Fakat Yunan mitolojisinde Ölüler Ülkesine yolculuk ederek Kerberos'la karşılaşmış olan sadece Herakles değildir. Bir başka mitte, efsanevi şair ve müzisyen Orpheus, bir meşe perisi olan karısı Eurydike'yi kurtarabilmek için Hades'in Ülkesine ayak basmaya cüret eder. Çok sevdiği karısının, bir satir tarafından kovalandığı sırada bir yılanın üzerine basarak ölmesi üzerine müthiş Orpheus, lirinin tellerini öyle büyük bir acıyla titretip öyle kederli ağıtlar yakmış ki bütün tanrıların ve nimflerin yüreğini dağlamış, onlar da Orpheus'a Ölüler Diyarına gidip Eurydike'yi kurtarmasını öğütlemişler. Orpheus, Herakles gibi eşsiz güçte biri değil de olağanüstü yetenekli bir sanatçı olduğu için bu zorlu görevdeki başlıca silahı da yumrukları veya sopası, bıçağı değil de liri olmuştur. Lirinin tatlı ezgisiyle Kerberos'u uyutmuş, Hades'in ve Persephone'nin gönüllerini fethetmiştir. Ne yazık ki hikaye mutlu sonla bitmez. Çünkü Yeraltı Ülkesinden tekrar yeryüzüne dönüş esnasında, karısının birkaç adım önünde gitmekte olan Orpheus, gün ışığına ulaşana değin arkasına dönüp bakmama yasağına merakı ve kuşkusuna yenik düşmesi nedeniyle uyamaz, arkasına dönüp karısına baktığı anda da Eurydike tekrar Hades'in Ülkesini boylar. Eurydike ile Orpheus, Orpheus Mainadlar (Dionysos takipçisi kadınlar) tarafından öldürülüp de ruhu Yeraltı Ülkesine uçunca, ancak o zaman, yani ruhen kavuşacaklardır. Hermes'in de Yeraltı Ülkesindeki unutkanlık nehri Lethe'nin sularını kullanarak Kerberos'u uyuttuğuna dair bir şeyler okudum Internette, fakat Türkçe Vikipedi'ye de alınmış bu farazi hikayenin Yunan mitolojisine ait olduğuna dair ne yazık ki güvenilir bir kaynak bulamadığım için o bahsi hiç açmadan kapatıyor ve es geçiyorum.