16 Eylül 2021, 18:23 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sosyolojinin Bir Bilim Olarak Kuruluşu Nedir? Ne Değildir? Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sosyolojinin Bir Bilim Olarak Kuruluşu Nedir? Ne Değildir? “Sosyoloji.” İsmi icat eden Comte’a göre sosyoloji, bilimlerin kraliçesi, kendi içinde bütünleşmiş ve birleşik bir sosyal bilim ve yine Comtegil bir neolojizmle söylenirse, ‘pozitivist’ olacaktı. Bununla birlikte uygulamada sosyoloji bir disiplin olarak daha çok, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında sayısı çok artmış olan kentli işçi sınıfların yol açtıkları hoşnutsuzluk ve düzensizliklerle baş etmeyi amaçlayan, sosyal reform derneklerinin çalışmalarının üniversitede meydana getirdiği değişiklik ve kurumsallaşmayla gelişti. Bu sosyal reformcular çalışmalarını üniversite ortamına taşımakla, yasa değişikliklerine yönelik aktif lobicilik rollerinden vazgeçtiler. (…) Sosyologlar kısmen başlangıçta sosyal reform örgütleriyle olan yakın bağlarını koparmak istedikleri, kısmen de bugünü el almaya ağırlık verdikleri için pozitivizme yöneldiler, bu da onları nomotetik kampa itti.” Sosyoloji, tekrarlayacak olursak, 19. yüzyılda Avrupa’da sanayi toplumunun yarattığı sorunları Aydınlanma Felsefesinde billurlaşan belli ilkeler ışığında çözmek amacıyla ortaya çıktı ve o doğrultuda gelişti. Ortaya çıktığı dönemin ve toplumun sorunlarına, özelliklerine ve düşünce çerçevesine bağlı olarak da belli özellikler kazandı. Bir başlangıç cümlesi olarak sosyolojinin “Modern sanayi toplumunun oluşum sürecinin bir sonucu olduğunu ve aynı zamanda da bu süreci başarıya eriştirmek gibi bir misyonla kendisini donattığını” söyleyebiliriz. Sosyolojinin o dönemde ve günümüzde, birey ve toplumla ilgili bir disiplin olmasına karşın, “Doğa bilimleri modelini kendine örnek alan pozitif bir bilim” olarak tanımlanması, 19. yüzyılda akademik kurumsallaşmasını gerçekleştiren iktisat, hukuk, siyaset vb. gibi bilimlerden özenle ayrıştırılması ve yazısız/tarihsiz toplumları inceleyen etnografya, antropoloji gibi disiplinlerden farklı olarak Modern/Endüstriyel/Kapitalist Avrupa toplumunu inceleyen biricik bilim (Bilimlerin Kraliçesi) olarak gösterilmesi de sosyolojinin ortaya çıktığı Avrupa toplumunun o dönemde yaşadığı özel toplumsal ve düşünsel koşullar bağlamında anlaşılabilir. Sosyolojiyi “Modern sanayi toplumunu inceleyen bir araştırma disiplini” olarak tanımlayabiliriz. Çözmeye çalıştığı pratik sorunlara bağlı olarak, kuramsal yaklaşımları temelde modern toplumu meydana getiren 4 temel sürecin ya da devrimin oluşturduğu birikimlerin izlerini taşır: (1) Doğa bilimlerindeki gelişmeler (Bilimsel Devrim); (2) Felsefe ve sanat alanında yaşanan gelişmeler (Feform, Rönesans ve Aydınlanma Felsefesi); (3) Sanayi Devrimi; ve (4) Siyasî Devrimler (Fransız İhtilali ve devamındaki pek çok İşçi-Köylü Ayaklanması.) Tom Bottomore, sosyolojinin ilk dönemde gösterdiği özellikleri şöyle özetliyor: “Toplumbilimin benim çizmeye çalıştığım sınırlar içindeki ‘tarih-öncesi’ kabaca, 1750-1850 dönemindeki yüzyıllık bir süreyi içermektedir. Bu dönem, bir başka deyişle, Montesquieu’nun De l’esprit des lois [Kanunların Ruhu] adlı eserini yayınlaması ile, Comte, Spencer ve Marx’ın ilk yazılarını yayınladıkları tarihler arasındadır. Ayrı bir bilim olarak toplumbilimin oluştuğu dönem ise on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ile yirminci yüzyılın ilk bölümüdür. Bu kısa özetlemede, ilk dönem toplumbilimin[in] bazı özeliklerini görmek mümkündür. Her şeyden önce, ilk dönem toplumbilimi ansiklopediktir; insan toplumunun tarihinin ve toplumsal hayatın tümünü birden kapsamak istemektedir. İkinci olarak, tarih felsefesinin etkisi ve daha sonraları evrim konusundaki biyolojik teorinin bu etkiyi pekiştirmesiyle toplumsal evriminin temel aşamalarını ve işleyişini açıklamaya çalıştığı için evrimcidir. Üçüncü olarak, karakter yönünden doğal bilimlere benzer biçimde, genellikle bir pozitif bilim sayılmaktadır. Onsekizinci yüzyılda toplumsal bilimler (Sosyal Bilimler) büyük ölçüde fizik bilimini model almışlardır. Toplumbilim, ondokuzuncu yüzyılda, toplumu bir organizma olarak tasarlayan çeşitli düşüncelerden ve toplumsal evrime ilişkin genel yasalar çıkarma çabalarından anlaşılacağı gibi, biyolojiyi model almıştır. Dördüncü olarak, genel kapsamlı bir bilim olma iddiasına rağmen, toplumbilim özellikle on sekizinci yüzyıldaki siyasal ve ekonomik devrimlerin yarattığı toplumsal sorunlarla ilgilenmiş; her şeyin üstünde de, yeni sanayi toplumunun bilimi olmuştur. Son olarak, bilimsel olduğu kadar ideolojik bir karaktere de sahiptir; oluşumunda tutucu ve radikal düşünceler birlikte yer almış, birbiriyle çelişkin teorilere yol açmış, günümüze dek süren tartışmalara neden olmuştur.” [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ English Preparatory Department School of Foreign Languages Assistant English Teacher Ankara Baskent University 2017-18 “Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...” C.A - 31.12.2010 - ∞ English Language and Literature Faculty of Humanities and Letters Ankara Bilkent University 2010-15 | |
|
Etiketler |
sosyoloji |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |