29 Mart 2009, 04:46 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Zihniyetler ZİHNİYETLER Alex Muchielli Çev: Ahmet Kotil Zihniyet bir toplumsal grubun örtük referans sistemidir. Bu toplumsal grup paylaşılan ortak anlayış sayesinde türdeştir. Söz konusu referans sistemi şeylerin belli bir biçimde görülmesini, dolayısıyla bu anlayışla uyumlu tepkiler ve davranışlar gösterilmesini olanaklı kılar. Toplumsal yaşamda edinilmiş bütün deneyler, kendi yargı ve davranış alışkanlıkları olan değişik gruplara katılım zihniyeti biçimlendirir. Bizim karmaşık toplumlarımızda, alınan eğitim, toplumsal yaşamda edinilmiş deneyler, kültürel gruplar... çok sayıda ve çeşitlidir, değişik zihniyetler aşılar. Toplum demek ki, her biri olayları farklı bir biçimde gören gruplardan oluşur. Her bir grup doğal olarak, kendi bakış açısını diğer grupların paylaşmasını ister, çünkü kendi referans sistemi her halükarda en iyisidir. Değişik bakış açıları arasındaki bu çatışma toplumsal yaşamın temellerinden biridir (o halde zihniyetler kısmen ideolojilerle çakışırlar). Zihniyetlerin incelenmesi toplum içinde yaşamın temel sorunlarını anlamamıza yardımcı olacaktır. Zihniyetleri şekillendiren etkiler nelerdir? Bu etkiler kendilerini nasıl gösterirler? Zihniyetlerle öğretilerin, ideolojilerin ve değerlerin ilişkisi nedir? Zihniyetler nasıl evrilir ve değişir? Bütün bunlar, incelenmesi, hemen her gün gözlemlediğimiz toplumsal olguları daha iyi anlamamızı sağlayacak sorunlardır. Alıntı. | |
|
29 Mart 2009, 04:49 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Zihniyetler KÜLTÜR VE ZİHNİYET Sosyal bilimlerde kullanılan bir çok terim gibi, zihniyet kavramı başka kavramlarla ilintilidir (ve çoğu zaman onlarla kesişir). Zihniyet bir grubun içselleştirilmiş olan kültürüne atıf yapmadan anlaşılamaz; bu içselleştirilmiş kültür de kendi yanından kültürel öncüller ve kültürel kişilik nosyonuyla ilgilidir. Zihniyetin ne demek olduğunu, ancak bu bir kaç tanımı yaptıktan sonra daha iyi anlayabiliriz. I. Kültür En basit ve günlük anlamıyla kültür terimi, belli bir bilgi biçimini ifade eder. Bu nedenle, mühendislik eğitimi görmüş birinin teknik ya da bilimsel bir kültürü olduğu, buna karşılık edebiyat okumuş veya edebiyat tutkunu birinin edebi bir kültüre sahip olduğu söylenebilir. Bu anlamda kültür, tümüyle birbiriyle kaynaşmış bir bilgi bütününe dayanan bir düşünce şekillenmesidir; bu bilgi bütünü akıl yürütmenin, şeyleri görme ve aynı zamanda belli sayıda “nesne” karşısında davranış ayarlama biçimlerinin örtük referanslarını oluşturur (örneğin mühendis edebi kişilerin aksine mekanik, teknik olan şeylere eğilim gösterir, bu tür şeyler karşısın da kendini daha rahat hisseder). Bu basit kültür nosyonu sosyolojik kültür nosyonunu oluşturmamızda yardımcı olacaktır. Sosyolojide kültür terimi bir grubun (az ya da çok geniş) üyelerinin ortak edinimlerinin bütününü ifade eder. Bu edinimler şeylerin algılanmasında, yapılan değerlendirmelerde bilinç-dışı ve sürekli referans işlevi görürler, davranışların yönlendirilmesinde etkili olurlar. Bu edinimlerin ne olduğu az çok bellidir, bilgilerle olduğu kadar fikirler ve inanışlar, yargı normları, koşullandırmalar, davranış ve tutumlar, tasarımlar ve toplumsal modeller le de ilgilidirler. Bunlar ruhsal yaşamımızda her zaman bilinçsizce varlıklarını gösterirler. Biz bu edinimleri farkında olmadan “kültürel grubu”muzun diğer üyeleri ile paylaşırız. Kültürün ünlü tanımı açımlanarak, kültürün her şey unutulduktan sonra, grubumuzun diğer mensuplarıyla birlikte, bize ortaklaşa kalan şey olduğu söylenebilir. Bunu açıklamak için bir örnek ele alıyorum. - “Bir dostum bir süre kalmam için apartman dairesini bana verdi, diyelim. Bu apartman dairesi benim dairemden farklıdır. Düzenlenişi, dekorasyonu, vb. beni hoş bir biçimde tedirgin edecektir. “Ama aslında bildiğim bir mekandayımdır. “Akşam daireye geldiğimde ‘ışığı yakmak’ için aranırım. ‘Gece konutta elektrikle aydınlanılır’ fikri bilinçsiz ve basit bir fikirdir. Batılı bir eğitim almış olan herkes bu fikri paylaşır. Bu fikir bir kültürel edinimdir. Bu türden bir ‘inanış’ muhakkak ki davranışlarımıza yön verir. Işığı yakacak olan düğmeyi bize arattırır. “Bir de şu fikre bakalım: ‘Dairenin bir yerinde elektrik düğmesi türünden, elektrik akımını veren veya kesen -birisi var- fikri de bir kültürel edinimdir. Bu durumda, kapıya yakın yerlerde (kültürel yer) duvar boyunca böyle bir ‘sistem’ ararım. Bulamazsam elektrik akımını verecek bir başka yol ararım. Pedallı bir elektrik anahtarı ararım, önünden geçilmesi gereken bir foto-elektrik hücre, yapılması gereken bir jest ya da bir gürültü yaparım... ama ‘ışığı yakmak için bir şey yapılması gerektiği’ konusunda kuşku duymam”... “Aynı şekilde, bu yeni apartman dairesinde yaşamımın bütün günlük jestleri aynı kültürden olduğum diğer kişilerle kaçınılmaz olarak paylaştığım alışkanlıklarla, edinimlerle ilgili olacaktır.. Sadece yaşama ilişkin alışkanlıkları paylaşmakla kalmayız, düşünme ve mantık yürütme alışkanlıklarını da paylaşırız. Kültürümüzü oluşturan bu ortak temeldir. Bu kültür her an mensubiyet grubumun yaşamına katılımım, sürekli kültürel banyo denilen (ki bundan kaçmamız mümkün değildir) olayın etkisiyle edinilmiştir. Örtük referans ilkeleri ve kültürel davranışlarımı yönlendiren tasarımlar yukarda gördüğümüz gibi, pozitif olabilir: “Şunu ya da bunu yapmak gerekir şeklinde...”. Ama negatif de olabilir: “Şunu ya da bunu yapmamak gerekir şeklinde...”. Bu negatif ilkeler kültürel tabulardır. Dokunulması, ama aynı zamanda yapılması ya da düşünülmesi yasak olan şeylere tabu denir. “Sokakta bir köpek görünce, onu otomatik olarak, etinin diri olup olmadığını da dikkate alarak ‘kaç kilo et ettiğine’ göre değerlendirmiyorum. Doğal olarak köpeği bir av hayvanı olarak görmüyorum. Köpekleri böyle görme kültürel alışkanlığı yoktur. Böyle bir akıl yürütme kabul edilemez, yasaktır. Dostlarımı bir köpek budu yemeye davet edersem, dehşete kapılırlar ve ayıplanırım. Onlara sadece şölenden sonra, köpek yediklerini itiraf edersem mideleri bulanacak ve daha önce çok iyi bulmuş oldukları yediklerini kusacaklardır.” Alıntı. |
|
29 Mart 2009, 04:50 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Zihniyetler Ortak tasarımlar ın (bir kültürü benimseyenlerin paylaştıkları basmakalıplar, imgeler ve modeller) norm ve değerlerin somut giysileri olduğunu belirtmek gerekir. Her bir ortak tasarım dayandığı değer sistemi içinde şemalaştırılabilir. Böylece, değer ve tasarımlardan oluşan içselleştirilmiş kültür bir değer sistemine indirgenebilir. 19. yüzyıl ortak “centilmen” modelini üretti. Centilmen yardımseverdir ve mesafeli davranmasını bilir, erdemlidir, iyi eğitilmiştir, naziktir ve mütevazi davranır. Başkalarını incitmeden ve başkalarınm kendisine duyduğu saygıyı sarsmadan doğruyu söyler. Bir şeref anlayışı ve verdiği sözü tutma özelliği vardır. Her zaman kendindedir, ne öfkeye kapılır ne de incinir. Nüktedandır, doğallık kazanmış üstün niteliklere sahiptir. Yaşamdaki en önemsiz şeylerden aşırılığa kaçmadan ve çalım yapmadan bir estet gibi zevk almasını bilir. Centilmen imgesi zamanın ideal toplumsal davranış normlarını kapsayan gerçek bir davranış kodudur: başkalarına açılma, kendi kendine hakim olma, ahlaki doğruluk ve vazgeçebilirlik. Antropologlar inanışlar, normlar, değerler ve tasarımlar gibi ortak edinimler bütününe, bu zihinsel edinimler sisteminden kaynaklanan ifadeleri ve eserleri ekleyerek, kültür nosyonunu en uç noktasına kadar genişlettiler. Antropolojik anlamıyla kültür dili, sanatı, örf ve adetleri, üretilen şeylerin bütününü (günlük kullanımı olan nesnelerden toplumsal kurumlara) kapsayacaktır. Bu görüş kanıtlanabilir. Gerçekte, sanat ya da çeşitli imal edilmiş nesneler gibi kültürel ürünlerin bir kültürün normlar, değerler, inanışlar ve tasarımlar sistemine bağlı olduğu, ayrıca bu kültürel referans ilkelerini ifade ettiği tartışılmayacak bir olgudur. Örneğin günlük anlayışta ve günlük kullanımda kültürel bir nesne olan araba, yine son derece kültürel olan özgürlük bireysellik, tekniklik, rekabet, sahip olma, kendini ifade etme ve güç arayışı, zamanın önemi, toplumsal etkinlik alanlarının bir birinden ayrılması ilkeleriyle ilgilidir. Bir kültürün iki düzeyi ayırdedilebilir: Bir düzey kültürün bütün mensuplarınca bir bakıma içselleştirilmiştir ve kültürel ilkeleri (değerler, normlar, inanışlar); tasarımları ve referans modellerini kapsar; Bir diğer düzey bireylerin dışındadır ve ifadeleri,’üretimleri, yaşama ve çevredeki öğeleri kullanma biçimlerini (yaşam tarzı) kapsar. Günümüzde kültürden söz edilince (örnek: Fransızlar’ın kültürünü geliştirmek), kültür öncelikle dış düzeyin kültürü anlamında düşünülür. Bu durumda, tiyatrolardan, konserlerden, festivallerden, kitaplardan, filmlerden, televizyon filmlerinden lokantalardan ve kahvelerden… sözedilir. Bu kültürel düzeyde, sadece boş zamanlarda tüketilebilir ürünlerin dikkate alındığı gözlemlenebilecektir. Bu durumda kültür sınırlı anlamıyla anlaşılacaktır. Kuşkusuz söz konusu kültürel nesnelerin içselleştirilmiş düzeydeki kültür normlarıyla ve boş zamanın (eğlence zamanının) hedonist (hazcı) bir pasiflik anı olarak tanımlandığı bir tür pasif edinimle ilgili olduğu fark edilecektir. Bu normlar duyuların (görsel, işitsel, tatsal,.) değer kazanmasını sağlar. Günümüzde “aktiflik” değeri eğlence anlayışı içinde önem kazanmış ve ‘sportif etkinlikler, ufak tefek onarım, kişisel sanatsal yaratım, değişik tekniklerin faal olarak öğrenilmesi etkinlikleri gelişmiştir... R. Linton gibi, bir kültürün içselleştirilmiş olan düzeyi birbirine bağlanmış bir ilkeler tasarımlar nebülözü gibi gösterilebilir; Bu nebülöz bir iç kültürel sistem olarak adlandırılabilir; her iç kültürel sistem çok sayıda katmandan oluşacaktır. Mutlak referans işlevi gören dokunulamaz ‘ilkeler ve tasarımlardan oluşan bir iç tabaka ya da sert kültürel çekirdek; sonra gitgide daha kenara doğru giden diğer tabakalar. Bu tabakaların ilke ve tasarımları gitgide daha belirsizleşir ve bu ilke ve tasarımlara karşı çıkılır, yenilenmeleri istenir. ‘Böyle bir sistemin bir iç dinamiği, artık kesin olmayan ve daha dışsal tabakalara kayan bazı temel ilkeleri, buna karşılık gitgide önem kazanan ve sonunda merkez çekirdeğe geçen başka ilkeleri olacaktır. Bunun yanında, böyle bir sistemde gerilim ve iç çelişkiler de olmayacak değildir. Bu ‘gerilim ve iç dış çevreyle sürekli temas halinde olmanın etkisiyle, sistemin iç dinamiğini sağlayacaktır. Alıntı. |
|
Etiketler |
zihniyetler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ailesinden Utanan Zihniyetler | Araf | IF Ekstra | 1 | 05 Ekim 2020 23:51 |