IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

16Beğeni(ler)

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 22 Ağustos 2014, 13:48   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Günün Sohbeti




İlk Müslüman kim?

Sual: Bütün peygamberler Müslüman olduğuna göre, Peygamber efendimiz, niye kendisinin ilk Müslüman olduğunu söylemiştir? Mesela şu iki âyetin açıklaması nasıldır?
(De ki: Ben Müslümanların ilkiyim.) [Enam 163]
(De ki: Bana, Müslümanların ilki olmam da emredildi.) [Zümer 12]
CEVAP
Evet, bütün peygamberler Müslümandır. İlk Müslüman Âdem aleyhisselamdır. Muteber tefsirlerde, o âyet-i kerimelerin açıklamasında, Peygamber efendimizin, kavminin yani ümmetinin ilk Müslümanı olduğu bildirilmektedir.

Resulullah'tan sonra ilk Müslüman olanlar ise şunlardır:
Kadınlardan ilk Müslüman olan Hadice validemiz,
Erkeklerden Ebu Bekr-i Sıddîk,
Kölelerden Zeyd bin Harise,
Çocuklardan Ali bin Ebi Talib (Radıyallahü anhüm),
Habeşlilerden ilk Müslüman olan Bilal Habeşî,
İranlılardan Selman-ı Fârisî,
Rumlardan Süheyb-i Rumî'dir. (Radıyallahü anhüm) [Hâkim]

__________________
~ Adım YaLnızLık ~
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Alt 24 Ağustos 2014, 21:50   #2
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Kâfirin kul hakkı

Sual: Bir kâfir, Müslüman olunca, bütün günahları affoluyor, hattâ günahları sevaba çevriliyor. Bu kişinin, kul hakkı varsa, hak sahipleri onu affetmezse ne olacak? Mesela, benim paramı çalan bir kâfir, Müslüman oldu. Ben ona hakkımı helâl etmezsem ne olacak?
CEVAP
Bir kâfir, Müslüman olunca, bütün günahları sevaba çevrilir. Allahü teâlânın affı ve mağfireti boldur. İman edip sâlih amel işleyince, günahlarını sevaba çevirmektedir. Mülk Onundur, dilediğine, dilediği kadar ihsan eder. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Bir âyet-i kerime meali:
(Tevbe ve iman ederek sâlih amel işleyenlerin, günahlarını sevaplara çeviririm. Allah çok affedici ve çok esirgeyicidir.) [Furkan 70]

Âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde, (İman edenin bütün günahları affedilir) buyuruluyor. Bütün günahlarının içinde, kul hakları da vardır. Allahü teâlâ, hak sahiplerinin haklarını verir, hiç kimse zarara uğramaz. Mesela alacaklıya, (Bunda ne kadar alacağın var?) denir. Ona o alacağının karşılığından daha çok sevab verilir. Böylece alacaklı hiç mağdur olmaz.

__________________
~ Adım YaLnızLık ~
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 28 Ağustos 2014, 19:09   #3
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Fıtra verirken

Sual: S. Ebediyye’de okuduğumuza göre, yemin kefareti için, (On fakire her gün bir fıtra değerinde başka mal vermek de olur) deniyor. Kefaret orucunu tutamayan hastalar için de, (Bir günün kefareti için, altmış fakire bir gün veya bir fakire altmış gün bir fıtra değerinde başka mal vermek de olur) deniyor. Başka mal denince, din kitabı vermek daha uygun oluyor. İlmihâlde, (Sadaka-i fıtır verirken, bir fıtra değeri kadar altın, gümüş veya fülüs [kâğıt para] ve her çeşit mal verilebilir) diyor. Her çeşit malın içine din kitabı da girdiğini anlıyoruz. Fıtra yerine din kitabı verebilir miyiz?
CEVAP
Evet, muteber bir din kitabı mesela İslam Ahlakı kitabı da verilebilir. Ancak, bütün âlimlerin sözüne uyabilmek için, ya fıtra olarak bizzat arpa, buğday, un vermeli veya değeri kadar altın veya gümüş vermelidir. Kâğıt para da verilebilirse de, evla olanı bunları vermektir. Çünkü (Başka mal veya kâğıt para verilmez) diyen âlimler de vardır.

__________________
~ Adım YaLnızLık ~
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 31 Ağustos 2014, 17:37   #4
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Neden mekruhtur?

Sual: Namazda, oruçta veya başka bir ibadette, (Şunu yapmak mekruhtur) deniyor. Mekruh olmasının sebebi ve farzların, sünnetlerin hikmetleri niye açıklanmıyor?
CEVAP
Çok şeyin hikmeti bilinmez. Dinimiz, bir hüküm için, (Farzdır, vacibdir, sünnettir, haramdır, mekruhtur) demişse öyle kabul edilir. (Allahü teâlâ orucu, namazı niye farz kıldı? İkindinin farzı dört rekât da, akşamınki niye üç rekâttır? Kan içmeyi niçin haram kıldı? Namazda Sübhaneke ve Salli Bârikleri okumak niye sünnettir? Sünneti terk etmek niye mekruhtur?) gibi sualler sormak yanlıştır. Dinimiz neyi nasıl bildirmişse ona uyulur. Dinimiz, bazı hükümlerin sebebini bildirir, bildirmedikleri de çoktur. Dînî hükümleri hiç kimsenin sorgulamaya hakkı olmaz. Ne emredilmişse uyulur, ne yasaklanmışsa ondan sakınılır.

__________________
~ Adım YaLnızLık ~
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 01 Eylül 2014, 18:59   #5
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Haç Müslüman olmaz

Sual: (Sarığa, takkeye veya şapkaya haç koyup onunla namaz kılınırsa, böylece haç secdeye gitmiş, artık o Müslüman olmuş olur. Böyle Müslüman olmuş bir haçla namaz kılmanın mahzuru olmaz) deniyor. Cansız şey nasıl Müslüman oluyor ki?


CEVAP
Onların maksadı, Hristiyanlığın sembolü olan haçı, meşru bir sembol olarak göstermektir. Bu, yerli ajanların bir oyunudur. Secdeye götürülen haç, Müslüman olmaz. Domuz derisinden takke yapıp, (Secdeye gittiği için domuz derisi temiz olur) demek gibi, çok yanlış ve çirkin bir sözdür. Tersine, bir papaz takke giyerek kiliseye gitse, vaftiz yapılan şaraplı suya takkeyi batırsa, takke Hristiyan mı olmuş olur? Öyle yapıldı diye Müslümanlar takke giyemezler mi? Müslüman görünen Hristiyan ajanlarının oyununa gelmemelidir.

__________________
~ Adım YaLnızLık ~
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 23 Ekim 2014, 14:33   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Uğurlu olsun.

Sual: Bir şey alınınca, (Hayırlı uğurlu olsun) deniyor. Dinde uğur diye bir şey var mıdır?

CEVAP
Evet, dinimizde, uğur var, uğursuzluk yoktur. Uğur, iyilik getiren şey veya belirti, hayır, bereket demektir. Uğurlu olsun demek, (Hayırlı olsun, bereketli olsun, iyi netice versin, faydasını gör) demektir. Uğurlu olsun demenin mahzuru olmaz, aksine faydalı bir duadır.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 19 Mart 2020, 18:10   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Sual:*Müslüman kadınının cilbab ile örtünmesi ne demektir? Eshâb-ı kiram efendilerimiz zamanında çarşafla örtünmek var mıydı?




Cevap: (Ahzâb sûresi ellidokuzuncu âyetinde, Müslüman kadınlar*(cilbab)*ile örtünsünler diyor. Bu âyet, ayrı iki parça olan çarşafla örtünmeği emir etmektedir) demek doğru değildir. Bu âyet, çarşaf giymeği emir etseydi, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kiramın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” zevceleri çarşaf giyerlerdi. Hâlbuki hiçbirinin çarşaf giydiği, hiçbir kitapta bildirilmedi. Türkçe*(Tibyân)*tefsîri bunu, (Başlarını örtsünler) diye tefsir etmektedir.*(Celâleyn)*tefsirinde, (Kadınların yüzlerine sarkıttıkları baş örtüsüdür) diyor. Sâvî bunu açıklarken, (Baş örtüsü ve Dır’, yani gömlek üstüne örtülen bezdir) diyor.*(Rûhulbeyan)*ve*(Ebüssü’ûd)*tefsîrlerinde, (Cilbab, saçların dağılmaması için başa sarılan ve Himar denilen tülbendin üstüne örtülen, daha geniş ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yani yakasını, boyun kısmını] örten baş örtüsüdür. Bu âyette, kadınların başlarını ve bütün bedenlerini örtmeleri emir olunmaktadır) diyor.*(Zevâcir)*ve*(El-Fıkh-ü alel-mezâhibil erbe’a)*kitapları, erkeklerin de cilbab giydiklerini gösteren hadîs-i şerifi yazmakta ve erkekler için, cilbanın, kamîs yani, entari denilen uzun gömlek olduğunu bildirmektedirler. Geniş manto ile kalın baş örtüsü yahut iki parçadan yapılmış çarşaf, bu âyet-i kerimedeki hicâb emrini yerine getirmekte beraberdirler. Kadınların, bulundukları yerin âdetine uygun şekilde örtünerek, fitneye sebep olmamaları lâzımdır. Hicâb âyetinin bir kısmının Zeyneb “radıyallahü anhâ”nın nikâh gününde nazil olduğu,*(Buhârî)*altıncı cüz 26. cı sahifesinde yazılıdır. Bu nikâh üçüncü senede yapıldı.]*(İslâm Ahlâkı s. 320)

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 22 Mart 2020, 12:36   #8
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Mirac gecesi, Receb ayının yirmiyedinci gecesidir. Mirac, merdiven demektir. Resûlullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Elliiki yaşında iken, bir gece Mekke’den Kudüs’e ve oradan göklere götürülüp getirildi. Bu yolculuğuna*(Mirac)*denir. Miracda, Cennetleri, Cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü. Beş vakit namaz, bu gece farz oldu.*(Rûh-ul-beyân)da*(Tefsîr-i Hüseynî)den alarak ve*(Bahr)de, imamlığı anlatırken, diyor ki, (Resûlullahın Mekke’den Beyt-ül-mukaddese götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise, dâl ve mübtedi olur). Yani sapık olur.

Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi verilir. Önceki günü öğle namazı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan zamandır. Mübarek geceleri ihya etmeli, yani kaza namazları kılmalı, Kur’ân-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevablarını ölülere de göndermelidir. Bu gecelere saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Gecenin oniki kısmından bir kısmını [bir saat kadar] ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir.*(Tam İlmihal s. 352)

*


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 25 Mart 2020, 12:59   #9
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Peygamberi Sevmek

Aziz müslümanlar! Hamd u senalar ve bütün ibadet ve taatler Allah’a mahsustur. O Allah ki, her şeyin halıkı ve malikidir. Her şey O’na dönecektir. Salat u selam Nebiyyi ahir zamanın üzerine olsun. O, peygamberlerin son halkasıdır, son habercidir. Aline ve evladına ve ezvacına ve ashabına ve ensarına ve kıyamet gününe kadar O’nu sevenlere ve seveceklere selam olsun.

Peygamberimiz (sav), Allah tarafından Cenab-ı Hak bizatihi kendi nurundan yaratılmıştır.

Hadis: Evvelu ma halakallahu nuri

*“İlk evvel benim nurumu yarattı” diyor Cenab-ı Peygamber (sav). Biz O’nu nasıl sevelim, O’na nasıl biat edelim. O nasıl sevilir? Peygamber nasıl sevilir? Bu hem kolay hem de zor. O Nebi, O Peygamber bize ne getirdi? İslam’ı getirdi, Kur’an’ı getirdi, şeriatı getirdi, hakikatı getirdi. O bize güzel ahlakı getirdi. O bize hoşgörüyü getirdi. O bize bütün iyilikleri getirdi. Kötülüklerden men etti bizi. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “(Habibim!) Kullarıma söyle ‘eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’ Muhakkak ki Allah, merhametli ve bağışlayandır.”

Allah’ın Resulü’nü sevmek çok kolay çok da zor. Bir meyhaneci Allah Resulü’nü sevmez. Bir içkici Peygamberi sevmez. Bir Allah düşmanı Peygamberi sevmez. Aksine Peygamber’e düşmandır o. Kim Peygamberi sever? O’nun yolundan giden, O’nun sünnetini işleyen. Kur’an ve Sünnet hayatı yaşayanlar Peygamber (sav)’i sever.

Allah’ın Resulü Hz. Muhammed (sav), mahbub-i Hüda, şefi-i ruz-i cezadır. Melce-i fukaradır. Bütün alemlere nur-i evveldir. Bütün peygamberlerin serveri, evliyanın rehberidir. İnsanların ve görülmeyen kuvvetlerin peygamberidir. Allahu Teala O’nu kendi nurundan halk eylemiştir. Nurunu her şeyden evvel yaratmıştır. Ahir zaman Nebisidir. Kendisinden sonra ne bir nebi ne de bir Resul gelmeyecektir. Son Peygamber, son halka ve hatemul enbiyadır. Son kitap olan Kur’an-ı Kerim O’na nazil olmuştur. İşi güzel, içi güzel, nesli güzel, sözü güzel, yüzü güzel, va’dinde sadık, sözü Hak sözüdür. Arz da arş da O’nun ayağının tozuyla iftihar etmiştir. Cebrail gibi bir melek O’na hürmet etmekten şeref bulmuştur, şerefe nail olmuştur. Adem (as)’ın tevbesinin kabulü duasında: “Ya Rabbi! Muhammed’in hürmetine beni bağışla” demiş ve affını bu şekilde istediği için mağfirete nail olmuştur. İbrahim Halilullah, O’nun nuruna halil olduğu için nar-ı nemrud nura tebdil olmuştur. Cismi nurdur, gölgesi yere düşmez. Bütün enbiya O’nun ümmeti olmayı Hak’tan temenni etmiştir. Hepsi cihana geleceğini müjdelemiştir. Gökler O’nun kudumuyla nurlanmış, yerler O’nun vücuduyla iftihar etmiştir. İsm-i şerifi yerde Muhammed (sav), gökte Ahmed’dir. Mahşer yerinde O’nun ismi Mahmud’dur.

Ayet: Fetehecced bihi nafileten lek. asa en yeb’aseke rabbuke makamen mahmuda…

Cenab-ı Hak buyuruyor: “Resulüm, Habibim makam-ı Mahmud’a git sana bir makam verdim…” Her peygamberin bir makamı vardır. Ahirette, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in makamı da Makam-ı Mahmud’dur. O’nu sevenler, O’nu sayanlar, O’nu canından, malından, her şeyinden çok sevenler O’nun beraberinde, O’nun komşusu olacaklar.

O Yüce Allah:

ayet metin: vema erselnake illa rahmeten lil alemin

(Habibim!) Ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim.” Hadis-i Kudsi’de Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Bütün mahlukatı senin hürmetine halk ettim.” Hidayet verdiğin*kimse mümin olup sana döndü, iki cihan selametine ve hidayetine ulaştı. Hidayete erişmeyenler ise kör olduklarından seni göremedi. Sana tabi olamadı. Onlar yediler içtiler eğlendiler ama seni sevemediler.

Peygamberi sevmek istiyorsan O’na çok salat u selam getir. Çünkü Cenab-ı Hak ayet-i celilesinde buyuruyor ki:

Arapça metin: innallah ve melaiketehu yusallun alennebiyy. Ya eyyuhellezine amenu sallu aleyh..

“Allah ve melekleri de peygamberi severler.” Aman ya Rabbi! Bu nasıl sevgi? Cebrail (as) binlerce sene Hz. Muhammed (sav)’e hizmet için şükür secdesi yaptı. Allah’a binlerce sene ibadet etti: “Ya Rabbi sana hamdolsun. Sana şükürler olsun ki, Resulün Muhammed (sav)’e beni hizmetçi olarak verdin.” Allah’ım bizi ona gerçek ümmet eyle. O’nu sevenlerden eyle.

Peygamber Efendimiz (sav) bir defasında Hz. Ömer’e: “Ey Ömer! Beni ne kadar seviyorsun?” “Ya Resulallah, anamdan, babamdan, evladımdan seni çok seviyorum. Nefsim hariç.” Resulullah (sav): “Ya Ömer, gerçek bir mümin olmadın” deyince Hz. Ömer: “Ya Resulallah, seni nefsimden de çok seviyorum.” “Ya Ömer, şimdi gerçek mümin oldun. Allah Resulü’nü kendi nefsinden çok sevmedikçe kamil mümin olamazsın.”

Bizim halimize bakın. O mahkeme-i kübrada Resul-i Zişan Efendimiz (sav) gelecek, Cenab-ı Hak tarafından kendisine verilen Livau’l-hamd sancağını açacak. O’na tabi olanlar, O’na biat edenler, O’nu sevenler, O’nu canından malından nefsinden herşeyinden üstün sayanlar O’nun sancağı altında haşrolacak. Bizleri de orada haşr u cem eyle ya Rabbi!

Yolda yürürken, yatağına yatarken hep aklında Hz. Muhammed (sav) olsun. Hep O’na salat u selam gönder. İster; “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” de, istersen; “Allahümme salli ala seyyidina Muhammed” de. Yeter ki O’na sürekli salat u selam gönder.

Biliyorsunuz eskiden hacca yaya olarak gidilirdi. Atalarımız da yaya olarak gidip gelmişlerdir. Merkeplerle, develerle, katırlarla öyle gitmişler, yaya yürümüşler, ayakları patlamış. Su kırbaları, ekmekleri omuzlarında yol gitmişler. Öyle bizimki gibi son model uçak, son model klimalı otobüsler, klimalı oteller ancak yine de beğenmiyoruz. Oteller beş yıldızlı ancak yine de beğenmiyoruz. Eskiden ne meşakkatlarla hacca gidip gelmişlerdir. Hac o hacdır işte. Adamın biri de yaya olarak babasıyla birlikte hacca doğru yola çıkmış. Kısa anlatıyorum. Adamın babası yolda vefat ediyor. Adam, ne yapacağını şaşırmış. “Ben ne yaparım bu yerde ve yabancı memlekette” diye söylenmeye başlıyor. Babasını alıp yakın bir köye götürüyor. Orada babasının yüzünü açıp bir bakıyor ki, babasının yüzü merkep suratına dönmüş. Sıfatı değişmiş. Ağlamış ağlamış ve o arad adamı bir uyku almış, gözlerini kapamış uyumuş. Bir bakmış bir nurlu kişi içeri girdi, babasının yüzünü açtı, eliyle meshetti. O kişi çıkarken yakalıyor. “Sen kimsin?” “Ben, Muhammed’im (sav). Baban bana çok salat u selam gönderdiği için onun imdadına yetiştim.” Habibinin hürmetine o kişiyi Allah, yeniden insan sıfatına girdiriyor ve o adam babasını bir köyde defnediyor. Yoluna devam ediyor. Tavaf ediyor. Kabe’yi tavaf ederken arkadaşları dua okuyorlar: 1. şavtın duası, 2. şavtın duası, 3. şavt duası…. 7. şavta kadar her şavtın duası var. Fakat bu babası ölen adam hep salat u selam okuyor: “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed.” Arkadaşları diyor ki : “Yahu sen de dua okusana.” O adam diyor ki: “Siz karışmayın bana ben onun sırrını öğrendim siz dua okuyun ben salat u selam okuyacağım. Onun sırrı da buymuş.

Allah’ım O’nun hürmetine, Muhammed Mustafa (sav) hürmetine nuru Kur’an, nur-i tevhid hürmetine, zikir cemiyetleri hürmetine seni anan seni zikreden, gec gündüz gözyaşı döken aşıkların, sadıkların, salihlerin hürmetine şu cennet vatanı koru ya Rabbi. Şu vatanımıza şu milletimize islami bir sahip gönder. Öyle dua edelim.

Bu ümmetten önceki ümmetlerin cezasını Allah Teala hemen veriyordu. Allah’a ve peygambere karşı çıkmaları sebebiyle Allah, onları hayvan sıfatına sokuyordu. Hz. Muhammed (sav)’in hürmetine, O’nun hatırı için Allah, Muhammed ümmetini tebdil etmiyor. Yoksa bu televizyonlarda dansözler, şarkıcılar, fuhuşçular… aman ya Rabbi! Allah bunları maymun sıfatına koyardı. Canavar, tilki yapar, kurt yapardı. Fakat Muhammed’in hürmetine yapmıyor. O’nun hürmetine bu ümmeti tebdil etmiyor. Hele şu televizyonların haline bak. Hepimizin evinde bir bela var. Dini, ahlakı, imanı sömüren bir bela var.

Levlake levlake lema halektul eflak

Cenab-ı Hak kudsi hadisinde buyuruyor ki: “Resulüm ya Muhammed (sav)! Eğer sen olmasaydın, seni halketmeseydim, kainatı yaratmazdım. Senin hürmetine yarattım.” 3. ayet-i celilede Allah şöyle buyuruyor:

ayet metin: vema erselnake illa keffeten linnasi beşiren ve neziren velakinne ekserennasi la ye’lemun..

“Biz azimuşşan ancak seni kaffe-i nasa yani insanlara müjdeci ve korkutucu olarak gönderdim. İnsanları, inananları, iman edenleri cennetle müjdele. İnançlı olmayanları da azabımla korkut.” Kaffe-i nasa, bütün kainata, bütün insanlığa, bütün ins ve cine seni müjdeci olarak gönderdim. Başka bir ayet-i celilesinde Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

Ayet metni… ve daiyen ilallah biiznihi ve siracen munira…

“Seni bir nur, bir ışık, bir kandil olarak gönderdim, Habibim.” Allah nasıl sevmiş? Aman ya Rabbi. Bütün peygamberler, bütün ulu’l-azm peygamberler Cenab-ı Hak’tan temenni etmişler: Ne olaydı ki Muhammed’in (sav)’in zamanında dünyaya gelseydim de O’na ümmet olsaydım.

Hele bizim halimize bakın. Bizim halimiz niye böyle oldu. Niye peygamberi sevmiyoruz. Nasıl seviyorsunuz? Soruyorum. Kaç gram, kaç hokka? Allah’ın sevgilisinin sevgis gönlünde ne kadar? İnanın ki, eğer bir zerrecik kadar Allah ve Resulünün sevgisi bir kulun gönlünde olsa mecnun olur dağlara düşer. Mecnun olur dağlara çıkarız. Zerre kadar bir sevgimiz yok, sevmiyoruz.

Bir genç, Hz. İsa (as)’ın karşısına çıkmış ona müracaat etmiş: “Ya İsa, ey Allah’ın peygamberi Rabbine yalvar, bana aşk versin. Rabbimden aşk istiyorum, aşk.” Cenab-ı Hak, vahiy yoluyla: “Ya İsa, söyle o kuluma benim aşkıma dayanamaz, yanar kül olur.” O genç: “Ne olursun ya İsa, söyle Rabbine bir parçacık, güneşin içindeki zerrecik kadar aşk versin.” Cenab-ı Hak o kulunun kalbine bir zerre aşkını koyuyor. İsa (as), o vadiden tekrar geri dönerken o gence uğruyor. O genci bir sorayım, Allah aşkını isteyen genç ne oldu. Sorar Hz. İsa. O genç mecnun oldu, dağlara gitti diye cevap veriyorlar. Mecnun da Leyla’yı arıyordu, Rabbini buldu. Aşk, yani birine duyulan şiddetli sevgi senin gönlünde var. Bir kızın bir kadının sevgisine sen gönlünde yer var. Fakat Hz. Muhammed (sav)’in sevgisi bir sevgilinin sevgisi kadar mı yok gönlünde. Bir kıza aşık olduğun zaman, denize atıyorsun kendini köprüden aşağıya. Kendine ateş verip yakıyorsun. Intihar edeceğim diyorsun. Fakat Hz. Muhammed’i*(sav) o kadar sevmiyorsun.

İsa (as) o gencin izini izliyor yanına varıyor. Bir tepenin başına oturmuş, başını göklere dikmiş bakıyor. “Esselamu aleyküm ey genç!” İsa (as) üç defa selam veriyor. Genç hiç aldırış etmiyor. Vahiy yoluyla Cenab-ı Hak: “Ya İsa! Testereyi alıp o genci ikiye biçsen duymaz. Benim aşkım girmiş o gencin gönlüne.” İşte aşk budur.

Hallac-ı Mansur’a aşk nedir, muhabbet nedir, diye sordular. Yarın gelin söyleyeyim size. Ertesi gün gelirler, Hallac idam sehpasının yanında ayakta duruyor. Hallac: “Geldiniz mi? Şimdi size söyleyeyim. Aşk yanmaktır. Muhabbet idamdır.” Onu idam ettiler. Niye? Çünkü ‘ben Hakk’ım’ dedi. Onu anlayamadılar.

Şimdi de var Allah’ın öyle kulları. Şimdi yeryüzünde Allah’ın öyle kulları vardır ki, “Allah, Lailaheillallah” dediği zaman vecd haline giriyor, yokluk haline giriyor. Bütün varlık yok oluyor, Allah tecelli ediyor. O kullar var elhamdulillah. Eğer o kullar bu ülkede olmazsa, bu ülkeyi Cenab-ı Hak alt üst eder. Vallahi alt üst eder, billahi. Bu içki, bu şarap, bu zina, bu faiz, bu ahlaksızlık alabildiğine yürümüş olduğu için Cenab-ı Hak bir anda alt üst ederdi. Fakat o salihlerin, sıddıkların, o Allah’ın sevgili kullarının hürmetine onların hürmetine bizler lokma yiyoruz.

Ya Resulallah! Ravzana geldim, beni kovma kapından. Fakirim, garibim, senin merhametine sığındım sana geldim. Kovma beni ya Resulallah. Şefaat kıl bana, imdat eyle bana, mücrimem ya Resulallah. Ey Şefiu’l-mücrimin, Nur-i Ahad kovma beni kapından.

O’nun kapısına baş koymak revadır. Çünkü o kapı Allah kapısıdır.*“Gerçekten Allah’ı seviyorlarsa sana biat etsinler.”*Yani Allah’a giden yol Hz. Muhammed (sav)’den geçiyor. O’nu sevmedikçe Allah’a gidemezsin.

Bir gün bir arabi Peygamberimizin huzuruna gelir: “Ya Resulallah, kıyamet ne zaman kopacak” diye sual eder. Efendimiz bu suale karşı: “Ey arabi, o bir emirdir. Emr-i mukadderdir. Ne vakit olsa olacaktır mutlak. Sen o gün için ne hazırladın?” “Ya Resulallah, hiç bir hazırlığım yok. Lakin Allah ve Resulü’nü çok seviyorum. Allah’ın Resulü (sav) o arabiye: “Ey arabi, sözünde gerçeksen, doğru söylüyorsan sevdiklerinle beraber olacaksın.”

Ya Rabbi, bize doğruyu söylet. Bizi harama baktırma. Bize haram yedirme. Harama yürütme. Razı olmadığın yollara gönderme. Rızan dışında hiçbir yola bizi yönlendirip gönderme. Bizlere yardımcı ol ya Rab. Bizi bize bırakma ya Rab. Bize sahip ol. Sen bize sahip olmazsan biz kendimizi idare edemeyiz, nefs-i emmarenin pençesine, nefs-i emmarenin kucağına düşeriz. O nefs-i emmare bizi helak eder.

Bir Allah dostu ne diyor nefsine: “Nefis bana her şeyi söylüyor. Kötülüğü söylüyor.” O Allah dostu nefsine diyor ki: “Ey nefs, bir padişah olmadın ki sarayda oturasın. Ariflerle oturmadın ki, Allah’a yakın olasın. Korkarım ki ikimizde cennet ve cehennem arasında mahpus kalırız. Ey nefs, artık bırak bu zalimliği elinden.” Sen de nefsini eline al, karşına al. Nefis senden ayrılmıyor, her an seninle beraber. Nefs ve şeytan insanoğluna hiçbir zaman iyiliği emretmez. Ama kul nefs-i emmareyi aşar nefs-i levvameye geçer, nefs-i safiyeye geçer. Kul nefs-i mutmainneye geçerse o zaman nefs her daim iyiliğe davet eder. O da neyle olur? Kelime-i Tevhidle olur. Hz. Abdulkadir Geylani (ks) Hazretleri, nefs-i emmarenin kılıcının kelime-i tevhit olduğunu beyan ediyor. Şimdi soruyorum: Gece namazın var mı? Var. İşrak var mı? Var. Duha var mı? Var. Evvabin var mı? Var. Gece namazı kılanlar için Peygamberimiz (sav), Cenab-ı Hakkın dokuz nimet hazırladığını beyan ediyor; beşi dünyada, dördü ahirette. Gece namazına devame edin, az da olsa. İki rekat da olsa gene gece namazını kaçırmayın. Madem ki, bu genç yaşınızda Allah’ın yoluna*girdiniz, gece ibadetinin değerini iyi biliniz. Allah sizleri de bizleri de nefs-i emmarenin elinden korusun. Şeytanın tuzağından korusun. Allah dünyayı bizlere sevdirmesin. Dünyayı sevmeyeceksin, dünyayı eline alacaksın. Allah’ın verdiği nimetleri infak edeceksin. Fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine vereceksin. Fakat sevmeyeceksin. Zengin ol diyor Cenab-ı Hak, malın olsun fakat infak et.

Cenab-ı Hak Hz. Musa’ya vahy yoluyla hitap ediyor: “Ya Musa! Fakirlik sana doğru geldiği zaman, onu hoşgeldinle karşıla. Zenginlik sana doğru geldikçe onu kov. Hac yapmayan zenginler, zekat vermeyen zenginler, fakiri tanımayan zenginler var. işte bu zenginlerin malları onların başlarına bela, musibettir.

Ayet metni…innema emvalukum ve evladukum fitneh. Vallahu indehu ecrun azim.

“Mal ve evlat insanın başının belası, musibeti, imtihanıdır.” Eğer evladını Allah yolunda İslam terbiyesi verirsen, Kur’an terbiyesi verirsen, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin ahlakını ona öğretirsen o zaman o evlat senin için bir nimettir. İşte o nimeti iyi kullanırsan Allah sana mükafat verecek, cennet köşkleri verecektir. Elindeki malı Allah yolunda infak edersen, ihtiyaç sahiplerine verirsen o mal senin için bir nimettir. Fakat evladına İslam terbiyesi vermezsen, evladına İslam’ı öğretmezsen, namazı, ibadeti, taatı, ilmihali öğretmezsen o evlat senin başına bir bela, bir musibettir. Allah onu sana soracak.

İşte görüyorsunuz, arabalar direklere çarpıyor, betonlara çarpıyor ve genç ölüyor. Gencin arabasından polisler neyi çıkarıyor? Bira kutularını, içki şişelerini çıkarıyor. Işte polis diyor ki; bakın görün içmiş sarhoş olmuş, direğe betona çarpmış, imansız gitmiş. işte bu evladın babasına Allah soracak. Sana bu nimeti emanet olarak verdim. Çünkü evlad sana emanettir. Mal san emanettir. Ellerin, ayakların, gözlerin, kulakların, dilin sana emanettir. Bu emaneti güzel kullanacaksın. Yerinde kullanacaksın. Dili, Allah sana gıybet etmen için yaratmadı. Allah’ı zikretmek için yarattı, Kur’an okumak için, ilim okumak için yarattı. Dedikodu için sana vermedi o dili. O dil senin için bir nimettir.

Allah’ın Resulü (sav) mübarek eliyle dilini tutarak şöyle diyor: “Ey ashabım! Zannetmeyin ki bu dil ufacık bir et parçasıdır. Bunun bela ve musibeti çok büyüktür.” Onun bela ve musibeti nedir? Gıybettir, dedikodudur, zandır, iftiradır. Allah’ım, bizleri bu günahlardan koru.

Eller ve ayaklar emanettir. Elimizi harama kullanırsak, ayaklarla camilere, sohbetlere ve zikirlere değilde haram işlenen yerlere gidersek yarın yevmu’l-mahşerde o uzuvlar, o azaların sana şahitlik yapacaktır. Ne yaptınsa bu dünyada; lehinde olsa aleyhinde de olsa şahitlik yapacaktır. Herkesin başının üstünde Kiramen Katibin melekleri dışında bir melek var. bunun her halini, her hareketini, iyisini, kötüsünü zerresine kadar bilgisayara alıyor. Yarın Allah’ın huzuruna çıktığın an kendin seyredeceksin. Televizyonda haberleri nasıl seyrediyorsan, filmleri nasıl seyrediyorsan kendini de aynen öyle hatta daha açık bir şekilde seyredeceksin. Hiçbir şey diyeceğin kalmayacak. Bu dünyada olduğu gibi bunlara itiraz edecek, Allah’a karşı çıkacak: “Ya Rabbi! Melekler sana taraf yazmış, kalem senin emrine göre yazmış, Kiramen Katibin melekleri seni yazmalarını emrettiğin şeyleri yazmış. Ben bunları kabul etmem, bu günahları ben işlemedim.” diyeceksin. O zaman Cenab-ı Hak, ellere, ayaklara ve bütün uzuvlarına emir verecek: “Konuş, şahitlik yap.” Takır takır konuşacak. Bülbül gibi. Sen o zaman susacaksın. Allah o kadar merhametli ki, o kadar merhameti var ki, o haldeyken bakınız kula ne soruyor? Peygamberimizin beyanıyla öğreniyoruz: “Ey kulum! Şimdi bu günahları sen mi işledin? Az önce itiraz ediyordun. Uzuvların şahitlik yapınca ‘evet ya Rabbi, ben işledim’ dedin, ben de seni bağışladım. Bu merhamete, bu rahmete bu yakınlığa karşılık sen ne yapıyorsun ey asi, zalim, mücrim, kafir kul?

Sizleri tenzih ediyorum. Kafirler var, ateistler var. Allah ve Resulü’ne karşı çıkan kafirler var. Herşeyi dillerine dolamışlar. Onlarda iman yok. Yarın mahşere çıkacaklar, Mahkeme-i Kübra’ya onlar da gelecekler. Atalarımızın, ninelerimizin dediği gibi; ‘binbir ayak bir araya gelecek.’ Herkes oraya gelecek. Öyle ki, insanlar karıncalar gibi birbirini itişip kakışacaklar. O kötü arkadaşlar birbirlerine zulmedecekler, birbirlerine vuracaklar, birbirleriyle kavga edecekler: “Allah senin belanı versin, beni kötü yollara götürdün. Arkadaşlık yaptık ve beni kötülüklere, günahlara daldırdın. Ben şimdi cezaya çarptırıldım” diyecekler birbirlerine. Ayet bunu ıspat ediyor:

Ayet metni…ya veyleta leyteni len ettehiz fulanen halila

“Eyvah ne olaydı ki, bu zalimi arkadaş edinmeseydim” diyecek orada ama iş işten geçecek. İş işten geçmiş, giden vapur gitmiş, uçak hava alanından havalanmış. Sen kaldın çöllerde sahipsiz. O zaman ne kadar intizar etsen boş.

Ömrünce malını hayra harcamayan zengin ne diyecek. Hiç zekat vermedi, hacca gitmedi, İslam’ın emirlerinin hiçbirini yerine getirmedi. Ne zaman ki yatağa düştü, hastalandı, ölüm döşeğine yattı; hemen anladı ki nalları dikecek. Onun nallarını Azrail dikecek, hem de eza ve cefa ile.

Ayet metni….vennaziati ğarkan vennaşitati neşta…

“O kafirlerin ruhlarını şiddetle alan melekler…” ‘Fakirler benimle mi çalıştı’ diyerek zekatı kabul etmeyen; ‘ondört asır evvel araplara gelmiş bir kitap’ diyerek Kur’an’ı kabul etmeyen; ‘günümüzde artık uygulanması mümkün değildir’ diyerek Allah’ın şeriatını kabul etmeyen kimse elbetteki ölünce kafir muamelesi görecektir.

İslam’ın şartı beş. Dördüne inanıyor kul, birine inanmıyor. O yine kafirdir. Mesela her şeye inanıyor fakat diyorki: “Hacca ne gerek var. Araplara paramı niye yedireceğim ki. Öyle şey olur mu? Niye ben hacca gideceğim? Hani o bazı kafir profesörler var; ‘Hacca gerek yoktur. Araplara paranızı veriyorsunuz. Kurban kesmek şart değil. Horoz da kesseniz olur, kurban yerine geçer” diyorlar ya işte onlar kafirlik halkasına boyunlarını uzatıyorlar. O kafiri de mahşer yerinde göreceğiz. Ellerine, kollarına kelepçe vurulmuş, ağzına gem vurulmuş vaziyette mahşer yerine getirilecek. Allah ona buyuraca: “Ey alim! O ilmi sana nasip ettim. O ilmi okudun fakat ilim sana fayda vermedi. Sen inanmadın, kafir oldun.” Ağzına ateşten gem vuracak, gem. Gerçekleri, hakikatleri söylemeyen alimlerin, hocaların, müftülerin, vaizlerin ağzına gem vuracak. Allah Resulü öyle beyan ediyor.

Ashab-ı Kiram, Resulullah’ı o kadar seviyor o kadar seviyor ki, O’nun etrafına toplandıkları zaman, etrafında halka oldukları zaman bir an gözlerini kırpmadan O’nu dinliyorlardı. Bir gün sahabe-i kiramdan bir zat Resulullah (sav)’e sordu: “Ya Resulallah! Siz ne zamandan, hangi vakitten beri nebisiniz?” Resulullah (sav) buyurdu ki: “Hz. Adem su ile toprak arasında iken ben nebi idim resul idim. Çünkü Allah, ilk önce nurundan benim ruhumu nebi olarak halketti.” Cenab-ı Hak, Habibinin nurunu son halka olan Peygamberimiz (sav)’e gelinceye kadar bütün peygamberlerde gezdirdi ve son olarak nuru kendisine devredildi. Allah, O’nun şefaatine bizleri de nail eylesin. Allah, O’nun güzel ahlakıyla bizleri, çocuklarımızı, evlatlarımızı ahlaklandırsın. Yolunu, izini kaybetmiş kullarını Cenab-ı Hak hidayete erdirsin. Cenab-ı Hak, bu sohbetimizi indi İlahîsinde makbul eylesin. Bu sohbetlerden ibret almamızı nasip eylesin. Bu ayetleri dinledik. Bu ayetleri ve hayatına tatbik etmek, Kur’an ve Sünnet hayatı yaşamayı nasip eylesin. Allah hepinizden razı olsun.


 
Alıntı ile Cevapla

Alt 26 Mart 2020, 12:24   #10
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Günün Sohbeti




Tövbe

Muhterem kardeşlerim!

Cenab-ı Hakk, Kur’an-ı Mübin’inde: “Tevbe edin, hepiniz tevbe edin’ diyor. Kötü huylarınızı terkedin. İyi ahlaklı olun, ey mü’minler. Ta ki korktuklarınızdan emin, umduklarınıza nail olasınız.” Bu ayet-i kerime umuma şamildir. Komutanından tut başbakanına, cumhurbaşkanı ndan tut milletvekiline, müdüründen müstahdemine kadar herkesi içine alıyor. Bütün insanlığı, bütün iman edenleri içine alıyor. Tevbe edin, günahlarınızdan vazgeçin. Bir insan bu ayet-i celileyi uygularsa hiç o ülkede, o insanlarda, o toplumda, o cemiyette kötülük olur mu? Hiç hırsızlık olur mu? Adam öldürme olur mu? Vahşet, canavarlık olur mu? Terörizm, anarşi olur mu? Hiç birisi olmaz. Aksine, “korktuklarınızdan emin, umduklarınıza nail olursunuz” diyor Cenab-ı Hakk. “Herşeyi veririm. Kötülükten kurtarırım. Hastalıktan kurtarırım. Vahşetten kurtarırım. Sizleri günah işlemekten kurtarırım.”

Allah’ın Resulü (sav) hadis-i şerifinde bakınız ne diyor: “Kim, insanlarla yaptığı alış-verişte, muamelede onlara zulmetmez, konuştuğu zaman yalan söylemezse onun insanlığı kemale ermiş, adaleti zahir olmuş ve kardeşliği vacib olmuştur.” Böyle bir toplumda kötülük olur mu? Adam namaz kılıyor, çıkıyor yalan söylüyor. Namaz kılıyor, hacca gidiyor, zekat veriyor ama yalan söylüyor, insanlara eziyet ediyor. Şimdi buna ne diyelim? Suç İslam’ın mı? Yani İslamı mı kötüleyelim, dini mi kötüleyelim? Haşa, Allah’a karşı mı gelelim? Peygamberimize mi kusur yapalım? Hayır. Kusur, İslamın değil, dinin değil, Kur’an’ın değil, Peygamberin değildir. Kusur senindir, senin. Sen Allah’a secde ediyorsan, namaz kılıyorsan, hacca gidiyorsan bu ne demektir? Aynı zamanda bütün kötülüklerden de korun, demektir. Çünkü Cenab-ı Hakk sana; ‘Ey kulum, alış-verişinde dürüst ol! Bütün işlem ve muamelelerinde yalan söyleme! Dürüst ol! Alış-verişine yalan karıştırma!’ diyor. Bunlara uyarsan kâmil bir insan olursun ve adaletin zahir olur. Kardeşliğin de vacib olur.

Allah’ım, bu adaleti ülkemize nasib eyle. Bütün alem-i İslama nasib eyle. Bu hadis-i şerifin gereğini hayatımızda yaşamayı cümlemize nasib eyle. Hiç müslüman müslümanı incitir mi? Müslüman müslümanın malını çalar mı? Müslüman müslümanın ırz ve namusuna göz diker mi? Bu toplum, bu kurallara uyarsa, bu nesil bunları yaşarsa bütün kötülükler kendiliğinden kalkar.

Şimdi ülkemiz dünyada birinci sıraya geçti. Ne bakımından? Hırsızlık bakımından. Birinci sıraya geçti, rekor kırıyor. İçki bakımından ikinci geliyor. Devlet de, polis de bir şey yapamıyor. Çünkü caydırıcı bir kanun yok. İşte Allah Resulü’nün hadisi: Kim insanlarla yaptığı muamelede onlara zulmetmez, konuştuğu zaman yalan söylemezse onun insanlığı kemale ermiş… Allah, böyle bir toplumu, böyle bir nesili bu ülkeye getirsin, yetiştirsin, nasib eylesin.

Kardeşlerim!

Allah, iradeyi insana vermiş; “Tetiği çekersen, ölümü yaratırım. Çekmezsen yaratmam” diyor. Allah, kullarına öyle bir irade vermiş ki, öyle bir hürriyet vermiş ki, bıçağı çektiğin an, Cenab-ı Hakk gönlüne dur emri verdi mi duruyorsun. Vur emri verdi mi vuruyorsun. Vurduğun zaman da Allah ölümü halkediyor.vurmadığın zaman ölümü halketmiyor. İradeyi senin eline vermiş. Peki, kula bu iradeyi vermiş Cenab-ı Hakk, bu hürriyeti vermiş ama kul bu iradesini nerede kullanıyor? Kötülüğe, vahşete, yalana, gıybete, dedikoduya, malayaniye, iftiraya, zanna. Müslüman camiden çıktı mı, arkasını döndü mü hemen aleyhe geçiyor. Namazının,ibadetinin sevabını sildiriyor, yok ediyor. Camiye sükût gelecek sükût gideceksin.

Göçebe araplardan biri bir göçebe arap kabileyi bir zamanlar şöyle methetmişti: “Emaneti korumaya çok güçlüydüler. Kendilerine bırakılan emanete zulmetmezler, hıyanet etmezler, zimmetlerine geçirmezler. Müslümana hizmette kusur etmezler. Kendilerine bırakılan emanet asla zayi olmaz. Onlar ümmetin en hayırlısıydılar.” Onun bu methine karşı İmam Gazali şöyle diyor: “Bu göçebe arabinin methettiği insanlar kaybolup gittiler. Biz bu zamanda sadece elbise içinde kurtlar ve canavarlar görüyoruz. Nerde o emanete riayet edenler?”

Peygamberimiz (sav)*bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:

Arapça metin*innel emanete … en yueddil emanete hatta yukale en fi beni fulanin eminen

“Öyle bir zaman gelecek ki, emanete riayet kalkacak. İnsanlar alış-verişlerinde birbirlerine güvenmeyecekler. Emanet, sahibine teslim edilmeyecek. Kazara birisi bir emaneti sahibine teslim etse onun hakkında ‘falan ailede emanete riayet eden birisi var’ diye parmakla gösterilecek.” İşte o zaman gelmiş. Alış-verişte kimse kimseye, kardeş kardeşe, akraba akrabaya, dost dosta hep hile yapıyor. Doğruluk kalkmış. Gazalî Hazretlerinin dediği gibi, nerde o adamlar? Öldü gittiler. Şimdi elbise arasında kurtlar ve canavarlar var. Evet doğru söylemiş.

Değerli kardeşlerim!

Gerçekten tarikata bağlandıysak, gerçekten İslam’ı kabul ettiysek, günah işlediğimiz zaman tevbe ettiysek, bütün günahlardan kaçınıyorsak İslam’ı gerçekten yaşayalım. Gerçek teslim olalım. Allah’a ve Resulü’ne ve bağlı olduğumuz kapıya gerçekten teslim olalım. Allah ve Resulü ne emrediyorsa o yönde, o istikamette yürüyelim. Hayatını ayarlayacaksın. Sahabe zamanında o zevat-ı kiram zamanında ayet-i celile geldiği zaman Cenab-ı Resulullah (sav), ashabına*‘haramlar hakkında şu ayet geldi, helal hakkında şu ayet geldi, günahlar hakkında şu ayet geldi, sevaplar hakkında şu ayet geldi’ dediği an ashab hemen bu ayet-i celileye uyuyordu. Hayatında bunları hemen uyguluyordu. Ona tabi oluyordu. Haramdan kaçınıyordu. Ashab-ı kiram şüpheli lokmalardan da, her türlü günahtan da kaçınıyordu. Çünkü Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştu: “Küçük günahlardan sakının. Onları küçümsemeyin. Onları işleye işleye bu küçük günahlar size büyük günahları kebair günahları işlettirir.”

Eskiden Allah dostları, alimler faizhanelerin, bankaların önünden bile geçmezlerdi. “Niye buradan geçmiyorsun da yol buradayken arkaları dolaşıyorsun?” diye sorduklarında onlara: “Orada pislik var, üzerime bulaşır” diye cevap verirlerdi. Biz çoktan pisliğe bulaştık. Bulaşmayan kalmadı ki. Onun için bu hale geldik. Faiz var, zina var, içki var, tefecilik var, adam öldürme var. Bütün kötülükler işleniyor. Bu topluma ne olmuş? İşte Allah Celle Şanuhu, bu topludan sizleri seçmiş. Yarın o mahşer gününde yüce Allah şöyle seslenecektir:

Ayet metni**vemtazul yevme eyyuhel mucrimun

“Ey mücrimler, ey asiler, ey günahkarlar, mümin kullarımdan seçilin, ayrılın.” İşte Allah, sizi bu dünyadayken seçmiş. Ancak bunu muhafaza etmek, korumak lazım. Gözün gibi koruyacaksın. Bir fırtına estiği zaman, yollara toz geldiği zaman evleri nasıl koruyorsan dinini, imanını öyle koruyacaksın. İffetini ve namusunu öyle koruyacaksın. Artık kimseye itibar yok. Zina serbest, içki serbest, fuhuş serbest, faiz serbest herşey serbest. Allah’ım, bu kötülüklerden, bu pisliklerden, bu günahlardan bizleri çocuklarımızı, yavrularımızı, müslüman kardeşlerimizi sen muhafaza eyle.

Ebubekir-i Sıddîk, şüpheli bir lokma yemiş ve yemek midesine inmiş. Hemen ardından hizmetçisine sormuş; “Bunu nereden aldın?” Kölesi diyor ki: “Ey Ebubekir, köle zamanımda sen beni kölelikten satın aldığın zaman kâhinlik yapıyordum. –onu da beceremiyordum ya- İşte bu para ordan kalma. O parayla aldım.” Sıddîk (ra), parmağını ağzına sokarak istifra etmiş ve o lokmayı geri çıkarmış. Arkadaşları diyor ki: “Ey Ebubekir, bir lokma için niçin canını açıtıyorsun?”*“Vallahi bilsem ki canım çıkacak, yine de o lokmayı çıkarırdım. Yüce Resulullah’tan duydum ki ‘bir lokma haram yiyenin 40 gün duası kabul edilmez’.” Siz ne zannediyorsunuz? Biz İslam’a uymuyoruz, İslam’ı kendimize uyduruyoruz. Müslüman, İslam’ı kendine uyduruyor, uydurmaya çalışıyor. Sen İslam’a uyacaksın, sen Kur’an’a uyacaksın, sen Allah’ın emirlerine uyacaksın, sen Resulullah’a uyacaksın, sen O’nun sünnetine uyacaksın, O’nun çizmiş olduğu yoldan gideceksin, müslüman.

“Namaz kılsam da olur, kılmazsam da. Ne var yani, tarikat nerden çıkmış?” diyenler var. Hocalar var, müftüler var, vaizler var. Tarikate karşı çıkanlar var, hemde şiddetle. Ey gafil insan! Yazık, acıyorum size, acıyorum. Allah Resulü’nün, ashabının ömrü zikirle geçmiş. Bakınız çarşı pazardakilere Hz. Ebu Hureyre ne diyor: “Burada ne duruyorsunuz, burada ne oturuyorsunuz? Mescitte Allah Resulü’nün mirası dağılıyor, hadi koşun.” Onlar koşmuş gelmişler bakmışlar ki, miras falan dağılmıyor. “Hani ey Ebu Hureyre, miras falan dağılmıyor mescitte.” “Siz orada ne gördünüz?” “Biz orada bir topluluk gördük, Allah’ı zikrediyorlardı.” “İşte Resulullah’ın mirası o.” Nasıl inkar ediyorsun sen bunu? Tarikat nereden çıktı, zikir nereden çıktı diyorsun ama bu zikrullah Allah’ın emridir. Sen Allah’a yaklaşmazsan Allah sana yaklaşmaz. Bir karış yürürsen O, bir arşın gelir sana. Yürüyerek gelirsen O, sana koşarak gelir. “Bana doğru gelen kulumun konuşan dili, gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum” diyor Hz. Allah. Sen yürüyeceksin Hakk’a doğru ki Hakk da sana yürüsün. Secdeye başını koyduğun zaman ne diyor Cenab-ı Hakk:

ayet metni.*Ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verid

Ben Almanya’da bir beldede zikir çektik. Toplandı oranın halkı Hamburg şehrinde bir camide. Misafir bir hoca gelmiş diye cemaatin hepsi geldi. Avrupadakiler çok meraklılar. Bir hoca gelmiş, bakalım ne diyecek, ne konuşacak? Oturduk, sohbet ettik. Zikir çekmek için halka kurduk. Orada bize bağlı olan ihvanımız da var tabi. Tarikat cemaati olmayan cami cemaatine zikir çektirdik. Ama inanın ki çatladık. Biz ‘Allah’ dedik, ‘Lailaheillallah’ dedik, ‘Hu, Hay, Hak’ esmasını çektik, ilahi söyledik. O cami cemaatinin birisi ‘Allah’ demedi. Kalpleri taş olmuş. Zikrullah bittikten sonra dedim ki: “Arkadaşlar, size ne oluyor? Sizi ikaz ediyorum ‘hep beraber Allah diyelim’ diye ama siz Allah demiyorsunuz. Niçin Allah demiyorusunuz. Hiç cevap vermiyorlar. Taş olmuş kalpleri, madde olmuş oturmuş sinelerine. Allah sevgisi yok.

*Allah’ım, dünyayı bize sevdirme. Bizleri dünyaya haris eyleme, tamahkâr eyleme, cimri eyleme. Bizleri cömert kullarından eyle. Veren ellerden eyle, alan ellerden eyleme. Bizi dilenci yapıp insanların karşısına çıkarma ya Rab. O bol hazinenden ver ya Rab.

Arapça metin*innellahe yuhibbuttevvabine ve yuhibbul mutatahhirin

Herhalde Allah en çok tevbe edenleri, kötü huylarını terkedip iyi huylarla bezenenleri sever. Hem çok temizlenenleri sever. (Bakara 222)

İşte kardeşlerim!

Hiç dilinizden tevbeyi bırakmayın. İstiğfarı bırakmayın. Allah Resulü (sav) ashaba şöyle dedi: “Allah’ın öyle kulları vardır ki, yarın yevmu’l-mahşerde herkes can hayına düştüğü, karıncalar gibi birbirlerini ezdikleri, itişip kakıştıkları zaman o zümre tahtlar üzerinde oturacaklar.” Ashab: “Ya Resulallah, onların amelleri nedir?” diye sorduğunda bakınız Allah’ın Resulü bize ne müjde veriyor: “Onların amelleri, sevdiklerini Allah için sevmeleri, sevmediklerini Allah için sevmemeleridir. Onların amelleri o.” Şimdi biz birbirimizi Allah için seviyoruz. Ya Rab, bizleri bu yolda daim eyle. Bizleri bu yola layık eyle. Bu yola layık olmaya çalışalım. ‘Namaz kılıyorum, zikir çekiyorum, teheccüde kalkıyorum, işrak, duha, evvabin kılıyorum’ deme. Senin o ibadetin bir zerre kadar bile değil. Fakat sen Allah’ın rahmetinden umudunu kesme. Korkuyu da elden bırakma.

Bir genç can veriyordu. Allah’ın Resulü’ne haber verildi. Allah Resulü (sav), o gencin üzerine geldi: “Ey genç, nasılsın?” “Ya Resulallah, korkuyorum. Fakat Rabbimin rahmetinden de umudumu kesmiyorum.” Allah Resulü dönüp ashabına diyor ki: “Bu genç tam yerinde, kararında yaşıyor. Hem korkuyor, hem umud ediyor.”

Dünya kadar, yerin göğün arası kadar günah işlemiş olsan bile onun rahmetinin yanında senin günahının zerre kadar bile değeri yok. Çünkü o bağışlamayı, affetmeyi sever. O merhametlidir, merhamet sahibidir. Bakınız, Cebrail (as)’a: “Ey Cebrail, filan beldeye git. O beldede hangi kulumu uyanık bulursan ona rahmetimi müjdele” diyor. Cebrail (as), o beldeyi dolaşıyor; “Ya Rabbi, sana da malumdur ki, tek bir kulun uyanıktır. Ama o da bir mecusi, ateşe tapmaktadır.” Cenab-ı Hakk: “Müjdemi ona söyle, ona müjde ver.” O mecusi yıllarca ateşe taptı. Ateşten imdat bekledi boşu boşuna. Ama Cenab-ı Hakk’ın müjdesi kendine geldiği an, yetmiş yaşındaki bu mecusi zikrini değiştirdi ve: “Ya Samed, Ya Samed, Ya Samed” dedi. Cenab-ı Hakk: “Lebbeyk kulum, lebbeyk” dedi. Cebrail (as): “Ya Rabbi, senin hikmetine kimse akıl sır erdiremez. Onun yetmiş yıllık günahı ne olacak?” Cenab-ı Hakk: “Ey Cebrail, bir deniz, denizin üzerinde bir ağaç ağacın üzerinde bir kuş. Kuşun pençesinde nohut tanesi kadar bir çamur o denize düşse bulandırır mı denizi?” “Bulandırmaz.” “İşte o kulumun yetmiş yaşındaki mecusinin günahı da benim rahmetimin yanında o zerreye benzer. Onu bağışladım. Yoksa yetmiş yıl o mecusiye cevap vermeyen ateşle benim aramda ne fark kalır?”

*Şimdi sen inanmışsın, sen iman etmişsin. Sen secde ediyorsun ona. Başını secdeye koyduğun zaman ‘Subhane rabbiyel a’la’ diyorsun. Sen biliyor musun ne diyor Cenab-ı Hakk? “Lebbeyk kulum, lebbeyk kulum. İzzetim ve Celalim hakkı için seni bağışladım” diyor. Sana cevap veriyor ama sen duymuyorsun. Allah, kulaklarımızı, basiretimizi açsın. Bizlere de duyursun. O basireti bizlere de nasib etsin. Allah hepinizden razı olsun.*


 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
günün, sohbeti


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sohbeti.Org CroAtoN Kelimelere göre googledaki gelişmeler 4 15 Ekim 2010 00:10
Sohbeti.Org CroAtoN Link değişimi 23 14 Mayıs 2009 16:13