04 Nisan 2012, 07:55 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Eğitimde Engeller Ve Engellerin Evrimi “Bir saat televizyon dersi, bir saat basketbol dersi, bir saat tarih dersi, sonra yine bir saat resim dersi... Hiçbir şey sormuyoruz; en azından çoğumuz sormuyor. “Onlar” gerekli bulduklarını söyleyip duruyorlar. Bing, bing, bing...” Yüzyıla adını duyurmuş dıştopya romanlarından biri olan Fahrenheit 451’deki Clarisse adlı karakter böyle söyler (Fahrenheit 451, Ray Bradbury, orijinal basım Harper Collins Publishers sf. 30). Kendini aşıl geliştirecek ve eğitecek olanın kaynağının doğa olduğunu; arkadaşları gibi sürekli televizyon karşışında oturmak ya da arabayla sürat yapmak yerine ormanlarda dolaşmayı, kelebek toplamayı, yağmurun tadını duyumşamayı savunur Clarisse. Fakat içinde yaşadığı toplumun diğer üyeleri tarafından psikiyatriste gitmeye zorlanır. Ray Bradbury’nin bu yüksek teknoloji toplumundaki eğitim anlayışı Clarisse’in kendi gelişimi için bir engel oluşturmakta ve onu itilmeye zorlamaktadır. Bu örneğin genel yapışından da anlaşıldığı gibi, makalenin ileriki kışımlarında öncelikle filozoflar gözünden eğitimdeki dış engelleri inceleyeceğiz; ardından eğitimin gelişimi konusundaki engeller üzerinde durup, yaşadığımız çağın eğitim anlayışına değineceğiz. Siz ve ben bütün yazı boyunca farklı kişilerle cisimlenip, aynı Clarisse gibi bir at sineği olacağız ve dış engellerin ötesini görmeye çalışacağız. I. Eğitimde Dış Engeller Özellikle günümüzde eğitim teorisyenleri genel anlamda eğitimin (alt başlıklarda bilimde eğitim, şanatta eğitim...vs) naşıl olmaşı ve eğitimde reformların neler olmaşı gerektiği konusunda sürekli ve yoğun bir biçimde tartışmaktadırlar (TUBA, Türkiye Bilimler Akademışi konuyla ilgili calıştayları farklı illerimizde uzun bir süredir öğretmenlerle buluşarak gerçekleştirmektedir.) Antik Yunan’dan beri insanlığın en yoğun tartışmalarını üzerine çekmis olan “eğitim”, Platon’un da söylediği gibi “toplumu ilgilendiren en önemli konulardan biri olarak devletin özellikle ilgilenmesi gereken bir alandır.” Peki, tarih boyunca eğitimde karşılaşılan zorluklar nelerdir? Bertrand Russell “Eğitimde Özgürlük ve Otorite” adlı incelemesinde, eğitimde birey üzerinde geliştirilen dış engelleri dört ana başlıkta incelemiştir. “Devlet ve kilise, bireyin eğitiminde kısıtlayıcı faktörlerdir.” sözünde olduğu gibi Russell’ın öncelikle ele aldığı iki engel, devlet ve kilise olmuştur. Devletin kendi yaşamı adına, sorgulayan birey yetiştirmediğini, aksine körü körüne inanan ve bağlanan, bu şekilde de tam bir devlet destekleyicisi olan insanları ortaya çıkarttığını düşünen Russell, devletin insanın kişisel gelişiminde kısıtlayıcı faktörlerin başında geldiğini makalesinde sık sık dile getirir. Devletin kendi çıkarlarını, yurttaşların çıkarlarının üstünde tutup bireyin ihtiyacı olan eğitimi engellediği Sokrates’in Savunması’nda da görürüz. Öte yandan kilisenin de, kendi kurumunu destekleyici insan yetiştirdiğini ve bu nedenle tek yönlü eğitim verme konusunda devletle aynı kefede olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlık tarihi boyunca Batı eğitiminde rolü büyük olan kilisenin özellikle Ortaçağ döneminde en etkin kurum olduğu bilinmektedir. Ancak dönemlerin amaçladıkları insan tipine aykırı örnekler de her zaman vardır. Filozof Abelard, bir rahip olmasına rağmen kilisenin dünya görüşüne uymayan görüşleri savunan özgür düşünceli biriydi. Genel anlamda, Russell’ın da belirttiği gibi eğitenlerin çoğu zaman sorgulamaya kapalı bir eğitim yaptıkları görülmüştür. Ona göre “Babalar çocuklarının iyi ve erdemli olmasını pek önemsemez, tek istedikleri maddi başarıdır.” Russell, birey eğitimi ve gelişimini kısıtlayıcı faktörler arasına açık bir şekilde aileyi de koymaktadır ve ailelerin çocuklarının oluşturduğu başarılarla övünmenin ötesine gitmediğini belirtmektedir. Bu görüş, baba-çocuk arasında sevgi bağının yerine çıkar ilişkisini koymakta ve geleneksel anlayışta çalkalanmalara yol açmaktadır. J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi adlı eserinde ise tam tersi bir ifade görülmektedir: “Baba ve çocuğu arasında, hükümdar ve vatandaşı arasındaki gibi hükmetme-hükmedilme ilişkisi yoktur. Baba çocuğuna sevgiyle bakar.” Zamanımızda ailenin çocuk üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı ve özellikle giderek artan rekabet ortamında bireylerin koşu atına dönüştürülmesi olgusu, bireyin içsel-düşünsel gelişimini etkilemektedir ve bu düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Russell‘a göre bireyin eğitimine engel olan diğer bir faktör de ekonomik sıkıntılardır. “Bir işci, çocuğunun eğitimi konusunda serbest meslek sahibiyle aynı düşünemeyecektir. Ayağına dolaşmaması için olabildiğince okula erken başlamasını, eve daha çabuk para getirmesi içinse okulu olabildiğince erken bırakmasını isteyecektir.” Kısacası birey, daha doğmadan kaderi para kazanmak olan bir hayata atılacak ve bu koşuşturma içersinde hayata tutunabilmek için eğitimini göz ardı edecektir. Bu noktada eşitlik deyip, “eğitimin herkesin hakkı” olduğunu savunan büyük devletlerin ideolojileriyle uygulamalarının arasındaki farkı yine görmekteyiz (Atilla İlhan, Hangi Batı, İş Bankası yayınları). Eğitimde karşımıza çıkan bu engeller, kişinin düşünsel-zihinsel gelişiminde peki nasıl görünmektedir? II. Eğitimde Engellerin Gelişim-Odaklı İncelenmesi “Gelişim” tarih boyunca, felsefeden bilime kadar birçok ayrı disiplinde incelenmiştir. Kant’ın “tüm bir dönemi aydınlatmak uzun zaman gerektirir” yargısı, bilimin en can alıcı bir noktasından kendisine bir destekleyici bulabilmektedir. Bilimsel teorilerden olan Evrim ve Seçilim kuramları, insanların gelişimi açısından açıklayıcı olabilir. “Doğanın en mükemmele ulaşabilmek adına, güçsüz olanı elemesi ve güçlü olanın soyunu devam ettirmesini sağlaması” sonuçuna indirgenebilecek olan doğal seleksiyon, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde tohumlarını attığı bir teoridir. “Bir yapının kendisine ya da bir baskasına, bir canlının diğerine uyum sağlaması nasıl olmuş da bu kadar mükemmel sonuçlar verebilmiş? (Türlerin Kökeni, Seçilim Düşüncesi, Charles Darwin) Bu giderek mükemmelleşme kavramı ile ilerleyen doğa, evrimleşen türleri doğurmuştur; ancak Darwin eserinin yanı sıra diğer birçok bilimsel makalesinde de “evrimin uzun yıllar içerisinde yavaşca gerçekleştiğini” belirtmiştir. (“Aydınlanma uzun bir süreç içerisinde gerçekleşir düşüncesine gönderme) “Devletin bittiği noktaya bakın kardeşlerim; işte orada göreceksiniz ebemkuşağını ve köprülerini üst-insanın” ve “Devletin bittiği nokta –işte orada başlar lüzumsuz olmayan insan” diyen Friedrich Nietzsche devleti, insanın gelişiminde en büyük engellerden biri olarak görür. Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde “Yeni Put” kavramıyla özdeşleştirdiği “devlet” de aynı “kilise” gibi toplum için sorgulanmayanlar listesine girmiş ve Nietzsche’nin “Bilim Hakkında” adlı denemesinde bilime de attığı taşı, toplumun “özgür olduğunu düşünenleri”ne de atmıştır: “Siz bir de kendinize özgür ruhlarız biz diyorsunuz. Nerede sizin özgür ruhluluğunuz?” Kiliseyi insanın doğal-doğasal gelişimine büyük bir tehlike olarak görür ve doğadaki asıl gelişime götüren seçilim düşüncesine aykırı gelen Hristiyanlığı “Acımak, merhamet –işte budur yanlışı modern insanın. Burada hekim olmak, burada neşter kullanmak – bize aittir bu” diyerek tanımlar. Russell’ın devlet ve kilise hakkındaki düşüncelerine benzer düşüncelerdir bunlar... “Sorgulamadan kabul eden insan en uygunudur hepsi için” diyen Russell da Nietzsche’yle aynı fikri paylasmaktadır. Albert Einstein, 50’li yaşlarındayken, kendisinden otobiyografisini yazmasını isteyen meslektaşlarını kırmaz ve anahatlarıyla yaşamını yazıya aktarır. Einstein, burada yerleşik eğitim sisteminin kendi gelişimini nasıl engellediğini ve bu nedenden dolayı üniversitede akademisyen olarak kalmadığını belirtir. Eğitiminde bir dış engel haline gelen kurallar onun, Görelilik Teorisine İsviçre’deki bir patent bürosunda ulaşmasına neden olur/sağlar (!) Eğitim ve gelişimde farklı filozofların bakış açılarından kısıtlayıcı-dış faktörlere baktıktan sonra, durumu bir de yaşadığımız dönem içinde incelememiz uygun gözükmektedir. III. Dış Engellerin Dönüşümü ve Modernitenin Bakış Açısı İnsanlık tarihinde erken eğitim ve anaokullarının açılmasından ilk bahseden filozof Platon’dur. Kant’ın “erkenden alıştırma” fikri bu noktada anaokulları kavramıyla bir Antik Yunan düşünüründen gelmektedir. Günümüzde yerleşmiş bir olgu olan anaokulları, gerçekten erken gelişimi başlatabilmektedir. Anaokullarındaki çoğu uygulama; tanıma-tanımlama, yer değiştirme, algılama, sentez etme gibi kavramları da yanında getirmektedir. Sorgulama kapsamlı eğitim çalışmaları, akademisyenler tarafından sürdürülmektedir (Sorgulama tabanlı bilim eğitimi). Fakat günümüzde eğitim anlayışı, karmaşıklaşan insanlık ve dünya düzeni gibi de her geçen gün daha kompleks bir yapıya bürünmektedir. Bir önceki yüzyılların dış engelleri, günümüz insanı için büyük engelleyiciler sıfatını kaybedip kaybetmeme arasında giderken; aslında yaşanan bilgi çağıyla insan, yapısal-fonksiyonel ve daha birçok anlamda karmaşıklaşıyor ve bu durumda ise birbirinin içine girmiş olanlar bir engel ifade etmeye başlıyor (TUBITAK Bilim Teknik Dergisi, Haziran 2008 sayısı) Bireyin eğitimindeki faktörler, ironik bir şekilde kontrol edilemez bir hal alıyor ve bunun sonucunda tahlil etme aşamasındaki günümüz insanı için sorun haline geliyor. “Devlet, kişiden yönetimi yüceltmesini; kilise, rahipleri yüceltmesini; ebeveynler, aileyi yüceltmesini; okulda öğretmen, okulu yüceltmesini bekler. Tüm bu baskılar içinde bireyin kendine dönüp, ne istediğini sorması mümkün bile değil” derken Russell, biz karşımızda tüm bu dış engellerin bir dış engele dönüştüğünü görüyoruz. TÜBA’nın yaptığı çalıştaylarda eğitimin, tüm faktörlerle karmaşık hale geldiğini gösteren Bozkurt Güvenç, aslında bir anlamda da karmaşıklaşma iç engelinin oluşumunu göstermiştir.Bilimsel (fiziksel) teorilerden biri olan Termodinamiğin İkinci Kanunu, Entropi yasası sonuçsal anlamda tam anlamıyla bir kompleksleşmenin olduğunu kanıtlamaktadır. Günümüzde yine oldukça tartışılan Kaos Teorisi de, bu sonuçları içermekte ve aslında karmaşıklaşmaya doğasal-bilimsel bir taban sunmaktadır. Toparlamak gerekirse; modernitenin gelmesiyle insan, sadece eğitimde de değil, diğer birçok alandaki dış engelleri yok etmemekte, yalnızca dönüştürmektedir. “İlerleme, sandığımız gibi yükselme, gelişme değildir. İlerleme, modern bir düşüncedir, yani yanlış bir düşünce” diyen Nietzsche’ye, modern dünyanın ilerleme ve sorunlardan kurtulma konusundaki bakış açısındaki eleştirisine kulak asmamız gerekebilir. Fiziksel bir gerçeklik olan “dönüştürme”, dış engelleri dönüştürmek adı altında eğitimde gerçekten karşımıza çıkabilir ve ötesinde doğasal bir referans olmasından ötürü üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir (Enerji-madde dönüşürlülüğü / enerjinin kaybolamama ilkesi). Dolayısıyla insan sorgulamaya yönelik erken bir eğitime ne kadar sahip olursa olsun süreç, bu amaca giden patikada engeller çıkartmaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta, engellerin hicbir zaman sıfırlanamayacağı ve sürekli olarak dönüştürüleceğidir. Sonuç olarak; sorgulayan insan, özgür-sorgulaması adına her daim bir savaş verecektir. Genbilim | |
|
Etiketler |
eğitimde, engeller, engellerin, evrimi, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Engeller | yeSa | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 1 | 05 Nisan 2020 15:09 |
Eğitimde Engeller Bilyoner ile Aşılıyor | Liaaa | Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon | 0 | 07 Mayıs 2012 10:08 |
Beynin Evrimi | Kalemzede | Felsefe | 0 | 20 Eylül 2011 00:18 |