Yunan mitolojisinde yılan saçlı ve korkunç yüzlerine bakanları taşa çevirme gücüne sahip Sthenno, Euryale ve Medusa adlı üç kızkardeşin her birine Gorgon (Γοργον) veya Gorgo (Γοργω) adı verilir. Gorgon deyince aklımıza aslında bu üç canavar kızkardeşten de öte, kanatlı, yılan saçlı, korkunç suratlı bir tür dişi yaratık gelmeli; yine de Yunan mitolojisinde Gorgonlar başlığı altında anlaşılan, öncelikle ve genellikle Medusa ile kızkardeşleridir. "Gorgon" kelimesi, "korkunç, dehşet verici" anlamındaki Yunanca "gorgos" sözcüğünden gelir. Gorgonların bakışlarının, karşılarındaki kişinin taş kesilmesine neden olacak denli etkili olduğuna inanıldığı içindir ki korunmak istenen nesne veya binalara bir Gorgon sureti iliştirmek, antik Yunan medeniyetinde bir adet haline gelmiştir. Bu tür tasvirlerden biri, örneğin, Korfu'daki Artemis tapınağının alınlığında bulunur. Ayrıca Gorgon başı biçiminde olduğu için Gorgoneion adı verilen, kötü etkilerden koruyucu suretlere veya nazarlıklara da eski Yunan sanatında sıkça rastlanır. Özellikle M.Ö. 8. yüzyılın sonlarından itibaren, İtalya'dan Karadeniz'e uzanan coğrafyada Gorgon başı tasvirleri ile sadece tapınaklarda değil, evlerin eşiğinde, ocak kapaklarında, elbiselerde, sikkelerde, tabaklarda ve silahlarda da karşılaşılır. Bu tasvirlerde Gorgonları, yılan saçlı, koca gözlü, yayvan ağızlı, yabandomuzu dişli, sarkık dilli, burun delikleri geniş, bazen kaba sakallı, çirkin ve tedirgin edici yaratıklar olarak görürüz; gövdeleri resmedilmemiştir, sadece yuvarlak bir kafadan ibarettirler. Ozan Hesiodos, Gorgonları denizde gemilerin seyri açısından tehlikeli sığ kayalıkları meydana getiren birer deniz canavarı olarak düşünmüş gibidir. Netice itibarı ile Gorgonlar, denizin türlü tehlikelerini temsil edip deniz canavarlarının atası olan Phorkys ile Keto'dan türemişlerdir. Ayrıca kızkardeşlerden Euryale'nin ismi "tuzlu denizden gelen" gibi bir anlam taşımaktadır. Athena ve Zeus'un aeigis adı verilen, fırtına kopartma gücüne sahip efsanevi kalkanlarının üzerine iliştirilmiş delici Medusa bakışı tasvirini düşündüğümüzde, belki de bu kalkanların kopardıkları fırtınalarla, gemileri Hesiodos'un bahsettiği sığ kayalıklara savurup parçalayan fırtınalar arasında bir bağ kurabiliriz.