Hasta davranışları sürekli sergilemenin, toplumsal hoyratlıkları tedavi etmek için temel bir yöntem olduğuna inanıyorum. Yakındığımız şeyler toplum kültüründe kurallaşamayan davranışların sürüp gittiğini gösterir. Her birine toplum yaşamını zor, pahalı, ahlaksız yapan cehalet sendromları olarak bakabiliriz. Bunlara karşı duyarsızlık, çağdaş yaşamın baskısı altında toplumun ezildiğinin de kanıtı.
Doğan Kuban
Tehlikeyi göze alarak kural çiğnemek genelleşmiş bir davranıştır. Bu uygarlık dışı kaygısızlığın bir atom santralında olabileceğini düşünürseniz, Türkiye’de atom santralına ilişkin tartışmalarda uykunuz kaçar.
Bu yazının konusu da yine trafik kargaşası. Batı ülkelerinde, kaldırıma arabalar çıkmasın diye babalar konduğunu ve bunların söküldüğünü görmedim. İstanbul’da belediye tarafından konan babalar park etmek için sökülüyor. Kaldırımlara çıkmış arabaların önünden defalarca geçen trafik polislerinin bunları yapanlara ceza verdiğini de görmedim. Çünkü babalar yerine konmuyor. Halk park etmekte devam ediyor.
Uygar denilen ülkelerde ana ulaşım yolları üzerinde park yapıldığını, özel işaretli yerler dışında görmedim. Park yasağı bildiren levhaların düzenli ve sık olarak konduğunu ve onlara uygun davranmayanların, hemen cezalandırıldığını da biliyorum. Oysa doğal hale gelmiş pek çok kuralsız davranışı hepimiz kanıksadık. Örneğin kesişen yollardaki kaldırımlara kavşaktan en az on metre mesafede park etmek kuralını Türkiye’de bilen ya da bilip de uygulayan yok. Bunun ulaşımı ne çok aksattığını gören ya da şikayet eden de yok.