02 Nisan 2012, 10:44 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Değişim ve Kozmoloji Aristo'nun "doğal" ve "zorunlu" hareket teorisi, inorganik doğayla- insan ya*pımı olmayan cansız eşya- bağlantılı olan ereksel neden fikrini göstermektedir. Aristo'nun dört tür değişim tanımlaması kaydetmeye değerdir: 1- Tözsel değişim; bir töz (şey) var olur ve yok olur, tıpkı bir atın doğması ve ölmesi gibi. 2- Niteliksel değişim, bir töz (şey) nitelik değiştirir, tıpta bir yaprağın yeşil renginin sarıya dönüşmesi gibi. 3- Niceliksel değişim, bir töz (şey) bir nitelikten daha fazla (ya da az) alır, tıp*ta bir kedinin tombik ve ağır ya da zayıf ve hafif olması gibi. 4- Mekâna ilişkin değişim, bir töz (şey) mekânsal konumunu değiştirir, tıpkı bir taşın düşmesi veya okun hedefine ulaşması gibi. "Doğal" ve "zoraki" hareket teorisi, buradaki değişim tiplerinden sonuncu*suna aittir. Başlangıç noktası, her şeyin dört unsurdan müteşekkil olmasıdır ateş, hava, su, toprak - ki burada, ilk iki unsur yukarıya uzanır (ateş havadan daha güçlü bir biçimde) ve diğer iki unsur ise aşağıya uzanır (toprak sudan daha güçlü bir biçimde). Farklı şeyler bu dört unsurun çeşitli oranlarda birleşmesiyle meydana gelir. İçinde çoğunlukta toprak unsurunu bulunduran şeyler doğal olara aşağı inecektir. İçlerinde çoğunlukla su unsuru bulunduran şeyler doğal bu "toprakça zengin" olan şeylerin üstünü kaplayacaktır. Çoğunlukla ateş içeren şeyler daha yükseklerin arayışına girecek ve çoğunlukla hava içeren şeyler kendilerini çoğunlukla ateş içeren şeylerin altına yerleştirecektir. Bu, örnek olarak düşme hareketinin dört unsur tarafından bileşmeleriyle uyumlu olarak Aristo'nun, "kendi doğal yerlerini arayan" belirli şeyler öğretisiyle açıklanıyor olması anlamına gelmektedir. İşte bu, düşme hareketinin ereksel nedenle izah edilmesidir. Bütün bu dört neden türünü kullanmak gerekirse, bir şeyin, doğal konumu ereksel nedendir, ağırlığı etken nedendir, doğal konumuna götüren yol biçimsel neden ve şeyi meydana getiren madde ise maddesel nedendir. Bir oku yatay olarak fırlattığımız zaman, ilkin yatay bir vaziyette hareket eder, sonra tedrici biçimde inişe geçer ve nihayet aşağı doğru yapacağı bir açıyla yere düşer. Ok yaydan fırladığı vakit, hiç bir zaman dümdüz yere düşmeyecektir. Ok hareket ettirilir, "doğal konumundan" yani dümdüz yere düşmesinden farklı olan bir yönde uçmaya zorlanır. Böylelikle ok aksi takdirde gitmeyeceği bir yörünge doğrultusunda hareket etmeye "mecbur kılınır". Bu, Aristo’nun zoraki hareket öğretişidir. Rönesans'la birlikte bu tür olgular farklı bir biçimde izah edilmeye başladı. Doğal ve zoraki hareket kavramları doğadaki ereksel nedenler fikriyle birlikte eleştiriliyor ve reddediliyordu. Aristo, astronomide evrenin alt ve üst katmanlarını ayrıştırır. Doğal ve zoraki hareket teorisi, evrenin yeryüzüne en yatan olan bölgesine uygulanır, (“sublunary”, ay altı âlem). Öte yandan yıldızlar ve gezegenler, yörüngelerinin sabit hızla kusursuz daireler çizdiği yere, üst katmana mensuptur. Şunlar üç temel astronomik varsayımdır: 1- Evren, her birinin kendi hareket kanunları olmak üzere, iki katmana bölünmüştür; biri alt, diğeri üst. 2- Üst katmanda bulunan yörüngeler daireseldir. 3- Gök cisimleri, bu yörüngelerde sabit bir hızla hareket eder. Bundan başka, evren sonlu olarak tasarlanmıştır. Bütün bu varsayımlar, yeni çağda ortaya çıkan ihtilaflar güç kazanıncaya kadar astronomiye hakim olan Ptolemy dünya görüşüne dahildir. Yeni mekanik teorisi (Galileo ve Newton), yeryüzü yüzeyindeki Aristovari hareket anlayışım ve yeni astronomi teorisi (Copernicus, Kepler ve Newton) Aristocu göksel uzaydaki doğa anlayışını reddediyordu: Bu yeni anlayışa göre, evrenin bütünü aynı kanunlara tâbidir ve gök cisimleri, (sınırsız bir evrende) değişen hızlarda eliptik yörüngelerde hareket ederler. GERÇEKLİK, POTANSİYALİTE VE HİYERARŞİK (ORGANİK DÜNYA GÖRÜŞÜ) Aristocu anlayışın form ve madde arasındaki yaptığı ayrım, gerçeklik ve potansiyalite arasındaki ayrımla yakından ilişkilidir: Çam ağacının tohumu şu an için ve burada (gerçekten) sadece bir tohumdur, ancak bünyesinde ağaç olma*sı için taşıdığı doğal kapasiteler (potansiyalite) vardır. Ağacın büyümesi sıra*sında, tohumun bizatihi içinde olan bu kapasite gerçekleşmiş olur. Böylece potansiyalite gerçekleşmiş olur. Aristo bu biyolojik durumu her şeye genelleştirerek uygular: Her belirli şey gerçeklik ve potansiyalite nin gerilimli bir karışımı*dır ve her şey, potansiyellilerini gerçekleştirmeye meyillidir. Aristo, öyleyse, değişime yönelik olarak Milet filozoflarının ve atomcuların yaptığı gibi mekanik değil de biyolojik bir açıklama yapar: Aristo'ya göre değişim, potansiyalitelerin gerçekleşmesidir. Aristo böylece değişim kavramıyla bağlantılı olarak problem*li gayri -varlık (varlık olmayan) kavramından sakınmış olur. Değişim, var olanla olmayanın arasındaki salınım değildir. Yaradılış, bir şeyin hiçlikten - ex nihilo - vücut bulması değildir. Biyolojik gelişim ve yaratıcı zanaatkarlığa dayanan de*ğişim mevcut kapasitelerin gerçekleşmesine gerektirir. Mümkün olan potansiyalitedir. Gerçeklik ve potansiyalite arasındaki etkileşime ilişkin bu teoriden yola çı*karak diyebiliriz ki, Aristo'ya göre, Platon'daki gibi gerçek olan, gerçekte bahşedimiş olanla aynı değildir. Aristo'ya göre gerçek olan gerçekleşmek için mü*cadele edendir. Buradaki istisna, potansiyalitesi olmadan gerçek olan ve bu ne*denle gerçekleşme dürtüsü olmayan saf gerçekliktir. Gerçekliğin dinamik bir derinlik boyutu vardır. Gerçekliğin keşfi, gerçekte bahşedilmiş olan olguların kaydedilmesi ve sentezlenmesiyle sınırlandırılamaz. Gerçeğin keşfi altta yatanı, dinamik gerçekleşme sürecini de içermelidir. Ve felsefe, bu bakış açısıyla, ne*yin gerçekten gerçek olduğuna dair bir idrakle, bahşedilmiş gerçeği eleştire*cektir. Aristo, bu yolla hiyerarşik bir evrene ulaşır: SAF Gerçeklik. İnsan. Hayvanlar. Bitkiler. İnorganik Şeyler (Kayalar, Toprak.) Saf potansiyalite (SAF MADDE.) Ölçeğin en altında cansız şeyler yer alıyor (kaya, toprak, vb.). Sonra bitkiler geliyor ki Aristo'ya göre daha üst varlık biçimleri vardır: Üreyen ve verimli ruh*ları vardır (Yunanca: psyche, "ruh, yaşam ilkesi"). Daha sonra çeşitli hayvanlar .geliyor; bütün bu özelliklerin dışında, duyarlı bir ruha - hissederler - ve mekanik ruha - hareket ederler (koşmak, yüzmek, uçmak) da sahip olan hayvanlar. Son olarak, biz insanlar geliyoruz; bütün bu sayılan kabiliyetlerin yanı sıra, akledebilme kabiliyetine sahip olan bizler. Akıl (geniş anlamıyla) insan oğluna münhasır "ruh"tur. İnsan düşünen hayvandır.6 Akıl insanoğlunun formudur, hayvani formları dönüştüren formdur - üreme, beslenme, hissetme, hareket et*me kabiliyeti. Böylece hayvani formlar insanoğlunun spesifik formu akıl için malzeme olurlar (Yunanca: nous - akıl - ruh). İnsanoğlu aynı zamanda bir hayvan olsa da, (hayvanların bütün kabiliyetlerine sahiptir) hayvani nitelikler daha ön*ceden olduğu gibi insan tarafından ulvileştirilir ve aydınlatılır. İnsanoğlu, maddi mevcudiyeti olan en yüce yaratıktır. Bu hiyerarşik evrenin en tepesinde Aristo ilk neden olarak Tanrıyı tahayyül eder. Tanrı saf gerçeklik*tir, yani potansiyalitesi yoktur ve dolayısıyla değişime tabi değildir. Tanrı, kendi zâtıyla kâimdir. Şu halde, Aristo'nun metafiziği en yüce varlık hakkındaki jğretiyete, ilahiyata netice vermektedir. Bu kişisel bir Tanrı değildir: Aristo en yüce varlığı dinlenme halindeki hareket etmeyen hareket ettirici olarak düşünür, en yüce ilke, potansiyalitesi olmayan saf harekettir. Fakat bundan dolayı da başka her şey için nihai sondur (Yunanca: telos). Hareket etmeyen hareket etti*rici her şeyin (her biri kendi yolunda ve sınırları dahilinde) kendisine doğru ak*tığı varlıktır. Hiyerarşik evren içerisinde yer alan en düşük seviye saf maddedir (potansiyalite); saf madde mefhumu kabaca söylemek gerekirse, tasavvur ede*meyeceğimiz bir "sınır" kavramı temsil eder, zira gerçekliğe (hakikî nitelikler) sahip değildir. Aristo'nun hiyerarşik evreninde, her belirli şey en iyi yoldan potansiyalitelerini gerçekleştirmeye meyillidir. Her şeyin içinde "yukarıya doğru" bir arzu vardır. Her şeyin amacı (telos), yeteneklerini gerçekleştirmektir. Bir şeyin potansiyalitesinin gerçekleşmesi, bu anlamda teleolojiktir. Bu arzu ve değişim yo*luyla vuku bulan bu gerçekleşme, her bir şeyin içine yerleştirilmiştir. Fakat her bir cins için evrende tahsis edilmiş bir yer bulunmaktadır (Bkz. 20. bölüm, Darwin). Bu dünya görüşü, diğer şeyleri bir kenarı bırakırsak, 13. yüzyılda Thomas Aquinas gibi pek çok Hıristiyan filozof tarafından uyarlanmak suretiyle büyük bir etki uyandırmıştır. Genbilim | |
|
Etiketler |
değişim, kozmoloji, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Metafizik (Fizikötesi) İle Kozmoloji Arasındaki İlişki Nedir? Ne Değildir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 19 Eylül 2021 15:23 |
Metafizik (Fizikötesi) İle Kozmoloji Arasındaki İlişki Nedir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 09 Haziran 2021 21:24 |
Metafizik (Fizikötesi) İle Kozmoloji Arasındaki İlişki Nedir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 30 Mart 2021 18:26 |
Kozmoloji ve Felsefe | Mara | Felsefe | 0 | 20 Ocak 2016 08:53 |