23 Ekim 2011, 10:25 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Örüntü Sorunun cevabı, algının çözümlenmesi, örüntü, yüksek bilişsel süreçler ve sembolik mantıkta yatmaktadır. Elbette en basit bir bilgi bile sadece doğru ve yanlış ile ifade edilemez. Bu yanılsamada gözden kaçırılan, bilginin örüntülerden (Pattern) oluştuğudur. 0 lar ve 1 ler, bu pattern' nin sadece bir biriminin var olup olmadığını tanımlar. Örüntünün çok sayıda birimden oluştuğunu düşünecek olursak bir bilgiyi tanımlamak için çok sayıda 1 ve 0 a ihtiyacımız vardır. Bir de tabi bu örüntünün niteliklerini bilmemiz gereklidir. Evrenin ve maddenin yapısını açıklarken, şeylerin sonsuz küçükler ve sonsuz büyüklerden oluşan, kutu içinde kutucuk modeli bir sonsuzluk durumunda olduğunu belirtmiştim. Algının aracı olan gözlem, algı araçlarının tolerans değerleri yüzünden maddeye veya gerçeğe belirli bir kesitten bakar. Görünebilir ışık, 670 Nm - 410 Nanometre genliğinde, 740 THertz – 440 TerraHertz frekansında, 21000 K – 36000 Kelvin ışık ısısı değerleri arasındadır. Oysa tüm diğer frekans değerlerini içeren foton ışınımları, örneğin kızılötesi, morötesi ışınlar veya radyo dalgalarını göz ile algılamak imkansızdır. İnsan algısının bu seçici özelliği, yani alt ve üst değerleri algılayamaması örüntünün (Pattern) tümünü algılamamıza engeldir. İnsan algısı, tıpkı el fenerinin ışığı gibidir. dışa doğru açılan, üçgen şeklinde kısıtlı bir kesittir. Bilgiye ihtiyaç duyduğumuzda algı fenerimizi maddeye doğru doğrultur, fenerimizin ışığında aydınlatabildiğimiz nicelikleri sayarız. Sayılabilir tüm birimsel değerler bilgiye ait örüntünün birer bileşenidirler. Farklı boyutlardaki örüntülerin kendine özel kuralları olabilir. Bu yüzdendir ki, Newton fiziği güçlü çekim kuvvetleri ve makro kozmosu gayet tutarlı bir şekilde açıklarken, zayıf çekim kuvvetleri ve mikro kozmos için tutarlı bir açıklama getirememektedir. Aynı şekilde Kuantum mekaniği de makro kozmos için uyarlanamaz. İnsan gözünün tolerans eşikleri daha aşağıda ve daha yukarıda olsaydı da örüntünün tamamını algılamakta zorluk çekecektik. Bunun sebebi, örüntünün halı gibi düz ve analitik olmayışındandır. Kozmoslar küre şeklindedir ve birbirini kapsamaktadır. Başka bir deyişle iç içe geçmişlerdir. Madde, bu küre şeklindeki birbirini kapsayan parçalardan meydana gelmektedir. İnsan algısı sadece kendi madde katmanını algılayabilmesi için hassas bir şekilde ayarlanmıştır. Kendi boyutundaki algılayabildiği tüm büyüklükler, onun çevresindeki örüntünün birimleridir. İşte formel mantık bu birimleri saymak için matematiği kullanır. Sonuçta formel olan algılanabilir olandır. Çıplak gözle görebildiğimiz en küçük birim bir kum tanesi ise, çöl, kum tanelerinden oluşan bir örüntüdür. Matematikte, düzlem noktalardan oluşur diye tanımlanır. İşte algılayabildiğimiz en küçük nokta, onlardan oluşan düzlem örüntüsünün bir birimidir. Algı ve örüntü arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için, insanın doğal çevresini ele alalım, aslında üç boyutlu örüntülerden oluşan gerçek, göz tarafından iki boyutlu bir örüntü düzlemine indirgenerek algılanır. Bu düzlem retinadır. İç bükey bir düzlem olan retinanın üzerinde 8 milyon ışık konisi ve rod denen 120 milyon optik algılayıcı (foto reseptörler) hücre vardır. Işık ışınları tarafından nesnelerin, yani üç boyutlu örüntünün referansları göze taşınır. Bu referanslar foto reseptorler üzerinde renk, açıklık ve koyuluk gibi farklı nitelikleri ile elektro kimyasal sinyallere dönüşürler. Görüntünün ters oluşmuş bu iki boyutlu hali, nöro transmitterler aracılığı ile beyne taşınırlar ve beyinde proteinlerin sentezlenmesi sayesinde 0 ve 1 içeren yeni bir örüntüye dönüşürler. Gelen stereoskopik örüntü, beyindeki görme merkezleri tarafından derinlik algısı yaratılarak üç boyutlu bir algıya dönüştürülür. Organizma, üç boyutlu örüntüyü iki boyutlu örüntüye indirgedi. Yani sembolik mantık kullandı. Etrafındaki tüm üç boyutlu örüntüyü anlamaya çalışmadı. Veya tüm bu karmaşayı beynine yüklemek yerine milyarlarca kere milyar atomdan oluşan etrafındaki gerçeklik için çok daha az birimden oluşan yeni bir örüntü yani sembol yarattı. Bütün bu sembollerden oluşan bilgi, ona ekolojik çevresinde hayatta kalması için yeterli olduğu gibi, daha az birim üzerinde işlem yaptığı için hızlı karar vermesini sağlamaktadır. İlk çağlarda algıladığı gerçeği anlamaya çalışan insan, onu sayarken veya bu gerçekden temellendirerek uslamlama yaparken matematik kullandı. Formel mantığı yarattı. Ancak daha sonraları çıplak gözle algılayabildiği örüntüler ona yetmemeye başladı. Nesnel gerçekliğin arkasındaki ilişkiler onu ilgilendiriyordu. Çünkü aynı zamanda bu bilgiyi ekonomik fayda elde etmek için de kullanacaktı. Böylece teleskobu bularak makro kozmosu incelemeye başladı. Aynı zamanlarda mikroskop ile mikro kozmosu oluşturan yeni örüntüleri farketti. Bu yeni keşfettiği boyutlar ile ilgili matematik kuramları da geliştirmek zorundaydı. Ancak herşeye rağmen insan, evrimin kendisine kazandırdığı pragmatik yaklaşımı sayesinde eline geçen bilgi ile yaşamını kolaylaştıran teknolojiyi yaratmayı da ihmal etmedi. Sonuçta evrende anlaşılmayı bekleyen sonsuz sayıda iç içe geçmiş örüntü var. (bkz. gerçek / iç içe geçen kutucuklar modeli ve sonsuzluk) Bize çok uzak kutucukların örüntüsünü olağanüstü karmaşık bularak onların ilişkilerini çelişkili buluyoruz. Belki onları algılayacak veya gözleyecek kadar yeterli donanımımız yok, veya onu anlayabilecek yeterince formel bilgiye sahip değiliz. İnsanın gerçek ile macerası, bu iç içe geçmiş kutucukların örüntülerini bir bir anladıkça genişleyen bir süreç olacaktır. Ancak bir kutucuğun mantığını diğer kutucuğa uygulamaya da kalkmamalıyız. Bütün herşeyi açıklayan tek bir teori yok. Bu yüzdendir ki newton fiziği atomaltı parçacıkların davranışlarını açıklamaz. Aynı şekilde kuantum fiziğindeki örüntü de insan ilişkilerine ve sosyal olgulara uyarlanamaz. Çünkü, organik madde ve onun oluşturduğu akıl, sembolik örüntülerden oluşan kendine özgü bir kutucuktur. Devrim Çamoğlu
__________________ English Preparatory Department School of Foreign Languages Assistant English Teacher Ankara Baskent University 2017-18 “Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...” C.A - 31.12.2010 - ∞ English Language and Literature Faculty of Humanities and Letters Ankara Bilkent University 2010-15 | |
|
Etiketler |
örüntü |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |