IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Nisan 2014, 21:43   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Empati: Öğrenilen En Değerli Şey




Empati sözcüğü, artık neredeyse hiçbirimize yabancı değil. İnsanların empatinin ne olduğunu bilip bilmediklerini öğrenmek için sokakta mikrofon uzatılsa, sanırım “kendini başkasının yerine koymak” şeklinde bir tanım yapacak pek çok kişi olacaktır. İletişimde empatiyi genel olarak yapılmasının “iyi” olacağı bir şey olarak değerlendiriyoruz. Hatta bazılarımız, kendisini çok “empatik” olarak tanımlarken, birilerini, “hiç empatik değil” diyerek suçlayabilir. Bu durumdan yola çıkarsak, empati, belki de çoğumuz için, bir insanın “yapmaya niyetlenirse” yapabileceği bir şey gibi. Peki gerçekten istediğimizde bunu gerçekleştirmek, yani niyetlendiğimizde empatik olmak ne kadar mümkün? Belki de önce, empati kavramının tanımlaması ve nasıl geliştiğinin anlaşılması bu soruya yanıt bulmamızı kolaşylaştırabilir.

Aktris Meryl Streep, empatiyi “bir insana verilebilecek en değerli hediye” olarak tanımlıyor. Psikoloji alanındaki tanımlara bakılacak olursa, empati,başka bir insanın gözünden görme ya da başka bir kişinin algı çerçevesine girme olarak tanımlanabildiği gibi; başkalarının duygularını anlamaya çalışma, tutum ve davranışlarını, onların ruhsal durumlarına göre ayarlayabilme becerisi ve ikili ilişkilerin temeliolarak da tanımlandığı görülür. Bana göre bu ifadelerdeki belki de en önemli nokta, empatinin ilişkilerin temeli olarak ele alınması. Son dönemdeki bilimsel araştırmalar, empatinin davranışsal yönünün yanı sıra nörolojik yönlerine ilişkin de sonuçlar ortaya koyarak, empatinin önemini bir adım daha öne taşıyor.




Ayna nöronlar sayesinde bizler, birilerini bir şey yaşarken sadece izlesek dahi, onların yaşadığı şeyleri “sanki” yaşıyormuşuz hissini paylaşabiliyoruz. Yeni doğan bebekler ve anneleri arasında yapılan çalışmalarda da, özellikle yüz ifadesi, ses tonu gibi duygu içerikli mesajların yaşamın çok erken evrelerinde bebekler tarafından hissedildiği konusunda ipuçları görülüyor. Yani, bebek annesinin kendisine bakışından, ona seslenişinden, onun hissin “hissederek”, kendi duygusunu anlamlandırma gayreti içerisinde oluyor. Kendisine “nasıl bakıldığı”, “nasıl seslenildiği”, ”ne hissedildiği” konusundaki hissi, kendiliğinin gelişmesine etki ettiği gibi, empati becerisinin gelişmesine de etki eder. Nasıl bakılıp, seslenilip, hissettiriyorsa, o da benzer şekilde bakar, ses çıkarır ve hisseder diyebiliriz.
İhtiyaçlarımız ve Empati
İhtiyaçlar, empatinin öğrenilmesi sürecinde öne çıkan kavramlardan birisidir. Bir çocuğun ihtiyaçlarının ne kadar ve nasıl karşılandığı, onun empati becerisinin gelişimine temel oluşturur. Yani sevgi, ilgi, şefkat, takdir gibi temel duygusal ihtiyaçları bakım verenleri tarafından uygun ve yeterli düzeyde karşılanan bir çocuğun, kendi duygu ve ihtiyaçlarına olduğu kadar, karşı taraftakilerin ihtiyaçlarına da empatik yaklaşma düzeyinin artması beklenen bir şey. Empatik anlayışla yaklaşılan çocuk, benzer düzeyde bir yaklaşımla, herkesten önce ebeveynine “olumlu” yaklaşacak; dolayısıyla karşılıklı uyumlu davranışın devam etmesine katkıda bulunacaktır.
Buna karşılık temel ihtiyaçları uzun bir süre içerisinde tekrarlı şekilde yeterli karşılanmayan bir çocuğun benimseyeceği farklı tarzlar olabilir. Bunlar arasında sıklıkla gözlenen iki tarz ya karşısındaki kişinin ihtiyaçlarını görmeyip ona duyarsızlaşıp, kendisine aşırı duyarlı olmak; ya da başkalarının ihtiyaçlarına aşırı empatik olup, sürekli onların isteklerini gerçekleştirmektir. Çizdiği resmi annesine göstermeye çalıştığında sürekli olarak annesi tarafından “şimdi sırası değil” tepkisiyle karşılaşan bir çocuğun ilgi/takdir/onay alma ihtiyacının tekrarlı olarak görmezden gelindiği, dolayısıyla da onunla empati kurulmadığı düşünülebilir. Böyle bir durumda, çocuğun kendisinin ve karşısındaki kişinin ilgi/takdir/onay ihtiyacına sağlıklı bir empatik anlayışla yaklaşmasını beklemeyiz.
Bizler, başkalarıyla temas kurma tarzlarımızı içinde yetiştiğimiz ailedeki tarzlardan “esinlenerek” oluştururuz. Bu açıdan, empatik anlayış düzeyimizin de içinde yetiştiğimiz alandaki koşullardan etkilenmemesi mümkün değildir. Ailelerin çocuklarına nispeten empatik yaklaştığı duygu, davranış ve durumlar olabildiği gibi, empatik yaklaşmaktan uzak durup daha çok eleştirel ve suçlayıcı yaklaştığı durumlar olabilir. Örneğin, bir ergenin arkadaşlarıyla daha çok zaman geçirmek istemesini, ebeveynleri, kendilerinin onunla daha çok bir arada olma ihtiyaçlarını bir tarafa koyarak değerlendirmeyebilirler. Bu durumda bir empatik anlayış gözlenmez. Sosyalleşme ihtiyacını, belki de kendilerinden tamamen kopma olarak değerlendirmeleri onları empatik yaklaşmaktan uzak tutabilir. Ancak, kendileri de sosyalleşme ihtiyacında oldukları zamanlardan yola çıkarak, gencin ihtiyacına empatik yaklaşmaları mümkün olabilir. Kendi ihtiyacımızı fark etmek şüphesiz çok önemli. Bununla beraber, karşımızdaki kişiyi gerçek anlamda “görebilmek” bu ihtiyacımızı bir kenarda tutup onunkini kendi koşullarında anlamaya çalışmakla mümkün. Ondan daha fazla ya da daha az hissederek değil, tam da hissettiği şeyi anlamaya çalışmak için eşlik ederek. Hepimizin isteği anlaşılmak olarak düşünüldüğünde, karşımızdakine vereceğimiz en değerli şeylerden birisinin de bu olacağı, sanırım yanlış bir değerlendirme olmaz.
Çocuklara Empatik Yaklaşmak
Bu noktada empatik yaklaşım konusunda birkaç önemli nokta işimize yarayabilir.
Kendi ihtiyacımızdan yola çıkarak, bir çocuğun ihtiyacının ne olduğu ve ne olmadığını anlamak mümkün. Örneğin üzgün olduğunu görüyorsak, hemen üzüntüsünü ortadan kaldırmaya çalışmadan biraz üzgün kalmasına alan tanımak oldukça önemlidir. Hepimiz bir duygu yaşadığımızda, bunu bir süre yaşamaya ihtiyaç duyarız. Bunun yanı sıra, kendimizden farklı olarak karşımızdakinin aynı duyguyu farklı olarak nasıl yaşamayı istediği konusundaki ipuçlarına da duyarlılık göstermek gerekir.
Bazen yalnız kalmak istemek, sorumluluğu ertelemek, boş vakit geçirmek gibi ihtiyaçlarımız olabilir. Benzer ihtiyaçlara çocuğumuzun da sahip olabileceğini düşünüp, onlara empatik yaklaşmak, yaşadıkları durumu anlamlandırmalarını kolaylaştıracaktır. Aceleci olmaksızın onlara eşlik etmek, empatiyi de beraberinde getirir.
Çocuklar ve büyükler karşılıklı etkileşim içerisinde büyüyüp gelişirler. Yani, bir ebeveynin çocuğa nasıl davrandığı çocuğu etkilediği gibi, çocuğun da kendisine davranışını etkiler. Dolayısıyla böyle bir ilişkide ikisi de birbirini etkileyecektir. Çocuklar kendi duygularını ve bu duyguları yaşamayı ebeveynlerin tanımlamalarından öğrenir. Ebeveynin üzüntü, sevinç, kaygı, heves,öfke, endişe gibi duyguları nasıl yaşadıkları, çocuklar için bir ayna işlevi görebilir. Çocuklar da, kendi duygularını adlandırıp, karşıdaki kişinin duygularını bunlardan yola çıkarak anlamlandırabilir. Aile içerisinde hangi duyguların yaşanmasına daha “izin verici” olunduğuna dair farkındalığa sahip olmak, empati becerisi açısından önemlidir.

Klinik Psikolog Amber Dalmaz Urfalı

Alıntı

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
değerli, empati, en, Öğrenilen, şey


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Empati Zen Ruh Sağlığı 0 28 Kasım 2012 14:23
Okulda Öğretilmeyen Ama Okulda Öğrenilen Bilgiler SeytaninOrkestrasi Komedi ve Mizah 0 08 Haziran 2010 07:19
Empati Testi AngeLus Felsefe 0 14 Kasım 2009 10:46