Mitolojiye göre aşk tanrısı Eros'un kendi başından da bir aşk macerası geçmiştir. Gel gelelim, bu hikaye yukarıda anlattıklarım kadar bilinmez nedense. Eros ve Psyche (veya Psykhe) hikayesine M.S. 2. yüzyılda yaşamış Romalı yazar Apuleius'un, Altın Dal diye de bilinen Metamorfozlar adlı eserinde yer verilmiş, ama antik Yunan sanatındaki tasvirlerden öykünün aslında eski bir Yunan halk efsanesi olduğu biliniyor. Her neyse, efsaneye göre Psyche, bilinmeyen bir ülkede yaşayan, eşsiz güzellikte bir prensestir. Psyche o kadar güzeldir ki onu bir kez gören erkekler tanrıça Afrodit'e tapınmaktan vazgeçerler. Afrodit bu duruma çok bozulur, oğlu Eros'a bu kızı dünyadaki en çirkin adama aşık etmesini emreder. Ne var ki Eros'un oku bu kez kendi yüreğine isabet etmiştir. Eros, Psyche'yi başka bir adama aşık edeceği yerde, kıza kendisi aşık olur ve meltem (batı rüzgarı) tanrısı Zephyros'un da işbirliği ile kızı yanına, kimsenin bilmediği bir saraya kaçırtır. Ölümlülerin bir tanrının yüzünü görmeleri yasak olduğundan Eros, kimliğini Psyche'den gizli tutar ve ona kendisine asla bakmamasını söyler. Birlikte oldukları oda bu yüzden her zaman kapkaranlık tutulmaktadır. Derken günün birinde Psyche, Eros'tan, çok özlediğini söylediği kızkardeşleri ile kendisini görüştürmesini rica eder. Eros buna razı gelir. Fakat saraya gelen kızkardeşler, görkemi karşısında küçük dillerini yuttukları sarayda yaşayan kardeşlerini ölesiye kıskandıkları için, Psyche'nin aklına olmadık kuşkular, meraklar sokarlar. Bir kahin, kızlara Psyche'nin kocasının bir canavar olacağını söylemiştir. Psyche işittiği bu laflar neticesinde içini kemirmeye başlayan meraka yenik düşerek bir gece, yanında uyumakta olan Eros'un yüzüne ışık tutar. Zavallı kız, gözlerinin önünde çirkin bir yılan değil de dünyanın en yakışıklı gencini görünce öylesine büyülenir ki aşkın verdiği dalgınlıktan, elindeki kandilden birkaç damla yağı Eros'un üzerine damlatır. Eros, büyük bir aldatılmışlık duygusu ve hayal kırıklığı içinde uyanır, durumu anlar anlamaz da sarayı terk eder. Kaybettiği aşkını dünyanın dört bucağında umarsızca arayan zavallı kız, nihayet durumu Afrodit'le konuşması gerektiğini kavrar. Güzellik tanrıçası, kızı sınamak için ona bir dizi güç, neredeyse olanaksız görevler ve işler verir. Yapılması istenen işler arasında, yerin yedi kat dibindeki Ölüler Ülkesine inmek gibi, öyle tehlikeli vazifeler vardır ki bir ölümlünün bu vazifeleri ölümsüzlerin yardımı olmaksızın yerine getirebilmesi mümkün değildir. Fakat Pscyhe kendisine verilen dört görevi de başarıyla tamamlar; Eros ve Psyche, bizzat tanrıların hazır bulunduğu bir evlilik töreni ile sonsuza dek birleşirler. Evet, sonsuza dek diyorum, çünkü törenden hemen önce Psyche'ye tanrılar tarafından ölümsüzlük şerbeti (ambrosia) içirilir. Eros ve Psyche'nin "Hedone", yani "haz" adında bir kızları olur. Apuleius'un öyküsünde geçen tanrı adları, Yunan tanrılarının Roma mitolojisindeki karşılıklarıdır elbette. Yani Eros, Cupid; Afrodit, Venüs; Zeus, Jupiter; Hermes, Merkür; Hedone, Voluptas adıyla geçer. Bir tek Psyche adı Yunanca orijinalindeki gibi bırakılmıştır. Psyche, aynı zamanda Yunan mitolojisinde insan ruhunun kişileşmişi olan bir tanrıdır. Bu hikayedeki Psyche'yi onunla karıştırmamak gerekir. Psyche, antik mozaiklerde, kocası Eros'la birlikte, kelebek kanatlı bir tanrıça olarak resmedilir. Bunun nedeni, "psyche" sözcüğünün bir anlamının da "kelebek" olmasıdır. Mozaiklerde bazen iki tane Psyche görülür; bu ikincisi herhalde Psyche'nin kızı Hedone olmalıdır.