arkasindan bir digeri de söz alarak «sübhaneke, sübhaneke. Biz senin zavalli kullariniz ve senin zavalli kullarinin çocuklariyiz. Binaneleyh aramizdaki muhabbete hüsnü nazar ederek bize minnet buyur der. Bir baskasi, süphaneke, süphaneke biz senin kullarin ve kullarinin çocuklariyiz. Sen bizim kendi umurumuza dair bir hacetimiz olmadigini bilirken. Duaya cüret edebilir miyiz, sen bize yolunda devami nasip et. Bununla bize olan bagisini tamamla der. Arkadasin bir baskasi söze girerek «biz senin rizanin pesinde gerektigi sekilde kosamiyoruz. Cömertligin sayesinde bu konuda bize yardim eyle» der. Arkasindan bir digeri söz alarak: «Bizi bir damla bel suyundan (meniden) yarattin, bize buna ragmen ululugunu düsünebilme yetenegini bagisladin. Senin ululuguna dalanlar, celâlini düsünenler konusmaya cür'et edebilirler mi? Nuruna yaklasmamizi istedikten sonra senden ne istemeye dilimiz varabilir ki?» der. Arkasindan söze giren bir digeri «sevdiklerine olan bagislarinin bollugu. dostlarina yakinligin ve saninin ululugu celâliyle sana dua etmekten dillerimiz acizdir.» der. Arkasindan bir baskasi söz alarak «Kalblerimizi seni zikretmeye yönelten, sirf seni düsünebilmeye yatkin bir gönül anligi kazanmamizi saglayan sensin. Sana sükür hususundaki yetersizliklerimizi afveyle» der. Arkasindan söze giren bir baskasi «dilegimizi sen bilip duruyorsun, bu dilek sadece senin vechine bakabilmektir.» der. Arkasindan bir baskasi söz alarak: «Köle efendisine karsi nasil cür'et edebilir? Madem ki, öz cömertliginin eseri olarak bize dua etmeyi emrettin. Gökyüzünün karanlik katlan arasinda sana ulasabilmek için bize yolumuzu aydinlatacak isik da bagisla» der. Arkasindan bir digeri söze girerek: «ibadetlerimizi kabul buyurmani ve her zaman sana ibadet etmeyi bize nasip eylemeni dileriz» Arkasindan söz alan bir baskasi «baskalarindan farkli olmamizi saglayan üzerimizdeki nimetlerini tamama erdirmeni dileriz» der. Arksindan bir digeri söz alarak «yarattiklarin arasinda hiç bir seye ihtiyacimiz yok. Yalniz bize cemalinin vechini görebilmeyi bagisla» der. Arkasindan dile gelen bir digeri: «arkadaslarimdan ayri olarak senden gözümü dünyaya ve dünyalilara karsi kör eylemeni ve kalbimi Âhiretten baska hiç bir sey ile ilgilenmez kilmani dilerim» der. Arkasindan bir baskasi söz alarak «ey sani yüce ve ulu Allah (C.C)'im! Dostlarimi sevdigini artik kesinlikle ögrendim. Bize kalbimizin senden baska her sey ile ilgisini keserek sirf senin ile ilgilenmesini bagisla» der. Lübnan dagindaki on bes Allah (C.C) sevgilisinin bu cevaplan üzerine ulu Allah (C.C.) Hz. Davud (A.S) vasitasiyle onlara söyle vahyetti: "Söylediklerinizi duydum, isteklerinizi kabul ettim. Simdi biribirinizden ayrilin, simdi herkes kendine bir sigmak bulsun. Ben sizin iie aramdaki perdeleri kaldiracagim, böylelikle celâlime ve nuruma bakacaksiniz.» Hz. Davud (A.S): «yâ Rabb'i, bunlar ne sayesinde senin katinda bu yüksek dereceyi kazandilar» diye sorar. Ulu Allah (C.C.) ona su cevabi verir: «— Bu dostlarim, nail olduklari bu mertebeye benim hakkimda iyi düsündükleri için, dünyadan ve dünyalilardan uzak durduklari için. benim ile basbasa kalip bana yalvardiklarindan dolayi ulasmislardir. Bu mertebeye ancak dünya ile dünyalilardan terkederek, onun ile ilgili hiç bir seyi diline almayanlar, beni bütün yarattiklarina tercih ederek kalbini sirf bana ayiranlar varabilir. Böyle kullanma ben de bagisimla yönelerek nefsini diger her türlü ilgiden alikorum, nihayet onun ile aramizdaki perdeyi kaldirarak herhangi bir seye bakar gibi beni görmesini saglarim. Her an ona kerametimi göstererek onu vechimin nuruna yaklastirirm. Eger hasta olacak olsa müsfik bir anne çocuguna nasil bakarsa ben de ona öyle bakarim. Eger susayacak olsa beni zikretmenin tadini taddirarak onu suya kandiririm. «Ey Davud! Bütün bunlari ona yapinca nefsini dünyaya ve dünyalilara karsi körelterek, hiç birini sevmemesini saglarim. Bütün ilgisi her an sirf bana yönelir, bana bir an önce kevusmayi diler. Oysa ki, ben onun canini almayi istemem. Cünki o varliklarim arasinda bakislarimin yeridir. Ne o benden baskasini görür ve ne ben ondan baskasina bakarim. «Ey Davud, benim böyle bir kulumu görsen, nefsi erimis, vücûdu süzülmüstür. Fakat benim zikrimi duyunca kalbi hoplar ve azalari kanadlanir. Onun ile meleklerime karsi övünürüm. Gök halki onu görünce benden daha çok çekinir ve daha çok ibadet etmeye yönelirler. Ey Davud! izzetim ve celâlim hakki için böyle kulumu cennetime oturtacak ve kendisine cemâlimi gösterip hosnutlugunu ve hosnutlulugunun da ötesini saglayarak özlemini dindirecegim! Yine Hz. Davud (A.S)'a ait haberlerde söyle varit olmustur: "Ey Davud! Benim sevgime yönelen kullarima de ki: «Varliklar ile aramda perde bulunmasina ragmen sizin ile aramdaki perdeyi kaldirarak bana kalb gözleriniz ile bakmanizi saglayinca daha ne istersiniz? Dinimi önlerine serince dünyanin onlardan uzak tuttugum nimetleri nedir ki? Benim hosnutlugumu kendilerine kazandirdiktan sonra insanlarin nefreti onlar için ne mana ifade eder"?. Yine o haberlerde söyle denilmektedir: Ulu Allah (C.C.) Hz. Davud'a (A.S.) sunlari vahyetti: "Sen beni sevdigini saniyorsun. Eger beni gerçekten seviyorsan kalbinden dünya sevgisini çikar, çünki benim sevgim ile dünya sevgisi ayni kalbde biraraya gelemez. Ey Davud! Benim sevdigimi gönülden sev. Dünya halki ile de görünüsü idare ederek geçin, git. Dinine noktasi noktasina uy, dinî görevlerinde baskalarina özenme. Benim sevgime ters düsmedigi sence apaçik olan seylere yapis, fakat benim sevgim ile bagdasip bagdasmayacagi hususunda seni süphelendiren konularda bana uy da ben hemen seni dogruya yöneltip düzeltip düzeltmeye kosarim. Senin rehberin ve yol göstericin olurum. Sen istemeden sana verir ve karsilastigin sikintilarda senin yardimcin olurum. Ben kendi nefsim hakki için yemin ettim ki, dilek ve iradesinin hedefi önünde teslimiyet arzetmek olmayan ve bensizligi düsünmeyen, hiç bir kula sevap vermem ve böyle olabilirsen zillet ve yabanciligi senden uzaklastirir ve kalbine zenginligi yerlestiririm. Yine ben nefsim hakki için yemin ettim ki, benim ile ilgili münasebetlerinde ameline bakarak kendine güvenen kulu, mutlaka ameli ile basbasa birakirim. Sadece amelin ile çatismayan seyleri bana izafe et ki, sonra basin derde girmesin. O zaman yanindakilerin sana hiç bir faydasi dokunmaz. Beni tanimaya sinir koyma. Çünki, Onun sonu yoktur. Benden daha çok ma'rifet nuru Istersen sana veririm. Bu arada benim ma'rifetimin nurunun artisina sinir tanima. Sonra israilogullarina bildir ki, benim ile varliklarindan herhangi biri arasinda soy bagi yoktur. Onlarin arzu ve iradeleri benim katimda deger kazansin ki, onlara hiç bir gözün görmedigi, hiç bir kulagin isitmedigi ve hiç bir insan hayalinin canlandiramayacagi nimetler bagislayayim. Iki gözünün arasina beni koy ve kalb gözün ile bana bak. Basindaki gözlerinle akillarina perde gerdigim kimselere bakma, onlar ona güvenerek sasirdilar bende onlari sevabimdan mahrum ederek kirlettim. Izzet ve celâlime yemin ettim ki, deneme ve ileriye erteleme düsüncesi ile bana ibadet etmeye girisenlere sevap vermem. Ögrencilerine karsi alcak gönüllü ol. Müridlerin sevkini kiracak sekilde ileri - geri konusma. Bana muhabbet besleyenler, müridlerin benim katimdaki degerini bilseler onlarin yoluna toprak olurlerdi. Ey Davud! Eger bir müridi içinde bulundugu sarhosluktan kurtararak ayik hale getirirsen, seni katimda «gayretli» oîarak yazarim. Benim katimda «gayretli» olarak yazdiklarim hic bir zaman yalnizliga düserek beskasina muhtaç olmaz. Ey Davud! Sözümü tut, kendi için kendinden ibret al, onun arzularina uyma ki, sevgim ile arana perde germeyeyim. Rahmetimden kullarimin ümidini kestir. Benim için nefsinin arzularini gemle, benim nefsin arzularini boyun egmeyi sadece zayif iradeli kullarima mübah kildim. Saglam iradeliler için nefsin arzularina uymak ne demek! Bu tutum, bana yalvarmanin tadini azaltir. Saglam irade ve iman sahipleri nefislerinin arzularina kapildiklari takdirde, kendilerine ulasacak en hafif cezam, akillari ile arama perde germektir. Çünki ben sevdigime dünyayi lâyik görmem. Onu ondan uzak tutarim. Yâ Davud! Benim ile arana saskinligi ile perde koyacak olan alimi aramiza alma. Onlar beni murad eden kullarimin yol kesicileridir. Devamli oruç tutmayi nefsinin arzularim kirmada yardimci tut, sakin oruca ara vermeyi denemeye kalkisma. Cünki oruca muhabbetim kesintisizliktir. |
| ![]() |
![]() | #1128 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | AHİRET HAYATINI TANIYALIM-BEDEN VE RUHLA ALÂKALI CENNET VE CEHENNEM BEDEN VE RUHLA ALÂKALI CENNET VE CEHENNEM Ölümün hakikati bilinmeyince âhiretin hakikatini kimse bilemez. Hayatın hakikatini bilemeyince, ölümün hakikatini bilemez. Ruhun hakikatini bilmeyince de, hayatın hakikatini bilemez. Ruhun hakikatini bilmek de, bir kısmını açıkladığımız kendi nefsini bilmektir. Daha evvel söylemiştik ki, insan, biri ruh, diğeri beden olan iki asıldan meydana gelmiştir. Ruh süvari gibi, beden de binek hayvanı gibidir. Âhirette bu ruhun beden vasıtası ile bir hâli, bir Cenneti ve Cehennemi vardır. Kendi zâti sebebi ile bedenin ortak olmadığı başka bir hâli de vardır. Beden sebebiyle de onun [insanın] bir Cenneti veya Cehennemi yahut saadeti veya şekaveti vardır. Araya beden girmeksizin olan kalbin nimet ve lezzetlerine, «Rûhanî Cennet», diyoruz. Yine beden araya girmeden olan sıkıntı, elem ve şakiliğine «Rûhani Cehennem» diyoruz. Bedenin de beraber bulunduğu Cennet ve Cehennem zaten bellidir. Orada, ağaçlar, nehirler, huriler, köşkler, yiyecekler, çiçekler ve buna benzer şeyler vardır. Her ikisinin de vasfı, Kur'ân-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Herkes bunu anlayabilir. Bunu uzun olarak «İlyâu Ulûmi'd Din» kitabımızın «Ölümü hatırlama» kısmında anlattık. Burada ise bu kadarla iktifa edip, ölümün hakikatini anlatıp, ruhanî olan Cennet ve Cehenneme işaret edelim. Zira bunları herkes bilmez. Hadis-i Kudsî'de, «İyi ameller yapan kullar için, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve hiç kimsenin kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım» (buyurulanlar, ruhanî Cennettedir. Kalbin içinden melekût âlemine bu mânânın aşikâr olduğunu, hiç şüphe kalmadığını gösteren bir pencere açılır. Bu yola kavuşan kimsede, âhiretin Cennet ve Cehennemine taklid ve işitme ile olmayıp parlak bir yakîn hâsıl olur [kendisinde şüphe olmayan kesin bilgi meydana gelir]. Bilâkis basiret ve müşahede ile olur. Hekimin, bu dünyada bedene ait iyilik ve kötülüğü bilmesi ve buna sıhhat ve hastalık demesi; bunun sebepleri olan ilâç kullanmak ve perhiz etmek, hastalığın ise çok yemek ve perhiz etmemekten ileri geldiğini söylemesi gibi; bu müşahede ile de kalbin yâni ruhun saadet ve şekaveti; ibadet ve marifetin bu saadetin ilâcı, cahillik ve günahın bu saadetin zehiri olduğu anlaşılır. Bu, çok kıymetli ve yüksek bir ilimdir. Birçok âlim denen kimseler, bunu bilmezler. Hattâ bunu inkâr ederler. Bedenî olan Cennet ve Cehennemden ileri geçip söz söylemezler. Âhireti bilme hususunda işitme ve taklidden başka bir yol bilmezler. Bizim ise bunun hakikati hakkında delilli uzun kitabımız vardır. Bu kitap Arabidir [Arabcadır]. Burada ise bu kadar anlattık. Zeki ve kalbi inad ve taklid bulaşıklığından temizlenmiş olanlar, bunu idrak ederler ve âhiret işi kalblerinde sabit ve kuvvetli olur. Bunun için birçok kimselerin âhirette imanı zayıf ve sallantıda olur. |
| ![]() |
![]() | #1129 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | ŞİİR- NECİP FAZIL KISAKÜREK-DAVETİYE DAVETİYE Telli pullu, anlı , şanlı bir gelin; Aynalar, gelin ! Bir güzelki , en güzeli güzelin; Gönüller, gelin! Sonsuz gerçek, habercisi ezelin; Kitaplar, gelin! Ey karanlık, gelmektedir ecelin; Işıklar, gelin ! Toplanın hep, derlenin hep, düzelin; Yığınlar, gelin ! En güzeli, en güzeli , güzelin; Habercisi , habercisi. ezelin; Tellerinde şafak söken bir gelin; Anneler , babalar, çocuklar , gelin !.. Eserin yazarı: Necip Fazıl Kısakürek Eser: ÇİLE |
| ![]() |
![]() | #1130 |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | ŞİİFERDÜDDDİNİ ATTAR MESUT İNSANLAR Kim üç şeye alışırsa saadet bulur dünyada. Minnet beklemeden hayır yapmak. Bunu yapan layık olur rahmete. Görsede hep başkasının kusurunu kınamak için açmaz ağzını. Kimi görürsen doğru olmayan yolda, yol göster ona sevap kazanmak için. Verme insanlara zahmet. Yükleme başkasına kendi yükünü. Eserin yazarı: Feridüddin-i Attar Eser: Pendname |
| ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 9 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 9 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |