Devler, Titanlar Savaşındaki yenilginin öcünü almak isteyen anaları Gaia'nın kışkırtmasıyla Olympos tanrılarına savaş açmışlar, fakat karşı safta bütün Olympos tanrılarının yanı sıra kahraman Herakles'in de bulunuşu nedeniyle, bu savaşı kaybetmişlerdir. Devler Savaşı (Gigantomachy/Gigantomakhia) adı verilen bu mitolojik olaya karışmış devlerin en ünlüleri, Alkyoneus, Polybotes, Enkelados ve Hesiodos'a göre devlerin kralı olan Porphyrion'dur. Enkelados, tanrıça Athena tarafından Sicilya adasının altına gömülürken Polybotes, İstanköy açıklarında Poseidon'un kendisine fırlattığı dev kara parçasının altında kalır, Nisyros adası da böylece meydana gelmiş olur. Devlerin kralı Porphyrion ise Devlerle Savaş sırasında tanrıların üzerine Delos adasını fırlatmış, tanrıça Hera'ya tecavüz etmeye kalkıştığı sırada Zeus'un yıldırımları ve Herakles'in oklarıyla zar zor öldürülebilmiştir. Savaşta isyancı devlerin başında Trakyalı devlerin en yaşlısı olup kendi ülkesi Pallene sınırları dahilinde ölümsüz olan Alkyoneus vardır. Mitolojide Pallene diye geçen ülke (bugünkü Kassandra), Yunanistan'ın Kuzey Ege denizine üç parmak biçiminde uzanan Halkidiki yarımadasını oluşturan parmaklardan (yarımadalardan) biridir. Hades'i alt etmek üzere doğmuş olan Alkyoneus (devler, belirli bir tanrıyı alt etmek üzere doğarlar), 24 adamını katlettiği Herakles tarafından öldürülmüştür. Uyuyan deve gizlice yaklaşan Herakles, önce Alkyoneus'u sopa darbeleri ve ok yağmuruyla etkisiz hale getirmiş, sonra da yaralı devi Pallene sınırlarının dışına kadar sürükleyerek onun ölmesini sağlamıştır. Efsaneye göre, Alkyoneus'un yasını tutan yedi kızı, birer balıkçıla dönüştürülmüştür. Homeros'un kendisinden "devlerin kralı" olarak bahsettiği Eurymedon, Porphyrion veya Alkyoneus'tan biri olabilir. Bundan emin değiliz; kesin olan bir şey varsa o da Alkyoneus ve Porphyrion'un kardeş olduklarıdır. Devler Savaşı sırasında öldürülen diğer devler şunlardır: 3 kader tanrıçası (Moirai) tarafından tunç gürzle kıyasıya dövülerek öldürülen Agrios ile Thoon; tanrıça Artemis tarafından öldürülen Aigaion; devlerin en hızlısı olan Damysos (Damysos'un hızlı olmasını sağlayan topuk kemiği, devin ölümünden sonra, Kheiron adlı bir kentauros tarafından çıkartılıp Akhilleus'a nakledilmiştir); Dionysos'un kozalak süslü değneğiyle öldürdüğü Eurytos; Hermes tarafından kılıçla öldürülen Hippolytos; Hekate'nin meşaleleriyle yakılarak öldürülen Klytios; Hephaistos'un demir eriyiği ile yaylım ateşine tutarak öldürdüğü Mimas; Herakles'in öldürüp derisinden koruyucu bir pelerin yaptığı aslansı dev Leon; tanrıça Athena'nın öldürüp yüzdüğü keçimsi derisinden kendine ünlü savaş kalkanını (aegis) yaptığı Pallas; tanrıça Hera tarafından öldürülen Phoitios; Dionysos tarafından öldürülen Typhoeus. Devler savaşına katılıp da sağ kurtulabilen iki dev vardır. Bunlardan biri, anası Gaia tarafından bir bok böceğine çevrilmesi sayesinde tanrılardan gizlenebilmiş olan Aristaios, diğeri ise yine Gaia tarafından Kilikya'da (Çukurova bölgesi) bir incir ağacına çevrilmek suretiyle saklanan Sykeus'tur. Mitolojide "Aloadai" denen ikiz devlerin, yani Otos ile Ephialtes'in Olympos'a saldırdıkları kesinse de bu saldırının Devler Savaşının bir parçası olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Otos Artemis'i, Ephialtes de Hera'yı kendine eş olarak istiyor, Olympos'un üzerine bu yüzden yürüyorlar, üstelik bu iş muhtemelen Devler Savaşı sırasında, demektir ki belki de genç ikizler bu savaştan cesaret aldıkları için oluyor; ama bütün bunlar bu girişimi Devlerle Savaşın bir parçası saymamızı gerektirir mi? Devler Savaşı bir taht kavgası, bir intikam meselesi; Otos-Ephialtes kardeşlerin meselesi ise kişisel bir şey. Her neyse, yüzlerinde henüz tüy bitmemiş bu genç devler, cüretlerinin bedelini çok ağır ödüyorlar. Efsanenin Homeros versiyonunda Apollon tarafından öldürülüyorlar, başka bir versiyonda ise ellerinde rehin tuttukları Ares'e karşılık kendini güya onlara sunmaya gelen Artemis'in oyununa gelip birbirlerini vuruyorlar. Neresinden bakarsanız bakın, acemiliğe, toyluğa dair, önüne geçilemeyen gençlik maceralarının başa açtığı belalarla ilgili bir hikaye bu. Zaten Ephialtes de kelime anlamı olarak "bir şeylerin üstüne atlayan, üzerine zıplayan" demek. Tuhaf ki Yunancada aynı zamanda "kabus" demekmiş Ephialtes; doğrusu enteresan olduğu kadar güzel de bir düşünce.