19 Şubat 2022, 07:02 | #561 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HAYAT DERSLERİ(İSMAİL HAKKI BURSEVİ DEN NASİHATLER ) İsmail Hakkı Bursevi’den ( Rah. ) Nasihatler Kişi, rızkını dînin helâl gördüğü ve insanlara faydalı yollardan kazanmalı, eline geçen rızkın da Allah’tan geldiğini bilmelidir. Çalışmaktan niyet sâdece ticâret yapıp kâr ve dünyâlık elde etmek için olmamalıdır. Ekmeğin bazı yerlerini yiyip bazı yerlerini bırakmamalıdır. Dünyâda ekmek, amellerdeki niyet gibi en temel gıdadır. Onun için hadîs-i şerîfte “Ekrimü’l-hubze (Ekmeğe hürmet ediniz)” buyurulmuştur. Ekmeği ve kırıntısını hor görmek ve ayakaltına bırakıp zelil etmek Mushaf-ı Şerîf’e hürmetsizlik etmek gibidir. Sofrada kalan ufağını yemek ise ona hürmettendir. Eğer zenginlik istersen gece ev süpürme, soğan sarımsak kabuğunu ateşe atma, kendinden yaşlı ve âlim olanların önünden yürüme, her çöp ile dişlerini karıştırma. Mescidden herkesten evvel çıkıp gitme, duâyı bekle. Kap-kacağı yıkamadan koyma, içinde yemek veya su olan kabın üzerini bir şey ile ört ve açık bırakma, eğer örtmezsen içerisine hastalık iner de onu yiyip içen hastalıktan kurtulamaz. Her şey için yemin etme, Allâhü Teâlâ’nın ism-i şerîfine tâzim et. Evin içinde ve dışında örümcek ağı bırakma. İnsanlara çok lânet edici olma, zâlimlere Hakk’ın lâneti kâfîdir. Yalan söylemekten kaçın. Elbise üzerinde iken, yırtığını dikme. Mutlaka dikmen gerekirse Allâhü Teâlâ’yı zikrederek ve salevât getirerek dik. Mum ve kandil fitilini iyice söndür, dumanlı bırakma. Yerlere tükürme. Namazda tembellik etme. Pazarda çok eğlenme. Zîrâ dünyâ hırsına işârettir. Pazar yeri şeytanın oyun yeridir. Onun için “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü velehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, vehüve hayyün lâ yemût, bi-yedihi’l-hayr, vehüve alâ külli şey’in kadîr” duâsını okumaya devam etmek gerekir. Zîrâ günahlar rızkın azalmasına sebeptir. |
|
19 Şubat 2022, 07:04 | #562 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | ALLAH C.C ÜN ZATINI DÜŞÜNMEK HAKKINDA Allah’ın Zâtı hakkında düşünce caiz mi? Allah’ın Zâtı hakkında düşünce caiz mi? Hayır…Bizim aklımız, Cenab-ı Allah’ın zâtını algılayamaz. Cenab-ı Allah’ın zâtını idrak edemeyiz. Cenab-ı Allah cisim, cevher ve araz olmadığından, zâtının hakikatini aklımızla idrak mümkün değildir. Tarife gitmemektir evlâ. Tarife gelir mi hiç Mevlâ Bu hususta düşünceye varmak bile caiz değildir. Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini nimetlerinde ve yaratıklarında tefekkür edebiliriz. İnsan, kendi varlığının mahiyetini bile hakkiyle bilip anlayamazken Allah’ın varlığının hakikatini idrak etmeye güç yetirebilir mi? Beşerin bilgisi ve aklı Cenab-ı Allah’ın zâtının hakikatini kavramaktan âcizdir. Ziya Paşa ne güzel buyurmuşlar: Idrâk-i meali bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez. Akıl nasıl Onun zâtını anlasın ki? 0, araz değildir. O, cisim değildir. O, cevher değildir. O. suret ve şekil değildir. O. mahdut değildir. O, Bir şeyin parçası ve cüzü değildir O. bileşik değildir. O, sınırlı değildir. O, cins ve keyfiyet ile vasıflanmaz. O, mekandan münezzehtir, O, doğurmamıştır, O, doğmamıştır, Onun bir benzeri yoktur, O, tarife gelmez, 0. renk değildir. Onun üzerinde zaman geçmez. Ona hiçbir şey benzemez. |
|
19 Şubat 2022, 07:09 | #563 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | EHLİ SÜNNET İTİKADİ NEDİR -İZAHI Ehl-i sünnet İtikadı. Sual: Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları nelerdir? CEVAP Ehl-i sünnet itikadından, önemli olanlardan bazıları şunlardır: 1- Amentü`deki altı esasa inanmak. [Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah`tan olduğuna inanmak. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür.] 2- Amel, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya günah işleyen mümine kâfir denmez. [Vehhabiler, (amel imanın parçasıdır, namaz kılmayan ve haram işleyen kâfirdir) derler.] 3- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı artıp eksilir.] 4- Kur`an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir. 5- Allah mekândan münezzehtir. [Vehhabiler, (Allah gökte veya Arşta) derler. Bu küfürdür.] 6- Ehl-i kıble tekfir edilmez. [Vehhabiler, kendilerinden başka herkese kâfir derler.] 7- Kabir suali ve kabir azabı haktır. 8- Gaybı yalnız Allah bilir, dilerse enbiya ve evliyasına da bildirir. 9- Evliyanın kerameti haktır. 10- Eshab-ı kiramın hepsi cennetliktir. [Rafiziler, (Beşi hariç sahabenin tamamı kâfirdir) derler. Halbuki Kur`anda, tamamı cennetlik deniyor.] (Hadid 10) 11- Ebu Bekr-i Sıddık, eshab-ı kiramın en üstünüdür. 12- Mirac, ruh ve bedenle birlikte olmuştur. 13- Öldürülen, intihar eden eceli ile ölmüştür. 14- Peygamberler günah işlemez. 15- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak.(Hanefi,Safii,Maliki ve Hanbeli) 16- Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. [Vehhabiler, Hazret-i Âdem`in, Hazret-i Şit`in, Hazret-i İdris`in peygamber olduğunu inkâr ederler. İlk peygamber Hazret-i Nuh derler. Liderlerine resul [Peygamber] diyen bazı gruplar da, (Nebi gelmez, ama resul gelir) derler. Bunun için de Resulüm diyen zındıklar türemiştir.] 17- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak. 18- Ruh ölmez. Kâfir ve Müslüman ölülerin ruhları işitir. 19- Kabir ziyareti caizdir. İstigase, yani Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek caizdir. [Vehhabiler ise buna şirk derler. Bu yüzden Sünnilere ve Şiilere müşrik, yani kâfir derler.] 20- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi`nin geleceğine, Hazret-i İsa`nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak. İmam-ı a`zam hazretleri (Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor. (Fıkhı ekber) Bir hadis-i şerif meali: (Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama iman artık fayda vermez.) [Buhari, Müslim] Güneşin batıdan doğmasını, (Avrupa Müslüman olacak) diye tevil etmek, imam-ı a`zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi tevil etmemiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, (elma dersem çık, armut dersem çıkma) demeye benzer. Nitekim (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Bir de Avrupa Müslüman olunca, iman niye fayda vermesin? Güneşin batıdan doğması, ilmen de mümkündür. Dinsizler itiraz eder diye zoraki tevile gitmek gerekmez. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır, başka yörüngeye koyar. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olur. 21- Ahirette Allahü teâlâ görülecektir. 22- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalır ve azapları hafiflemez, hatta gittikçe artar. 23- Mest üzerine mesh etmek caizdir. 24- Sultana isyan caiz değildir. (Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid`den alınmıştır.) Cehennemden kurtulan tek fırka Sual: Ben dini bilgilerden mahrum olarak yetiştim. Dinimi doğru olarak öğrenmek istiyorum. Birçok kitap aldım. Kitaplarda oldukça çok farklılık var. Kur’an mealleri de farklı. Kendi başıma doğruyu bulmam mümkün değildir. Aynı konuları hocalara sordum. Onlar da farklı şeyler söylediler. Dinimi doğru olarak öğrenmeden ölürsem, mazur sayılır mıyım? Yoksa yanlış bildiğimden sorumlu olur muyum? CEVAP Aynı ve benzer sualleri çok kimse soruyor. Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Hadis-i şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan herbiri, İslamiyet`e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32] Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamber efendimiz bildirmiştir: (Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi] Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır. (C.1, m.80) Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Bu bakımdan Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz. Şirki affetmez ne demek? Sual: Allah`ın her günahı affedebileceği söyleniyor. Halbuki en büyük günah olan şirki affetmeyeceği Kur’anda yazılı imiş. Bu hususu açıklar mısınız? CEVAP İtikadımızı düzeltmeliyiz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İtikad edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyamette Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İtikad doğru olup da işlerde [ibadetleri yapmakta, haramlardan kaçmakta] gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de af olabilir. Eğer af olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. İşin aslı, temeli itikadı düzeltmektir. (1/193) Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Her müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre düzeltmelidir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikada uymayan fena, bozuk itikadlar, imanlar, yani bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı sonsuz azaba götürür. Amelde, ibadetlerde tembellik, gevşeklik olursa, affolunabilir. Amma itikadda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Allah [ahirette] şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa-48] O halde ölmeden önce itikadı düzeltmelidir. (2/67) Görüldüğü gibi, şirk yani küfür üzere ölen kimse, ebedi olarak Cehennemde kalır. Dünyada iken, yani ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse affolur. Bir kâfir, kâfirliğine tevbe ederse, tertemiz, günahsız müslüman olur. Bir müslüman da şirke [küfre] düşerek kâfir olur, sonra pişman olup tevbe ederse, yine müslüman olur. (Allah şirki affetmez) sözü yanlış anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölen affolunmaz. Fakat, hayatta iken, defalarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolunur. |
|
19 Şubat 2022, 07:12 | #564 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | PEYGAMBER AHLAKI- EDEP ,HÜRMET,SAYGI Peygamberimizin Tevazuu… Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, fakirler ve miskinlerle beraber oturur ve onlarla beraber yemek yerdi. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, çocuklara uğrar ve onlara selâm verirdi. Bir adam geldi. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin heybetinden titremeye başladı. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ona buyurdular: Sakin ol! Korkma! Ben bir melik değiiim! Ben Kureyş’ten kadîd (güneşte kurutulmuş et) yiyen bir kadının oğluyum!” buyurdular. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, ashabının içine karışarak onlarla beraber otururdu. Sanki onlardan biriydi. Hatta bir yabancı geldiğinde, sahabelere bakar ve onların içinde hangisinin Efendimiz (s.a.v.) hazretleri olduğunu bilmezdi. (Efendimiz s.a.v. hazretlerinin sahabelerden daha özel bir hâli, hareketi, oturması ve giyimi yoktu….) Yabancı kişi, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerini tanımak için sorardı. Efendimiz (s.a.v.) hazretlerini biri çağırdığında mutlaka ona; Buyurunuz!” derdi. Bütün bunlar, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin tevazuu ve onun mütevazı olmasındandı… |
|
19 Şubat 2022, 07:18 | #565 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | HAZIR CEVAP SÖZLER Kadınları kilitlemek değil, içeri alamıyoruz Üstad Âkif, Büyük Harbin ilk yıllarında Berlin’e gider. Orada kendisiyle tanışan asilzâde bir Alman kadını ile konuşurken kadın: —Affedersiniz, der, sizin bir şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olmak lâzım. Diyorlar ki siz, memleketinizde kadınları kilitler, ondan sonra sokağa çıkarmazmışsınız. Onlara acımaz mısınız? Bu acayip sual karşısında Âkif, acı acı gülümser ve: —Yalanınız yok, yanlışınız var madam, demişti, “biz kadınları içeriden dışarıya bırakmıyor değiliz; fakat dışarıdan içeriye alamadığımız çoktur” |
|
19 Şubat 2022, 07:46 | #566 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İBRETLİK BİR KISSA ( ABDUL KADİR İ GEYLANİ K.S DEN ) Gerçekten İbretlik Bir Kıssa. Gavs-ı A’zam Abdülkadir Geylânî hazretlerinden güzel bir hatıradır: Abdülkadir Geylânî Hazretleri, Ebû sâid Abdullah ve lbnü’s-Sakkâ İlim öğrenmek için Bağdat’a geldiler. Yusuf ül-Hemedanî Hazretlerinin, Nizâmiyye Medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. Bunlar onu ziyaret etmeye karar verdiler. İbnü’s-Sekkâ: “Ona bir soru soracağım ki. cevâbını veremeyecek.” Ebû Sâid Abdullah; ” Bende bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?” Abdülkadir Geylânî Hazretleri; ” Allah korusun… Ben o büyük zât’a nasıl soru sorarım. Sâdece huzurunda edebimle durur, beklerim. Kulak veririm hikmet dolu sözlerine, onu görmekle şereflenir ve bereketlenirim,” dedi. Yusuf Hemedânî Hazretlerinin bulunduğu yere gittiler. O anda orada yoktu. Biraz beklediler. Yusuf Hemedânî Hazretleri geldi. Onlar konuşmadan kendisi söze başladı: İbnüs-Sekkâ’ya: -“Yazıklar olsun sana ey İbnü’s-Sekkâ! Demek bana cevâbını veremeyeceğim bir suâl soracaksın hâ! Sormak İstediğin suâl şudur. Cevâbı şöyledir. Ben görüyorum ki, senden küfür kokusu geliyor.” Sonra Ebu Said’e döndü; -“Sen bana bir sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben o suâlin cevâbını nasıl vereceğim hâ. Senin sualin şudur. Cevâbı şöyledir. Fakat sende edebe riayet etmediğin için. ömrün hüzün ve keder ile geçecektir.” Abdülkadir Geylânî hazretlerine döndü sevgi ile: -“Ey Abdülkadir bu edebin güzelliği ile, Allâh’ü Teâlâ hazretlerini ve Resulünü razı ettin. Cenâb-ı Allah’ın ve Peygamber efendimizin rızasını evliyâullahın himmetini kazandın. Ne mutlu sana… Ben senin Bağdat’ta bir kürsî’de oturduğunu, çok yüksek bilgiler anlattığını ve “Benim ayağım, bütün evliyaullâhin boyunları üzerindedir.” dediğini sanki, görüyor gibiyim ve ben. yine senin vaktindeki, bütün evliyaullâhı senin onlara olan yüksekliğin karşısında boyunlarını eğmiş hâlde olduklarını görür gibiyim.” buyurdu ve gözlerden kayboldu. Onu bir daha göremediler. Yusuf ül-Hemedânî Hazretlerinin bu büyük kerameti gerçekleşti. İbnü’s-Sekkâ okudu. Devrin en büyük âlimi oldu. Elçi olarak halife tarafından Bizans’a gönderildi. İstanbul’da bütün Hıristiyan papaz ve bilginlerini bilgisi ile aciz bıraktı. Orada bulunduğu müddet içerisinde Bizans Kralının kızına aşık oldu. Kral: “Hıristiyan olursan sana kızımı veririm” dedi. Oda İslâm dinini bir kadın ile değiştirip; Hıristiyan oldu. Belâm gibi küfürde gitti.Bütün sevabı Ashab-ı Kehf in köpeğine verildi. Ebu Said hayatı boyunca üzüntü, çile ve zorluklarla geçti. Abdülkadir Geylânî hazretleri ise evliyâullahın baş tacı oldu. Allah’ın dostlarına karşı edepli ve terbiyeli olmak gerekir. Evliya olmadığı hâlde “Ben evliyayım. Ben mürşidim. Ben şeyhim” diyerek Müslümanların inançları ile oynayan kişinin iman ve nikâhı tehlikeye girdiği gibi Cenab-ı Allah’ın sevdiği kişilere. Evliyâullah’a düşman olanın da iman ve nikâhı gider. Edep bir tâç imiş nûri Hüdâ ‘dan Giy ol tacı emin ol her belâ ‘dan |
|
19 Şubat 2022, 07:53 | #567 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | MAHŞER VE HESAP Kulların Allah’a Arz Edilmeleri, Amel Sayfalarının Uçuşması, Yüce Rabbin Kullarını Hesaba Çekmesi: Yüce Rab buyurdu ki: “Bir gün dağlan yürütünüz de yeri dümdüz gö*rürsün. Hiç birini bırakmaksızın diriltip bir araya toplarız. Dizi dizi Rabbine sunulduklarında onlara: “And olsunki, sizi ilk defa yarattığımız gibi bize gel*diniz. Sizi bir toplamak için söz vermediğimizi iddia etmiştiniz değl mi?” de*nir. Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuk*larını görürsün. “Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük bü*yük bir şey bırakmadan hepsini saymış!” derler. İşediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.” (Kehf, 18/47-49) “Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır.” (Vakıa, 56/49-50) “Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitâb açılır, peygamberler ve şâ-hidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm ve*rilir. Her kişiye, işlediği ödenir. Esasen Allah onların yaptıklarım en iyi bi*lendir.” (Zümer, 39/69-70) “Onlara: “Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi -size verdiklerimi*zi ardınızda bırakarak- bize birer birer geldiniz. İçinizde Allah’ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. Andolsun ki ara-mzdak bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır” denecek.” (En’âm, 6/94) “Onların hepsini bir gün toplarız. Sonra puta tapanlara, “Siz ve putları*nız yerlerinize!” deyip onları birbirlerinden ayırırız. Putları ise: “Bize tapmı*yordunuz ki; Allah, sizinle bizim aramızda şâhid olarak yeter. Sizin tapınma*nızdan bizim haberimiz yoktu.” derler. İşte orada herkes dünyada yapmış ol*duğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlâlan olan Alllah’a döndürülür. Uydur*dukları putlar da ortadan kaybolmuştur.” (En’am, 6/22-24) “Allah hepsini toplayacağı gün, “Ey Cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız.” der. İnsanlardan onlara uymuş olanlar, “Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettğin sürenin sonuna ulaş tık “derler. “Cehennem, Allah’ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalaca*ğınız durağımzdır” der. Doğrusu rabbin hakimdr, bilendir. Zâlimlerin bir kıs*mını, kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına böylece musallat ederiz. “Ey cin ve insan topluluğu! Size âyetlerimi anlatan, bu günle karşılaşmanızdan size uyaran peygamberler gelmedi mi?” “Kendi hakkımızda şahidiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şâhid-lik ettiler. Bu, haberleri yokken kasabalar halkını Allah’ın haksız yere yok et-meyeceğnden dolayıdır. İşlediklerne karşılık her birinin dereceleri vardır. Rabbin, onların işlediklerinden habersiz değildir.” (En’am, 6/128-132) Bu konuda ki ayetler cidden çoktur. İlerideki kısımlarında hepsinde bu*nunla ilgili Kur’ân ayetleri sunulacaktır. Önceki bölümlerden birinde de nak*ledildiği gibi Sahih-i Buharî’de… İbn Abbas’tan rivayet olundu ki; Rasûlul-lah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz sizler, yalınayak, çıplak ve sünnet-siz olarak Allah’ın huzuruna varacaksınız. “Yaratmaya ilk başladığımız gibi onu tekrar var edeceğiz”.” [ Ebubekir b. Ebi’d-Dünyâ… Ebû Mûsâ el-Eş’arî’den rivayet etti ki; Ra-sûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar (kıyamet gününde Allah’a) üç kez sunulurlar. Birincisinde ve ikincisinde tartışma ve mazeretler vardır. İkincisinde sayfalar uçuşur. Kiminin amel defteri sağ eline verilir. Öyleleri kolay bir hesaba çekilir ve cennete girer. Kiminin de amel defteri sol eline verilir ve o da cehenneme girer.” İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Musa el-Eş’ari’den rivayet etti ki; Rasû-lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde insanlar (Allah’a) üç kez surulurlar. Bu sunuşların ikisinde tartışma ve mazeretler vardır. Üçüncü-sündeyse amel sayfalan ellere uçar. Kimi bunları sağ eliyle, kimi de sol eliy*le alır.” Abdullah b. Mübarek bu konuda şöyle bir şiir yazmıştır: “Sayfalar açılıp ellere uçtular. Onlarda sırlar var; gözler farkeder o sırları. Gaflete nasıl dalarsın? Oysa yakında gerçekleşecektir haberler. Ama neler olup bittiğini bilmiyorsun! Cennete mi gideceksin? Orada kesintisiz nur vardır. Yoksa cehennemem gideceksin? O hiçkimseyi bırakmaz içindekileri kaldırıp indirir. Onlar oradan çıkacaklarını umduklarında, Kafalarına demir tokmaklar vurulur Uzun süre ağlarlar ama yakarışlarına acınmaz. Orada fayda veren bir sabırsızlanma, sızlanma ve de merhamete yer yoktur asla. İlim, ölmeden önce sahibine fayda vermeli Ama onlar dünyaya geri gönderilmediler.” Yüce Allah, kutsal kitabında şöyle buyuruyor: “Ey insanoğlu! Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp çabalarsın. So*nunda O’na kavuşacaksın. Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner. Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: “Mahvoldum” diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer. Çünkü o, dünyada, adamlarının ya*nında iken zevk içindeydi. Zira o, bir daha dirilip dönmiyeceğini sanmıştı. Bilin ki, Rabbi onu şüphesiz görmekteydi.” |
|
19 Şubat 2022, 08:00 | #568 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KABİRDEKİ ÖLMÜŞLERİNİZE HEDİYELER GÖNDERİN Hayattakilerin Hediyeleri Ölülere Ulaşır.. Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri, onlar için istiğfar ve sadakadır.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl) Bir mü’minin, namaz, oruç, hac, sadaka ve Kur’ân-ı Kerîm okumak gibi hayırlı amellerin sevâbını başkasına bağışlaması câizdir. Nitekim Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim’de rivâyet olunduğuna göre: “Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) biri kendisi, diğeri de ümmeti nâmına olmak üzere büyük boynuzlu ve çok güzel iki koç kurban etmişlerdir” Yani bir kurbanın sevâbını ümmetine bağışlamışlardır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ölü, kabrinde boğulmakta olan kimse gibidir; oğlundan yahut kardeşinden yahut bir dostundan gelecek bir duâyı bekler durur. Kendisine bir duâ ulaştığında bu ona dünyâ ve içindekilerden daha sevgili olur.” Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kimse kabristandan geçip de Kul hüvallâhü ehad sûresini on bir defa okur, sonra onun sevabını oradaki ölülere bağışlarsa, bu kimseye (kabristandaki) ölüler adedince sevap verilir.” (Dârekutnî) Ebû Hüreyre (radıyallâhü anh) buyurdu: Bir adam ölür geride bir evlad bırakır. (Kabirde) onun derecesi yükseltilir Adam: Yâ Rabbi, bu neredendir, diye sorar. “Evladının senin için ettiği istiğfardandır” buyurulur. Bundan mü’minlere olan istiğfârların fâide verdiği anlaşılır. “Muhacirler ve Ensar’dan sonra gelen müminler, derler ki: ‘Ey Rabbimiz! Bizlere ve önden îman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur (bağışla)” (Haşir s., 10.) âyet-i celîlesi duânın fayda verdiğine delildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kıyâmet gününde, mahşerde ilk şefâat edecek ve şefâati ilk kabul edilecek olandır Mü’minlerin günahkârları, Resûlullâh’ın şefâatinden fayda göreceklerdir. Âlimlerimiz ittifâk etmişlerdir ki: Bir mü’min başına gelen hastalıklar ve sıkıntılar sebebiyle sevap kazanır. Hatta ayağına batan bir dikenden dolayı makâmı bir derece yükseltilir, bir günahı silinir. Hâsılı, işlediği amelin (hayır yahut şerrin) karşılığını aldıktan sonra, insana kendi çalışması ve kazancından başka dünyada ve âhirette nice rahmet ve ilâhî ihsânlar verileceğinde şüphe yoktur. |
|
20 Şubat 2022, 07:00 | #569 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | BU GÜNÜN DUASI 20-02-2022 Yangın Ve Afet Duası.. Ebü‘d – Derda (r.a) ‘ın Duası: Bir gün Ebü‘d – Derda´nın mahallesinde yangın çıktı. Kendisine haber verdiklerinde “Allah benim evimi yakmaz“ dedi. “Koş yetiş” diye üç defa haber verdiklinde her üçüncü de aynı sözü tekrar etti. Hakikaten de yangın onun evine yaklaşınca ateş söndü. Bu vaziyeti gelip kendisine haber verene: “Ben bunu biliyordum“ dedi.. Bunun uzerine “Ne acaib ifadelerin var“ diye kendisine sorduklarında: Ben“ Rasul-ü Ekrem‘in şöyle buyurduğunu işittim “Gece ve gündüz Şu duaya devam eden kimseye hiç bir şey zarar vermez “ ” اَلَّلهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ عَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ مَا شَاءَ اللهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ أَعْلَمُ أَنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْماً وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً. اَلَّلهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ ” . Allahümme ente rabbî lâ ilahe illa ente aleyke tevekkeltü ve ente rabbü’l-arşi’l-azîm. La havle vela kuvvete illa billahi’l-aliyi’l-azim. MaşaAllahü kane vema lem yeşe’ lem yekün a’lemü enne’llahe alâ küll-i şeyin kadirun ve ennellahe kad ehâta bi küll-i şey’in ılmen ve ahsâ küll-e şeyin adedâ Allahümme inniî eûzü bike min şerri nefsi ve min şerri küll-i dabbetin ente âhizün binasıyetihâ inne rabbî alâ sıratın müstekım.Ebu´d-derda „Işte bu duayı okudum „ buyurdu. |
|
20 Şubat 2022, 07:04 | #570 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | EZAN VE KÂMET ESNÂSINDA DUÂ REDDOLUNMAZ EZAN VE KÂMET ESNÂSINDA DUÂ REDDOLUNMAZ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَادَى الْمُنَادِى فُتِحَتْ اَبْوَابُ السَّمَاءِ وَاسْتُجِيبَ الدُّعَاءُ. (الجامع الصغير) Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Müezzin ezân okumaya başladığı zaman semâ kapıları açılır ve yapılan duâlar kabûl olunur.” (Suyûti, el-Câmiu’s-Sağîr) Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ezan ve kâmet arasında yapılan duâ reddolunmaz. O halde (bu vakitte) duâ ediniz.” Ashâb-ı Kirâm: “Yâ Resûlallâh, nasıl duâ edelim?” diye sorduklarında, Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Allâhü Teâlâ’dan dünyâ ve âhirette âfiyet isteyin.” buyurdular. Bir hadîs-i şerîfte de “Müezzin ezan okumaya başladığı zaman ona semâ kapıları açılır ve (o anda yapılan) bütün duâlar kabul olunur. Binâenaleyh kime bir üzüntü ve sıkıntı gelirse müezzine icâbet etsin” buyurulmuştur. Yani, müezzinin ezan okurken söylediklerini tekrar etsin. Sonra da ihtiyâcı için Allâhü Teâlâ’ya duâ etsin. Bu husûsa dâir diğer hadîs-i şerîfler: “Müezzinin söylediği gibi sen de söyle. (Ezan) bittiği zaman duâ et, istediğin verilir.” “İki an vardır ki o anlarda duâ edenlerin duâları reddolunmaz: Namaz için kâmet edildiği zaman ve Allah yolunda cihad için saf tutulduğu zaman.” (Levâkıhu’l-Envâr) İSLÂM’IN ŞARTLARI İslâm: Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) tebliğ buyurduğu şeyleri dil ile ikrar, kalb ile tasdik ederek Cenâb-ı Hakk’a itâat etmektir. İslâm’ın şartı beştir. Yani, İslâm dîni beş esas üzerine kurulmuştur: Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak, haccetmek. İslâm’ın şartlarını yerine getiren kimseye mü’min ve müslüman denir. Bu şartlardan herhangi birini inkâr eden ise dinden çıkmış olur. İslâm’ın birinci şartı olan kelime-i şehâdet şudur: Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh. Mânâsı: Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed Aleyhisselam onun kulu ve resûlüdür. |
|
Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fotoğraf paylaşımları hk. | M | Duyuru Arşivi | 1 | 21 Ağustos 2019 13:03 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 02 Mart 2018 12:12 |
Günün Müzik Paylaşımları | AsiRuh | Albüm Tanıtımları | 0 | 23 Şubat 2018 10:56 |