02 Nisan 2012, 13:05 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Eski Yunan Medeniyetinin İlk Filozofları Mısır, Fenike (Filistin, İsrail, Lübnan), Anadolu, Ege adaları ve Yunanistan ile çevrelenen Doğu Akdeniz’de canlı ve etkin deniz ticaretinin ortaya çıkışı, yalnızca mal ve ürün alışverişinin gelişmesine yol açmakla kalmamış, farklı yörelerdeki insanların farklı gelenek, görenek, görüş, düşünce ve inançlarla karşılaşmalarına da neden olmuştur. Kavramlarla düşünme ve soyutlama becerisinin bu bölgede hızla filizlenip yayılmasının belli başlı nedeni, farklı kültür değerlerinin harmanlanmasına yol açan bu iletişim tarzı olmuştur.[7] Bilinen ilk felsefeci olan Miletli Thales (M.Ö. 6.yy) aynı zamanda tüccar, devlet adamı, mühendis ve matematikçi idi. Thales evrenin temel hammaddesinin su olduğunu söyledi, buna göre evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar suyun değişime uğramasıyla oluşmuştur. Evrenin hammaddesinin ne veya neler olduğu Eski Yunan’ın ilk dönem filozoflarının en önemli tartışma konusu olmuştur. İyonya filozofları günümüz anlamında bir bilim adamı olarak nitelenemezler, çünkü deney ve sistematik gözlem onların çalışmalarında önemli bir yere sahip değildi. Fakat geleneksel öğretileri bir kenara bırakarak ve kendi akıl yürütmelerine dayanarak evreni anlamaya çalışmış olmaları önemlidir. Aklın mitolojik düşüncenin esaretinden kurtulması bilimsel ve felsefi düşüncenin gelişmesindeki en önemli aşamalardan birisidir. Thales biyoloji ve canlılar dünyası ile pek ilgilenmemiştir. Fakat onun talebesi Anaximandros hem canlılar dünyasıyla ilgili ilginç açıklamalar yapmış, hem de evrenin temel hammaddesinin “apeiron” olduğunu söyleyerek hocasına muhalefet etmiştir. İlk hayvanların suda oluştuğunu ve bunların büyüyünce kuru alanlara göç ettiğini söylemiştir. Onun canlılarla ilgili fikirlerinden dolayı ilk evrimci görüşleri ortaya koyan kişi olduğu söylenir. Bizce bu görüşleri Ernst Mayr’ın da dediği gibi Evrim Teorisi’nin önceden sezinlenmesi olarak görmemek gerekir.[8] Anaximandros’un çalışmalarını yakından incelediğimizde, onların, modern fikirlerden çok mitolojiye benzediklerini görürüz.[9] Evrim Teorisi’nin günümüzde anlatılan şekli, tarih boyunca yapılan izahlardan bazılarıyla elbette ortak noktalara sahiptir. Fakat birkaç cümlelik bir anlatımı günümüzün Evrim Teorisi ile karıştırmamak gerekir. Bazıları kurbağanın prense dönüşmesiyle ilgili hikayeyi, neredeyse Evrim Teorisi’nin önceden sezinlenmesi olarak görme eğilimindedir. Empedokles (M.Ö. 492-432) canlıların orijini ile ilgili çok uçuk bir teori ortaya atmıştır: Önce vücudun bazı parçaları ortaya çıkmıştır; gövdesiz baş veya gözsüz kafa gibi. Mükemmel form bulunana kadar bu böyle devam etmiş ve ucubeler yok olmuştur. Ernst Mayr, bu yaklaşımı, doğal seleksiyonun öncüsü kabul etmenin saçma olduğunu söyler. Çünkü Empedokles’in anlatımında doğal seleksiyon, eksik parçaları biraraya getirmekte bir mekanizma olarak işin içine sokulmaz. Mayr’a göre o, iki başlı dana gibi bazı canavarların varlığını ileri sürmek için teorisini bir öneri olarak ortaya atıyordu.[10] Modern Evrimci Kuram, gelişmenin daha çok, daha basit formların sürekli bir ayrımlaşması sonucu ortaya çıktığını söylediği halde; Empedoklesçi kuram, bu gelişmeyi daha çok başka cinsten formların birbirleriyle birleşmesinde görmektedir.[11] İyonyalı filozoflardan Anaximandros’un talebesi Anaximendes’in (M.Ö. 555’ler civarı) ve Apollon’lu Diogenes’in ( M.Ö. 435’ler civarı) çalışmaları da dikkat çekmektedir. Örneğin Diogenes’in çalışmaları bilinen en eski anatomi çalışmalarından birisidir.[12] Eski Yunan’da yapılan bu çalışmaların önemi evrenin neden-sonuç ilişkileri içerisinde açıklanmaya çalışılması, akılcı yaklaşımın temel olması ve mitolojik göndermelerin ve geleneğin otoritesinin –tamamen yok olmasa da- gittikçe azalmasıdır. Bu özelliklerden dolayı Eski Yunan’ın ilk dönem filozoflarının günümüze göre çok safça olan yaklaşımları bile değerli kabul edilmektedir. Ayrıca bu sürecin bir diyalektiği vardı. Talebe rahatlıkla hocasının fikrine bile muhalefet edebilmiş; bu diyalektik süreç, ilkel bazı girişimlerin süreç sonunda gelişmesini sağlamıştır. Fakat bu dönem içinde Hippokrates’in okulu (M.Ö. 460-370 civarı) dışında gözlem ve deneye yeterli önemin verildiğine pek rastlanmaz. Onun çalışmalarını Herophilus, Erasistratus ve de özellikle Galen geliştirmiştir; daha sonra bu çalışmalar Rönesans döneminde anatomi ve ----olojinin yeniden canlanmasında temel oluşturmuştur.[13] Bu çalışmalarda genelde akıl yürütmeler deney ve gözleme göre hep ön planda olmuştur.[14] Genbilim | |
|
Etiketler |
eski, filozofları, ilk, medeniyetinin, İlk, yunan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İlk Çağ Felsefesi: Varlık Felsefesinde Antik Yunan Filozofları Varlık Sorunu Nedir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 24 Aralık 2021 18:23 |
Varlık Felsefesinde Antik Yunan Filozofları İçin Varlık Varsa Nedir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 30 Haziran 2020 21:24 |
Varlık Felsefesinde Antik Yunan Filozofları İçin Varlık Sorunu Nedir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 30 Haziran 2020 21:24 |