20 Eylül 2011, 01:29 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Dinlerin Etiği Olarak Laiklik Şerif Mardin'le bu salonda tanışalı tam on yıl oldu. Gaston Bachelard üzerine kısa bir tanıtım konuşması yapmıştım ve Mardin de bu konuşmada hazır bulunmuştu dostluğumuz o döneme dayanır. Bu on yıl boyunca Şerif'le Ruşen Çakır'la ve birkaç kişiyle daha birlikte pek çok şey yaptık; bu konu üzerinde bir birikim oluştu. Mohammed Arkoun'la da bu konularda laiklik kavramının tezgâha yatırılması konusunda sık sık çalışıyoruz. Burada etik din ve laiklik gibi farklı temalardaki sorunları etik felsefe açısından ayırt ederek tartışmak isterim. Avrupalı kimliğimizi ve Akdenizli kimliğimizi sorunsallaştıran ve Mohammed Arkoun'un bizi içinde konumlandırmaya çalıştığı geniş anlamdaki o Akdeniz zemini sanırım bir konsensüs değil de –çünkü konsensüs yoktur aynı dil içinde değiliz aynı sorunsal içinde değiliz– bir uzlaşma ortak bir anlaşılırlık zemini oluşturulduğunda mümkün olabilir ancak. Ve uzlaşmayı konsensüsten şu düşünceye göre ayırıyorum: Heterojen farklı sorulara cevap verdiğimizi kabul ettiğimizde başkalarının da bizimkilerden ayrı sorulara cevap verdiğini kabul ettiğimizde kısacası ille de aynı soruları paylaşmadığımızı kabul ettiğimizde uzlaşma vardır. Bunu kabul etmek anlaşılırlık zeminleri oluşturan uzlaşmalar kurmayı sağlar. İç içe giren üç soru koymak istiyorum ortaya. İlk soru şu: Laiklik nedir ve bugün neden bu kadar kırılganlaşmıştır yalnızca Türkiye'de değil her yerde Fransa'da da? Belki de laiklik kafamızda onunla ilgili olarak bulunan imgenin aksine basit tek parçadan oluşmuş bir şey olmayıp değişik unsurlardan oluşmuş karmaşık bir bütün olduğundan... İkinci olarak laik etik nedir? Etik olarak laiklik nedir ve laiklik bir etik olarak bugünkü kentsellik içinde yaşam varoluş birlikte varoluş koşulu olarak sivillik koşulu olarak hangi anlamda aşılamazdır? Bu anlamda az önce Arkoun'un gelenek ve eleştiri İslami akıl ve modern akıl arasında yapılmasını önerdiği eklemlemeyi üzerine yerleştirdiği tartışma zemini Şerif Mardin'in John Rawls ile Michael Walzer'ın söyledikleri etrafında Walzer'daki daha ziyade cemaatçi gelenek ile Rawls'daki daha ziyade liberal gelenek arasında açılmasını önerdiği tartışmadan aslında çok uzak değildir. Sonuçta şurada burada farklı düzeylerde farklı sorun ya da farklı toplumsal etik alanlarında ya da terimlerinde karşımıza çıkan hep aynı tartışmadır. Üçüncü sorum ise şu: Laikliği yalnızca etik olarak değil dinlerin etiği olarak da düşünebilir miyiz? Biraz tuhaf bir mütasyon öneriyorum sanki laiklik tam da dinlerin birbirleri nazarındaki etiğiymiş gibi. Bu öncelikle laikliğin az önce Arkoun'un dediği gibi zorunlu olarak din karşıtı bir şey olmadığını tasavvur etmeyi gerektirir. Laiklik dinlerin kendi içlerinde yer alan bir tartışma aracılığıyla dinlerin içinden doğmuş olabilir. Ayrıca bu laikliğin dinsel olan ya da dinsel bellek karşısında Şerif Mardin'in kolektif bellek dediği şey karşısında sadece bir bastırma ilişkisine değil Şerif Mardin ve Arkoun tarafından ayrı ayrı önerildiği gibi bir soluklanma ilişkisine sahip olmasını gerektirir; bu soluklanmada gelenek de kendine bir açılma alanı bulur. Çünkü bellek ancak yeniden canlandırıldığı ölçüde var olabilir ve ancak açık bir tartışma alanına eleştirel bir tartışma alanına girmekle gerçekten canlanabilir. Dolayısıyla bu dinsel hayat biçimlerinin meşrulaştırmayı tekellerinde tutma iddiasından kurtulma yeteneğine sahip olmalarını gerektirir. | |
|
Etiketler |
dinlerin, etiği, laiklik, olarak |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Dinlerin Rolü | Kalemzede | Felsefe | 0 | 23 Ekim 2011 09:52 |
Etik Olarak Laiklik Sorunu | Kalemzede | Felsefe | 0 | 20 Eylül 2011 01:29 |