Çevrimdışı

Değerli Müminler!
Yüce Allah, doğru yolu göstermek üzere çok sayıda peygamber göndermiştir. Beşeriyet için rahmet olan bu Peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını, hak ve batılı, ahlâkî erdemleri her türlü zorluğa rağmen insanlara tebliğ etmişlerdir.
İnsanlar, tabiatları gereği her zaman irşad ve davete, öğüt ve nasihate muhtaçtır. Bu kutsal vazife peygamberlerden sonra da peygamberlerin varisleri olan âlimler tarafından yerine getirilmektedir.
İrşad ve davet öncelikle liyakatli olanların ifa edeceği bir görevdir. Yüce kitabımızda “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun” buyrulmak suretiyle, irşad ve davetin ehliyet sahibi kimselerin görevi olduğu vurgulanmıştır. Tövbe Sûresi’nin 122. Âyetine göre bu liyakate sahip kişilerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu ve benzeri ayet ve hadisler toplumlarda iyiliklerin gelişmesine kötülüklerin önlenmesine çalışan, bu gayeye hizmet eden faaliyetleri yürüten yapılanmaları oluşturmanın farz-ı kifaye olduğunu gösterir. Ayrıca dinimiz, bilgimiz ve yeteneklerimiz nispetinde hepimize bir sorumluluk yüklemiştir. “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a inanırsınız...” mealindeki âyet-i kerime bu konuda hepimize hitap etmektedir. Peygamberimiz de kötülükle mücadelenin sadece belli bir grubun vazifesi olmadığını, şartlara göre bu hususta herkese sorumluluk düştüğünü bildirmiştir.

Muhterem Müslümanlar!
İnsanları dînî ve dünyevî konularda aydınlatmak, onların dünya ve ahiret kurtuluşuna vesile olmak, en büyük hayırlardandır. Peygamber Efendimiz’in Hz. Ali’ye verdiği şu öğüt insanlara doğru yolu göstermenin ne kadar kutsal olduğunu ortaya koymaktadır: “Ey Ali! Senin vasıtanla bir kişinin hidayete ermesi, senin için kızıl develere sahip olmaktan daha hayırlıdır.” Bir toplumda çirkinliklerin yayılmış olmasından dolayı, karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmeyi yüce dinimiz tasvip etmez. Nitekim bu hakikat A‘râf Sûresi’nde açıkça ifade edilmiştir.

Değerli Kardeşlerim!
“Öğüt ver; doğrusu öğüt inananlara fayda verir” âyeti, irşad ve davetin mutlak surette faydalı olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçekten sıkıntı ve problemlerle bunalan gönüller, katılaşan kalpler, rahmet yüklü ilâhî mesajlarla huzur bulmakta, zihinler berraklaşmaktadır. Bu konuda eşler, ana-babalar, evlatlar, komşular, arkadaş ve dostlar olarak birbirimizin desteğine ihtiyacımız var. Bu husustaki sorumluluğun gereğini yerine getirdiğimiz takdirde, kötülükler azalacak, iyilikler çoğalacaktır.
Hutbemizi Peygamberimizin bir uyarısıyla bitirelim. O Şöyle buyurmuşlardır: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliğe çağırır ve kötülükten sakındırırsınız ya da Allah Teâlâ size ceza verir ve sonra siz ondan kurtulmak için Allah’a yalvarırsınız da duanız kabul edilmez.”
Allah böyle bir kötü akıbetten cümlemizi korusun.