23 Ekim 2011, 09:30 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Organizasyon Benzetmelerinde Değişimler Trompenaars'dan yapılan alıntıda da belirtildiği gibi organizasyonlar önceleri makinaya benzetilmeye çalışılmıştır. Hemen belirtelim ki benzetmelerin ya da günümüzde kullanılan adıyla metaforların tam gerçeği yansıtmaları gerekli değildir. (metafor kitabı). Açıklanmak istenen noktaları, istenen düzeyde temsil etmeleri yeterlidir. Şimdi sırasıyla mekanistik, organizmik, sistem ve kuvantum yaklaşımlarına uygun olarak olarak kullanılan benzetimler üzerinde duralım: a. MAKİNA BENZETMESİ Bir çok kişi bir işletmenin saat gibi tıkır tıkır işlemesinin çok arzu edilir bir durum olduğunu söyleyecektir. Saatin kendisinin bir amacı yoktur. Saate sahip olanların zamanı öğrenmek ve prestij vb. amaçlarını gerçekleştirmek gibi amaçları vardır. Akrep, yelkovan ve diger parçalar tasarımcının planladığı gibi davranmak zorundadırlar. Akrep sadece plana uyar. Aslında yelkovanın nerede olduğu akrebi ilgilendirmez. Onu tasarımcı düşünmüştür ve aralarındaki ilişkiyi fiziksel bir güçle sağlamıştır. Tasarımcıyla saat arasındaki genel ilişkinin biçimi bize yabancı değildir zaten. Bu ilişki Tanrıyla kul arasındaki ilişkinin aynısıdır. Rahiplerin görevlerini yöneticiler üstlenmiştir. Patron farkında olsun ya da olmasın, teşbihte hata olmaz, Tanrı rolünü oynamaktadır. Çalışanların da kul olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Bu yaklaşıma bilimsel yazında "Bilimsel Yönetim" deniyor. Geçen yüzyılın başlarında oluşan bu yaklaşımın çok tutulmasının nedeni, Drucker'a göre işe bakış açısında meydana gelen köklü bir değişimdir. Bu değişimin yaratıcısı da Frederick Taylor'dur. Tarihte ilk kez Taylor işin kendisine odaklanmıştır. Bu odaklanma sayesinde verimlilikte çok büyük oranda sıçramalar olmuştur. Henry Ford'da Taylorizm'in ilk uygulayıcılarından biridir. Taylor'dan önce işe odaklanmak kimsenin aklına gelmemiştir (Benzer devrimi daha sonra sürece odaklanarak Edward Deming gerçekleştirmiştir). Ford, Taylorist yaklaşımları benimseyerek çok büyük başarılara imza atmıştır. Ford'u taklit ederek Ford'u geçemezsiniz en iyi ihtimalle onun kadar olabilirsiniz. Ford'u geçmek için ondan farklı bir şeyler yapmanız gerekir. Bu farklılığı da makina benzetiminden organizmik benzetmeye geçen GMC gerçekleştirmiştir. b. ORGANİZMA BENZETMESİ GMC (General Motor Company, Türkçe okunuşu 'ciemsi'dir ve halkımız bunu Cemse olarak Türkçeleştirilmiştir) Silahlı Kuvvetlerin ünlü "Cemse"lerini yapan firmadır. GMC'nin ünlü genel müdürü Alfred sloan, Ford'un üretim sürecini aynen taklit etmiş, fakat ayrıca pazarlamaya önem vermiştir. GMC, siyahın dışındaki renkleri de kullanmıştır. Bu arada Ford maliyet avantajını gözönüne alarak arabalarında sadece siyah rengi kullanmakta ısrar etmektedir. Burada olan şudur, gözler hem içeriye hem de dışarıya dönmüştür. Akrep yelkovana da bakmak zorundadır artık. Böyle olunca da makina benzetimi, yeni olayı açıklayan bir benzetim olmaktan çıkar. Organizasyonlar artık canlıya (bitkiler hariç) benzetilmeye başlamıştır. Makinada amaç sadece para kazandırmaya belki indirgenebilir, ama canlının amacı canlılığını sürdürmektir. Artık para burada canlı kalmanın bir aracı olabilir. Bu yaklaşıma da bilimsel yazında "Davranışcı Yaklaşım" deniyor. GMC etkinliğini sürdürürken bu kez de 2. Dünya Savaşı patlak verdi. İş hayatının bazı temel aktörleri askere yani savaşa gittiler. Savaşta organizasyon ve yönetim açısından iki önemli olay meydana geldi. Birincisi, üretim arttı. Üretimi kimler arttırdı? Kadın ve çocuklar! Kendilerini çok önemli zannedenlerin böylece maskeleri düştü. Bu insanlara insan gibi davranıldı ve verimlilik çok üst düzeylere çıktı. Bu da salt üretimin çok önemli bir sorun olmadığı fikrinin doğmasına yol açtı. İkincisi daha önce biraraya gelemeyen, değişik bilim dallarından gelen bilim adamları biraraya geldi. Askerlerin verdiği projelere herkes değişik çözümler önerdiler. Böylece aklın yolunun bir olmadığı ve herkese göre dünyanın merkezinin farklı yerlerde olduğu anlaşıldı. Böylece sistemin önemli olduğu sonucuna ulaşıldı. Bütüne bakmayı daha çok biyoloji uzmanlarından öğrenmelerine rağmen bu topu yakalayıp en iyi kullananlar, matematik bilen muhasebeciler, iktidarı ele geçirdiler. Matematik ve muhasebeyle ilgilenenlerin önemli bir kısmı için insan ne kadar önemli olabilir? Doğal olarak onlar için beyaz sayfa üzerindeki siyah şekiller önemlidir, çünkü usta oldukları bölge burasıdır. Böylece bilimsel yöntem olarak bütünsel yaklaşım yani sistem yaklaşımı ele alınmasına rağmen organizasyon yine bir makina gibi düşünülmeye devam edildi ve elbetteki başarılı oldular, yoksa zaten biz onlardan söz etmezdik. Daha sonra bir yönetim yazarı bunlara fasulye sayıcılar ismini vermiştir. Planlama teknikleri gelişmelerini bu fasulye sayıcılarına borçludur. Bunlara hangi şirket kucak açtı dersiniz! Ford. Aksi halde bugün Ford diye bir şirket olmazdı, çünkü iş hayatı treni üst üste iki kez kaçıranları affetmez! Şimdiye kadar üç farklı trenden (sırasıyla; makina, canlı, makinanın sistem yaklaşımıyla tasarlanması) söz ettik. Sıra dördüncü trene geldi. Dördüncü tren Japonya'da şekillendi. Yeni trenin akıl hocası da hem Amerikalıdır hem de fasulye sayıcılarla aynı ortamda ve aynı zamanlarda yetişmiştir. Bu kişi kalite sözünün çağrıştırdığı ilk isim olan Edward Deming'den başkası değildir. Deming diğerlerinden farklı olarak hem sürecin bütününe hem de işi yapan insana baktı. O sıralarda diğerlerinin görüşleri yeni moda olduğu için, Deming'in sesini Amerika'da pek duyan olmadı. 2. Dünya Savaşının ünlü generali McArthur Japonya'ya genel vali olunca, sonradan kendilerini çok korkutan bir hareketi başlatmış oldu. Japonya'da generalin her tuttuğu şey elinde kalınca, onlara kaliteyi öğretmesi için Deming'i Japonya'ya davet etti. Japonlar insan faktörünü ön plana çıkararak, çok daha esnek bir organizasyon yapısı oluşturdular. Bu sayede kaliteyi yükseltip maliyeti düşürerek tüm dünyayı tehdit etmeye başladılar. Deming, Japonlara anlattıklarını aynı dönemde bize de anlatmış, ama galiba biz de Amerikalılar gibi pek fazla ciddiye almamışız. Japon sistemelerinin esnekliği, insana önem vermelerinin yanı sıra Keriutsu adı verilen ağ (şebeke) organizasyonlar sayesinde olmuştur. C SOSYAL SİSTEM BENZETMESİ Böylece kendi kendini organize eden karmaşık yapılara gelinmiş oldu. Zenginliğin artması ve insanların son derece ileri düzeyde uzmanlık gerektiren işleri yapmaları, bu kişilerin karar verme sürecini etkilemeleri ve seçim yapma güçlerinin olması davranışlarının tahmin edilebilirliliğini hemen hemen yok etti. Böylece yerelleşme ile merkezileşme kavramları arasında gel gitler oluşmaya başladı. Sıfır hiyerarşi, yatay organizasyonlar gibi kavramlar bu düşünce yapısının bir sonucudur. Burada çıkan en önemli sorun ise bütünleştirme (entegrasyon), hizalanma (alignment) fonksiyonlarının nasıl gerçekleceği soruları gündeme gelmektedir. Bu soruların da organizasyon tasarımına dahil edilmesi, daha iyi sonuçlara ulaşma olasılığını arttıracaktır. Bu da çok zihinli bir sistemin tasarım sorunudur. Kendi kendini organize eden organizasyonlar kavramına bütünleştirme fonksiyonunu ve organizasyonun genel amacını da eklersek, sosyal sistem anlayışındaki organizasyon kavramına ulaşırız. Bu organizasyon yapısı üzerinde ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak durulacaktır. Ancak bütünün özellikleri hakkında bu anlayıştan bir adım daha öteye giden yeni bir yaklaşım daha var. Bu yaklaşıma ruhsal ya da kuvantum organizasyonlar adını veriyoruz. Şekil 1.1 Zihniyet Değişimleri D. RUHLU SOSYAL SİSTEM Sosyal sistem anlayışında, organizasyon amaçlı bireylerden oluşan, amaçlı bir sistem olarak kabul edilir. Peki bu organizasyon canlı bir varlık mıdır? Organizasyonun ruhu var mıdır? Bu sorulara yanıtımız genellikle evet olur. Organizasyonu amaçlı insanların oluşturduğu amaçlı bir ruhsal varlık olarak incelemek, ancak kuvantum fiziğindeki gelişmelerin ışığı altında organizasyon kavramı incelendiğinde gündeme gelmiştir. Danah Zohar'ın öncülük ettiği bu yaklaşım henüz yenidir, fakat önümüzdeki yıllarda gündeme daha çok gelecektir. Yeri geldikçe bu yaklaşıma ilişkin açıklamalar yapılacaktır. Şimdi anlattıklarımızı şematik olarak şekil.1'deki gibi özetleyebiliriz. Hem bilimsel sorgulamadaki yaklaşımların hem de benzetimlerdeki değişimlerin, aynı tarihlerde gerçekleşmesi hepimizi şaşırtıyor. Deyim yerindeyse çoğu kez kendimizi çaresiz hissediyoruz. Zihniyet değişimleri, çözümleri de kökten değiştirmektedir. Örneğin geçenlerde evdeki süpürgenin hortumu bir şekilde bozulmuş ve hanım hortumun bir bölümünü tamir etmek üzere sökmüş ve tekrar takamamış. Tabi sonunda iş bize kaldı. Biraz mühendislik yönüm de olduğu için büyük bir güvenle işi yapmaya koyuldum. Yapmam gereken iş, parçaları yeniden monte etmekti. Bir türlü beceremedim. Hanıma eski şeklini ve başka parça olup olmadığını sordum. Bir hortum ve iki halkadan başka bir şey yoktu ve ben bunları bir türlü biraraya getiremiyordum. Sonra hortumu bir çok kişiye götürdüm. Onlar da sorunu çözemediler. Nihayet aynı marka süpürgesi olan ve deneyimli bir mühendis arkadaşıma hortumu götürdüm ve ne yapmaya çalıştığımı anlattım. Önce O'da çözemedi ve yeni hortum almamı söyled (Süpürge yaygın bir servis ağı olan marka değildi ve yeni hortum bulmak son derece zordu). Sonra orijnal parçayı biraz daha inceleyince sorunu çözdü, çünkü parçaların diziliş sırasının benim ya da hanımın söylediği şekilde olmadığını farketti. Herhalde sizin de başınıza böyle şeyler gelmiştir. Biz bir bakış açısına ya da zihnimizdeki dizilişe takılıp kaldık ve hep çözümsüzlük ürettik ya da diğer bir açıdan problemi yanlış tanımladık ve yanlış soruya yanıt aradık. Bir diğer açıdan bütünü görmeden parçalardan hareket ederek bütünü oluşturmaya çalıştık. Zihniyet (paradigma) kavramına biraz daha açığa kavuşturmak için, şimdi de farklı bir örnek üzerinde duralım. Kabul edelim ki, herkes dünyanın tepsi gibi düz olduğunu biliyor olsun. Bu durumda herhangi bir kişinin ufuk çizgisinin kavisli olduğunu fark etme olasılığı nedir? Yine eğer herkes birdenbire dünyanın yuvarlak olduğunu öğrenirse, ne olur? Bu kez sorulacak sorular değişir. "Neden insanlar aşağıya düşmüyor?" gibi yeni sorular gündeme gelir. Bu soruları daha önce sormamız mümkün değilken şimdi mümkün olmaktadır ve bu da çok önemli bir değişim demektir. Bu değişimleri inceledikten sonra tekrar girişte sözünü ettiğimiz kişilik kavramına dönelim.
__________________ English Preparatory Department School of Foreign Languages Assistant English Teacher Ankara Baskent University 2017-18 “Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...” C.A - 31.12.2010 - ∞ English Language and Literature Faculty of Humanities and Letters Ankara Bilkent University 2010-15 | |
|
Etiketler |
benzetmelerinde, değişimler, organizasyon |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Tırnaklardaki değişimler | Zen | Sağlık Köşesi | 0 | 12 Haziran 2014 11:54 |
Dev organizasyon hatası! | SeckiN | Haber Arşivi | 0 | 23 Ağustos 2013 14:21 |
Organizasyon Şeması | Chelt | Sivil havacılık | 0 | 25 Şubat 2011 01:32 |
Erzurum'da Muhteşem Organizasyon. | Sevda | Haber Arşivi | 1 | 28 Ocak 2011 12:13 |