IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31 Ekim 2021, 18:39   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Platon Felsefesinde Devlet Nedir? Ne Değildir? Özellikleri Nedir?





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Platon Felsefesinde Devlet Nedir? Ne Değildir? Özellikleri Nedir?


Platon’un devlet varsayımı, tam anlamıyla, “Politeia” (Devlet) diyaloğunda yer almıştır. Platon'un “Devlet” diyaloğu Platon’un Sokratik diyaloglarını hatırlatan bir konu ile başlar. Devlet diyaloğun başında da “Doğru”, “Yanlış” “Adalet” ve “Erdem” kavramlarının ne olduğu sorgulanır. Platon için adalet, erdemlerin en yücesidir. Yani adalet, tüm erdemleri kendisinde toplayan en yüce erdemdir. Kendisinde adalet denilen erdemi gerçekleştiren insan, en mükemmel insandır, insan idesine en çok yaklaşandır. “Adalet nedir?” sorusunu, “Devlet” diyalogunda önce Trasymakos adlı bir sofist yanıtlar. Trasymakos adalet denilen erdemin var olmadığını, bunun insanlar tarafından uydurulduğunu, gerçekte yalnızca “İktidar” için bir kavga yapıldığını savunur. Platon bu görüşe karşı çıkar ve böyle bir toplumun yaşama şansının bulunmadığını kolaylıkla kanıtlar. İnsan, öteki insanlarla birlikte yaşama gereksinimi duyar. Başkalarına yardımcı olan insan, böylelikle başkalarının da kendisine yardım etmesine ortam hazırlamış olur. İnsanların birlikte yaşaması, iş bölümünü gerekli kılar. İş bölümü, çeşitli işlerin ve çeşitli görevlerin değişik kişilerce paylaşılmasına neden olur. Toplum yaşamı, kişilerin birbirlerine güvenmelerini de gerekli kılar. Karşılıklı güven duygusu, öncelikle kişilerin yekdiğerine karşı adil oldukları inancını zorunlu hale getirir. Sonuçta toplum yaşamı için, bireylerin adalet denilen erdeme sahip olmaları gerekir. Ancak Trasymakos’un radikal varsayımının böylece çürütülmesinden sonra geriye bir sorun kalır: Acaba adalet, yalnızca insanların birbirlerine güvenerek yaşayabilmeleri için mi gereklidir?

Adaletin amacı, yalnızca güven duygusu yaratmak mıdır? Şayet böyle olsaydı, yani adalet yalnız sosyal yaşamda güvenin doğmasının nedeni olsaydı, bu durumda yalnızca amaç olmaz aksine araç olurdu. Toplum olanaklarından yararlanma aracı olup kalınca, kişi inanmadığı halde yapmacık davranışlarla inanıyormuş gibi yaparak, toplum olanaklarını kullanabilirdi. Aslında bunun böyle olmaması gerekir; adalet hiçbir zaman yalnızca güven yaratan bir araç olarak düşünülemez; aksine, o başlı başına bir amaçtır. Adalet duygusuna sahip olan ruh, kendiliğinden iyi ve güzel olan bir ruhtur. Ancak bunun olmadığını anlamak için insanı ait olmadığı bütünün içinde düşünmek gerekir. Biz insanı en iyi şekilde “Devlet”ten hareket ederek tanıyabiliriz. Devlet denilen kuruluş birlikte yaşayan insanların bir toplamı değildir. Aksine o bir organizmadır. Bir organizma olan devlet, insan ile aynı yapıdadır. Yani devlet büyük çapta bir insandır. Aynı şekilde insan da küçük çapta bir devlettir. Bir de birey ile devlet belirsiz bir ilişki içindedir: Yalnızca bireyler devleti oluşturmaz, devlet de bireylere “Şekil” verir. Birey, içinde yaşadığı devlete benzer; devletin görünüşü nasılsa, bireyin görünüşü de odur. Mükemmel devlet mükemmel bireyler oluşturur, eksik ve yapmacık bir yapıya sahip devlet ise kusurlu ve eksik yapılı bireyler oluşturur. Platon bu görüşünü kanıtlamak için yanlış devlet şekillerinden bir kanıtlama yapar.

Platon'a göre yanlış devlet şekillerinden biri asker, devlet, yani askerler sınıfının egemen olduğu devlettir. Bu devlet şekline Platon “Timokratie” adını verir. Ona göre bu devlet şeklini Isparta’da görmek mümkündür. Isparta gerçekten askeri bir sınıfın yönetiminde olan militarist bir devlettir. Gerçi Platon Ispartalıların yüksek özelliklerini hiçbir zaman yok saymaz, aksine onların cesaret ve disiplinlerini takdir eder. Bununla birlikte Platon, Ispartalıların devlet yönetimindeki sakıncalarını görmezlikten gelmez, o bu devletin kaba ve haşin bir yanı olduğunu çok iyi belirlemiştir. Platon’a göre böyle bir devlette “Şeref” doğal olarak, en yüksek erdem, en yüksek değer olarak yorumlanır. Bu devlet tipinde savaş kendiliğinden bir amaç olur, çünkü en yüksek şan ve şerefe kişi ancak savaş durumunda ulaşabilir. Bu devlette bireylerin ruhlarında şan ve şeref gereksinimi tüm öteki şeyleri ikinci plana iter. Böyle olunca bu devlet çok belirli bir insan tipi yaratmış olur: Bu insanda şan ve şeref tutkusu öteki tüm değerleri gölgede bırakmıştır. Yanlış devlet şekillerinden bir başkası, özünde “Servet”in egemen olduğu bir devlettir Platon buna ise “Plutokrasi” adını verir. Platon’a göre bu devlet şekli, güney İtalya’daki zengin Yunan kolonilerinde görülür. Platon’un yakından gözlemlediği bu devletteki karakteristik özellik, zenginler ile yoksullar arasındaki nefrettir. Bir yanda çok zengin olanlar, bir yanda ise zengin olmak isteyen yoksullar vardır. Bu iki sınıf arasında çok keskin bir zıtlık ve kin vardır. Böyle bir devlette her şey servet ve zenginliğe yönelmiştir. Bu amaç, hem devlet ve hem de tek tek bireylerinde vardır. Bireyin ruhu için tek değerli şey vardır, servet. Öteki tüm değerler, servet karşısında ikinci plandadır. İşte bu devlette de devletin insana belli bir şekil verdiğini görüyoruz.

Üçüncü yanlış devlet şeklini Platon kendi memleketi olan Atina’da buluyor. Atina bir “Demokrasi” idi ve demokrat devletin tüm kaderini Halk Meclisi ve bu mecliste esen hava belirlemekteydi. Demagoglar tarafından ustalıkla yönetilen ve diledikleri yöne sürüklenen bu Halk Meclisi’nin sürekli değişen görüşleri yüzünden Atina çok zarar görmüştür. O kadar ki bu Meclis’in dizginsiz heyecanı Atina’yı bir keresinde sonu felaket olan bir savaşa sürüklemişti. Yine bu Halk Meclisi’nin yersiz heyecanlara kapılması, haksız davaların açılmasına neden olmuştur. Nitekim Sokrates’in da böyle bir davaya kurban gittiğini biliyoruz. Böyle bir devlette yetişen vatandaşlar da zorunlu olarak, belirli bir tip oluştururlar. Bu şekildeki bir devlet sürekli dalgalanan heyecan ve tutkuların elinde perişan olduğu için, vatandaşlarına akıl değil, heyecan ve tutkular egemen olur. Platon’a göre devlet, bireylerce kurulmuş yapay bir kurum olmayıp aynen bir canlı varlık gibi bir organizmadır. Nasıl bir yaprağın ağaca, bir organın organizmaya bağlı olmaksızın yaşamasını düşünemezsek, bireyin de devlet dışında var olabileceğini düşünemeyiz. Bunun içindir ki birey, içinde yaşadığı devletin karakter ve doğ asını taşır. Devletin bireyler üzerindeki etkisine karşılık, bireyin de devlete etkisi olabileceğini düşünebiliriz. Devlet ile birey arasındaki Platon yanlış devlet şekilleri üzerinde açıklamıştır. Söz gelişi tek yanlı bir devlet şekli olan “Timokratie” (Askeri Devlet)’de bireyin ruhuna, tek yanlı olarak, şan ve şeref tutkusu hükmeder, tüm öteki değerler bu tutku karşısında geri plâna çekilirler. Paranın egemen olduğu devlet şeklinde birey için yalnızca kazanç tutkusu tek ölçüdür. Bu tutku tüm öteki değerleri yok eder. Sürekli değişen heyecanlarla yönetilen bir devletin vatandaşları da değişken ruhlu, esen rüzgar yönünde değişebilen insanlar olur.

Platon’a göre sonuncu yanlış devlet şekli, tek yanlı devlet şekli olan “Despotik” devlettir. Despotik (Tiran) yönetimler ya zalim ya da köle tipi insanlar yetiştirir. Çünkü zalim ruhlu ya da köle ruhlu olmak, biri ötekine sıkı sıkıya bağlı bir doğadır. Her köle zalim bir ruh taşır; köle kölelikten kurtulur kurtulmaz hemen bir zalim kesilir. Aynı şekilde zalimin de elinden olanakları alınınca hemen köle ruhlu oluverir. Sonuç olarak yanlış devlet şekillerinden her biri kendine has yanlış bir insan tipi oluşturur. Platon’a göre tek yanlı devlet şekillerinin, ayrıca sürekli hükümet darbeleri ve sürekli devrimlere neden olmak gibi bir sakıncası da vardır. Yalnız asker sınıfının egemen olduğu bir devlette günün birinde bir darbe ile zenginler iktidarı ele geçirirler. Zenginlerin devleti, bir devrin sonunda yoksulların eline geçer. Ölçülü olmayan, yalnızca esen rüzgâra göre şu ya da bu yönde sürüklenen demokrasi bir gün zalimin eline düşebilir. İşte bu neden ile tek yanlı devlet şekilleri sürekli olmazlar, her an değişme tehlikesi içindedirler. Platon'a göre bu yanlış devlet şekilleri karşısında doğru olan devlet şekli hangisidir? Bu soru ile Platon’un “Politeia”sının asıl konusuna gelmiş oluyoruz. Çünkü bu diyalog öncelikle “İdeal Devlet” düşüncesini geliştirir. Platon’un amacının, her şeyin idesini, idealini göstermek olduğunu biliyoruz. Ona göre bilimin görevi, eşyanın şeklini değil idelerini, ideallerini göstermektir. Bilim bir şeyi olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi göstermelidir. Devlet görüşünde de bu ilkeden hareket eden Platon, bize devletin ideal şeklini gösterir.

KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI

__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
felsefe


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık