07 Ekim 2011, 14:59 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | On Tartışma Biçimi Eski Skeptikler genellikle, yargının askıya alınmasını sağlayacak on tartışma, on akıl yürütme biçimi ortaya koyarlar... Bu noktalar şunlardır: birincisi hayvanların çeşitliliğine, ikincisi insanların farklılıklarına, üçüncüsü duyu algılarının farklı özelliklerine, dördüncüsü koşullara, beşincisi pozisyonlara, uzaklıklara ve lokasyonlara, altıncısı karışımlara, yedincisi var olan şeylerin sayılarına ve özelliklerine dayanır; sekizincisi görecelilikten kaynaklanır, dokuzuncusu sık ve seyrek hareketlere dayanır, onuncusu inançlara, geleneklere, yasalara, mitik ve dogmatik varsayımlara dayanır. … Eğer aynı nesneler, hayvanların farklılıklarına göre farklı görünüyorlarsa, var olan nesnelerin bizim tarafımızdan nasıl gözlemlendiğini söyleyebiliriz, ancak onların doğalarında nasıl oldukları konusunda yargıyı askıya alırız. … … kendi görünüşlerimizi irrasyonel hayvanlarınkine, bir kanıt vererek veya vermeyerek tercih edemeyiz. Çünkü, daha sonra ortaya koyacağımız gibi, kanıtın olamayacağından bağımsız olarak, sözde kanıtın kendisi ya bize görünen bir şey olacak ya da bize görünmeyen bir şey. Görünmeyen bir şey ise, onu emin bir biçimde zaten ortaya koyamayız… kendi görünüşlerimizi, sözde irrasyonel hayvanlarda ortaya çıkanlara tercih etmek yoluyla bir kanıta sahip olamayız. Öyleyse, görünüşler hayvanların farklılıklarına bağlı olarak farklıysa ve bu konuda bir karara varmak olanaksızsa, o zaman dış nesneler konusunda yargıyı askıya almamız gereklidir. … Öyleyse, görünüşleri yargılamaya gelince, irrasyonel hayvanlar bizden daha ikna edici değilse ve hayvanların çeşitliliğine göre farklı görünüşler oluşuyorsa, o zaman var olan her nesnenin bana nasıl göründüğünü söyleyebilir, ancak bu nedenlerden ötürü, doğası gereği nasıl olduğu konusunda yargıyı askıya almak zorunda kalırım. … … Bir varsayım olarak, insanların irrasyonel hayvanlardan daha ikna edici olduğunu kabul etsek de, kendi farklılıklarımız da yargının askıya alınmasına yol açmaktadır. İnsanların iki şeyden oluştuğu söylenir, ruh ve beden. İkisinde de birbirimizden ayrılırız. Çünkü ya bütün insanlar tarafından ikna edileceğiz ya da bazıları tarafından. Hepsi tarafından ikna edileceksek, olanaksızı denemiş olacağız ve çelişkili görüşleri kabul edeceğiz. Bazıları tarafından ikna edilirsek, hangilerine inanacağımızı söylesinler. Platoncu “Platon’a”, Epikurosçu “Epikuros’a” ve diğerleri de benzer bir biçimde, çözümsüz tartışmalarıyla, yine yargıyı askıya almamıza yol açacaklar. Çoğunluk görüşüne uymamız gerektiğini söyleyen ise çocukça bir öneri yapmaktadır. Kimse bütün insanlığı inceleyemez ve çoğunluğun tercihinin ne olduğunu çıkartamaz. Hakkında bilgi sahibi olmadığımız bazı milletlerde, bizde ender olanın orada çoğunlukta olması, bizde çoğunlukta olanın orada ender olma olasılığı vardır... Kendi kendine bencilce tatmin olan Dogmatikçiler, şeylerin yargılanması konusunda kendilerinin tercih edilmesi gerektiğini söylediklerinde, bu iddialarının saçma olduğunu biliyoruz. Çünkü kendileri de bu tartışmanın parçasıdırlar ve görünenin ne olduğu konusunda kendilerini tercih ediyorlarsa, yargılamayı kendine güvenilir hale getirerek, araştırılan şeyi, yargılamaya başlamadan önce, baştan kabul ediyorlar. … Dolayısıyla, her şeyin doğasında nasıl olduğunu söyleyemesek de, belirli bir durumda nasıl göründüklerini söylemek olasıdır. … Elmanın bize görünenlerden daha fazla niteliklerinin olabileceğini şöyle çıkartıyoruz: Doğuştan, birisinin dokunma, koklama ve tatma duyularının olduğunu, ancak hiçbir şey duymadığını ve görmediğini düşünelim. Sadece anlayabileceği o üç nitelik çeşidinin var olduğunu, gözle görünen ve duyulan hiçbir şeyin kesinlikle olmadığını varsayacaktır… Bunun gibi, sadece beş duyu algımızla, elmanın sadece algılayabileceğimiz niteliklerini algılıyor olmamız olasıdır. Belki bizde olmayan başka duyu algılarını etkileyebilecek başka nitelikler mevcuttur. Böylece algılamamıza tekabül edecek bir nesneyi algılamayabiliriz. Kimileri, doğanın duyulan nesneleriyle orantılı hale getirdiğini söyleyebilir. Ancak, Dogmatikçiler arasında, doğaya uygun olan gerçekliğin ne olduğu konusunda karara bağlanmamış bir tartışma olduğu dikkate alınacak olursa, hangi doğa? Eğer birileri, doğa diye bir şeyin olup olmadığı konusunda bir karara varırsa, bu sıradan bir insan olursa onlar için ikna edici olmaz, eğer bir filozofsa, tartışmanın bir parçası olur; yargıç yerine yargı altında olur. Öyleyse, elmada sadece kavrayabileceğimiz özellikleri mevcutsa ve onlardan fazlası da varsa ve bizde izlenim yaratanlar bile mevcut değilse, o zaman elmanın nasıl bir şey olduğu bizim için belirsiz bir hal alır. Aynı akıl yürütme algının diğer nesneleri için de geçerlidir. Eğer algılar dış nesneleri kavramıyorsa, akıl da yol göstericileri başarısız olduğundan, bunları kavrayamıyorsa, bu akıl yürütme de, dış nesneler konusunda yargıyı askıya almamızı düşünmemizi sağlar. … … “durumlar” derken koşulları kastediyoruz. Doğal ya da doğal olmayan durumlarda, ayıkken veya uyurken, yaşa bağlıyken, hareket ederken veya durgunken, nefret ederken veya severken, ihtiyaç duyarken veya tatminken, sarhoşken veya ayıkken, öneğilimli koşullara bağlıyken, kendine güvenli, cesur veya korkakken, stresli veya neşeliyken, bu koşulları gözlemleriz. Örneğin nesneler, doğal olan ya da olmayan bir durum içinde olmamıza bağlı olarak, üzerimizde farklı izlenimler yaratırlar.. … Öyleyse, koşullara bağlı olarak bu kadar çok farklılıklar söz konusuysa ve değişik zamanlarda insanlar değişik koşullarda olabiliyorsa, var olan nesnelerin her insana nasıl göründüğünü söylemek kuşkusuz ki kolaydır, ancak, farklılıklar karara bağlanamadığı için, nasıl olduğunu söylemek kolay değildir. Çünkü bunlara karar verenler ya bu tür koşulların içindedirler ya da mutlak bir biçimde hiçbir koşulda değillerdir. Ancak birisinin hiçbir koşulda olmadığını söylemek, (yani ne sağlıklı ne de hasta, ne hareket halinde ne de durağan olmadığını, belli bir yaşta olmadığını ve diğer bütün koşullardan özgürleşmiş olduğunu söylemek), tamamıyla saçmadır. Ancak görünüşleri yargılarken belli bir koşul içerisindeyse, tartışmanın parçası haline gelir. Yine dış nesneler konusunda önyargısız bir hakim olmayacaktır, çünkü içinde bulunduğu koşullar tarafından etkilenecektir. Öyleyse ayık bir insan uyuyanların görünüşlerini ayık olanınkiyle karşılaştıramaz veya sağlıklı bir insan hasta birisinin görünüşlerini sağlıklı olanınkiyle karşılaştıramaz. Çünkü biz şimdiki zamanda olanı ve şimdiki zamanda bizi etkileyeni kabulleniriz. Şimdiki zamanda olmayanı değil. Görünüşler arasındaki farklılıkların karara bağlanamayacağına dair başka bir neden daha var. Bir görünüşü diğerine ve bir koşulu diğerine tercih eden herhangi birisi bunu ya bir yargıda bulunmadan ve bir kanıt göstermeden veya bir yargıda bulunarak ve bir kanıt ortaya koyarak yapar. Oysa bu kişi bunlarsız da yapamaz (aksi takdirde ikna edici olmayacaktır), bunlarla da yapamaz. Çünkü görünüşleri yargılayacaksa, bunu bir ölçüte göre yapacaktır. Şimdi bu ölçütün ya doğru ya da yanlış olduğunu söyleyecektir. Yanlış ise ikna edici olmayacaktır. Doğru olduğunu söylerse, ölçütün ya bir kanıta dayanmadan ya da bir kanıta göre doğru olduğunu söyleyecektir. Kanıta dayanmadan söylerse, ikna edici olmayacaktır. Kanıta göre söylerse, kanıtın doğru olması gerekir, aksi takdirde ikna edici olamaz. O zaman, ölçütü ikna edici hale getirmek için kabul ettiği kanıtın doğru olduğunu söylediğinde, bunu yargıladıktan sonra mı yoksa yargılamadan mı yapacaktır? Eğer yargılamadan yapacaksa ikna edici olmayacaktır. Ama yargıladıysa, bir ölçüte göre yargıladığını söyleyecektir. Oysa bu ölçütün bir kanıtını ve sonra da kanıtın bir ölçütünü talep etmemiz gerekir. Çünkü bir kanıtın teyid edilebilmesi için her zaman bir ölçüte gereksinimi vardır ve bir ölçütün de doğru olduğunun gösterilebilmesi için her zaman bir kanıta gereksinim vardır. Eğer önceden bir ölçüt yoksa kanıt geçerli olamaz; bir ölçüt de, bir kanıt önceden ikna edici hale getirilmeden, doğru olamaz. Bu biçimde ölçütler ve kanıtlar, ikisini de ikna edici olmaktan çıkartacak bir döngüselliğe girerler. Her birisi diğeriyle ikna edici hale getirilmeyi bekler ve böylece ikisi de birbiri kadar ikna edici olmaktan çıkar. Öyleyse, birisi bir görünüşü diğerine, kanıt ve ölçüt olmadan veya olarak tercih edemiyorsa, farklı koşullara bağlı olarak ortaya çıkan farklı görünüşler de karara bağlanamazlar. Bazı görünüşleri diğerlerine tercih edenler olanaksızı denemektedirler. Eğer iddiasını kanıtsız yapıyorsa ikna edici olmayacaktır. Ama bir kanıt kullanmak istiyorsa ve kanıtın yanlış olduğunu söylerse, kendisini çürütür. Kanıtın doğru olduğunu söylerse, kanıtın doğru olduğuna dair bir kanıt ortaya koyması gerekmektedir ve onun da doğru olması gerektiği için onun da bir kanıtını vermesi gerekir ve bu sonsuza dek sürer. Ancak sonsuz sayıda kanıt ortaya atmak olanaksızdır. Bu nedenle bir kanıta dayanarak bir görünüşü diğerine tercih edemeyecektir. ... şeylerin kendileri içinde ve doğalarında nasıl oldukları konusunda yargıyı askıya almalıyız. Böylece her şeyin göreceli olduğunu ortaya koyduktan sonra, var olan nesnelerin kendi doğalarında ve mutlak, saf bir biçimde nasıl oldukları konusunda bir şey söyleyemeyiz. Sadece bir şeyin göreceli olarak nasıl göründüğünü söyleyebiliriz. Öyleyse nesnelerin doğaları hakkında yargıyı askıya almalıyız.
__________________ English Preparatory Department School of Foreign Languages Assistant English Teacher Ankara Baskent University 2017-18 “Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...” C.A - 31.12.2010 - ∞ English Language and Literature Faculty of Humanities and Letters Ankara Bilkent University 2010-15 | |
|
Etiketler |
bicimi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Tartışma nedir ? Ve Tartışma kuralları | Eece | Tartışma Platformu | 1 | 29 Aralık 2022 02:42 |
Tartışma Yöntemi Ve Tartışma Türleri (Öğretim Yöntemleri - Eğitim Bilimleri) | Elysian | KPSS | 0 | 28 Kasım 2014 11:52 |
İki Tartışma Biçimi | Kalemzede | Felsefe | 0 | 07 Ekim 2011 14:59 |
Beş Tartışma Biçimi | Kalemzede | Felsefe | 0 | 07 Ekim 2011 14:59 |