31 Mart 2018, 06:01 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | J.J. ROUSSEAU - Toplum Sözleşmesi Güçlü olan haklı mı olur ? Rousseau da güçle hak arasında bir bağlantı olmadığını düşünüyor. Toplumun kuruluşunun kökeninde köle-efendi ilişkisi varsa, bir hasızlık olur.Ona göre toplum köle-efendi ilişkisinden doğmaz. buna inanırsak doğa durumunu savaş durumuna indirgemiş oluruz. Ona göre doğa durumu savaş durumu olarak düşünülemez. Çünkü doğa durumu sürekli bir savaş halini gerektirecek özelliklere sahip değildir. Çünkü doğa durumu mülkiyetin olduğu bir durum da değildir. Biriyle ancak onun elinde olan bir şey (toprak, mülkiyet...) için savaşırız. Doğa durumunda insanlar arası ilişkiler bir savaş gerektirecek kadar yerleşik, sürekli de değildir; anlık mücadeleler ortaya çıkar. Bunlar da “savaş” diye nitelenebilecek özelliklere sahip mücadeleler değildir. Savaş durumunu devletten önce ortaya çıkmış bir durum olarak göremeyiz. Savaş devletlerle birlikte var olur. Bu bakımdan, doğa durumunu savaş durumu ile özdeşleştiren Hobbes yanlış bir benzeşim kuruyordu. Rousseau’ya göre savaş durumunda bile tüm insanlık değil, yalnız askerler savaştadır. İnsanların hepsinin birden savaştığı bir durum yoktur. Halk yalnızca savaşın etkilerini hisseder. Savaş insanlık için evrensel bir durum değildir. Askerlerin savaşı da sürekli değildir, dönemsel birşeydir. Askerlerin düşmanlıkları tözsel değil, ilinekseldir. Askerler bu savaşa doğal bir itilimle değil, dışsal nedenlerle dahil olurlar. Rousseau’nun düşüncelerine ismini dile getirerek itiraz ettiği önemli isimlerden biri de Grotius’tur. O da doğa durumunu savaş durumu olarak görür. Toplumsal yaşamın kökeninde köle-efendi ilişkisinin olduğuna inanır. Bu ilişkilerin oluştuğu alanın da savaş durumu olduğunu iddia eder. Savaş durumlarında güçlü kişi güçsüzü öldürme hakkına sahiptir. Buna karşın bu hakkını kullanmayıp güçsüz kişiyi bağışlarsa, bunun karşılığında özgürlüğünü elinden alır. İnsanlar böyle köleleştirilir. Toplumsal yaşamın temelinde de bu vardır, ona göre. Güçlü kişi kendi otoritesini böylece kurar. Efendisi olacağı toplumunu böyle oluşturur. Rousseau bu düşüncelere karşı şu itirazları dile getirir: - Ona göre doğa durumu savaş durumu değildir. Savaşın olması için devletin olması gerekir. - Kimsenin bir başkasının yaşamını elinden almaya hakkı yoktur, ki bunu bağışlama ve karşılığında özgürlüğünü talep etme hakkı olsun. - Doğa durumunda bir takım eşitsizlikler vardır ama bunlar öyle büyük farklar yaratmazlar. Birinin diğerini köleleştirebilmesine yetmez. İnsanlar diğerlerini köleleştirebilecek oranda gücü toplumdan alır. Bu büyüklükte güç toplumsal yaşam kurulduktan sonra, toplumsal yaşamın içerisinde oluşur. Gücü toplumsal ilişki ve hiyerarşi ağları üretir. Bir kişi ancak toplumsal yaşamın düzeni içinde efendi ya da köle olur. Toplumsal yaşam dağıldıktan sonra, bu konumlar hiçbir şey ifade etmez. Toplumsal yaşam varken gözümüze çok güçlü görünen kişi, gücünü, toplumsal konumundan alır. Bu nedenle köle-efendi ilişkisi toplumsal yaşamın başlangıcına değil, kötü bir toplumsal düzene ait bir ilişkidir. Grotius “Bir halkın kendisini krala teslim ettiği”nden söz eder. Rousseau buna karşılık, ortada, kral daha meydana çıkmadan önce bir halk olmaya karar vermiş bir kitle olduğuna dikkat çeker. Halk, yöneticinin ortaya çıkmasından önce gerçekleşen bir oluşumdur, ona göre. Bütün bunlar, toplumsal yaşamın başlangıcının köle-efendi ilişkisine dayanmadığının kanıtlarıdır, Rousseau için.
__________________ ~ P .İ .R ~ | |
|
31 Mart 2018, 06:02 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: J.J. ROUSSEAU - Toplum Sözleşmesi Ona göre önce toplum oluşur, sonra insanlar kendilerini yönetecek kişiyi seçer. Bu, öncelikle birlikte yaşamı düzenleyecek kurallara herkesin ortak onay vermesiyle olur. Önce birlikte yaşama kuralları konur, sonra bunu uygulayacak yönetici belirlenir. Rousseau düşüncelerini daha açık hale getirmek için “iktidar” ve “irade” kavramları arasında bir ayrım olduğunu göstermeye girişir. Ona göre, bireyler devlete iradelerini değil, iktidarı devreder. Yasa yapma, doğruyu yanlışı belirlemede irade devlette değildir. Devlet iktidara sahiptir, yasayı bireyler yapacaktır. İradenin teslim edilmemesi, özgürlük bakımından önemlidir. Kimse özgürlüğünü başkasına devredemez. Yöneticinin olması için önce yöneticiyi isteyen bir iredenin olması gerekir. Politikalar halk belirler, devlet uygular, Rousseau’ya göre. En temel hak özgürlüktür. Kişi özgür değilse, varlığı bile tehlikededir. Özgür olmak ve varlığımızı sürdürmek arasında bir ilişki vardır. Toplumsal yaşam özgürlüğü kormak için kurulur. Bireyin varlığını korumak için kurulur. Eğer özgürlük yoksa ahlaktan da bahsedemeyiz. İnsanları eylemlerinden sorumlu tutabilmek için özgür olduğunu kabul etmeliyiz. Ona göre toplumsal yaşamı insanın özgürlüğünden vazgeçtiği birşey gibi görmek yanlıştır. Doğa durumundaki özgürlük toplumsal yaşamda da devam eder. Toplumsal yaşamdaki fark şudur: Doğa durumunda doğal bir özgürlüğe sahibizdir, toplumsal yaşamda ise politik ve manevi bir özgürlüğe. Doğa durumunda özgürlük daha bencilce, toplumsal durumda daha insanicedir. Doğa durumunda başkaları bizim efendimiz değildir, ama biz de kendimizin efendisi değilizdir. Oysa toplum durumunda herkes kendi kendisinin efendisidir. Doga durumu eşitsizliklerin olduğu yerdir, ama toplum durumunda hukuk karşısında herkes eşittir. Toplumsal durumda kimse köle kimse efendi değildir. Rousseau’ya göre doğa durumunun koşulları bir insanı tek başına yaşayamayacak bir duruma getirdiğinde, insanlar toplumsal yaşama geçerler. Örneğin bir doğal afet ya da kıtlık durumunda. Tek başına olan insanlar, kendi kendilerine yetemez hale gelip başkalarıyla yaşamaya karar verdiklerinde toplumsal yaşam oluşur. Toplum, tek tek bireylerin istemesinin görünümü olarak ortaya çıkar. İlk toplum herkesin rızasıyla oluşur. Bu toplumun amacı herkesin çıkarını, varlığını korumaktır. Bu, toplumun görevi olduğu kadar bireylerin de görevidir. Birey herkesi gözeterek karar almak zorundadır. Kendi bireysel çıkarları doğrultusunda eylemde bulunmak toplumsal düzeni bozacak şeydir. Doğa durumunda birey benmerkezlidir. Haklar, ödevler yoktur. Bu doğal yaşamın özelliğidir. İstedikleri herşeye hakları olduğunu düşünürler. Daha övülmeye layık olan toplumsal yaşamdır. Çünkü birey burada başkalarını da gözetir. Sorumluluk ve haklar vardır. İnsanın bu yaşamı samimi bir şekilde içselleştirmesi gerekir. Doğa durumunda mülkiyet yoktur. Mülkiyet ve toplumsal durumun ortaya çıkışı ile eş zamanlıdır.
__________________ ~ P .İ .R ~ |
|
Etiketler |
felsefevetoplum, j.j.rousseau, toplumsözleşmesi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Toplum Sözleşmesi | PySSyCaT | Felsefe | 0 | 11 Kasım 2014 16:20 |
Rousseau Bubble Chairs | Afrodit | Ev Dekorasyonu | 0 | 04 Mart 2012 22:09 |
Jean Jacques Rousseau | Ecrin | Makale - Araştırma - Ve Bilimsel Yazılar | 0 | 23 Ocak 2012 20:38 |
Jean-Jacques Rousseau. | Sihir | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 28 Kasım 2011 09:39 |
Rousseau ve demokrasiye etkisi | PopSy | Felsefe | 0 | 24 Mart 2009 00:37 |