Aşk tanrısı Eros konusunu kapatmadan önce, Roma Aşk Tanrısı olan Cupid'e (Cupido veya Amor da denir) kısaca bir bakalım. Klasik Yunan sanatında dal gibi bir delikanlı olarak tasvir edilen Eros'un, Helenistik dönemde muzip, gürbüz bir oğlan çocuğu (cupid) olarak, elinde ok ve yayla betimlenmeye başladığını biliyoruz. Cupid, Roma sanatının ve ondan etkilenen, sonraki dönemlerin klasik anlayıştaki sanatının vazgeçilmez bir öğesi olmuştur. 15. yüzyıla gelindiğinde, cupid ikonografisi, "putto"lardan ayırt edilemez hale gelmiştir. Putto, yani sanat eserlerindeki, bazen kanatlı da tasvir edilen gürbüz erkek çocuk figürü, "cherubim" adı verilen küçük melek figürlerinden farklıdır. "Cherub"lar dinsel figürlerdir, "putto"lar ise tersine, dünyevi aşk tutkusunu temsil ederler. Buna karşın, Barok sanatta "putto"lar dinsel bir temsiliyet de kazanmışlardır. Ortaçağda cupid'in ikili anlamı (dünyevi ve semavi) devam etmiş, Rönesans'ta canlanan antik sanat ilgisi sayesinde cupid'ler karmaşık alegorik anlamlar yüklenmiştir. Roma mitolojisinde aşk tanrısı Cupid'i temsil eden putto'lara amorino (aşkcık) da denir. Latin edebiyatında Cupid, genellikle Venüs'ün oğlu olarak geçer, fakat babasının kim olduğu zikredilmez. Seneca, Cupid'in babasının, Venüs'ün Roma mitolojisine göre kocası olan Vulcan'ın (Yunan mitolojisindeki karşılığı Hephaistos) oğlu olduğunu söyler. Cupid'le ilgili güzel, yine aslında Yunan kökenli bir hikaye, "Cupid ve Arılar" hikayesidir. Hikayede, Eros/Cupid, arı kovanından bal çalayım derken arılar tarafından feci şekilde sokulur. Can havliyle annesi Venüs'e seslenen Cupid, küçücük yaratıkların bu kadar büyük acıya neden olmalarına hayret ettiğini söylediğinde Venüs gülerek, "Sen de küçüksün oğlum, ama sen de okunla bir arı gibi herkesin canını yakmıyor musun?" diye sorar. Eh işte, gençlik çiçektir, aşk acısı o çiçeğin yapraklarını dökmesi, bal ise aşkın meyvesidir.