11 Kasım 2014, 03:13 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hümanizm Hümanizm: Genel olarak akıllı insan varlığını tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören, bireyin yaratıcı ve ahlâki gelişiminin, rasyonel ve anlamlı bir biçimde, doğaüstü alana hiç başvurmadan, doğal yoldan gerçekleştirilebileceğini belirten, ve bu çerçeve içinde, insanın doğallığını, özgürlüğünü ve etkinliğini ön plana çıkartan felsefi akım. İnsanın kendisinin ve ilgili çıkarların çok temel bir öneme haiz olduğu*nu savunan yaklaşım; insan varlıklarına varolanların meydana getirdiği genel varlık şe*ması içinde özel bir konum atfeden öğreti. Bir yanında insanlığın tanrısal düzene ba*ğımlı olduğunu söyleyip doğa üstü aşkın varlık alanına özel bir konum izafe eden do*ğaüstücülüğün veya teizmin, diğer yanında ise insan varlığının diğer canlılarla aynı dü*zeyde bulunduğunu savunup, onun bilimsel bir tarzda ele alınması gerektiğini savunan doğalcılığın bulunduğu hümanizm, insan varlıklarında geliştirilmesi ve kendi başına ele alınıp kutsanması gereken eşsiz güçler, benzersiz yetenekler bulunduğunu savunur. Özünde, ateizme ya da agnostisizme dayanan ve dini ya da dini inancı dışlayan bir ahlâkı savunan yaşam görüşü olarak hüma*nizm, insan varlıklarının kendi içinde bir değer taşıdıklarını, insanla ilgili tüm diğer hak ve değerlerin temelinde, insanın insan olarak değerine duyulan saygının bulundu*ğunu öne süren; 1 insandan umudunu kesen, insan yaşamına herhangi bir anlam yüklemeyen, insanı yalnızca Tanrı’nın inayetiyle kurtulabilecek değersiz ve sıra*dan bir varlık olarak gören, 2 insan bilinciyle ilgili görüşünde, determinist ya da indirgemeci olan her düşünce sistemine şiddetle karşı çıkan anlayışı veya tavrı ifade etmek durumundadır. Kökenleri antik Yunan düşüncesine, insanı felsefi düşüncenin merkezine geçiren Sokrates’e, ‘insan her şeyin ölçüsüdür’ diyen Protagoras’a kadar geri giden, ama esas Rönesans döneminde, Tanrı’dan uzaklaşan dikkatin insana yönelmesiyle ortaya çıkıp, ilerlemeci Aydınlanma ve modernist hareketle gelişen hümanizm, 20. yüzyılda ise, İngilizce konuşan dünyada, ateizm ya da laik bir akılcılıkla eşanlamlı bir terim haline gelmiştir. Buna karşın, kıta Avrupa’sında hümanizm, insanla doğanın geri kalanı arasındaki ontolojik farklılığı temele alan ve topluma, tarihe, kültüre ilişkin açıklamada, önceliği insana veren felsefeleri gösterir. Hümanistler, bu çerçeve içinde, insan varlıklarına özgü, onların ürünlerini, bu’ ürün ister tarihsel bir olay, ister ekonomik sistem ya da ister edebi bir eser olsun, stan*dart bilimsel açıklamayla birleştirilen nes*nel ve indirgemeci analizler tarafından açıklanabilmesini imkansız kılan, birtakım nitelik ve yetiler bulunduğunu savunmuşlardır. İşte a) varoluşçuluğun, insanı ve insan bilincini ön plana çıkartan ve insanın evre*ni, ya da insanın öznelliğinin meydana getirdiği evren dışında başka bir evren bulun*madığını iddia eden felsefeleriyle; b) insanın ezeli-ebedi doğruları temaşa etme ve aşkın bir gerçeklikle doğrudan bir ilişki içine girebilme gücüne sahip olduğuna inanan personalizm; c) insanı her şeyin ölçüsü yapan insan merkezli görüşünden dolayı, pragmatizm; d) Lukacsz’ın genel yabancı*laşma ve şeyleştirme sürecini, insanlığın yitirilmesi olarak değerlendiren görüşü; yabancılaşma üzerinde odaklaşan genç Marxla irtibatlandırılan Marksist hümanizm, çağdaş hümanizmlere örnek olarak verilebilir. Bununla birlikte, yine içinde bulunduğumuz yüzyılda, 1970’lerden başlayarak, yapısalcıların ve yapıbozumcuların eserlerinde güçlü bir hümanizm eleştirisi felsefenin gündemine gelmeye başlamıştır. Kendi kendini belirlemeye, seçimleriyle toplum üzerinde veya tarihin akışında ciddi değişim veya farklılıklar yaratabilmeye muktedir özerk insan varlığı konsepsiyonuyla belirle*nen hümanizm, Levi-Strauss, Althusser ve Foucault gibi düşünürlerin eserleriyle, bu dönemde ağır bir yara almıştır. Zira bu düşünürler toplumsal, ekonomik ve psikolojik yapıların etkileri üzerinde durmuş ve bu etkilerin bireylerin eylemlerini nasıl etkileyip belirlediklerini gözler önüne sermiştir. Bi*linç nedensel ya da yapısal olarak belirlenmiş olup, bireyin kendi kendisini belirlemesi bir yanılsamadan başka bir şey değildir. Birey bir oyuncu değil, yaşam adı verilen oyunda bir piyondur.
__________________ #MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦ {22~02~`22..∞} {09~09~`22..ღ} | |
|
Etiketler |
hümanizm |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hümanizm Üzerine 12 : ÖLDÜRMEK Mİ? DİRİLTMEK Mİ? | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 25 Temmuz 2011 13:31 |
Hümanizm Üzerine 7 : BİR VAKFIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 25 Temmuz 2011 13:18 |
Hümanizm Üzerine 6 : ACIYAYIM DERKEN… | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 25 Temmuz 2011 13:18 |
Seküler hümanizm | Noyan | Makaleler | 0 | 11 Haziran 2011 13:46 |
Rönesans Hümanizm Çağı | YapraK | Felsefe | 0 | 06 Mayıs 2009 04:00 |