Gördüğümüz gibi, Prometheus'un insanlara ateşi geri kazandıran cüreti sadece kendi başını yakmakla kalmadı, insanlığın başına da binbir çorap ördü. İyi ama, hikaye burada bitti mi? Tabii ki hayır. Anlaşılan o ki Prometheus vaktiyle nasıl insanlık için kan ağlamışsa insanların gönlü de onun ilelebet işkence görmesine el vermemiş, zamanı geldiğinde en büyük kahramanlarını hemen Kafkas Dağları'na yollamışlar. Bu iş çok sonra olmuş gerçi, aradan nesiller gelip geçmiş, o zaman zarfında da Prometheus zalim akbabanın elinden çok çekmiş. Ama yine de acıları dinmiş sonunda. Eh, bu büyüklüğü yapmak, akbabayı öldürüp Prometheus'u zincirlerinden kurtartmak, Yunan mitolojisinde büyük kahraman Herakles'e düşmeyecekti de kime düşecekti? Yine de Herakles bu kurtarma operasyonunu aklına öyle estiği veya canı öyle istediği için yapmış değildir. Hayır, Zeus'un rızası olmasa Herakles dahi böyle bir işin altından kalkamazdı. Zeus nasıl razı oldu peki, sonuç olarak Prometheus'u bu ebedi cezaya mahkum eden, tanrılar kralının bizzat kendisi değil miydi? Öyleydi; fakat unutmayalım ki Herakles de nihayet Zeus'un oğludur ve Zeus'un, bu kahraman oğlu ile ilgili, ona ölümsüzlük bağışlayıp Olympos'ta, kendi yanında yer göstermek gibi bir takım niyetleri vardır. Zeus'un bu niyetlerini gerçekleştirebilmesi için Herakles'in ölümsüz bir kahraman olduğunu öncelikle yedi düvele ispat etmesi gerekiyordu. Zeus, kendi oğlu olsa bile, Herakles'e ancak bu tür büyük kahramanlıklardan sonra ölümsüzlük bağışlayabilirdi. İşte Zeus'un Prometheus'un Herakles tarafından kurtarılmasına ses çıkarmamasının arkasında, oğlunun geleceği ile ilgili bu niyetleri yatmaktadır