IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29 Mart 2009, 06:31   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Normal nedir? Siz normal misiniz?




NORMAL NEDİR? SİZ NORMAL MİSİNİZ?

Kaynak: Bilim ve Gelecek- Nisan 2004, Sayı -2
Hazırlayan: Ruken Kızıler


Bilim ve düşün insanlarından öncelikle "normal" kavramını tanımlamalarını istedik, Sonra da ekledik: "Siz normal misiniz?" Bir tane "normal"e rastlamadık.
İşte yanıtlarıyla Erdal Atabek, Afşar Timuçin, Önay Sözer, Ahmet İnam, Cengiz Gündoğdu, Gençay Gürsoy, Ali Nesin, Cem Mumcu ve Kaan Arslanoğlu.

Normal insanın belli bir denetim alanı içinde eylemesini sağlayan, davranışlarını biçimlendiren kural ya da kurallar bütününe verilen ad; toplum bilimlerinde yerleşik ya da beklenen toplumsal davranış biçimi; ne yapılması gerektiğine ilişkin üstü örtük toplumsal kural ya da örnek biçim (Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınlan, s.1045).
Böyle bir tanımı okuyunca ilk akla gelen soru şu: Kim belirliyor bu normali? . ilk akla gelen yanıt: Kimler çoksa, onlar. İlk yanıt genellikle en yüzeysel olanıdır. Normun içine biraz daha girmeye çalıştığımızda, çoğunluğun gücüyle değil de, iktidarın gücüyle karşılaşacağımızı görürüz. Halk çoğunluğu ne zaman gücü eline almış ki, kuralları koyabilsin?
Bir toplumun içine doğuyoruz; etrafı çepeçevre sarılmış, farklılıkların değil de benzerliklerin arandığı, ortalamanın tutturulduğu grupların oluşturduğu bir topluma. Kurallar yani normlar, bizim aslında görmediğimiz, ama farkında olmadan kabul ettiğimiz ölçülerdir. Bu ölçülerin biçimlendiremediği bireylere de anormal diyoruz. Yaşama kendi rengimizi katmaya çalıştıkça, normların dışına çıkıyoruz.
Böyle düşünüldüğünde normal olan, sıradandır, normali seçmek güvenli bir yaşamı seçmektir ve normal olan ortalama olandır. Fakat bu sorgulamaların ötesinde normalliğe ihtiyaç duyduğumuz da, tartışılmaz bir gerçek. Normal olmak, yani toplumsal kabul görmek, iç dünyamızdaki huzuru sağlıyor. Öyleyse farklılıkların törpülenmediği başka bir toplum hayali gerekli...
Kafamızı karıştıran bu sorulan bazı yazarlarımızla konuştuk. Normal kavramı hakkındaki görüşlerini ve normal olup olmadıklarını sorduk. Ilginçtir, bir tane "normal"e rastlayamadık.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 29 Mart 2009, 06:33   #2
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Erdal Atabek ile söyleşi

Sizce "normal" nedir?
"Norm"a dayanıyor normal. Standart, ölçü' demektir. Temelinde değerler olan ölçü demektir. Burada bütün mesele normalin temelindeki `norm"u kimin koyduğudur. Normu kim koyuyorsa, normali de o belirliyordur. Onun için de normal, toplumlara, dönemlere, hatta kişilere göre değişir.
Normal dediğimizde biz bütün bunları düşünmüyoruz tabii, başka bir şey anlıyoruz. Şimdi içinde olduğu durumu doğru algılayan, bu durum ve koşullara uygun hareket ederek kendini ve çevresini uyumlu kılan kişi normal sayılıyor. Psikiyatrinin normali de böyle tanımlanmıştır. Yani normal dediğimizde şu iki kriter çok önemli: Kişinin kendisine ve çevresine zararlı değil, yararlı olması, yapması gereken etkinlikleri yerinde ve zamanında gerçekleştirebilmesi. Israrla uyum sağlamayan, uyum sağlamaya gücü yetmeyen, uyum sağlama yetisi olmayan kişilere de anormal diyoruz.
Bu hastalık mıdır, bozukluk mudur, yetersizlik midir?
Bu kişinin yardıma ihtiyacı vardır. Belki de hastalıkları böyle tanımlayabiliriz. Sadece ruhsal bakımdan değil, bedensel hastalıkları da. Bedensel hastalıklarda eksilen şey nedir, yaşama aktif olarak katılım.

Ama tabii bir sosyal norma uymama hastalık olarak kabul edilmemelidir. Arada böyle bir fark olduğunu düşünüyorum. Bu ne kadar açık bir kriterdir, tartışılabilir.
İnsanlar neden normal olmaya çalışıyor? Ya da şöyle de diyebilirim, bir yandan toplumsallığımız yüzün- den normal olmaya çalışırken, hayata kendi rengimizi katmak için normalin dışına çıkmak da istiyoruz. Özellikle de entelektüellerde ve sanatçılarda bu tavrı daha fazla görüyoruz.

Sosyal normların dışında yaşamaya insanın hakkı vardır. Herkes ben farklıyım sosyal normların dışında düşünüyorum, dışında yaşıyorum diyebilir. Bu farklılıkların yaşamasına yardım da edilmelidir. Fakat kişinin kendisine ve çevresine en azından zarar vermemesi gerekir. Bir kişinin normal dışı olması bence farklılıktır, buna hakkı vardır ve toplum tarafından kabul edilmelidir. Tabii farklı olmak için evleri ateşe vermemek koşuluyla...
Uygarlık tarihine bakıldığında normları belirleyen güçler kimlerdir?
İktidardır. Siyasal iktidar olabilir (dinsel iktidar da bunun içindedir), devlettir ya da gruplardır, galip gelenlerdir.

Şimdiye baktığımızda...
Şimdi kapital, yani sermayedir. Normları belirleyen iktidar, paranın
iktidarıdır. Istedigi gibi kural koyup kaldırabiliyor, değerleri de o belirliyor.
Sermayenin iktidarı var evet, ama sermayeye sahip olan toplumun çok küçük bir yüzdesi. . .
Tabii çok az kişi belirleyicidir zaten, iktidara sahip olan da çok az kişidir. Toplum kendi gönlüyle uyum sağlıyor. İktidara duyulan itaat psikolojisi içerisinde, uyuyor normlara. Ve buna uyum sağlamayanlar, yani bu iktidarı kabul etmeyenler de toplum dışı kalıyorlar. Günümüzün normali böyle tanımlanıyor.
(.....)
lnsan psikolojisine dönecek olursak, normal olmaya duyduğumuz ihtiyacı anlatır mısınız? Normale ulaşırken yaşanan süreçler nelerdir?
Kişinin toplumsal kabul görmeye ihtiyacı vardır. Toplumsal kabulü hepimiz birazcık da olsa isteriz. Bu bizim için çok önemli ve değerlidir. Eğer içinde bulunduğumuz grup ya da toplumda bunu bulamazsak, başka yerlerde ararız. Çünkü bu kabul görme aynı zamanda önem ve değer gördüğümüzü de ifade eder ki, kişinin özgüveni ve özsaygısı da böyle oluşur. Bunu umursamayacak, beklemeyecek kadar yalnızlık, tek başına kalma gücünü gerektirir ki, pek çok insan için zordur. Biz topluma uyum sağlayabilmek için bazı ödünler bile veririz.

Ödün vermeyen, tek başına kalma cesaretini gösterenler kimler?
Bazı insanlar da daha güçlü işlevleri olanlar, sanatçılar, yazarlar, düşünürler toplumsal onaya, sıradan insan kadar ihtiyaç duymazlar. Onlar kafa tutarlar ve toplumları başka seçeneklere doğru etkilerler. Örnegin Nietzsche. Onun gibi pek çok düşünür, toplum tarafından kabul edilmeyi değil, topluma öncülük etmeyi seçmişlerdir. Aslında onların toplumu arkalarından sürüklemek gibi dertleri de yoktur. Toplumların onları reddettiği de olur. Ama o kişiler için bunun bir önemi yoktur, çünkü zaten bunu göze almadan yaratıcı olamazlar. Onların uyuma ihtiyaçları yoktur. Uyum ihtiyacı, korkulardan kaynaklanır, dışlanmak, yalnız kalmak hep korku unsurlarıdır. Yaratıcılar, o korkuyu aşarak yaratıcı olurlar.

Fakat şunu da söylemek istiyorum, bu kişiler normal dışıdırlar, ama hasta da değillerdir. Psikiyatride karşı bir grup var: Antipsikiyatri ' akımı. Akım, bu kişileri, hatta pek çok şizofreni, manik depresifi, paronoyağı hasta görmemektedir. Bunlar psikiyatrinin kendi iç tartışmaları. Mesela Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM-IV adıyla hazırladığı psikiyatrik tanımlar, bir bilim diktasıdır diyenler vardır. Zaman zaman özellikle hekimlerin bunları tartışmasını doğru buluyorum.
Peki düşünsel ve sanatsal üretimin tek yolu normların dışına çıkmaktır mı diyeceğiz ?
Evet, buna yaratıcılık da diyebiliriz.
Normal olmak, yaratıcılığın önünde bir engel midir?

Evet. Normale uyum sağlamaya ihtiyaç duymak, yaratıcılığı engeller. Yaratıcılık bunun dışına çıkma cesaretidir.
Peki yaratıcılığı, farklılığı teşvik eden, olumlayan bir toplum düzeni hayal edebilir miyiz?
Edebiliriz. Gerçekleştirebiliriz de. Burada önemli olan şu: Toplumun ihtiyaçları kalıplaşmış normları aşarsa, insanlar kendilerindeki ve başkalarındaki yaratıcılığı kabul ederlerse, bu hayata geçebilir. Böyle bir toplumda her şeyi normalize etmeye ihtiyacımız yoktur. Norm diye kabul edeceğim şey, kendisi ve birbiri için en azından zararlı olmamak, yararlı olmak ve işlevleri yerine getirebilmek olur. İnsanların birbirinden beklediği bundan ibaret olmalıdır. Kendisine benzemesini istememelidir. O zaman biz oportünist toplumlardan, yaratıcı toplumlara geçebiliriz.

Böyle bir toplumun örnekleri var mı?
Ütopya olarak vardır. Yaratıcılık açısından olmasa da, özgürlük ve eşitlik açısından. Thomas Moore'un ütopyası böyle bir şeydir. Aynı zamanda yaratıcılık, özgürlüğü, cesareti, keşif güdüsünü gerektirir.
Sizce normal olarak mı, anormal olarak mı mutlu olabiliriz?
Insanlar gündelik bir yaşamın içinde de, sıra dışı bir yaşamın içinde de çok mutlu olabilir. Biraz mutluluktan ne anladığımıza ve yaşamdan ne beklediğimize bağlı. Bence bizim yetilerimizin ve yapmak istediklerimizin yapılabilmesiyle ortaya çıkan bir doyum halidir mutluluk. Mutluluk ne kendini aldatmaktır, ne de sonsuz bir arayıştır. Mutluluk doyum halidir. Mutluluk kesinlikle bir emek ürünüdür. Kişinin hayattan ne beklediğini iyi bilmesi ve beklentilerine ulaşmak için cesaretle emek harcaması gerekir.

Anormalliklere ne zaman müdahale edilmesi gerekiyor?
Zarar verme burada önemli, bir de kişinin kendi isteğine rağmen yeti başarısızlığı nedeniyle desteğe ihtiyacı olduğu zaman müdahale etmek gerekir. Saçını maviye boyatan birini tedavi edemeyiz. Oysa ona da norm dışı diyebiliriz.

İnsanlar hayatlarının en çok hangi yaş döneminde anornal olmaya yatkın oluyorlar?
Kimlik arayışı dediğimiz ergenlik döneminde normların dışına çıkmaya çalışırız. Bağımsızlık ve kimlik gereksinimleri bizi normların dışına çıkarır. Her ikisi de ergenlik döneminde önemli rol oynarlar. "Ergenlik şu yaşta biter" diye bir şey de yok. İnsanlar bunu zamanında tamamlayamazlarsa, hayatları boyunca da devam edebilir.
Sonuçta normal olabilmek için anormal bir süreçten geçmemiz mi gerekiyor?
Mutlaka. Hepimiz geçiyoruz. Bu gelişmenin psikolojisidir. Bu gelişme, bedensel, değişimlerle de paraleldir. Ama kimileri bunu silik, kimileri baskı altında, kimileri kaotik, çapraşık yollardan giderek bulur.
Kendi toplumumuza baktığımızda Güneydoğu'daki töresine bağlı kadının normlarıyla, benim normlarım arasında büyük fark var. Bir toplumun içindeki farklı normlara sahip kesimleri nasıl değerlendireceğiz?


Farklı kesimlerde farklı iktidarlar var da onun için. Orada geleneğin, dogmanın gücü hâkim. Ama kanunlar benim için de onun için de aynı işliyor.
Töre cinayeti işleyen bir adama yaptığının anormal olduğunu nasıl kavratacağız?

Hukukun tek olması kaçınılmazdır. Cinayet Istanbul'daki için de Urfa'daki için de cinayettir. Ama tabü o insan kendisini cinayet işlemiş saymıyor. Onu cezalandırmak tek başına asla yeterli olmayacaktır. Orada daha derinden çözümler aramak gerekiyor. Aslında çözüm oradaki ekonomik yapıyı degiştirmekle bulunacaktır. Ekonomik yapı, sosyal yapıyı da değiştirecektir. Ve egitim de böylece etkili olur. Bu yapılar değişmeden eğitim tek başına yeterli olmuyor.
Son olarak siz kendinizi normal kabul ediyor musunuz?
Normal bir insanım demek çok zor. Ama normal olmak da istemem zaten. Ben eleştirel bakıyorum dünyaya. Eğer "normal", kabul etmek anlamına geliyorsa; ben hiçbir şeyi eleştirmeden, yorumlamadan kabul etmeyerek bugüne geldim. Ama tabii bana göre ben normalim. Düşünmeden itaat edenler bence anormal.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 06:34   #3
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Prof. Dr. Önay Sözer
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü


Bugünkü "normal" sözcüğümüzün temelindeki Latince norma (kural) sözcüğü nosco fiilinden geliyor. Bu da en azından iki anlamlı bir fiil: 1 ) tanımak, bilmek; 2) kabul etmek. "Norm" görmeden önceki bir görmedir, yani aynı zamanda bir çeşit körlük: Bildiğini kabul etmek. Çünkü normu, normali sürekli varsayıyoruz; ama onu hiçbir yerde görmüyoruz. Biraz daha ileri giderek şunu söyleyecegim: "Normal" bence görmediğini gördügünü sanmanın, bu karıştırmanın adıdır.
Bu da hiç kuşkusuz normal diye bir şey yok demek değildir. Ama önemli olan (özellikle toplum yaşamı ve toplum bilimleri açısından) belki de "anormal"den yola çıkmak, yola çıkarken yalnızca normu göz önünde bulundurmak değil, aynı zamanda onu irdelemek, eleştirmektir. Çünkü normlar görecedir. Çünkü anormali yaratan normun kendisidir.
Normal derken, böyle bir yargıda bulunurken, normu şemalaştırıyor ve onun hayalini kuruyorum; ama anormal derken yalnız normun değil, anormalin de hayalini kuruyorum. Bu da yanlış bir şey değil, ama "şema yı gerçek sanmak yanlıştır. Anormal dediğimiz şey gerçek
değil, o başka bir gerçeği örtüyor olabilir. Gel gör ki bütün toplum yaşamı bu karıştırmanın üzerinde duruyor.

Normu eleştirmek, onun arkasındaki iktidarı eleştirmek demektir. Kuşkusuz ki en büyük iktidar, devletin iktidarıdır. Bireyler ve toplumsal grupların iktidarları ise kurumlaşarak gelenek ve kapitalistleşme/küreselleşme süreci içinde bu iktidarı yorumluyor ve ona destek veriyorlar. Kurumlar böylece normları yaratıyor (Kara sosyoloji!).
Kendime gelince, kuşkusuz norm kavramının ardındaki iktidar ve onun örgütlerine göre hiç de normal değilim, hatta a-normalim; çünkü norm kavramı üzerine düşünüyorum. Hem de diyorum ki: "Normal", Platon'daki anlamında "idea"nın ve ona bağlı "ideal"in toplumsal kurumlar ve gelenek tarafından soysuzlaştırılmış, şeyleştirilmiş biçimidir, başkası değil!

Afşar Timuçin
Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü

Normal olan. türünün genel koşullarına uyandır. Toplumsal çerçevede normallik en az ölçüler. de de olsa topluma uymakla belirgindir Buna göre norınal bize mutlak olanı değil görelığı duyurur. Kimse tam.,normal . olamaz. . Çünkü ülküsel tıp gerçeklikte yoktur. Normale .aşırı yatkınlık, bir anormallık belirtisidir.'

Özellikle olmaya başladığımız anda, normali zorlamaya yöneliriz.
Yer yer normal olmayan özellikler gösteren normal bir kışı olduğumu sanıyorum. Bazı arkadaşlarım normal olmadığımı da .düşünürler.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 06:35   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Cengiz Gündoğan
İnsancıl Dergisi Yöneticisi.


Normal ile anormali, felsefe dünyasıyla, edebiyat dünyasından birer örnekle açıklayacağım. Felsefe dünyasından örneğim David Hume. Insan Doğası Üzerine Bir Inceleme adlı eseri ilgi uyandırmayınca, şöyle der Hume: "Felsefenin beni mahkûm ettiği üzüntülü yalnızlıktan ürkmüş ve şaşırmış vaziyetteyim: Bana öyle geliyor ki ben, bu yüzden, sanki cemiyet içinde yaşamaktan aciz olduğumdan, insanlar arasından çıkarılmış, ümitsiz, terk edilmiş, garip ve acayip bir hilkat garibesiyim.Kendimi metafizikçilerin, mantıkçıların, matematikçilerin, hatta ilahiyatçıların garezine hedef tuttum. Artık göreceğim hakaretlere hayret edebilir miyim?"
Levy-Bruhl , Hume'un bu sözlerini aktardıktan sonra şöyle der: "Ancak bütün bu mübalağlı sözlerden bizim, hatırımızda tutmamız gereken nokta şudur: Hume, herkesçe, kör değneğini beller gibi bellenmiş olan yol ve metotlardan o kadar uzaklaşmıştır ki, tahlilinin sonuna vardığı zaman, kimse artık ona kulak vermek istemiyor" (1).
O zaman şöyle diyebilirim. ` ... herkesçe, kör değneğini beller gibi bellenmiş olan yol ve metotlardan" uzaklaşan, anormal; bu yoldan uzaklaşmayan normal insandır.
İkinci örneğim Tolstoy'dan. Zola, çalışmanın insana iyi geldiğini söyler. Buna karşın Tolstoy şöyle der, "Bay Zola, çalışmanın insana iyi geldiğini söylüyor; ben hep aksini düşündüm: Çalışma sadece karıncalan değil, insanları da zalim yapar. Gerçi çalışkanlık açıklanamaz bir kötülük olmasa da hiçbir durumda erdem de olamaz. Çalışma beslenme ne kadar erdemse, ancak o kadar az bır erdem olabilir. Tartışmanın erdem düzeyine yükseltilmesi insanın beslenmeyi yüceltmesinde olduğu gibi şeref ve erdem kavramlarına ters düşer. Çalışma ona yüklenen böyle bir anlamı, sadece bir tepki olarak, zengin ama eğitimsiz sınıflar tarafından bir şeref belirtisi olarak algılanan haylazlığa karşı kazanabilir. Çalışma erdem değildir. Aksine bizim yanlış kurulmuş toplumumuzda büyük ölçüde nefsi öldüren aracın geleneksel duyarlığıdır" (2).
Zola, "herkesçe, kör değneği beller gibi bellenmiş" bir yöntemle çalışmayı yücelttiği için normaldir. Tolstoy ise anormaldir. Herkesçe benimsenen yoldan gitmiyor.
Bana geldikte... 1983'lere kadar, sanatta starlaşma körün değneği gibi, herkesçe bilinen yöntemle açıklanırdı. Bunlar normal insanlardı. Ben, başka bir yöntemle sorunu açıkladım. Normalin dışına düştüm.
Bilirsiniz Türkiye'de üniversitelere ögrenci yerleştirme yüksek puandan başlar. Ben, düşük puandan başlanmasını öneririm öteden beri. Bunun nedeni şudur. Yüksek puan alan öğrenci, en iyi ezberleyendir. Ezber yaratıcılığı siler. Üniversitelerimizin yaratıcı olmamasının nedeni budur.
Günlük hayatıma gelince. Televizyon seyretmem, cep telefonum yoktur. Yazılarımı 0,5 kurşunkalemle yazarım. Blucin hiç giymedim. Benim en anormal yanım şudur: Rakıyı herkesin uyuduğu saatte, gece yarısı, sessizlikte içerim. Tımarhaneye kapatılmamak için bu kadarını söylüyorum.
DİPNOTLAR
1) Levy-Bruhl, David Hume, İnsan Zıhni Üzerine Bir Araştırma, Önsöz, çev. Selmin Evrim, AlEB Yay., 1945, İst.
2) Rosa Lüksemburg, Tolstoy'un Yolu, YGS Yay., 2003, İst.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 06:36   #5
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Dr. Kaan Arslanoğlu
Psikiyatrist


“Ortalama tavırların toplamı normaldir.
Bana göre "nornıal" kavramı ister toplumsal açıdan, ister kişisel açıdan ele alınsın güzel şeyler ifade etmiyor. İnsanların ve aydınların günlük yaşamda veya herhangi bir tartışmada normal kavramının fazlasıyla ardına sığındığını görüyorum. İnsanlarda kendileri gibi olanları veya kendilerinin onayladıkları olguları normal kabul etme, bunun dışına çıkanları normal dışılıkla suçlama veya bu yolla onlardan üstünlüklerini kanıtlama yönünde doğal bir eğilim var.

Evet, normalin bir yönü sağduyuya uygun olmak demektir, doğru. Toplumun kültürüne, bilimsel olarak doğru kabul edilene, yasalara uygun olan ve o toplumun yönetenleri, okumuşları, aydınlarının doğru kabul ettiği değerler, düşünce ve davranış kalıplan normal olarak kabul edilebilir. Fakat hemen eleştirel bir gözle baktığımızda, tüm bunların görecelilik taşıdığı, normal kabul edilen birçok olgunun yanlış veya çirkin çıkabildiği anlaşılacaktır. Ilk yaklaşımdan farklı olarak "normal"i eğer yaygın olan, en sık rastlanan, ortalamaya uyan özelliklerle tarttığımızda doğruya daha yakın bir sonuç elde ederiz.
Sözgelimi vergi kaçırmak yasalara aykırıdır ve tek başına ele alındığında anormal bir davranış gibi yargılanır. Ama toplumun yüzde yüze yaklaşan ezici bir çoğunluğunca uygulandığından, aslında normal (olağan) bir davranıştır.
Bugün toplumun büyük çoğunluğu ortalama veya ortalama altı zekâdadır. Tüm dünyada böyledir durum. Bu bakımdan normal olan, toplumun çoğunluğunun akılsal yaklaşımlarıdır, çoğunluğun aklına uyan yapılanmalardır. Keza toplumun çoğunluğu her devirde erdemlere, yüksek ahlaka uzak tavırlar gösterir,
Platon'un binlerce yıl önce ifade ettiği gibi. Normal olan bu ortalama tavırdır. Daha ahlaksızca hareket edenler normal dışı, suçlu, ahlaksız kabul edilir ve bir şekilde yargılanır. Erdemli davranan küçük azınlıksa yine toplumca ezilir, hor görülür, engellenir. Burada normalin normal dışı üstüne gerici baskısı söz konusudur. Elbette bunda yönetenler, hâkim sınıflar da suçludur, ama aydınların çoğunun yıllarca görmediği bir gerçek: Asıl suçlu normal olan büyük çoğunluktur. Binlerce yıldır kişilik gruplarının oluşturduğu bu toplumsal dağılım tablosu değiştirilememiştir. Başka deyişle akıllılar, erdemliler, cesaretliler; bu üç hasleti hep birlikte benliklerinde toplayanlar hiçbir zaman çoğunluğu oluşturamamış, "normal insan" kavramı bu yüzden yücelememiştir.
İşin tıpla ilgili, psikiyatrik boyutuna hiç girmedim. Psikiyatrik belirtiler ve hastalıklar açısından bakarsak topluma, ezici bir çoğunluğun hasta olduğunu, bu bakımdan normalin psikiyatrik açıdan hastalık gösterme, kişilik bozukluğu gösterme veya yetersiz zekâda bulunma olduğu sonucuna varırız. Bu olgu da farklı açılardan değişik biçimlerde yorumlanabilir.

Bu genel tablo içinde normal olmadığımı kabul etmek, normal olmak istemediğimi de belirtmek isterim. Toplumun lokomotifi olan, bunu felsefede, bilimde, sanatta, siyasette veya gündelik yaşamda, üretimde gösteren; olağan olmayan, olağandışı insanların içinde yer alabiliyorsam ne mutlu bana. Toplumu değiştirmeye uğraşmak, kendini değiştirmeye uğraşmak. Elbette olumlu yönde. Bu uğraşı veren insanlar zaten itiraf etmek istemeseler de, olağanı yetersiz ve kötü görenlerdir, bu da onların doğal karakteridir.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 06:37   #6
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Ahmet İnam
ODTÜ Felsefe Bölümü.

Normal bir ölçüttür. Bir değerdir. Bunun doğada, toplumda, tarihte, genel olarak insan kültüründe karşılıkları olabilir. "Normal", siyasal baskı aracı olarak da kullanılabilir: Sizin düşüncenize uymayan, iktidarınız için tehdit olarak gördüğünüz birine "anormal" diyebilirsiniz. ' "Normal"in, tıpta, psikolojide, sosyal bilimlerde, yaşam zenginliğini kısıtlayıcı bir biçimde kullanılması, insanı ve evrendeki yaşamı anlamamızı engeller. Bu anlamda "normal", normal değildir. İnsana ve yaşama bakışta ondan uzak durmak gerekir.
Bu sözlerime bakarak benim normal olmadığımı anlayabilirsiniz. Bütün normal kardeşlerime saygılar sunuyorum.

Prof.Dr. Gencay Gürsoy.
İstanbul Tabip Odası Başkanı.

“Toplumsal açıdan normal” herhangi bir durumun olağan ve kabul edilebilir sınırlar içinde görülebilmesi halidir diyelim.
Depremde yerle bir olmuş evinin önünde oturan şaşkın bir adama TV muhabiri mikrofon tutuyor:
- “Deprem sırasında neler hissettiniz?”
- “Normal”


Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 29 Mart 2009, 06:38   #7
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Normal nedir? Siz normal misiniz?




Karen HORNEY
Çağımızın Nevrotik Kişiliği


Normallik kavramı, yalnızca kültürden kültüre değil, aynı kültür içinde de zamana bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin bugün bir kadın cinsel ilişkilerde bulundu diye kendini “düşmüş bir kadın” ya da “onurlu bir erkeğin sevgisine layık olmayan kadın” olarak görürse, en azından toplumun çoğu kesiminde, nevrotik olduğundan kuşkulanılır. Kırk yıl önce ise bu suçluluk duygusu normal kabul edilirdi. Normallik kavramı toplum içindeki farklı sınıflar arasında da değişkenlik gösterir. Örneğin feodal sınıfın bireyleri bir erkeğin zamanının çoğunu tembellikle geçirmesini, yalnızca av ya da savaş sırasında etkinleşmesini normal görürken, aynı tutum içinde olan küçük burjuva sınıfının bir üyesi kesinlikle anormal olarak nitelenecektir. Batı kültüründe olduğu gibi kadın ve erkek yapılarının farklı olduğu inancına dayanan bir cinsel ayrım varolduğu zaman da normal kavramı bu ayrıma göre değişkenlik gösterecektir. Kırkına yaklaşan bir kadının yaşlanma korkusunu takıntı haline getirmesi “normal”ken, bir erkeğin yaşamının bu döneminde yaş konusunda duyarlık göstermesi nevrotik olarak nitelenecektir.
Eğitim görmüş her kişi “normal” diye bakılan her şeyin değişkenlik gösterebileceğini bir dereceye kadar bilir. Çinlilerin yiyeceklerinin, Eskimoların temizlik kavramlarının ve büyücülerin tedavi yöntemlerinin çağdaş hekimlerinkinden farklı olduğunu biliriz. Bununla birlikte, yalnızca geleneklerde değil, dürtü ve duygularda da farklılıklar olduğu, antropologlar tarafından açıkça ya da üstü kapalı bir biçimde belirtilmişse de pek iyi anlaşılmamıştır. Sapir’in gösterdiği gibi, normali hep yeniden keşfetmek çağdaş antropolojinin hünerlerinden biridir.
Her kültürün, kendi duygu ve dürtülerinin “insan doğası”nın tek normal ifadesi olduğu inancına dört elle sarılması için yeteri kadar neden vardır ve psikoloji bu kural için bir istisna değildir. Örneğin Freud, gözlemlerinin sonucu olarak, kadınların erkeklerden daha kıskanç olduklarını söylemiş ve genel bir olay olarak kabul ettiği bu savını biyolojik temellere bağlayarak açıklamaya çalışmıştır. Freud, aynı zamanda her insanda adam öldürmeyle ilgili suçluluk duygularının bulunduğunu kabul eder görünmektedir. Bununla birlikte, adam öldürmeye karşı takınılan tavırların son derece farklı olduğu su götürmez bir gerçektir. Peter Freuchen’in gösterdiği gibi, Eskimolar katillerin cezalandırılması gerektiğini düşünmemektedirler. Birçok ilkel kabilede bireylerden birinin bir yabancı tarafından öldürülmesi sonucunda ailenin uğradığı zarar, öldürülenin yerine başka birinin konulması ile giderilir. Bazı kültürlerde oğlu öldürülen bir annenin acısı, öldürülen oğulun yerine katilin evlat edinilmesiyle dindirilebilir.
Diğer antropolojik bulguları göz önünde bulundurduğumuz zaman, insan doğası ile ilgili kavramlarımızın oldukça ilkel olduğunu kabullenmek zorunda kalırız; örneğin rekabetin, kardeşler arası çekişmenin, sevgi ile cinsellik arasındaki yakınlığın insan doğasının kalıtımsal eğilimleri olduğuna inanırız. Normallik anlayışımızın ortaya çıkışı, belirli bir topluluk içinde varolan ve bu topluluğun kendi üyelerine kabul ettirdiği belirli duygu ve davranış kalıplarının onaylanması sonucunda olmuştur. Ama bu kalıplar kültüre, zamana, sınıfa ve cinsiyete göre değişir.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
misiniz, nedir, normal, siz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sizi Korkutan Fakat Normal Olarak Kabul Edilen Şey Nedir ? Sarya EylulFM Paylaşım 0 01 Ağustos 2023 19:58
Uzaktan Eğitim Programı İle Normal Eğitim Farkı Nedir? (Tezli/Tezsiz Yüksek Lisans) Kalemzede Eğitim Haberleri 0 19 Nisan 2020 21:45
Tansiyonun normal değerleri nedir? Sır Sağlık Köşesi 0 27 Ocak 2011 19:46