12 Ağustos 2011, 02:22 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi 5 Kant"ın ünlü `kategorik buyruğu", ahlâkî özneleri, eylemlerinin maksimlerini (temel kural)`evrenselleştirme"ye davet eder: `Yalnızca, aynı zamanda evrensel bir yasa hâline gelmesini isteyebileceğin maksime göre eyle!" Bu, `başkalarının sana yapmalarını istediğin şeyleri yapmalısın" diyen daha ünlü `altın kural"ın Kant "taki versiyonudur. Kant"ın kategorik buruğunu açıklamak için kullandığı örneklerle, ahlâksız eylemlerin, herkesin yapabileceği örnekler olarak görüldüğü zaman, kendi kendilerini çürütücü hâle geldiklerini göstermek amacı güdülür. Buna göre, yalan söylemek, yalnızca insanların çoğu doğruyu söylediği takdirde, etkili olur (yalana inanılır ve yalan söyleyen kişinin gizli emellerine hizmet edilir). Herkes yalan söylerse (bu eylemin maksimini evrenselleştirdiğimiz takdirde, söz konusu olan hipotez), o zaman hiç kimseye inanılmaz ve hem doğruyu söyleme kurumunun hizmet ettiği amaçlar ve hem de yalancının emelleri kaçınılmaz olarak boşa çıkar. Kant"ın, birincisine eşdeğer olması hedeflenen formüllerinin bir diğerinde, kategorik buyruk, başkalarını asla ve asla sadece araçlar olarak değil, fakat her zaman kendilerinde amaçlar olarak görmek gerektiği buyruğuyla ifade edilir: insan, ve genel olarak da, her rasyonel varlık, sadece~şu ya da bu irâdenin keyfi kullanımı için bir araç olarak değil. kendinde bir amaç olarak varolur: O, ister kendisine, isterse başka rasyonel varlıklara yönelmiş olsun, tüm eylemlerinde aynı zamanda hep bir amaç olarak görülmelidir. (Biz her ne kadar, her iki tarafın da özerkliğine saygı gösterdiği sürece, tüm tarafların hiç şüphe yok ki yararına olan ilişkilere gönül rızası ile girebilsek de) Başka insanları hiçbir zaman salt kendi kişisel amaçlarımızın araçları olarak kullanmamalıyız. Ahlâkî bir biçimde eylemek, başkalarına akılla anlaşılabilir veya rasyonel varlıklar ve dolayısıyla ahlâkî amaçlar olarak muamele etmek demektir. Kant"ın en anlamlı, ama maalesef, en karanlık değerlendirmelerinden bazıları, onun eleştirilerinden üçüncüsünde, estetik yargı ile teleolojik yargının birbirleriyle ilişkili olan eleştirilerini içeren Critique of Judgment [Yargı Gücünün Eleştirisi] "ta yer alır. Kant , sanat felsefesine etkili bir katkı yapmış olmanın yanında, saf aklın eleştirisiyle pratik aklın eleştirisi arasında bir köprü olarak tanımlanan şeyi sağlamıştır. Stuart Hampshire"ın sözleriyle, `bizi azgın doğadan rasyonel özgürlüğe götüren bir köprü vardır. Estetik tecrübe, insan yaşamının görünüşte mukayese edilemez olan iki boyutu, yani bir yandan (empirik ya da bilimsel bilginin nesnesi olan) fizikî doğanın deterministik alanı içindeki bedensel varoluşumuzla, diğer yandan da yalnızca pratik aklın evrensel buyruklarına itaat eden özerk rasyonel failler olarak varoluşumuz arasındaki şiddetli karşıtlığı yumuşatır. Doğal güzelliğe ilişkin estetik tecrübemiz, başarılı sanat eserinin gözle görülür olan doğal zorunluluğunu yansıtan bir bilinç -her ne kadar, `kendinde bir amaç olarak", belirli bir işleve hizmet etmese dahi, onun olduğundan başka türlü olamayacağı hissi- doğurur. Bir sonuç olarak, biz "doğada kendimizi evimizdeymiş` gibi hissetme imkânı buluruz: Beğeni yargısı açısından, güzel bir sanat eseri, doğadaki canlı bir organizmanın kendi kendini şekillendiren canlılığına sahiptir. Kendi belirsiz amaçlılıklarıyla birlikte, doğanın şekillendirici güçleri ve insan varlıklarının özgür, şekillendirici güçleri arasındaki boşluk kapanmıştır. İnsan varlıkları, bölünmüş benlerinin ahlâkî çabalarda yarattığı gerilime rağmen, kendilerini doğada önemli ölçüde evlerindeymiş gibi hissederler. ...Ahlâklı insanla doğal süreçler arasındaki tehdit edici boşluğu diğer taraftan hareketle kapatırken, doğal güzelliği, doğal varlıklarla ilgili `doğal süreçleri amaçsız bir mekanizma olarak değil de, sanatla benzerlik içinde" değerlendiren, bir görüşü talep eden bir şey olarak görürüz. Kant, en azından 1787 ertesine kadar, doğadaki amaçlılığı, Tanrı"nın amaç gözeten plânının aktüel ürünü olarak görmez. Bununla birlikte, evrene estetik açıdan, sanki o bir amaç gözetilerek yaratılmış ya da düzenlenmişçesine, değer biçişimiz, bizim ahlâkın eğilip bükülmez taleplerini maddî dünyanın olgusal kayıtsızlığıyla bağdaştırmamızı kolaylaştırır. Kant"ın bu anlamlı mülahazaları Kıta Avrupası geleneği içinde yer alan diğer düşünürler tarafından kabul görmüştür. Örneğin, Friedrich Schiller , `İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine" başlığını taşıyan denemesinde, sanatı, insanlık için ahenkli, organik bir birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracı olarak görür. Güzellik `doğa hâli"nden (Naturstaat), salt fızikî bir boyutu olan bireyin tam zıddı olan ahlâklı bireyin ihtiyaçlarına daha uygun gelen ahlâkî evreye (sittlicher Staat) giden yoldur. Güzellik özgürlük yoludur. Kant "ın üçüncü eleştirisiyle Aydınlanma ve moderniteye Romantizm, Hegel ve diğer Kıta Avrupası düşünürleri tarafından yöneltilen eleştiriler arasında, işte bu genel eğilim açısından da, yakınlıklar olacaktır. | |
|
25 Eylül 2011, 01:13 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi 5 Kant"ın ünlü `kategorik buyruğu", ahlâkî özneleri, eylemlerinin maksimlerini (temel kural)`evrenselleştirme"ye davet eder: `Yalnızca, aynı zamanda evrensel bir yasa hâline gelmesini isteyebileceğin maksime göre eyle!" Bu, `başkalarının sana yapmalarını istediğin şeyleri yapmalısın" diyen daha ünlü `altın kural"ın Kant "taki versiyonudur. Kant"ın kategorik buruğunu açıklamak için kullandığı örneklerle, ahlâksız eylemlerin, herkesin yapabileceği örnekler olarak görüldüğü zaman, kendi kendilerini çürütücü hâle geldiklerini göstermek amacı güdülür. Buna göre, yalan söylemek, yalnızca insanların çoğu doğruyu söylediği takdirde, etkili olur (yalana inanılır ve yalan söyleyen kişinin gizli emellerine hizmet edilir). Herkes yalan söylerse (bu eylemin maksimini evrenselleştirdiğimiz takdirde, söz konusu olan hipotez), o zaman hiç kimseye inanılmaz ve hem doğruyu söyleme kurumunun hizmet ettiği amaçlar ve hem de yalancının emelleri kaçınılmaz olarak boşa çıkar. Kant"ın, birincisine eşdeğer olması hedeflenen formüllerinin bir diğerinde, kategorik buyruk, başkalarını asla ve asla sadece araçlar olarak değil, fakat her zaman kendilerinde amaçlar olarak görmek gerektiği buyruğuyla ifade edilir: insan, ve genel olarak da, her rasyonel varlık, sadece~şu ya da bu irâdenin keyfi kullanımı için bir araç olarak değil. kendinde bir amaç olarak varolur: O, ister kendisine, isterse başka rasyonel varlıklara yönelmiş olsun, tüm eylemlerinde aynı zamanda hep bir amaç olarak görülmelidir. (Biz her ne kadar, her iki tarafın da özerkliğine saygı gösterdiği sürece, tüm tarafların hiç şüphe yok ki yararına olan ilişkilere gönül rızası ile girebilsek de) Başka insanları hiçbir zaman salt kendi kişisel amaçlarımızın araçları olarak kullanmamalıyız. Ahlâkî bir biçimde eylemek, başkalarına akılla anlaşılabilir veya rasyonel varlıklar ve dolayısıyla ahlâkî amaçlar olarak muamele etmek demektir. Kant"ın en anlamlı, ama maalesef, en karanlık değerlendirmelerinden bazıları, onun eleştirilerinden üçüncüsünde, estetik yargı ile teleolojik yargının birbirleriyle ilişkili olan eleştirilerini içeren Critique of Judgment [Yargı Gücünün Eleştirisi] "ta yer alır. Kant , sanat felsefesine etkili bir katkı yapmış olmanın yanında, saf aklın eleştirisiyle pratik aklın eleştirisi arasında bir köprü olarak tanımlanan şeyi sağlamıştır. Stuart Hampshire"ın sözleriyle, `bizi azgın doğadan rasyonel özgürlüğe götüren bir köprü vardır. Estetik tecrübe, insan yaşamının görünüşte mukayese edilemez olan iki boyutu, yani bir yandan (empirik ya da bilimsel bilginin nesnesi olan) fizikî doğanın deterministik alanı içindeki bedensel varoluşumuzla, diğer yandan da yalnızca pratik aklın evrensel buyruklarına itaat eden özerk rasyonel failler olarak varoluşumuz arasındaki şiddetli karşıtlığı yumuşatır. Doğal güzelliğe ilişkin estetik tecrübemiz, başarılı sanat eserinin gözle görülür olan doğal zorunluluğunu yansıtan bir bilinç -her ne kadar, `kendinde bir amaç olarak", belirli bir işleve hizmet etmese dahi, onun olduğundan başka türlü olamayacağı hissi- doğurur. Bir sonuç olarak, biz "doğada kendimizi evimizdeymiş` gibi hissetme imkânı buluruz: Beğeni yargısı açısından, güzel bir sanat eseri, doğadaki canlı bir organizmanın kendi kendini şekillendiren canlılığına sahiptir. Kendi belirsiz amaçlılıklarıyla birlikte, doğanın şekillendirici güçleri ve insan varlıklarının özgür, şekillendirici güçleri arasındaki boşluk kapanmıştır. İnsan varlıkları, bölünmüş benlerinin ahlâkî çabalarda yarattığı gerilime rağmen, kendilerini doğada önemli ölçüde evlerindeymiş gibi hissederler. ...Ahlâklı insanla doğal süreçler arasındaki tehdit edici boşluğu diğer taraftan hareketle kapatırken, doğal güzelliği, doğal varlıklarla ilgili `doğal süreçleri amaçsız bir mekanizma olarak değil de, sanatla benzerlik içinde" değerlendiren, bir görüşü talep eden bir şey olarak görürüz. Kant, en azından 1787 ertesine kadar, doğadaki amaçlılığı, Tanrı"nın amaç gözeten plânının aktüel ürünü olarak görmez. Bununla birlikte, evrene estetik açıdan, sanki o bir amaç gözetilerek yaratılmış ya da düzenlenmişçesine, değer biçişimiz, bizim ahlâkın eğilip bükülmez taleplerini maddî dünyanın olgusal kayıtsızlığıyla bağdaştırmamızı kolaylaştırır. Kant"ın bu anlamlı mülahazaları Kıta Avrupası geleneği içinde yer alan diğer düşünürler tarafından kabul görmüştür. Örneğin, Friedrich Schiller , `İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine" başlığını taşıyan denemesinde, sanatı, insanlık için ahenkli, organik bir birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracı olarak görür. Güzellik `doğa hâli"nden (Naturstaat), salt fızikî bir boyutu olan bireyin tam zıddı olan ahlâklı bireyin ihtiyaçlarına daha uygun gelen ahlâkî evreye (sittlicher Staat) giden yoldur. Güzellik özgürlük yoludur. Kant "ın üçüncü eleştirisiyle Aydınlanma ve moderniteye Romantizm, Hegel ve diğer Kıta Avrupası düşünürleri tarafından yöneltilen eleştiriler arasında, işte bu genel eğilim açısından da, yakınlıklar olacaktır.
__________________ English Preparatory Department School of Foreign Languages Assistant English Teacher Ankara Baskent University 2017-18 “Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...” C.A - 31.12.2010 - ∞ English Language and Literature Faculty of Humanities and Letters Ankara Bilkent University 2010-15 |
|
Etiketler |
eleştirel, felsefesi, immanuel, kant’ın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İmana Yer Açmak. (Immanuel Kant'ın Bilgi ve İman Felsefesi) | Düş | Kitap Tanıtımları | 0 | 20 Ocak 2015 03:55 |
Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi 2 | Kalemzede | Felsefe | 1 | 25 Eylül 2011 01:14 |
Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi 3 | Kalemzede | Felsefe | 1 | 25 Eylül 2011 01:14 |
Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi 4 | Kalemzede | Felsefe | 1 | 25 Eylül 2011 01:14 |
Immanuel Kant’ın Eleştirel Felsefesi | Kalemzede | Felsefe | 0 | 12 Ağustos 2011 02:36 |