28 Mart 2009, 23:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kelime-i Şehadet'in Anlamı KELİME-İ ŞEHADET'İN ANLAMI: Müslüman kardeşlerim! Biliyorsunuz ki, insan bir kaç kelime söyler ve bu kelimeyi de söyleyince İslâm halkasına dahil olur. Bu kelimeler öyle uzun uzadıya cümleler değildir. Sadece bir kaç söz. LA İLAHE İLLALAH MUHAMMEDUN RESÛLULLAH. Allah’tan başka tanrı yoktur. Muhammed Allah'ın resulüdür. Bu sözleri bir kimse lisan ile söyleyince, her ne olursa olsun bu kimsede bir değişiklik ortaya çıkar. Bu kimse ilk önce kâfir idi ise şimdi müslüman olmuştur. İlk önce temiz değil, pis idi, şimdi ise temiz olmuştur, ilk önce Hak Teâla'nın kahrına gazabına müstahak idi, şimdi Hakk'ın rahmetine hak kasb eyledi. İlk önce cehennemlikti, şimdi cennet kapıları onun yüzüne açılmış bulunuyor. Mesele bu kadarla da kalmaz. Bu kelimeyi söylemekle insanlar orasında büyük farklar ortaya çıkmaktadır. Bu kelimeyi söyleyenler, bir ümmet teşkil ederler. Bu kelimeyi söylemek istemeyenler kelimeyi kabul etmeyenler ise başka bir ümmet olurlar. Baba bu kelimeyi söyleyen bir kimse ise oğlu kelimeyi söylemek istemiyor, kabul etmek istemiyorsa artık ne babanın babalığı kalır ne de oğulun oğulluğu. Bu oğul o babanın malına mülküne varis olamaz. Bu oğulun annesi ve kız kardeşi kendisini namahrem sayarlar. | |
|
28 Mart 2009, 23:34 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı NİÇİN BU KADAR BÜYÜK FARK? Şimdi de biraz şu meselenin üzerinde durup düşünelim. Acaba bu kadar büyük fark, niçin? Niçin bu kelime insanı insandan ayırıyor, evlâdı babaya babayı evlâda yabancı kılıyor? Bu nasıl oluyor? Bu kelimede ne vardır ki? Üst tarafı bir kaç söz. Bir kaç harf. Lam, elif, he, mim, vav, sin ve dört tane de başka harf. Bu harfleri bir birleriyle birleştirip kelimeyi ağızdan çıkardın mıydı, o zaman sihirli değnek gibi, insan bambaşka bir insan oluyor. Niçin böyle oluyor? Niçin iki aynı adam arasında yerden semaya kadar büyük bir fark oluyor? Kardeşlerim, biraz düşünerek, anlayarak iş görelim. Siz de kendi aklınızı kullanacak ve kendi kendinize diyeceksiniz ki, dilini kullanıp, bir kaç sözcük söylemekle bu kadar büyük netice neden? Putperest ve müşrikler düşünürler ki bir tılsım okunursa dağ parçalanır, yer yarılır, yerden çeşmeler pınarlar kaynar, ister okuyan kimse bu tılsımın manasım bilsin islerse bilmesin. Nitekim bu putperest müşrikler zannederler ki, tesir sadece bu tılsımın sözlerindedir. Bu tılsımlı sözler ağızdan çıktı mıydı, artık tılsımlar çözülür, her şey olabilir. Fakat İslâm böyle değildir. İslâm'da mesele sözün manasındadır. Lâfızların tesiri bunların manalarıyladır. Mana olmasa ve bu manada tâ gönlün içinden gelmese, gönlün kalbin derinliklerine yerleşmese bunun kuvvet ve kudreti sizin düşüncenizde sizin fikrinizde, sizin ahlâkınızda, sizin işlerinizde amellerinizde tesirini gösteremez ve sizin üzerinizde bir değişiklik yapamaz. Sadece isteksizce bir kaç kelime, bir kaç söz söylemekle hiç bir tesir görünmez. Bu meseleyi şimdi ben size güzel bir misal ile anlatayım. Farz edin ki, siz üşümektesiniz. Siz eğer dilinizle Yorgan, Yorgan diye söylerseniz ve yün yorgan, yün yorgan diye bağırırsanız, asla üşümekten kurtulamazsınız. İsterseniz siz geceleyin yüz bin tesbih sayısında «yün yorgan» diye de söyleyin. Fakat ama siz bir yün yorgan bulup da sırtınıza örterseniz, o zaman soğuktan kurtulmuş olursunuz. Yine farz edin ki siz susamışsınız. Siz sabaha kadar da «su» diye bağırsanız, susuzluğunuz geçmez. Evet bir bardak su bulup içmeniz icab eder. Suyu bulup içtiniz mi, içiniz açılır ve susuzluğu gidermiş olursunuz. Farz edin ki siz nezleye yakalanmış ateşiniz yükselmiştir.Şimdi siz kalkıp da «menekşe», «sığır dili» (nezle için genellikle Hind-Pakistan'da kullanılan nebati ilâç. Mütercim) Menekşe, Sığırdili, diye tesbih çekmeğe başlayasınız ne nezleden kurtulur ne ateşiniz düşer. Bu ilâçları bulmanız, kaynatıp içmeniz gereklidir. Bunu yaptınız mı nezleden kurtulur ateşiniz de düşer. İşte kelimeyi tayyibe kelimeyi şehadetin de durumu böyle. Altı yedi kelimeyi ağızda söylemek ile, insan değişmez, kâfir kimse de kâfirlikten kurtulup müslüman olmaz, temiz olmayan birisi de temizlenmez, nefret edilen kimse de sevilmez, cehennemlik de cennetlik olmaz. Ya ne olur? Fark şuradadır ki söylenecek olan bu kelimelerin ne demek olduğu bilinerek, anlaşılarak söylenecek ve kalbin tâ derinliklerinde yer verilecektir. Bu kelimelerin anlamının mefhumunun ne olduğu bilinecek ve buna bağlanılacaktır. Bu kelimeyi söylediğiniz zaman, siz şunu da bilmiş olmalısınız ki siz Hak Teâla'nın karşısında ve bütün dünyanın da karşısında ne kadar büyük meseleyi itiraf ediyor ve ne kadar önemli hususa ikrar veriyorsunuz? Bu ikrarınızla ne kadar büyük bir mesuliyet yükleniyorsunuz? Bunları bildikten sonra, bunları anladıktan sonra işte bu bir kaç kelime sizin bütün yaşamınıza ve düşüncenize hakim olacaktır. Bundan sonra siz artık, ne kafanızda, ne düşüncenizde başka hususlara yer vermeyeceksiniz. Bu kelimeye muhalif bulunan hiçbir şeye de yer vermeyeceksiniz. Sonra siz hep düşüneceksiniz ki, bu kelimelere muhalif bulunan her söz yalan ve asılsızdır. Ancak doğru söz bu kelimelerdir. Sonra bu kelimeler sizin yaşayışınızın her sahifesine hakim olacaktır. Bu kelimeleri söyleyip ikrar verdikten sonra, şunu da hesaba katacaksınız ki, siz artık kâfirler gibi başı boş değilsiniz. Kâfirler gibi istediğini yapacak durumda değilsiniz. Siz şimdi bu kelimeye bağlı bulunmaktasınız. Söylediğiniz kelimenin medlulüne bağlı kalacak bunun medlulünce işinizi ayarlayacaksınız. Bunun «yap» dediğini mutlaka yapacaksınız «yapma» dediğini katiyen yapmayacaksınız. Bu şekilde kelimeyi söyleyen adam müslüman kimse olur. Bu şekilde de insandan insana büyük fark olur, nitekim yukarıda bundan bahs ettik. |
|
28 Mart 2009, 23:38 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı KELİMENİN GAYESİ: Şimdi gelin de, bu kelimenin gayesinin ne olduğunu anlatalım Gelin de anlatalım, bu kelimeyi söyleyen kimse nelere ikrar vermiş oluyor? Ne gibi sorumluluğun altına giriyor? Nelere bağlı bulunması icab ediyor? Kelimenin manası şöyledir: Allahdan başka tanrı yoktur. Muhammed de (as) Allah'ın resulüdür. Kelimede «ilâh» lafzı kullanılmıştır. Bu lâfzın manası «Tanrı» dır. Şunun için «tanrı» kullanıldı ki, «tanrı» sahibdir, «tanrı» malikdir, hâkimdir, yaratıcıdır, besleyen ve esirgeyendir, duaları duyup kabul eyleyendir, ibadet edilmek, kul olmak için ancak o hak sahibidir. Şimdi siz LÂ İLAHE İLLALLAH dediğiniz zaman ilk önce şunu itiraf etmiş ve ikrar vermiş oluyorsunuz ki, siz Allahsız yaratılmış olmadığınız gibi, Allah'ü Teâla da ancak birdir. Ondan başka da tanrı yoktu. Yani hakikatte var olan Bir ve Tek Allahü Teâla'dır. O'nun zatında başka da hiç bir şeyin hiç bir kimsenin «tanrılık» iddiası için hakkı yoktur. İkincisi de şunu itiraf edip, ikrar veriyorsunuz ki, Hak Teâla sizin de bütün dünyanın da sahibi ve malikidir. Siz de, dünyada bulunan her şey de, dünyanın kendisi de, kâinat da, O'nundur. Yaratan, O'dur. Rızık veren, O'dur. Yaşayış da ölüm de O'ndan gelir. Refah da, sıkıntı da yine O'ndan gelir. Her ne elde edilirse, hakikatte veren O'dur. Yalnız O'ndan korkulur ve yalnız O'na ümid bağlanır. Her şey, O'ndan istenir. Yalnız O'nun karşısında baş eğilir ve ibadet edilir. Kul olunur. O'ndan başka bir kimseye ne kul oluruz ne köle. Ondan başka bizim rabbımız ve bize hüküm verecek kimse yoktur. Bizim asıl farkımız şu ki O'nun emirlerine itaat edelim ve onun gösterdiği yolu tutup gidelim. |
|
28 Mart 2009, 23:40 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı ALLAHU TEALÂ İLE ANTLAŞMA: LÂ İLAHE İLALLAH deyince. Allahü Teâla ile antlaşma yapılmış oluyor. Siz kendinizi Hak Teâla'ya bağlıyorsunuz ve bütün dünyayı da bunu şahid tutuyorsunuz. Buna muhalefet eylediğiniz zaman sizin kendi diliniz, sizin kendi eliniz, ayağınız, sizin tüylerinizi diken diken edercesine yerin ve göğün her zerresi karşısında sizin bu yalan ikrarınızı yüzünüze vurup Hak Teâla'nın adaleti karşısında şahidlik ederler. Siz öyle bir duruma düşersiniz ki, kendinizi temize çıkarmak için bir tek şehid bile bir tek yardımcı bile bulamazsınız. Her hangi bir vekil yahut da avukat sizi müdafaa etmez, edemez. Belki bu vekil, bu avukat kendisi, hani dünya kanunlarını alt üst eden vekil, kendisi sizi öyle bir duruma düşürür ki şaşırır kalırsınız. O adalet öyle bir adalet değildir ki, siz orada yalancı, düzmece şahid getirip, sahte vesikalarla hakimi aldatasınız ve kendinizi de kurtarmış olasınız. Siz dünya polisinden, kendi suçunuzu gizleyebilirsiniz. Fakat Hak Teâla'nın polisinden de gizliyebilir misiniz? Dünya polisine, rüşvet yedirmek mümkündür. Fakat Hak Teâla'nın polisine asla rüşvet yedirilemez. Dünya şahidleri, yalan şehadet ederler, Hak Teâla'nın şahidleri tamamen doğru şehadet eden sahicilerdir. Dünya hakimleri, haksızlık, insafsızlık ederler; Hak Teâla ise, öyle bir hakimdir ki, asla haksızlık etmez, insafsızlık eylemez. Sonra gelelim, şu hususa, Hak Teâla'nın hapishanesine düşen kimse için bu hapishaneden kaçıp kurtulmak imkân ve ihtimâli yok. Bunun için Hak Tealâ'nın karşısında yalan antlaşma yapmak, demek ki en büyük aptallık ve budalalıkdır. İkrar verince, itiraf edince, çok iyi düşünüp taşınmak gerekir ve verilen ikrarı tam manası ile yerine getirmek icab eder. Yoksa sizin için öyle bir kudret yoktur ki, sizi ikrar vermek için zorla yada siz de yasak savar kabilinden ağzınızın yan tarafından şöyle bir ikrar veresiniz de sonra bu ikrarınızı tamamlayasınız ve bir kenara atıp bırakasınız. Nitekim, boş yere verilen lisanen ikrarın bir faidesi yoktur. Bir işe yaramaz. |
|
28 Mart 2009, 23:44 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı RASÛL'ÜN (SAV) ÖNDERLİĞİNE İKRAR VERMEK: LA İLAHE İLLALLAH dedikten sonra siz bu defa MUHAMMEDUN RESULÜ'LLÂH diyorsunuz. Bunun da manası şudur ki, siz Hz. Muhammed'i (as), peygamber tanıyorsunuz ki, Hak Teâla'nın kanunu, onun vasıtası ile sizlere ulaşmıştır. Hak Tealayı kendiniz için sahib ve hükümdar bildikten sonra işte lâzım gelir ki, bu hükümdarın hükümlerinin neler olduğunu da bilesiniz. Şunu da düşünmek icab eder ki, biz nasıl davranacağız, hangi işleri yapacağız ki, Hak Teâla'nın rızasını elde etmek imkânı bulunacak, onun rızası olmayan hangi işleri yapmaktan çekineceğiz. Hangi kanuna uyarsak bizi bağışlar ve hangi kanuna muhalefet edersek bizi cezalandırır. İşte bütün bu hususları bildirmek için Hak Teâlâ Hz. Muhammedi (as), peygamber olarak göndermiş ve onun vasıtasiyle de kendi kitabını bize indirmiştir. Rasulullah da, Hak Teâla'nın hükmü dahilinde yaşayışını tanzim etmiş, bize de öğretmiştir. Şimdi biz ne zaman MUHAMMEDUN RESULULLAH diyorsak, o zaman, onun peygamberliğini kabul edip onun getirmiş bulunduğu ahkâmı ve kanunu da kabul etmiş oluyor ve onun göstermiş bulunduğu yolu da tutup gitmeği kendimize gerekli sayıyoruz. Ona karşı gelenleri de onun hükmünü dinlemeyenleri de sevmiyoruz, nefret ediyor ve uzaklaşıyoruz. Şimdi bu böyle olduktan ve siz Rasulullahın peygamberliğini kabul edip onun hükümlerine uymak yolunda ikrar verir de sonra kalkarsınız, her hangi bir kimseyi kendinize önder düşünür ve bu kimsenin keyfine uyar sapık yoldan yürür, dünya peşine takılırsanız, o zaman sizin ikrarınız hakiki ikrar olmaktan çıkıp yalancı ikrardan başka bir şey olmaz. Boş laftan ibaret kalır. Nitekim siz bu ikrarı vermekle müslümanlık halkasına dahil olmuş bulunuyorsunuz. Yani Zat-ı Risaletpenahilerinin Sallallahü aleyhi ve sellemin getirmiş bulunduğu hükümlere tabi oluyorsunuz. Cenab-ı Hak Teâla'nın göstermiş bulunduğu yoldan yürüyorsunuz. Bu ikrar ile siz müslümanlara kardeş oluyorsunuz. Bu ikrarla siz müslüman babanıza varis oluyorsunuz. Bu ikrarla siz bir müslüman kadınla evlenmek hakkına sahib oluyorsunuz. Bu ikrarla sizin evlâdınız meşru sayılıyor. Bu ikrarla siz şuna da hak kazanıyorsunuz ki, bütün müslü-manlar size yardımcı olsunlar. İhtiyaç içinde kalırsanız size zekât versinler. Sizin canınızı, malınızı, namus ve haysiyetini korumak için çalışsınlar. Bundan sorumlu olsunlar. Şimdi bunların hepsinin karşısında siz kalkıp da verdiğiniz ikrarınızı bozarsanız, o zaman ne olur? Bu da bir tarafa, artık dünya yüzünde bundan daha büyük imansızlık olur mu? Siz eğer LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDUN RESULU'LLAH dedikten sonra, bunun manasını, ne demek olduğunu, bilerek ikrar verdikten sonra elbette ki siz, Hak Teâla'nın emirlerine ve hükümlerine uyacaksınız, uymak istersiniz, isterse sizin buna uymanızı sağlayacak, şu dünya yüzünde her hangi bir polis yahut da zabıta gücü bulunmasın. Bir kimse şunu düşünürse ki, Hak Teâla'nın, her hangi bir şekilde polisi, zabıtası, adaleti, hapishanesi, cezası mevcut değildir, bu kimse için kanunları çiğnemek, bildiğini okumak, istediğini yapmak pek o kadar zor olmasa gerek. Çok kolaydır. Fakat bu kimse, hükümetin polisinden hükümetin zabıtasından hükümetin adliyesinden korktuğu içindir ki, kanunları çiğneyemiyor, yoksa bildiğini Çoktan okumuştur. Böyle bir kimse hakkında ben açıkça söyleyebilirim ki, bu kimse LA İLAHE İLL'ALLAH MUHAMMEDUN RESULU'LLAH diyerek ikrar vermiş ise yalancıktan ikrar vermiştir. Kendi Allah'ını da bütün dünyayı da, bütün müslümanları da, hatta kendi nefsini de aldatmak istemiştir. |
|
28 Mart 2009, 23:45 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı VERİLEN İKRARIN SORUMLULUKLARI: Kardeşlerim, dostlarım! İmdi ben yine sizlere «kelimeyi Tayyibenden (kelimeyi şehadet) bahs ediyorum. Bunun manasını anlatmağa çalışıyorum. Bu mevzuda sizin de nazar-ı dikkatinizi bir noktaya celb etmek isterim. Siz ikrar verip kabul ettiniz ve dediniz ki. Hak Teâla her şeyin ve hatta sizin kendinizin de sahibi ve malikidir. Şimdi gelin bakalım bunun manası ne demektir. Bunun manası şu demektir ki, sîzin kendi canınız da kendinizin değildir. Hak Teala'nın malıdır, ona aittir. Sizin kendi eliniz sizin değildir. Sizin kendi gözünüz de sizin değildir. Sizin kendi kulağınız da vücudunuzun her hangi azası da sizin değildir. Üzerinizde şu gezip dolaştığınız yerler de sizin değildir. Size hizmet eden şu hayvanlar da sizin değildir. Şu ev eşyanız malınız mülkünüz, faydalandığınız şu şeyler de sizin değildir. Her şey Hak Teâla'nın malıdır, O'na aittir. Hak Teâla tarafından atiye kabilinden ihsan kabilinden sizlere ata kılınmıştır. Şimdi bu hususa ikrar verip kabul etlikten sonra birisi nasıl çıkıp da hak iddia eder ki, benim canım, kendimindir, benim malım kendimindir, falan şey de benimdir, feşmekân şey de benimdir. Başkasına malik, sahib demek ve bir şeyi kendi malı veya mülkü diye ortaya atılmak boş ve manasız sözden ibarettir. Eğer birisi hakikaten ve gönülden inanmış ise ki, her şeyin sahibi ve maliki Hak Teâla'dır, o zaman kendiliğinden iki mesele ortaya çıkar. Birincisi şu ki, mademki hakiki malik Hak Teâla'dır ve size her ne verilmiş ise, Hak Teâla tarafından emanet olarak verilmiş. Sahibi her ne şekilde emr ediyorsa, siz de bu nesneleri o şekilde kullanacaksınız. Şimdi onun rızası hilafına bu nesneleri kullanır ve bundan istifade etmeğe kalkarsanız, siz hilekâr dalavereci ve düzenbaz olursunuz. Sizin, kendi ellerinizi ve ayaklarınızı dahi O'nun rızası hilâfına kullanmağa dahi hakkınız yoktur. Siz, kendi gözlerinizi, O'nun rızası hilafına bir şeye bakmak için kullanmağa haklı değilsiniz. Siz, O'nun rızası olmayan şeylerle karnınızı doyurmağa dahi hak sahibi değilsiniz. Siz elinizde bulunan arazi, tarlaları malikin rızası hilafına kullanamazsınız. Sizin kendi karınız, hani siz benim karım diyorsunuz, sizin evlâdınız, hani benim çocuklarım diyorsunuz ya, bunlar ancak şunun için sizindir ki, malik bunları emanet olarak size tevdi kılmıştır. Bu itibarla siz bunları kendi isteğiniz gibi değil, hakiki malikin isteği gibi muamele edeceksiniz. Onun hükmü gereğince davranacaksınız. Eğer O'nun hükmü hilâfına hareket edecek olursanız, o zaman siz gasib (gasb eden) duruma düşersiniz. Nitekim, bir kimse başka birisinin arazisini gasb ederse, basıp işgal eylerse, bu kimseye siz nasıl, imansız, namussuz, haksız dersiniz, bu şekilde Allahu Teâla'nın verdiklerini de siz kendi keyfinize göre çalıştırır, kendi keyfinize göre kullanmağa kalkarsanız, yahut da Allahu Teâla'nın rızası hilâfına, her hangi bir kimsenin rızasını göz önüne olarak, faydalanmak isterseniz size de aynı, imansızlık, namussuzluk haksızlık ithamı lâzım gelmez mi? Şimdi malikin rızasına muvafık iş yaptığınız zaman, her hangi bir şekilde bazı zarar da olursa, olabilir, mesele yok. Can giderse gitsin. Ele ayağa zarar gelirse gelsin.. Evlâda aileye kaza ulaşırsa ulaşsın. Mal mülk dağılıp gidiyorsa gitsin. Tasa çekilecek bir şey yok. Demek ki hakiki malik, hakiki sahib böyle istemiş böyle olmuştur. Ne tasa yeridir? Hakiki malik, her ne şekilde isterse haklıdır. Evet şimdi size malikin rızası hilafına iş görecek olursanız ve onun malik bulunduğu varlığa zarar getirecek olursanız, o zaman siz suçlusunuz. Çünkü başka birisine ait bulunan nesneyi siz zarara uğratmışsınız, bozmuşsunuz. Siz kendi canınızın sahibi değilsiniz. Ancak Malik'in rızasına muvafık olarak can verebilirsiniz. Malikin hakkını ödersiniz. Bunun hilâfına siz kendi canınıza kasd edersiniz, imansızlık haksızlık etmiş olursunuz. |
|
28 Mart 2009, 23:49 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı İSLAMA SARILMAK HAK TEALA'YA KARŞI ÖVÜNMEK İÇİN SEBEB TEŞKİL ETMEZ: İkinci mesele de şudur ki, Malikin size vermiş bulunduklarını, siz O'nun rızasına uygun bir şekilde kullanacak olursanız Övünülecek bir iş yapmış da sayılmazsınız. Ne Malike karşı övünebilirsiniz ne de başka bir kimseye karşı. Siz bu yolda her ne yaptınızsa, her ne hizmet ettinizse, hatta canınızı bile verdinizse, ki bu sizin için çok büyük önem taşımaktadır, her hangi bir şekilde övünülecek bir iş yapmış değilsiniz. Her hangi birine övünemezsiniz. En fazlası, ancak kendiniz için bir iş yapmış olursunuz ki, Malikin size vermiş bulunduğuna karşı, siz onun hakkını eda etmiş bulunuyorsunuz. Kim kalkıp da burada bu şekilde yapmış olduğu iş için övünüp gurur duyabilir. Kim kalkıp da diyebilir ki, ben şöyle yaptım, böyle yaptım, beni övsünler, saysınlar beni medh etsinler? Bu kimsenin çok büyük bir iş yapmış olduğunu her kes bilsin de onun büyüklüğünü kabul eylesinler? Şunu hatırlayınız, hakiki müslüman Malikin yolunda her ne yaparsa, her ne hizmet görürse, bunu yaptıktan, bunu gördükten sonra, övünecek değildir, tevazu gösterecek alçak gönüllülük edecektir. Övünmek, böbürlenmek, iyi işin, hayır işinin berbad olmasına, heba olmasına sebeb olur. Her hangi yapılan hayır işi karşısında, övünmek, medh edilmek isteği de, Hak Teâla'dan ecir almak istihkakını ortadan kaldırır. Çünkü, demek ki siz yaptığınız işlerin karşılığının dünyada, dünya nesnesi olarak istiyorsunuz, bunu alırsınız. |
|
28 Mart 2009, 23:52 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı HAK TEALA'NIN NİMETİ VE BİZİM DAVRANIŞIMIZ: Kardeşlerim! Malik'in nimetlerine bakınız. Bakın görün, ne gibi nimetler size ihsan kılmıştır. Siz neler elde eylemişsiniz. Malik diyor ki, size verdiğim bu nimetler karşısında sizden bir şey aldım da onun karşılığında size bunları verdim. Subhanallah, O'nun keremi ne kadar da büyüktür? Kur'an-ı Kerim'de buyurulmuştur: Allah müminlerin canlarını ve mallarını satın almıştır çünkü buna karşılık kendilerine cennet vardır. (Tevbe:111) İşte bu da Malikin size karşı davranışı ve tutumudur. Şimdi bir parça da kendi davranış ve tutumunuzu gözönüne getirin. Malikin size vermiş olduğu şeyi yine Malik başka bir bedel ile sizden satın alıyor. Hani başkalarına satılmak istenen nesneyi. Satılırken de çok ucuza satmak istiyordunuz, cüz'i ve değersiz bir fiyata. Bu satın almak isteyen ve Malikden başkası olan kimse de Malikin rızasının hilafına sizi koşturup sizi çalıştırmak, Malikin rızası hilafı işlere sokmak istemektedir. Siz de kalkıp, rızık veren diye bu kimseye hizmet edersiniz. Böyle yaparsanız demek ki. siz kendi kafanızı, düşüncenizi hiçe satmışsınız. Kendi elinizi ayağınızı, hiçe satmışsınız. Kendi vücut kuvvetlerinizi pek ucuza satarak, buna karşılık da Hak Teala'ya karşı, isyanı, karşı, gelmeği satın almışsınız. Şimdi acaba bundun daha da büyük bir ahlâksızlık nasıl olabilir? Ne olabilir? Satılan şeyi satmak kanunen ve ahlaken bir suçtur. Böyle suçlar için böyle dalavereli iş için böyle yalan dolan için, dünyada dahi dava açılır. Acaba siz zannediyorsunuz ki, bu yaptığınıza karşı, Hak Teala'nın adalet divanına dava açılmayacaktır. (Ebu'l A'la El-Mevdudi, Hitabeler) Konu noLove tarafından (29 Mart 2009 Saat 04:50 ) değiştirilmiştir. |
|
29 Mart 2009, 04:15 | #10 | ||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Kelime-i Şehadet'in Anlamı
riCa.. KeliMe-i ŞehadeT'i anLamadaN iSlaM'DAn söZ etmeK mümKün değil.. Tevhid, İsLam'ın temeLi ve kendiSidiR.. | ||||
|
Etiketler |
anlami, anlamı, kelimei, sehadetin, Şehadetin |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kelime-i şehadet getirelim.. | Dilara | İslamiyet | 790 | 29 Kasım 2024 12:20 |
Kelime-i Şehadet Nedir? | Seyra | Dini Sözlük | 0 | 13 Eylül 2014 22:25 |
Kelime-i şehadet getiren kurtuldu | Seth | Haber Arşivi | 0 | 22 Ağustos 2014 10:03 |
~ Kelime-i Şehadet'in Faydaları. | Sametold | Genel İslami Konular | 0 | 04 Kasım 2010 15:18 |
Kelime’i Şehadet Konusunda İsa Ne Der? | Dilara | Hristiyanlık | 0 | 26 Ağustos 2008 17:00 |