IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 17 Aralık 2014, 14:49   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Şeytan Figürünün Doğuşu




“Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Müjde’nin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, bu çağın ilahı(Şeytan) onların zihinlerini kör etmiştir.” 2. Korintler 4:4

“Şüphesiz Şeytan, insana apaçık düşmandır.” Kur’an 17:53


Şeytan denilen gizli ve muğlâk ama herkesçe bilinen bu idea, belki çoğu insanın zihnini şu anda bile meşgul etmektedir. Karanlıkların ve kötülüklerin temsilcisi Şeytan, bu dünyanın Tanrısı, ateşlerin yarattığı korkunç yaratık… Bazı toplumlarda kendisine saygı duyulsa da bazı dinlerde taşlanmış ve lanetlenmiş Şeytan… Tarihte ilk Şeytan’ın tohumu eski Mezopotamya dinlerinde atılmıştır. Bu korkunç heyula o zamandan bugüne dek farklı şekillere bürünerek gelişimini sürdürmüştür. Karanlık zaman, dünyanın sonu, gerçek hayat, ahiret ve öteki dünya gibi kavramlarla beraber doğar bizim Şeytan. Belki de o kavramları besleyen de şeytandır.

Düşman, insanın düşmanı, iyiliğin karşısında, kötülük getiren, aydınlığa karşı karanlık, nura karşı zulmet… Bütün bu söylemler asırlarca insanı bir şeye inandırmak için dillendirilmiştir: Şeytan. Şeytan ve onun orduları, her yeri saracak ve ışıkla dolu bu dünya kaybolacaktır. İnsanlar öldükten sonra başka bir dünyada yaşamaya devam edecektir. Şeytan ve orduları, bir değil çok fazla ve insanın üstesinden gelemeyeceği kadar güçlü, soyut yaratıklardır. O, En yüce Tanrı’ya karşı isyan etme cüretini göstermiş ve sonsuza dek Tanrı’nın karşısında yer almıştır. “Şeytan” figürü, iki farklı zaman katmanı sunan, iyi ile kötü yol kavramını çizen din ve inanışlarda yani ahiret inancı taşıyan dinlerde vardır. Zaten Şeytan ve ahiret inancı birbirini bağlayan unsurlardır.

Tarihte mevcut olmuş ilk tek Tanrılı din Zerdüştlüktür. Bu dinde ahiret mutluluğundan söz edilir. Ahura Mazda insanların iyi ile kötü arasında tercih yapmasını ister ve iyiyi seçmelerini tavsiye eder. İyi ve kötü ruhların, ilk Şeytan’ın olduğu dindir Zerdüştlük. Buradaki “iyi” ve “kötü ruhlar” tanrılar değildir. En üstte Ahura Mazda tek Tanrı olarak bulunmaktadır. İyi Hürmüz ile kötü Ehrimen arasında sonunda iyinin kazanacağı bir savaş vardır. Bu dinde nur ve zulmet vardır ve her ikisi de dünyaya hâkim olma gayesindedir.





İlk şeytan insan zihinlerini bulandırmaya başladığı sırada Ortadoğu’da bir tek tanrılı din husule gelmiştir: Yahudilik. İbraniler, bu dünyayı Şeytan’ın ve ordularının yönettiğine inanırdı. Şeytan Yahve’nin yanında olan bir varlıktır. İnsanların düşmanıdır. O dönemdeki dinler, iki farklı zaman ve mekân yaratmıştır zihinlerde. Birincisi kötülüklerin hâkim olacağı, Şeytan’ın tahakküm edeceği zaman ve mekân; ikincisi ise mutlak mutluluk ve ışıklarla dolu zaman. Tevrat’ta bu iki zamanın yaratıldığına dair ayetler vardır.

Yahudilikte Şeytan, insanın dini yaşantısı üzerinde aktif değildir. Çünkü Yahudi inancında ahiret mefhumu diğer iki semavi din kadar önemli yer tutmaz. Zaten o çağın genel durumuna baktığımızda Şeytan figürü insan yaşamında ve korku tasvirinde yoktur. İnsanlar geceleri rahat uyurlar ve kâbuslarda hala şeytanlar mevzubahis değildir. Ama İran’ın köşelerinde saklanan ve yavaş yavaş güçlenen sinsi bir Şeytan var. Hint-İran coğrafyasının karmaşıklığı, Şeytan için bir yaşam alanı oluşturmuş gibidir. İran’da kötü ruh belki yaratılış kazasıyla ortaya çıktı belki de kendi varlığını kendi tasarladı. Ama sonuçta ortaya zamanları ve mekânları karanlık dumanlara boğacak düşman bir varlık çıktı. Diğer coğrafyalarda o zamanlarda hayat bulamayan Şeytan, İran’ın renkli coğrafyasında doğmuş ve büyümüştür.




"Semavi dinlerde Şeytan kötülüğün vücut bulmuş şekli olarak tasvir edilir."

Eski Yunan ve Roma dinlerinde Şeytan rol alamamıştır. Keltlerde de mevcut değildir. Hatta Keltlerde kötülüğü tanımlayan ve ona öncülük eden bir dış figür yoktur. O karanlık, korkunç, her medeni insanın dehşet dolu ifadelerle tarif ve tasvir ettiği barbar dünyada Şeytan yaratılamamıştır. Zaten şeytan yerleşik medeniyetlerce geliştirilmiş bir hayal değil midir?

Şeytan en gerçek gücüne ve tekâmül evresine Hıristiyanlığın batıda yayılmaya başlamasıyla ulaşmıştır. Yahudilikte Şeytan kavramının güçlü olmadığını belirtmiştim. Aslında ilk Hıristiyanlık döneminde de şeytan önemli bir varlık değildir. Şeytan, Kitab-ı Mukaddes’te nadir geçer. Papazların Şeytanla tanışmaları, Roma İmparatorluğu döneminde doğudan gelen inanışlarla mümkün olmuştur. Hıristiyan din adamları, kendi dinleri güç kazanıp yeni yayılma alanlarına ulaştıktan sonra inananların dini bağlarının gevşememesi için yeni bir karanlık dünya yaratmaya başlamışlardır. Daha önce Şeytan’ın kirli ayaklarının değmediği bu topraklarda (Avrupa) şeytan yaratmak oldukça zor ve uzun zaman isteyen bir iştir. Hıristiyanlığı özünde Şeytan, hemen hiç yoktur. Şeytan’ın Hıristiyanlar üzerindeki etkisinin artması, din adamları arasında asırlarca süren tartışmalar sayesinde mümkün olmuştur.


Hıristiyanlık inanışında Şeytan (Lucifer) insanların üstünlüğünü kabul etmesini isteyen Tanrı’nın emrine karşı gelmiş ardından cennette Tanrı’nın meleklerine (Michael) karşı savaşmış ve yenilmiştir. Cennetten kovularak dünyaya atılmış, düştüğü yer ise cehennem olmuştur (fallen angels). Kilise babaları loş ışıklı katedrallerinde Şeytan’a şekil vermeye devam ederken Şeytan, Avrupa toplumunda birçok insanın zihnini bir anda sarıvermiştir. Ortaçağ halk hikâyelerinde Şeytan figürü sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Şeytan o hikâyelerde zeki ve kurnaz olmaktadır. Kiliselerin kubbelerinde yankılanan Şeytan masalları ve hikâyeleri Batı insanını korkutmaya başlamıştır. Evet, Şeytan’ı İbraniceden aldığı Satan kelimesiyle tanımlayan Kilise için bu büyük bir başarıdır. Katolik Kilisesi, şeytan sayesinde kuzey barbar milletlerini Hıristiyanlaştırıp kendisine bağlamayı başarmıştır. Kilise’ye göre Şeytan tüm hastalıkların sebebidir. Lakin din adamları Şeytan’ın kötülüklerin sebebi mi sonucu mu olduğu hususunda fikir birliğine varamamıştır. Kilise, Şeytan’ı insanlar üzerinde de aramış, asırlarca sürecek cadı avcılığı (çünkü cadıların Şeytanla ilişkiye girdiklerine inanılırdı) hep Şeytan’ın yüzünden ortaya çıkmıştır. Avrupa’nın karanlık dönemlerinde binlerce insan Şeytan yaratıcılarının pençelerinde can vermiştir.

Tek tanrılı dinlerin sonuncusu olan İslam ile Şeytan, insan üzerindeki etkisini kaybetmiştir. İslam’da Tanrı’nın mutlak üstünlüğü söz konusu olduğu için diğer dinlerde mevcut olan tanrısal bir iyi ve kötü savaşı yoktur. Fakat Kuran’da “Şeytan” ve “cehennem” kelimesi diğer kutsal kitaplardan fazla geçer. Aslında İslam’ın özünde Şeytan, ilk Hıristiyanlığa göre daha güçlüdür. İslam’da Şeytan, Tanrı’ya isyan ettiği için O’nun huzurundan kovulmuş bir varlıktır. Kuran’da İblis adıyla anılan Şeytan, dumansız ateşten yaratılmış ve kibri sebebiyle Tanrı’nın insana secde etme emrine karşı gelip isyan etmiştir. Tanrı tarafından lanetlenmiş ve kıyametten sonra cehenneme atılmakla cezalandırılmıştır. İslam tıpkı Hıristiyanlıktaki gibi iyi ve kötü yol ayrımı yapmakta ve kötü yola sapmanın “şeytana uymak” olduğunu beyan etmektedir. Her iki dinde de Şeytan insanın ayağını kaydırmakla meşguldür. İslam’da Şeytan tektir ama insanların ve cinlerin içinden çıkan şeytanlar vardır. Hıristiyanlıktaki Azazil karakteri Kuran’da Semum adıyla yer bulmuş bir cehennem yaratığıdır.


Resim Küçültüldü. Resmin Orjinalini Görmek İçin Tıklayınız. Orjinal Dosya 800x800 pikseldir


Şeytan bu iki dinde de insanın dünya hayatı boyunca önemli yerde durmaktadır. Tanrı’ya itaat ve isyan, ahiretin varlığı ve öteki dünyanın bu dünyadan daha önemli olduğu inancı Şeytan’ın mevcudiyetinin sonucudur. Kendi yolunu doğru yol ve diğer yolları sapkın yol veya Şeytanın yolu olarak gören bu iki din, Şeytan konusunda birbirleriyle alışveriş halinde olmuştur. Kilise, inananları kendilerine daha sıkı bağlayabilmek için Şeytan’la uyarmayı İslam’dan öğrenmiştir. İlginçtir ki kendi yolundan sapanları “Şeytana uyanlar” olarak gören ve bu sebeple kendi inançlarından başkasını kabul etmeyen bu iki büyük din, asırlar boyunca birbiriyle amansız savaşlara girecektir. Tüm zamanların en dehşetli din savaşları, bu iki din arasında cereyan edenlerdir. (örn. haçlı seferleri) Ayrıca bu iki din birbirini “Şeytan’a uymakla” itham etmiştir.

Tüm insanlar merkezde yer alan maddi otoriteye ya da inanışa itaat ve isyan kutuplarında gezer. Hatta dünya tarihi boyunca insanlar birbirlerini bu iki kutba göre tanımlamıştır. Genellikle bir güce, nesneye veya herhangi bir şeye kimlik verebilmek için onun karşısına karşıtını koymak gerekir. Dinler de bu sistem üzerindedir. Kendi akaitlerine inananları doğru yolda gören dinler diğer gruplara heretic, mürtet, zındık veya sapkın demiştir. İlk Mecusilerden son büyük din İslam’a kadar birçok din, “şeytanın yoluna gidenler” olarak tanımladığı kendi heretikleriyle mücadele etmiştir.

Hıristiyanlıkta ilk olarak Arius’a karşı başlatılan heretik mücadelesi, kiliselerin bölünmesiyle hız kazanarak devam etmiştir. Katolik ve Ortodoks kiliseleri hakikatin kendilerinde olduğunu iddia edip birbirlerini karşılıklı aforoz etmişlerdir. Daha sonra Hıristiyanlıkta yeni mezhepler ortaya çıkınca bilhassa Katolik Kilisesi bu ayrılıkçılar üzerinde dehşet dolu baskılar uygulamıştır. Uzun yıllar heretiklere karşı yapılan çeşit çeşit kan donduran işkenceler ve infazlarla Avrupa insanları korku dolu zamanlar geçirmiştir.

Hızla yayılan İslamiyet de heretiklerle uzun süre mücadele eden bir başka dindir. Diğer dinlere karşı hoşgörüsü geniş olan İslam kendi içindeki ayrılıkçı gruplara karşı çok sert davranmıştır. İslam devletlerinin çoğunda bu heretik hareketler, zendeka adıyla hem dine hem de devlete isyan olarak görülmüş ve onlara karşı tahammül gösterilmemiştir.

Şeytan, insanın zihnindeki çoğu korkuların çıkış noktasıdır. Sakınılması gereken şeyler, doğaüstü korkunç olaylar hep Şeytana yorulmuştur. Bazen de iyiliğin olmadığı yerlerde hep Şeytan’ın hükümranlığından bahsedilmiştir. Zaten bazı dinlerde de bu dünyanın yaratıcısının şeytan olduğu inancı vardır. Ve bazı inanışlarda Şeytanın felaketle sonuçlanan saldırılarından kurtulmak için de Tanrı’ya sığınılması gerektiği öğütlenmiştir. Çünkü bu inanışlara göre Şeytan, insanın yüceliğini kibri yüzünden hazmedememiş ve ona düşman kesilmiştir.

Kullanılan ve Tavsiye edilen Kaynaklar:

Gerald Messadie, Şeytan’ın Genel Tarihi, Kabalcı Yayınları
Mircea Eliade, Dinsel İnanışlar ve Düşünceler Tarihi, Kabalcı Yayınları

__________________
Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
doğuşu, figürünün, şeytan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Osmanlıcılığın Doğuşu Zen Tarih 0 14 Mayıs 2014 17:06
Aklın Doğuşu Kalemzede Felsefe 0 19 Eylül 2011 01:27
Civcivin Doğuşu aLdiana Merak Ettikleriniz 3 11 Mart 2010 18:07
Gün Doğuşu Şerbeti YapraK İçkiler İçecekler 0 12 Nisan 2009 17:41