IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Nisan 2012, 08:09   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Ölümsüzlük İnancının Dayandığı Temeller




Ölümsüzlük kavramı, ruhun veya insan kişiliğinin, ölümden sonra belirli bir biçimde var olduğunu ve var olmaya devam ettiğini öne süren öğreti [1] anlamına gelmektedir. Beden ve ruh gibi iki unsurdan meydana gelen insan varlığının özsel bileşeninin ruh olduğunu, ölüm geldiğinde, ölenin yalnızca beden olduğunu öne süren bir inanç veya anlayış çerçevesi içinde ifadesini bulan ölümsüzlük, ikiye ayrılır: Bunlardan birincisi, ruhun, beden öldükten sonra var olmaya devam etmesinden oluşan zamansal ölümsüzlük ; ikincisi ise, ruhun, bedenin ölümünden sonra zaman dışı bir varlık statüsü kazanıp, daha yüksek bir düzeyde var olmasından oluşan ebediyete göçüş tür. [2] Ölümsüzlüğü temellendirmek için, metafiziğe, ahlâka ve parapsikolojiye dayalı bazı gerekçeler öne sürülmüştür. Bu üç gerekçe, ölümsüzlük problemini bir arzu [3] olarak değil, temellendirilebilir bir inanç olarak ele aldıkları için önem kazanmaktadır. Bu makalede, Kant'ın ileri sürdüğü ahlâkî gerekçe ile parapsikolojik gerekçeler üzerinde duracağız. Ahlâkî açıdan ölümsüzlük anlayışını üç safhada ele alabiliriz. Bunlar; a) Tanrı'nın adâleti ve ölümsüzlük inancı, b) Tanrı'nın değerleri koruması, c) En yüksek iyi ve ölümsüzlük postulatıdır. [4] Fakat biz, bu safhalardan ahlâkî yaklaşıma bir örnek olması açısından, Kant tarafından ileri sürülen "en yüksek iyi ve ölümsüzlük postulatı" [5] safhasını inceleyeceğiz. Kant, ruhun ölümsüzlüğünü ahlâk problemi içerisinde temellendirmektedir. Kant'ın ahlâk anlayışı akla dayalı bir vazife ahlâkıdır. Ahlâkî hareketi, fayda veya mutluluğu hedef alan bir amaca göre değerlendirmeye karşı çıkan Kant, mutluluk veya faydayı amaç edinen ahlâk anlayışlarında iradeyi duyguların yönlendirdiğini kabul ettiği için, bunların üniversallık ifade etmeyeceğini ileri sürer. Ahlâkın üniversal olması gerekir. Bu niteliği de ahlâk, ancak akla dayanmakla kazanır. Bu bakımdan ahlâk, Kant'a göre pratik akıldan kaynaklanır. Ahlâk kanununun, kendini herkese kabul ettiren üniversallığı vardır. Ahlâk insana dışardan verilmemiştir. O, bizzat aklın yapısından ve tabiatından doğmaktadır. Ahlâk kanununa uygun emirler, "şunu yaparsan şöyle olur" gibi şartlı hükümler değil, "şunu yapmalısın" gibi kesin hükümlerdir. [6] Ahlâk kanunu, bizi “en yüksek iyi”yi gerçekleştirmek için çaba harcamaya zorlar. Buna rağmen, ne insan olarak sahip olduğumuz özellikler, ne de tabiattaki varlıklar böyle bir iyiyi gerçekleştirme imkânına sahip bulunmaktadır. Öyleyse, bu imkâna nerede ve nasıl kavuşacağız? Kant'a göre, en yüksek iyinin gerçekleşmesi ebedî olan bir âlemde mümkün olabilir. [7] "En yüksek iyi", [8] Pratik Aklın Eleştirisi ve Yargı Gücünün Eleştirisi 'nin başta gelen problemlerinden biridir. Kant, bu kavramı, "mutlulukla, daha doğrusu mutlu olmaya lâyık olma ile ahlâklılığın birleşmesi" şeklinde tanımlar. Bu demektir ki, en yüksek iyinin iki ana unsuru vardır: Erdem (veya mutluluğa lâyık olma) ve mutluluk. Ahlâklılık veya erdem kendi başına iyidir. Fakat bu, "tam ve yetkin iyi" anlamına gelmemektedir. İyinin bu niteliklere sahip olabilmesi için mutluluk da gereklidir. Bu sadece mutluluğu kendisine amaç edinmiş bir insanın değil, taraf tutmayan bir insanın da varabileceği bir yargıdır. [9] Kant, ruhun ölümsüzlüğünü ahlâk kanununa bağlı olan aklın bir postulatı [10] kabul etmektedir. Kant'a göre ahlâkla ilgili pratik aklın postulatları şunlardır: Tanrı'nın varlığı, ruhun ölümsüzlüğü ve insanın hürriyeti. [11] Düşüncenin özü bakımından ölümsüzlük, Kant için, teorik bir tahmin değil, aklın vardığı bir sonuç olarak, insanın en yüksek niyet ve çabaları hakkındaki bir inancıdır. Kendisini otonom bir kişi olarak kabul eden insanın, ahlâka uygun olan iyi niyetlerinde, kendisine gerekli olarak gösterilen amaç ve hiçbir şarta bağlı olmayan ahlâklı bir varlık olma ödevi bakımından, "varlığının sonsuza kadar süreceğini" postulat olarak kabul etmesi gerekir. [12] Kant'ın ölümsüzlüğe yaklaşımında dikkati çeken bir husus daha vardır. O, Tanrı'nın varlığı postulatı ile ruhun ölümsüzlüğü postulatını -bu arada özgürlük postulatını- pratik aklın çerçevesinde ele almakla birlikte ilk iki postulat arasında zorunlu bir bağ görmemektedir. Başka bir deyişle o, Tanrı'nın varlığına dayanarak ruhun ölümsüzlüğü inancını temellendirme cihetine gitmemektedir. Kant'tan sonra her iki postulat arasında çeşitli bağlar kurmaya çalışanlar çıkmıştır. Örneğin M. Maher'e göre, Tanrı'nın varlığı ispat edilince, ölümsüzlük inancı da teminat altına alınmış sayılır. Ayrıca, ölümsüzlük konusunda ileri sürülen düşüncelerin bir kısmı da Tanrı'nın varlığına olan inancın temellendirilmesinde önemli bir rol oynayabilir. [13] Bununla birlikte, ölümsüzlük varsayımı ve inancının, mantıksal olarak Tanrı'nın var olduğunu ileri süren varsayımdan bağımsız olduğunu savunanlar da az değildir. Söz gelişi, ölümsüzlük konusunda ciddi yazıları olan çağdaş bir düşünür Ducasse, bu hususta şöyle demektedir: " Bir ya da birçok tanrı olmakla birlikte, yine de ölümsüzlük diye bir şeyin olmayacağı varsayımında hiçbir çelişki bulunmadığı gibi, hiçbir tanrı olmamakla birlikte yine de ölümsüzlük olacağı varsayımında da herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Tanrı'nın var olduğu varsayımının, ölümden sonraki hayatın imkânı ve Mars gezegeninde hayat bulunması ihtimalinden daha fazla mantıkî bir bağlantısı bulunmamaktadır." [14] Ducasse, ateist olmasına rağmen, daha ziyade parapsikolojiden elde edilen verilere dayanarak ruhun ölümsüz olduğu tezini savunmaktadır. [15] Yine, ateist olmasına rağmen tanınmış İngiliz filozofu McTaggart, birtakım metafizik fikirlere dayanarak ölümsüzlüğün imkânı üzerinde durmaktadır. [16] Sonuç olarak, ölümsüzlük ile Tanrı'nın varlığı arasındaki ilişkide ne tür bir ölümsüzlüğe inandığımız da önemli rol oynamaktadır. Mehmet Aydın'ın da dediği gibi, "... ruhun basit, yok olmaz bir cevher olduğu düşüncesinden yola çıkarak ölümsüzlük inancını temellendirme çabasında da Tanrı'nın varlığı ile ruhun ölümsüzlüğünün, en azından teorik düzeyde, ayrı ayrı ele alınabileceği kanaati vardır. Belki de ‘ruhun ölümsüzlüğü' kavramının ve bu kavramın açıklanabilmesi için başvurulan metafizik delillerin dinî çevrelerde pek hoş karşılanmamasının bir nedeni de bu durumdur. Meselâ, İslâm dünyasında Fârâbî ve İbn Sînâ'nın ölümsüzlük hakkında söyledikleri dikkatle incelendiği zaman görülür ki, konu, teorik düzeyde, Allah'ın varlığına atıfta bulunulmadan da ele alınabilmiştir. Oysa dinî eserler, aynı konuyu ‘yaratmanın iâdesi' (i'âdetü'l-halk), ‘haşr', ‘ba's' vs. gibi başlıklar altında ele alırken sadece bir terminoloji farkını değil, Kelâmî bir tutumu da ortaya koyuyorlardı. Bu terimlerle ölümsüzlüğün ilâhî takdir ve fiille gerçekleştiği altı çizilmek suretiyle belirtilmek isteniyordu." [17] [1] Julien Ries, "Immortality", The Encyclopedia of Religion, (ed. Mircea Eliade), Macmillan Publishing Company, New York, Collier Macmillan Publishers, London, 1987, VII, 123; Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Ekin Yayınları, Ankara, 1996, s. 402. [2] İbn Sînâ, Risâletü'l-Adhaviyye fî Emri'l-Me'âd, nşr. Hasan Âsî, Beyrut, 1987, s. 89; Süleymân Dünyâ, el-Hakîka fî Nazari'l-Gazâlî, Mısır, 1980, s. 325. [3] Evrensel bir olgu olan ölümsüzlük arzusu, inanç ve düşünce seviyesinde farklı şekillerde dile getirilmiştir. Bunlardan belli başlıları şunlardır:

A. Biyolojik Ölümsüzlük : Ölümden sonra yeniden dirilişe, bir başka âlemde ölümsüz olarak hayatın devam edeceğine inansın veya inanmasın çoğu insan, bu dünyada biyolojik bir çerçevede de olsa ölümsüz olmayı arzu eder. Analık ve babalık duygusunun arka plânındaki güçlerden birinin de böyle bir arzu olduğu söylenebilir. Oğlu hakkında konuşulurken "tıpkı babası" şeklindeki bir değerlendirmeyi işiten bir baba, belki de pek farkına varmadan, kendi fânîliğini unutmakta ve hayatının belli ölçüde de olsa, bir başka canlıda devam ettiğini görerek teselli bulmaktadır (Herbert Spencer Jennings, "A Biological View of Life After Death", Death and Dying, (ed. David L. Bender and Richard Hagen), New York, 1980, s. 120 vd.; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, D.E.Ü. Yayınları, İzmir, 1990, s. 190).

B. Sosyal Ölümsüzlük : Bazı insanlar, kendilerinin ölümünden sonra geride başkalarına faydalı olacak eserler ve çalışmalar bırakmakla ölümsüz olacaklarına inanırlar. Bazı düşünürlere göre, bizim ölümümüzden sonra hayat bizsiz, fakat belki biraz da bizimle sürüp gidecektir. Onlar, hayat kaynağı olan âlemi ahlâkî faaliyetimizle ayakta tutmak için "yoğun ve çeşitli bir hayat yaşamak" gerektiğini düşünürler. Ateist var oluşçu filozoflar da, benzer bir şekilde, "sanat eseri vasıtasıyla ölüm ve sonluluktan kurtulma"dan söz ederler (John Hick, Death and Eternal Life, London, 1976, s. 89-90; Hayati Hökelekli, "Ölüm ve Ölüm Ötesi Psikolojisi", U.Ü.İ.F.D. , cilt: III, sayı: 3, Bursa 1991, s. 163-164). Şüphesiz, evrensel bir boyutta karşımıza çıkan ölümsüzlük arzusu, ölümsüzlük probleminin çözülmesinde yeterli olmaz. "Madem ki ölümsüzlük evrensel olarak arzu edilmektedir, o halde insan ölümsüzdür" diyemeyiz. Arzu etmek ayrı şeydir; arzunun objesinin gerçekleşmesi ise daha ayrı bir şeydir (Aydın, Din Felsefesi, s. 191). Biyolojik ve sosyal ölümsüzlük düşüncesi de ölümsüzlük probleminin çözümü için yeterli değildir. Ölümsüzlük inancının temelinde şu veya bu anlamda kişinin ölümsüzlük arzusu söz konusudur.

Genbilim

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
inancının, temeller, ölümsüzlük


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İlişki Üzerine Temeller yeSa Aşk ve İlişkiler 0 15 Mart 2020 20:10
Özgürlük İnancının Dayandığı Temeller Kalemzede Felsefe 0 07 Ekim 2011 16:12
Türk İnkılâbının Dayandığı İlkeler Ecrin Tarih 0 05 Haziran 2011 19:46
Silahın kafaya dayandığı an Crips Haber Arşivi 0 20 Ağustos 2008 10:10