11 Ocak 2011, 22:03 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Şehid Kimdir? Allah yolunda canını feda eden bir müslümana şehid denir. Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir. Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe Sûresi, 52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130) Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir: "Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdü rabbih, s., 387) Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I, 547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur. Hz. Peygamber (asm.), Uhud´da hayatını kaybeden 70 şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir: Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce "keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar". Cenab-ı Hak, "sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım" der ve şu ayetlerle bildirir. (Ebu Davud, Cihad, 25) "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler” (Al-i İmran Sûresi, 169-171) Şehit Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup rızıklanacağı ve cennete gireceğine şehadet olunduğu için bu adı almıştır. Kur’an-ı Kerim’de şehitler hakkında şöyle buyurulur: “Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız.” (Bakara, 154) Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe Sûresi, 52) Yani, mü'min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır Allah yolunda, dini, canı, malı, namus ve şerefi, vatan ve milleti uğrunda ölenlere şehit denir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ: “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar ölü değil, diridirler, fakat siz (o yüksek hayatın) farkında değilsiniz.” (Bakara, 154) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de hadisi şeriflerinde; “Hiç kimse Cennet’e girdikten sonra bütün dünyaya sahip olsa bile tekrar dünyaya dönmek istemez, yalnız şehitler kendilerine verilen nimetler sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler. (Buhârî, Cihad, 6) “Şehitleri al kanları ile, kanlı elbiseleri ile gömünüz. Allah yolunda yaralananların damarlarından kan akar, onların rengi kan rengidir. Fakat kokusu misk kokusudur.” (Muvatta, 2-463) buyurmaktadır. Milletimizin şanlı tarihinde çok muhteşem zaferleri vardır. 26 Ağustos 1071 yılında Anadolu’nun kapılarının milletimize açılmasına sebep olan Malazgirt Zaferi ve bu yıl 81. yıl dönümünü idrak edeceğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı tarihimizde çok büyük önemi hâizdir. Müslüman milletimizi zaferden zafere koşturan, tarih sayfalarını kahramanlık destanları ile süsleten sebep, vatana hizmet etmek ve şehit olmak arzusudur. Büyük bir felaket olan haçlı ordularını bu ruh ve heyecan durdurmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ecdadımız, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Savaşı’nı kazanarak, ülkeyi düşmandan kurtarmıştır. Bu nedenle her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulan vatanımızın kıymetini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklâl Marşı’nda: “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı Düşün, altındaki binlerce kefensiz yatanı Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı Verme dünyaları alsan da, bu Cennet vatanı” demiştir. Bunun için vatanı sevmek, gerektiğinde vatanımızı düşmandan korumak için savaşmak ve bu uğurda canımızı seve seve vermek kutsal bir görevdir. Vatanını seven, toprağını işler, yollarını yapar, ormanlarını korur, camiler, okullar, hastahaneler yapar, göğe yükselen minarelerin yanında fabrika bacalarını da yükseltir. Böylece hem manevî hem de maddî kalkınmayı birlikte gerçekleştirir. Yurdunu seven, milletine hizmet etmeyi şerefli bir görev bilir. Sevgili Peygamberimiz; “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Müslim, c. 2, s. 45) buyurmuştur. Dinimizde vatan sevgisinin önemi şu cümlede özetlenmiştir: “Vatan sevgisi imandandır.” (Age., c. 7, s. 32) İşte bu şuur ve anlayışla ay yıldızlı bayrağımızın gönderde dalgalandığı, ezanların minarelerden çınladığı Anadoluyu, bize ebedî vatan yapan ecdadımızı rahmetle anıyoruz. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da topla, tüfekle istiklâl ve hürriyetimizi elimizden alamayanlar, günümüzde kaleyi içten fethetmenin yolunu aramaktadırlar. Özellikle milletimizin arasına çeşitli vesilelere sokulmak istenen ayrımcılıkların hepsi, esasen bu sinsi oyunların bir parçasıdır. Öyleyse bize düşen, tarihî hadiselerden ibret alarak uyanık olmak, bu hâin oyunlara gelmemektir. Yüce dinimizin bizden istediği birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi, saygı ve hoşgörü içerisinde; vatanımızın imarı, gelişmesi ve güçlenmesi için hep birlikte gayret göstermeliyiz. Bunu başarabildiğimiz takdirde geleceğimize güvenle bakabilir ve kanları ile bu vatanı sulayarak bizlere emanet eden, şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhlarını şâd etmiş oluruz. Bu vesile ile canlarını feda ederek miletimize hür bir vatan bırakan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz. Büyük şairlerimizden Yahya Kemal, ordumuz ve milletimiz için ne güzel söylemiştir: “Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabb Senin uğrunda ölen ordu, bu ordudur Ya Rabb Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.” Sevgili Dostlarım Şehid Nereden Çıktı Diye Düşünebilir hatta Eleştirebilirsiniz. Kur-an'da geçen şehit değil Şehid'dir bu konuyla alakalı görüşlerinizi Bildirmekte ve eleştirmekte sonuna kadar haklısınız. Selam ve Dua ile kalın Keyifli Paylaşımlar.
__________________ Kahpeliğin bahanesi, İhanetin telafisi olmaz. Konu Bozkurt- tarafından (11 Ocak 2011 Saat 22:10 ) değiştirilmiştir. | |
|
Etiketler |
kimdir, şehid |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şehîd-i Tâm: | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 30 Eylül 2016 23:12 |
ŞEHÎD (Eş-Şehîd): | PySSyCaT | Dini Sözlük | 0 | 30 Eylül 2016 22:43 |
Ata Şehid | Ecrin | İslamiyet | 0 | 19 Mart 2014 17:38 |
Şehid Ali | Ecrin | İslamiyet | 0 | 19 Mart 2014 17:37 |
Şehîd oğlu şehîd | Freedom | İslamiyet | 0 | 20 Ekim 2010 13:21 |