12 Nisan 2016, 10:02 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Yetimlerin ve kimsesizlerin korunmasi vaciptir YETİMLERİN VE KİMSESİZLERİN KORUNMASI VACİPTİR Kur'ân-ı Kerîm'de: "Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları faydalı ve iyi hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız, (unutmayınız ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah (yetimlerin) salahına çalışanları da (onların mallarında ve hallerinde) fesadlık yapanları da bilir. Eğer Allah dileseydi sizleri zahmete sokardı. Şüphesiz Allah mutlak galiptir. Tam hüküm ve hikmet sahibidir"(183) hükmü beyan buyurulmuştur. Ayet-i Kerim'de geçen "Yetâmâ"; yetimin çoğuludur. Yetim; tek kalma anlamına gelen "yetem"den alınmıştır. Babası ölmüş kimseye; babasından ayrı ve tek kaldığı için yetim denilmiştir.(184) Hz. Ali (ra)'nin "Büluğa erdikten sonra yetimlik kalkar" buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla yetimlik; büluğa erme noktasında sona erer. Cahiliye döneminde; yetimlerin mallarına el koymak ve onları ezmek suç sayılmıyordu. Esasen hak için sadece kuvvetli olmayı ölçü alan ve "kuvvetli olan haklıdır" sloganının arkasına sığınan her ideolojide durum aynıdır. İbn-i Abbas (ra)'dan gelen bir rivayete göre; cahiliye devrinde kız çocuklarına, kadınlara ve küçük yaştaki erkek çocuklara mirastan pay verilmezdi. Birgün ensardan Hz. Ass bin Sabit (ra) öldü ve geride iki kız ile bir küçük oğlan çocuğu bıraktı. Hz. Ass (ra)'ın iki amca oğlu gelerek mirasının tamamını aldılar. Karısı: "hiç değilse kızlarıyla evlenmelerini teklif etti, ancak bu teklifini kabul etmediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav)'e müracaat ederek, durumu beyan etti.(185) Kısa bir süre sonra şu Âyet-i Kerîmeler inzal buyuruldu: "Anne ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından, erkeklere, anne ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara (azından da, çoğundan da) farz kılınmış birer nasib olarak hisseler vardır. Miras taksim olunurken (mirascı olmayan) hısımlar, yetimler, yoksullar da hazır bulunurlarsa, kendilerine ondan (bir şey vererek) rızıklandırın. (Gönüllerini alacak) güzel sözler de söyleyin. Arkalarında âciz bir küçük çocuklar bıraktıkları takdirde onlara (halleri ne olacak diye düşünüp) endişe edenler (himayeleri altındaki yetimler ve diğer mirascılar hakkında da aynı hissi taşımaktan) saygı ile korksunlar. Allah'tan sakınsınlar. Sözü dosdoğru söylesinler. Hakikat; yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir"(186) Resûl-i Ekrem (sav) Hz. Ass (ra)'in amca oğullarını çağırtarak: "Mirasa dokunmayacaksınız!.. Zira Allahû Teâla (cc) şu anda bana erkeğin de kadının da mirasta payları olduğunu vahyetti" buyurdu."(187) İmam Fahrüddin-i Razi şunları zikrediyor: "Hakikat, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir" âyetinde, Allah (cc) yetim mallarını yiyenler hakkında cezanın şiddetini ortaya koyarak, yetimler üzerindeki rahmetinin büyüklüğünü beyan etmektedir.(188) Esasen zayıfı himaye etmek; mü'minlerin önemli özelliklerindendir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Mü'minlerin evlerinin en hayırlısı, içinde yetime iyilik edilen evdir. Evlerin en şerlisi de içinde yetime kötülük edilen evdir"(189) buyurduğu bilinmektedir. Diğer bir Hadis-i Şerif'te: "Kim bir yetimin başını Allah rızası için okşarsa, elinin değdiği her kıl için kendisine sevap verilir. Ve kim yanında bulunacak kız veya erkek bir yetime iyilik ederse ben onunla cennette şu iki parmak gibi (yan-yana) olurum"(190) buyurmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Yetimin malına yaklaşmayınız!.. Ancak büluğa erinceye kadar (onun malına) en güzel biçimde (yaklaşabilirsiniz)"(191) hükmü beyan buyurulmuştur. Sahabe-i Kiram; bu nasslar karşısında, yetimlerin mallarından ellerini tamamen çekti!.. Hatta öyle ki; yetimin tabağından artan yemeği dahi yemekten korktular. Evlerinde yetim bulunanlar, onun yiyecek ve içeceğini ayırdılar, ona ayrı bir ev tahsis ettiler. Bu durum; mallarını çalıştırmaktan aciz olan yetimlerin aleyhinde olduğu gibi, yetim sahiplerine de güç gelen bir işti. Hatta Abdullah b. Revâha (ra) Hz. Peygamber (sav)'e: "Yâ Resûlullah!.. Hepimiz yetimleri oturtacak ayrı bir eve, sahip olmadığımız gibi, onlara ayrı yiyecek ve içecek verecek kudrete de sahip değiliz" diyerek mazeret beyanında bulundu. Bunun üzerine; yetimlerin mallarını faydalı ve iyi bir hale getirmenin daha hayırlı olduğunu ve güzel bir biçimde kullanmanın vebal olmayacağı bildirildi.(192) Dolayısıyla yetimin velisi; şer'i hududlara riayet ederek onun malını çalıştırabilir veya kendi malına katarak şirket kurabilir. Yetimin faydası neyi gerektiriyorsa, onu yapmak müstehabtır.(193) Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) bir hutbesinde: "Dikkat ediniz!.. Yetim malını kim idaresinde bulundurursa, o malla yetim için mudaraba yapsın. Malı kendi haline bırakmasın, yoksa zekât onu bitirir"(194) buyurmuştur.
__________________ SusKun ve Sessiz Mürekkep... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir. | |
|
Etiketler |
yetimlerin ve kimsesizlerin korunmasi vaciptir |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |