10 Ağustos 2011, 12:17 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Fenomelojistlere Göre Apriori Bilginin Özü A priori bilgi yaratıcısı ve başlıca temsilcisinin Alman fılozofu Edmund Husserl bulduğu fenomenoloji adı verilen ünlü çağdaş felsefe okulunun ayrıntılı araştırmalarının ana konusunu oluşturuyor. Bu düşünür empirizmin maksimine eşdeğer olan bir mâksim kabul eder: Sözcüklerin anlamını açıklayan salt sözsel nitelikteki bir bilgiden. daha fazla bir şey olan her tür bilgi; deneye dayandırılmak zorundadır: Ancak bu maksimin Husserl için onun empiristlerin gözünde taşıdığı anlamdan farklı bir anlamı vârdır. Deneyden söz ettikleri zaman empiristlerin zihninde yâ bize fiziksel nesnelerin ve fenomenlerin verildiği duyu-deneyi ya da bize zihinsel fenomenlerin verildiği içebakış vardır. Husserl bununla birlikte ne fiziksel ne de zihinsel dünyanın bir üyesi olan belirli varlıkların duyu-deneyinde fiziksel fenomenler; içebakışta zihinsel fenomenler nasıl veriliyorlarsa aynen o şekilde doğrudan ve aracısız olarak verildikleri başka bir deney türü daha olduğuna işaret eder. Fiziksel ve zihinsel dünyalar birlikte zaman içinde varolan gerçek varlıkların dünyasını oluşturur. Bu gerçek dünyadan başka Husserl'e göre ezeli ve ebedi olan ideal varlıkların oluşturduğu bir başka dünya daha vardır ( vardır diyoruz çünkü Husserl'in kendisi bu dünyanın gerçek dünyayla aynı anlam içinde varolmadığını savunur) İdealar şeylerin özleri bu dünyanın üyesidirler. Husserl'in "şeylerin özleri" deyimiyle dile getirdiği özler oldukça : gizemli varlıklar olup; bunlar hemen hemen Platonik İdealara (Bkz. 8. Bölüm: Platonik İdealar alt-bölümü) karşılık gelirler. Belli bir türün bir örneği olarak belli bir şeyin özü "kalem" türüdür; önündeki kağıt yaprağına çizilen ve kareye karşılık gelen bir çizimin özü "kare" türüdür (genel olarak karedir) v.b.g. Şimdi Husserl şeylerin bu özlerinin bize tıpkı-duyu deneyindeki cisimler gibi aracısız olarak verildiklerini savlar. Masamı kaplayan kırmızı örtüye baktığım zaman duyularımla bu somut şeyi algılarım ancak . aynı anda zihnim de kırmızılığın özünün neden oluştuğunun bilincine varır. Kırmızılığın özüne ilişkin bu bilinçlilik Husserl'e göre duyu- deneyinden farklı bir doğrudan ve aracısız deney biçimidir. Bu iki deney biçimi arasındaki farklılıklar Husserl tarafından ayrıntılı olarak analiz edilmiştir: Bize kendisinde şeylerin özlerinin verildiği deneye Husserl (Wessenschau) adını verir. Özlere ilişkin bu sezgi temeli üzerinde biz Husserl'e göre; duyu-deneyiyle ulaşamayacağımız~ kendilerinden kuşku duyulamaz savlara ulaşırız. Böylelikle örneğin kırmızılığın özüne ilişkin sezgi bize kırmızılığın mekândan ayrılamaz olduğu ve dolayısıyla kırmızı olan her şeyin yer kaplaması gerektiği kesin bilgisini sağlar. Kırmızı olanın yer kapladığı savı genel bir sav olup tikel bir duyu algısı yalnızca' bu kırmızı şeyin yer kapladığı savını destekleyebileceğinden tikel bir duyu algısına dayandırılamaz. Savımızın kuşku duyulamaz olduğu yerde tümevarımsal sonuçlar kesin olmadığı için savımıza birçok duyu-algısından yola çıkmak suretiyle tümevarımsal bir yoldan da ulaşılamaz. Kırmızı olanın yer kapladığı savı onda içerilen terimlerin anlamlarına ilişkin bir analize dayanmadığına göre analitik bir sav da değildir: O öyleyse duyu-deneyinden bağımsız ve bunun sonucu olarak a priori olan bir savdır; ancak o aynı zamandaanalitik bir 'sav olmadığına göre; sentetik a priori bir savdır. Fenomenolojistlere göre ' matematiğin aksiyomları yalnızca sayılar ve diğer matematiksel varlıklar hakkında özlere ilişkin daha önceki sezgiler aracılığıyla kazanılmış bilginin dilsel formülasyonlardır. "Doğal sayı" "nokta" ".doğru çizgi" "düzlem" gibi ifadeler kendilerine duyu-deneyi tarafından nüfuz edilebilir olan gerçek nesnelerin adları değildir. Onlar bize fenomenolojistlerin özlere ilişkin sezgi adını verdikleri söz konusu deney biçimi içinde doğrudan ve aracısız olarak verilen ideal nesnelerin adlarıdırlar. Özlere ilişkin bu sezgi aracılığıyla matema6ğin kendisine konu aldığı ideal varlıkların belirli özelliklerini ilişkilerini v.b.g.; bilme durumuna gelir ve aksiyomları formüle ederken bu şekilde kazanılmış bilgiye ilişkin olarak bir rapor veririz. Fenomenolojistler bizim aksiyomlar aracılığıyla bazı insanların sandığı gibi ideal varlıkları kurmadığımız ya da konstitüte etmediğimiz üzerinde ısrar ederler. İdeal varlıklar insanların irâdesiyle gerçek nesnelerden dahâ fazla yaratılamazlar. İdeal varlıkların dünyası bizim düşünmemizden bağımsız olarak vardır. Bu dünyayı araştırmak matematiğin ve diğer a priori disiplinlerin işidir;Biz ` onu aksiyomlardan mantıksal tümdengelimler aracılığıyla çeşitli sonuçlar çıkarsayarak araştırırız. Aksiyomların . kendileri boşluktan çıkartılmadıkları gibi bir uzlaşmayla kabul edilmiş de değildirler; onlar ideal matematiksel nesnelere ilişkin tüm tümdengelimlere öncel olan öze ilişkin sezgiyle . kazanılmış bilginin ifadesidirler. Boşluktan çıkarılmış bilim adamının kırbacıyla dikte ettirilmiş ve bir öze ilişkin sezgiyle desteklenmemiş aksiyomlara dayanan matematik 'bir bütün olarak havada kalacak ve dolayısıyla bilişsel bir değerden yoksun olan bir şey olacaktır. Fenomenolojistlerin bu görüşlerinin yalnızca savlarında yer alan terimlerin günlük konuşma dilindeki anlâmları içinde alındığı uygulamalı matematikle ilgili olduğu çok açıktır: Ilımlı empirizm uygula- malı matematiğin aksiyomlarının yalnızca onların analitik sâvlar olmamaları durumunda empirik sınamaya konu olabileceklerini öne 'sürer. Öte yandan fenomenoloji ise analitik olmayan bu aksiyomlara a priori yargılar olma özelliğini yükler. Sentetik a priori yargıların meşruluğunu teslim ederken; fenomenoloji kendisini ılımlı apriorizmin tarafına oturtur. Fenomenolojistlerin görüşlerine ilişkin daha âyrıntılı bir eleştirel analize kalkışmaksızın burada tüm yönleriyle geliştiremeyeceğimiz bir değerlendirmede daha bulunacağı. Fenomenolojistlerin özlere ilişkin sezgi adını verdikleri şeye aynı zamanda sözcüklerin anlamına ilişkin dikkatli bir inceleme adı verilebilir. Sonuncusuna da- yanan önermeler yalnızca kendilerinde içerilen terimleri açıklarlar ve dolayısıyla bunlar analitik önermelerdir. Bu durumda fenomenolojistler tarafından ılımlı empirizme yönelen eleştiriler düşer. | |
|
Etiketler |
apriori, bilginin, fenomelojistlere, göre, Özü |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Herakleitos'a Göre Doğru Bilginin Ana Kaynakları Nedir, Ne Değildir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 23 Mart 2021 15:24 |
Herakleitos'a Göre Doğru Bilginin Ana Kaynakları Nedir, Ne Değildir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 13 Ekim 2020 21:24 |
Herakleitos'a Göre Doğru Bilginin Ana Kaynakları Nelerdir? | Kalemzede | Felsefe | 0 | 26 Eylül 2020 21:16 |