20 Eylül 2011, 00:24 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Altruizm Kollektivizm birey haklarının ezeli düşmanıdır! İnsanlar arası gönüllü işbirliğinden farklı olarak kollektivizm birey haklarını yok sayan bireyin hayatını ve emeğinin sonuçlarını mistik bir varlığa (kollektif) ait sayan gurubun bireyi her an feda edebileceğini kabul eden bir doktrindir. "Kollektif" soyutlamasına çeşitli isimler verilmiştir: ümmet devlet millet sınıf toplum parti kamu halk vs. Fakat kollektivizmde kollektif bütünlüğe verilen ad ne olursa olsun daima o kollektif adına iş gördüğünü iddia eden bir gurup azınlık çoğunluk üzerinde tahakküm kurmuştur. Böyle bir doktrinin hayata geçirilebilmesinin tek yolu kaba kuvvettir; ve bu doktrinin politik uygulaması daima Devletçilik (yani birey hakları ihlalinin kurumlaştırılarak legalize edilmesi) yoluyla olmuştur. Kollektivist bir hareket bir ülkeyi köleleştirmeğe giriştiğinde maddi ve ahlaki değerlere doğrudan doğruya el koyarak işe başlamaya cesaret edemez. Onun yerine özgürlüğün garantisi olan "birey hakları" kavramını yozlaştırmaya girişir. Bu yozlaştırmanın temel tekniği daima politik alanda bulunması gereken haklar kavramını ekonomik alana taşımaktır. Gerçek birey hakları yerine "herkese iyi bir ev iyi bir eğitim iyi bir iş iyi bir sağlık sistemi" gibi sloganlar sözde yeni haklar ("ekonomik haklar") olarak ortaya konur; ve bir yandan bu "yeni haklar"ın yarattığı kavram kargaşasıyla gerçek birey hakları anlayışı muğlaklaştırılırken diğer yandan bu sloganları hayata geçirme bahanesi altında gerçek birey hakları fiilen ihlal edilir ve kollektivist bir diktatörlüğe yol açılır. Bütün bu sloganlara eklenecek bir tek soru meseleyi berraklaştırır: Bu imkanlar kimin çalışmasının yarattığı zenginliklerle elde edilecektir? Ev eğitim iş sağlık sistemi tabiatta kendiliğinden bulunmaz. Bunlar insan-yapısı değerlerdir; yani insanlar tarafından üretilmesi gereken mal ve hizmetlerdir. Onları kim üretecektir. Eğer o mal ve hizmetlerden yararlanacak insanların kendisi bu işi yapacaksa bu haklarda yeni olan bir şey yoktur; çünkü mülkiyet hakkı bunu sağlamaktadır. Yok eğer mal ve hizmetlerden yararlanacak olanlar değil de başkaları bunu üretecekse; bu birey haklarının ihlalinden başka bir yolla mümkün değildir. Eğer bazı insanlar hak olarak başka insanların çalışmalarının ürünlerini elde etmeğe yetkili kılınırsa; bu başka insanlar hakları yok sayılmış birer köle olarak çalışmağa mahkum edilmiş olur. Başka birinin hakkının ihlal edilmesini gerekli kılan bir faaliyet bir "hak" değildir olamaz. Hiçbir insan başka bir insana onun seçmediği bir yükümlülüğü karşılığı olmayan bir görevi gönülsüz bir hizmetkarlığı empoze edemez. "Köleleştirme hakkı" diye bir hak yoktur olamaz. Bir hak o hakkın başka insanlarca madden tesisini içermez; bir hak sadece o hakkın maddi tesisini kendi gayretiyle kazanma özgürlüğünü içerir. Her çağda ve her ülkede kriminaller küçük bir azınlık oluşturmuştur; bunların insanlığa verdiği zarar siyasi yönetimlerin insanlığa verdiği zararlar yanında çok küçük kalmıştır. Soykırımlar savaşlar talanlar köleleştirmeler hep siyasi yönetimler tarafından yapılmıştır. Potansiyel olarak siyasi yönetimler insan haklarına karşı en büyük tehdittir; çünkü siyasi yönetim kanunen silahsızlandırılmış kurbanları karşısında fiziki zor kullanma tekelini kanunen elinde bulundurur. Birey hakları yoluyla faaliyetleri tahdit edilmemiş bir siyasi yönetim insanların en korkunç düşmanıdır. Bir ülkenin Haklar Senedi bireyleri özel şahısların faaliyetlerinden korumak için değil siyasi yönetimin faaliyetlerinden korumak için yazılır. Her isteyene bir ev bir konferans salonu bir tiyatro salonu bir yayınevi bir gazete sütunu vermek imkansız olduğundan bu tesisler üzerinde bu tesisleri üretmiş olanların tasarruf hakkı olmayacaksa bu "ekonomik hakları" kim dağıtacaktır bunlardan yararlanacak olanları kim belirleyecektir? Cevap: birey haklarını yozlaştıranların siyasi yönetimi; yani başkalarının üretimleri sonucu ortaya çıkan ürünlere el koymaktan ibaret bir kriminal faaliyeti kendileri için legalize ederek kurumlaştıran bir parazitler çetesi. Devletçiliğin teorisyenlerinin önümüze koyduğu paket-muamelelerden biri ekonomik gücün politik güçle eşit muameleye tabi tutulmasıdır. "Aç bir insan özgür değildir" veya "Bir işçi için emirleri bir işad******* veya bir bürokrattan alması farksızdır" gibi yutturmacalar sık duyulur. Birçok insan bir yandan bu yalanlara inanırken öte yandan özgür bir ülkedeki en fakir işçinin diktatörlükle yönetilen bir ülkedeki en zengin komiserden daha özgür ve daha güvenlikli olduğunu bilir. Özgürlüğü kölelikten ayırt eden temel asli hayati prensip nedir? Cevap: gönüllü faaliyet prensibi ve buna zıt olarak fiziki baskı ve zorlamadır. Altrüistler "eşitlik" kelimesine başka bir anlam atfeder. Bu kelimeyi bir anti-kavram haline çevirirler; yani eşitlik kavramını yozlaştıran bir terim haline getirirler: eşitlik kavramını politik değil metafizik bir eşitlik anlamında kullanırlar; başka bir deyişle tabiatın insanlara vermiş olabileceği farklı yetenekleri veya insanların bireysel seçeneklerinin isabet derecesini çalışma performanslarını ve karakterlerini nazarı dikkate almadan; insanları aynı kişilik özelliklerine ve erdemlere sahip görürler. Bu tür "eşitlikçiler"in karşısında mücadele etmeyi önerdikleri şey insan-yapısı kurumlar değil realitedir. Gerçekte bu "eşitlikçiler" insan-yapısı kurumlar vasıtasıyla realiteye karşı savaşa girişmişlerdir. Tabiatın insanları eşit güzellik ve eşit zeka ile donatmadığı ve insan tabiatının bir parçası olan irade yeteneğinin insanlara farklı tercihler yaptırabildiği olgusuna -mevcudiyete- isyan eden egaliteryenler; tabiatın ve iradenin bu "adaletsizliğini" yok etmek ve sözde evrensel eşitliği tesis etmek isterler. Kimlik Kanunu insanların manipülasyonuna açık olmadığından Nedensellik Kanunu ile oynamaya girişirler. Yani kişisel özelliklerin ve erdemlerin "yeniden bölüşülmesi" mümkün olmadığından insanları bunların sonuçlarından (yani kişisel özellikler ve erdemlerle yaratılmış ödüllerden avantajlardan başarılardan) mahrum etmeye çalışırlar. İstedikleri kanun önünde eşitlik değil bir eşitsizliktir: ters çevrilerek tepesine yeni bir aristokrasinin (değer-yaratmayanlar aristokrasisi) oturtulduğu bir sosyal piramitin tesisidir. | |
|
Etiketler |
altruizm |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kendisinden önce başkalarını düşünenler (altruizm) | Zen | Kişisel Gelişim | 0 | 18 Kasım 2012 00:00 |
Altruizm ve Özel Mülkiyet Hakkı | Kalemzede | Felsefe | 0 | 20 Eylül 2011 00:32 |