02 Ağustos 2021, 22:53 | #401 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Delikanlı Sözleri İnsanlarla yüz yüze konuşarak her sorunu halledebilirsin.Ama bazı insanlar gelir önüne hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin ŞerefsizLik séviLdiğini bile bile ayrılmaktır.En büyük kahpeLikse seviLirken aLdatmaktır. Karakalem Yapmayı Neden Bu Kadar çok Seviyorsun Diyorsun Ya Dost çünkü Kimin Ne Renk olduğunu Hala çözemiyorum. Kurtlukta Düşeni Yemek Kanundur ! Arkamdan Konuşmaya Devam Et Çünkü Karşıma Çıkacak Kadar Büyük Değilsin. YALAN ÇOK ÇABUK HERKEZE ULAŞIR DOĞRU İSE YAVAş AMA TAM ZAMANINDA YETİŞİR. Kahpe Olup ‘Bin’ Gün Yaşayacağıma İnsan Olur ‘Bir’ Gün Yaşarım ! Bize Diyorlar ” Bu Yollardan Geçtik ” Bilmiyorlar ki Biz O Yollardan Vazgeçtik. Özenti olmadık diye adımız çıkmış garibє. Kim NasıL bilirSє bilsiп bizim varlığımız yєtєr bu aleme. Eğer birgün bu aciz vücudum musalla taşına konunca suçu neydi diye sorarlarsa sen söyle meyhaneci tek suçu sevmekti de Biz Hataları Değil, Hatalar Bizi Buldu.. Biz Yalanları Değil, Yaşadıkca yalanlar Bizi Yaşatmaz Oldu… Hayata Nerden Baksam Hep yaşanmış Aşk Hikayelerini Görüyorum, Bir Hikaye olamk istemem Güzelim Tarih Yazan Delikanlı olmak ister bu kalbim… Ne Kral tahtına Otururuz, Ne de Oturtururuz, Alemin Efendisi Delikanlıdır Sevenleri, Biz herzaman Sevdik Sevenleri! Delikanlı Sevdimi, her Nefesi Bir Şiir, Her Haraketi bir tarihtir, Farkımız Kalbimizdir Güzelim. Severiz uslu, döveriz namussuzu, operiz hak edeni, yok ederiz edepsizleri. Delikanlıyız Biz Hak Edene Veririz Değeri. Hayatımı Anlatsam Sana, Ne Gün Doğar Hayatına, Ne de Yaşamak istersin benimle Doyasıya, Biz Mertliği Öğrendik hayatta --------liği Asla!!! Kusura Bakma Güzelim Biz Sosyetik Değiliz, Biz Halktan Birisiyiz Delikanlı Mahallesindeniz. Her Elinde tesbih, Takın Elbiseliyi Delikanlı Sanma! Gir Bi Bak Erkeklerin Dünyasına… Her Söylenen Sevgi Sözcüğü gerçek Olsaydı Dünyada ki herkez Leyla ile Mecnun Olurdu… Sevgiyi Delice, Erkekliği Mertce Yaşayanların Dünyasına Hoş Geldiniz, Adım Delikanlı Sen Bana Kısaca Gerçek Aşk Diyebilirsin Beyazlar içinde hayatıma yenilikler ararken, Karanlıklar içinde Sırtımdan Vurulmayı öğrendim… Yaşama için daima doğruyu seçtim, yalanlar içinde kaybolmayı sen istedin elveda sana ve yalanlarına, delikanlıyı sadece yalan öldürür bittim ben senin hayatında… Acılara Dayanır Bu Yürek Ama, Senin Gibi Nankörlere Asla! Gözlerimin Gördüğü Yerden Sildim Seni Bitirdin içimdeki Delikanlı Sevgiyi, Mutluluklar Sana yaşadığın Nağmert hayatında. Gecelerin Soğuk Rüzgarı bile kalbimdeki Aşkını Söndürmeye Yetmez Gülüm, Sensin Benim yaşanmamış ömrüm.. Biz Aşkımızı Kâgıtlara Değil Kalbimize yazarız, Biz Sevgimizi Mesajlarda Değil Gözyaşlarımızda Saklarız.. Kurşun Yarasıyla Yıkılmayan Bedenim, Dil Yarasıyla Bitti Sevdiğim… Canımdan Can iste Vereyim, Bedenimden parça iste Sol Yanımı Söküp getireyim, Sakın benden yalan Söylememi bekleme ben Delikanlıyım Sevgilim… Karanlık ve sensiz Bomboş koca şehri aşkınla doldurup aydınlatıyorum gül çüçeğim.. Sen Bakma Bana Sinirim Sana Değil, yalan Olmuş Bu hayata, Ne Kadar Delikanlı Olsakta Bu Dünyada Sonumuz yalan olucak Bir günün Sonunda Hayatta kalıcı iz bırakmak istiyorsan ilk başta delikanlı olucaksın, Delikanlı Gibi Hayatla Savaşacaksın.. Gece Alemlerinde yalan aşklar peşinde koşacağıma, Halı Sahada Maç oynar Topun peşinden Koşarım Güzelim.. Ey hayat benden Aldıklarını, Faiziyle Çıkaracağım Günün Birinde, Yalanlar Senin Gerçekler benim Olsun, Sen Zaten yalansın birgün son bulucaksın, Gerçek Olan benim Gerçek Olan Mertligim.. paranın Delisi Değiliz gerekirse, 1 Kuruşluk Adamın hayatını 3 Kuruşla Almasınıda Biliriz. Ne Piskopatın Kralıyız, Ne de Silahın Meraklısıyız, Biz Sadece Hayatın Gerçek imzasıyız Delikanlıyız… |
|
02 Ağustos 2021, 22:54 | #402 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Oy vermişsin... Seçmişssin yani Oy vermişsin... Seçmişssin yani... (Belki de vermemişsindir... Seçmemişsindir... Eğer öyleyse diye diyorum.) Kandırıldığın hissi içindesin. (Belki de hiç değilsin... Ama bazen öyle hissediyor olabilirsin diye düşünüyorum.) Bir de karşında durmuş dalga geçiyorlar. “Ne oldu, pek kararlıydın, çok emindin? İçine mi kaçtı sesin“ diyorlar. (Belki de hiç kaçmadı, belki de sen zaten hep hayırcısın, ben tersi durum için diyorum.) Kandırıldığını düşündüğü ve kendine sinirlendiği, kendine bilendiği o anlar var ya... Öfke ile üzüntünün harmanlandığı, pişmanlıkla nefretin buram buram tüttüğü o duygularıyla oynanmış genç kız duruşu... (Şiir gibi oldu... Fena!) *** Gazetede bir haber okuyorum. Adamın biri Amerika’da ünlü Türk fotoğrafçı diye çıkmış ortaya. Dünyaca ünlü başka sanatçıların fotoğraflarını kullanarak kendine muazzam bir geçmiş yaratmış. Bir web sitesi varmış. Ödülleri, şunları bunları, her şeyi oradaymış. İnsanlara sizi model yapacağım diyor, onlardan 150 dolar alıyormış. Dolandırıcılık yapıyormuş aleni. Bir de isim uydurmuş kendine David Natu! Sonra bakmış işler sarpa sarıyor, kendi kendine yalandan bir ölüm haberi çıkarmış... Bir basın bülteni yollamış Türkiye’ye. Anadolu Ajansı ve Doğan Haber Ajansı “Ünlü Türk fotoğrafçı Kolombiya’da trafik kazasında öldü” diye haber gecmişler. Gazetelerimiz de nasılsa ajans haberi diye şakır şukur kullanmışlar. “Genç yetenek gitti vah vah...” İlk adımda kimse araştırmıyor ama kim bu adam, referans gösterdiği web siteleri, ödüller doğru mu değil mi diye...“Top Tens” denilen site dünyanın en uyduruk sitelerinden biriymiş Taraf Gazetesi’ne göre. (Bak ben de araştırmadım Taraf’ı referans alıyorum.) Adam aslında profesyonel fotoğrafçı değil. Gerçek Adı Sezer Gök. Kolombiya’da ölen filan yok. Böyle uzayıp giden saçma bir hikâye... Kişinin ağzında çıkan kelamın doğru kabul edildiği son derece insani bir iletişim yolunda yürünmüş aslında... *** Yıllar önce bir arkadaşım anlatmıştı. Üniversiteden yakın bir arkadaşı aralarında yaş farkı olan bir adamla nişanlanmıştı. Ben de tanıyordum kızı. Birkaç ay sonra adamın aslında evli olduğunu, nişandaki akrabaların da adamın iş yerinden arkadaşları olduğu çıktı ortaya... O zamanlar 20 yaşındaydı galiba arkadaşımız... Şimdi düşünüyorum da nasıl atlatmıştı acaba o şoku, o kandırılmayı... Küçük bir şey değil bu neticede... Hayatının başlangıcında tazecikken, böyle bir tecrübeyle yola çıkmak nasıl biri yapar insanı düşünsenize... Bazen dünya giderek David Natu gibiler tarafından ele geçiriliyor duygusuna kapılıyorum... *** Olmadığın bir kişiyi giyinmeye çalışmak, yapamayacaklarını vaat etmek hem kendi ömrüne hem başkalarının ömrüne bir törpü... Küçük hayatlarımız bunlarla dolu değil mi? Kaçınız şu cümleleri hiç ama hiç duymadı? “Ben sana bu haksızlığı yapacak biri değilim, bu yüzden kendi bileğimi keserim, gerekirse seni bir daha görmem ama bunu sana asla yapamam. Sen her şeyin en güzeline layıksın. Anlıyor musun beni!” “Biliyorum ücret düşük. Şimdilik bu maaşla başlatıyorum, altı ay sonra bir düzenleme yapacağım. Ben adil biriyim. Çabuk yükseleceksiniz.” “Sen söyle ben aklımda tutuyorum.” “Annemlerle konuştum, iki ay sonra tamam, kendi evimize çıkabileceğiz.” “Bana bak dedim, sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun. Kolumdan filan tuttular. tutmasalar, basacaktım istifayı. Çok yalvardı genel müdür. Olmaz sensiz burası, iş yürümez, yıl sonu bizi yarı yolda bırakma dedi. Dayanamadım. Yufka yürekliyim. Kaldım yine.” Hadi, bunlardan en az birini ben hiç duymadım deyin bana! *** 1950’lerde doğanlar zaaflarını, zayıflıklarını konuşmaktan dile getirmekten hoşlanmayan insanlardı ki mesela annem benim kuşağımın durmaksızın defolarımızı dile getirmemizi; “Şöyle zayıfız, böyle yeniğiz, böyle mutsuz bir nesiliz” dememizi çok ayıplıyor... Bizden öncekiler suskun biz fazla konuşkandık tamam. Ama bizden sonrakilerın arasından biraz fazla mı uydurukçu çıktı ne? Tespit değil bu! Soru soruyorum sadece... Sonuçta... Zaaflarımız, yenilgilerimiz, üzerini örtmeye çalıştığımız çirkin yanlarımız, pişmanlık duyduğumuz seçimlerimizle birbirimizden farksız bir hayat yaşıyoruz aslında. Birbirimizi olduğumuzu gibi kabul edebilecek kadar eşitiz nihayetinde... (Belki bazıları daha eşittir bazıları daha az eşit...) Sadece bu maymunlar cehennemini daha fazla genişletmenin bir manası yok diye düşünüyorum... Hakikaten yok... İclal Aydın |
|
02 Ağustos 2021, 22:55 | #403 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Zarar vermez misiniz Zarar vermez misiniz? Titreşirsiniz. Dokunamam sizlere. Ellerimi alevlerin arasına koyarım. Hiçbir şey yanmaz. Ve tüketir beni böylesine titreştiğinizi İzlemek kırışıklıklarınız ve saf kızıllığınız ağızdaki deri gibi. Bir ağız henüz kanadı. Küçük kanlı etekler! Dokunamayacağım duman vardır. Nerede afyonlarınız tiksindirici kapsülleriniz? Kanayabilsem ya da uyuyabilsem! – Ağzım evlenebilse böylesi bir yarayla! Ya da özsularınız sızsa içime bu cam kapsülde Cansızlaştırarak ve dindirerek. Fakat renksiz. Renksiz. Sylvia Plath |
|
02 Ağustos 2021, 22:55 | #404 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Boş olan bir masaya yöneldin ve oturdun Boş olan bir masaya yöneldin ve oturdun. Kahveni söyledin. Gazeteye göz gezdirmeye başladın. Cam kenarındaydın. Kahveni yudumlarken dışarıdan geçen insanlara bakıyordun. Kahven bitti. Gazeteyi katlayıp masanın üzerine bıraktın. Ceketini giyip uzaklaştın. Bardağının dibinde bıraktığın, içmediğin bir yudum su oldum. İçinde değil masanın üstünde kaldım. Evdeydin. Kahvaltını hazırlıyordun. Telefonun çaldı. Hemen duşa girdin. Hazırlandın. Sofra olduğu gibi kaldı, kahvaltın yarım. Parfümünü sıktın. Aynaya son bir kez baktın. Kapıyı kitleyip çıktın. Açık unuttuğun müzik çalar oldum. Bizi anlatan şarkıları tek başıma çaldım. Eve geldin. Uzun zamandır izlemek istediğin filmi almıştın. Hemen izlemek istedin. Üzerine rahat bir şeyler giyip kanepeye uzandın. Ocağın altını açık unutup, demlemeyi unuttuğun çay oldum, içini ısıtamadım. Çok acele evden çıkman gerekiyordu. Yetişmen gereken şeyler, gitmen gereken yerler vardı. Hava yağmurluydu. Yanına almayı unuttuğun şemsiyen oldum. Hasta olmanı engelleyemedim. Belki de benim adımla aynıydı onun adı. Sizi tanıştırmak istediler. Sanki çay ikram etmişler gibi, teşekkürler ben almayayım dediğin oldum. Adımı duymak istemediğindim. Hepsi hayaldi. Belki o cafeye hiç gitmedin. Müzik çaları hiç açmadın. Çayı ocağa koymadın. Şemsiyeni unutmadın. Başkalarıyla tanıştın. Tek bir gerçek vardı. Sen beni unuttun. |
|
02 Ağustos 2021, 22:56 | #405 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İşin teorisine değil, pratiğine bakarak İşin teorisine değil, pratiğine bakarak. İster Batı'da olsun ister Doğu'da, gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin, komedi sanatçılarının, velhasıl işleri ve varoluş tarzları "kelimeler üzerinden" akan insanların aslında ne kadar "özgür" olduklarını sorguluyor. "Entelektüeller" diyor Cohen, "Yazdıkları bir yazıya veya söyledikleri bir söze gelebilecek tepkilerden ne kadar çekindiklerini, bundan nasıl endişe ettiklerini hiçbir zaman itiraf edemezler". Ne kendilerine, ne başkalarına. Oysa cehalet ürkütücüdür. Yanlış anlamalar, eksik aktarmalar, önyargılar, bağnazlıklar, tepkisellikler ve tahammülsüzlükler ürkütücüdür. Ama hiçbir entelektüel (özellikle hiçbir erkek entelektüel diye eklemeli) kolay kolay çıkıp da cahil cühela ya da düpedüz art niyetli insanların uluorta tepkilerinden etkilendiğini, her insan gibi, her insan kadar sırça bir kalp taşıdığını dile getirmez. Böyle bir şey yokmuş gibi yapmaya, konuşmaya devam eder. Bu arada yayıncılar, editörler ve televizyon programcıları bir yandan isterler ki daha radikal, daha provokatif eserler üretilsin, skandallar patlasın. Polemikler çıksın. Reytingler artsın. Yazarlar ve sanatçılar özde bu tür taleplere de direnmek durumundadırlar. Sebatkârlıkla. İşleri gereği zaten yalnız olan bu insanları daha da yalnızlaştırır yaşanan tüm bu süreçler. İfade ve düşünce özgürlüğünü tam anlamıyla benimsemiş, gelişmiş Batı demokrasilerinde bile bazı konuları deşmenin zorluklarını vurguluyor makalesinde yazar. Mesela Royal Bank of Scotland hakkında eleştirel yazılar yazmaya kalkanların maddi tazminat davalarıyla uğraşmak durumunda kalabileceklerini belirtiyor. "Ancak günümüz entelektüel dünyasında değişen önemli bir parametre var" diye ekliyor. Artık gazete veya yayınevi editörleri devlet sırlarını, kurumsal yazışmaları vb. sızdırmaktan korkmuyorlar. O eskidendi. Devletlerin ve devlet adamlarının dokunulmazlığı kalktı büyük anlamda. Ne var ki şimdilerde çok daha yeni ve adı konmamış bir başka zihinsel bariyer var: Yazarlar, gazeteciler, aydınlar, akademisyenler... Toplum içindeki aşırı dindar (veya aşırı milliyetçi yahut ırkçı) oluşumlardan endişe ediyorlar. Yani fanatizmlerden. Bu evrensel bir gerçek. Ama ne yazık ki konuşulmuyor, konuşulamıyor. Sonuçta "Sansür hakkında oturup yeniden düşünmemiz lazım" diyor yazar. Yepyeni bir çerçeve içinde. Ve ancak hepimizin zaman zaman nasıl etrafımızdaki bağnazlardan ve bağnazlıklardan etkilendiğimizi, kaygı hatta korku duyduğumuzu dile getirebildiğimiz noktada çok daha samimi ve açık bir tartışma düzlemi yakalayabiliriz. ★ Otosansür.... İnsanın henüz yazarken, henüz konuşurken, hatta henüz düşünürken kendi kendine ket vurması... Özgürlüklerini bizzat kendi eliyle kısıtlaması... Yargılanmamak, okları üzerine çekmemek, yalnızlaştırılmamak, dışlanmamak, hapse atılmamak, sürgünlere gitmemek, nefretin dilini konuşan insanlardan uzak durabilmek, devlet aygıtından baskı görmemek, dogmalardan çekmemek... Şu veya bu sebepten ötürü, velhasıl ya hepten susmak ya konu seçmek yoluna gitmek. Peki Türkiye'de otosansürün boyutları nedir? Bu soruyu kendimize ve birbirimize sorabiliyor muyuz hakikaten? Türkiye'de kaç yazarın, gazetecinin, akademisyenin, karikatüristin, sanatçının kelimelerini törpülediklerini, "nemelazım"cılık yaptıklarını, bilerek ya da bilmeyerek, etraflarına duvarlar ördüklerini konuşabilmeliyiz. Bir romandaki hayali karakterlerinin laflarına dayanarak yargılanmanın nasıl bir şey olduğunu tattığım günden bu yana, gazeteciler zaman zaman sorarlar bana. Sorarlar, kalemimi sansürleyip sansürlemediğimi. Düşünüyorum her seferinde. Gönlümü, zihnimi yokluyor, tartıyorum. Çünkü kolay şey kestirip atmak. "Aman ne münasebet, hiçbir şeyden etkilenmeden yazmaya devam ediyorum" demek. Ama kestirip atmıyorum. Kendimi de toplumu da gözlemliyorum. Ve şunu biliyorum ki otosansürün (görünür ve görünmez) yansımalarını konuşabilmeliyiz. Yüksek sesle. Samimiyetle. Kendimizden, en yakınımızdan başlayarak hem de... Elif Şafak |
|
02 Ağustos 2021, 22:57 | #406 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bugun sana sevdami bir baska anlatmak istiyorum Bugun sana sevdami bir baska anlatmak istiyorum. Bugun arzumu gomup hasretinin derinlerine sana sarilmak istiyorum sadece Sevismeleri saklayip ozleminin tenine saclarini oksamak istiyorum usulca Bu gece saklayalim kendimizi ayisigindan, saklayalim gecenin seslerinden Bugun yastigimizdaki arzu iniltilerini saklayip yildizlarin isiltisinda sohbet eder gibi uyuyalim koyun koyuna. Sevdanin coskunlugunda ben sevincli bir deliyim. Bugun unutup ask siirlerini cocuk sarkilari yazalim seninle Sahi gulumser misin cocuk isiltisini dogurdugun o gul yapragi yanaklarinla, gulumser misin her notasi sevinc olan sarkiya filiz olup Bugun ellerimiz icimizdeki cocuga dokunsun biraz da, ozledim sefkatin sicak ellerini sacimin kivrimlarinda… Haydi kalk eski zaman oyunlari oynayalim biraz. Eski oyun tadinda sevdalanalim biraz da. Her korebe oyununda seni bulmanin sevinciyle birak sevda yasayayim Bugun iki kucuk cocuk olalim seninle Kendi sevincimizden hic kimsenin masalina benzemeyen belki her cocugun sevinci gibi olan ama sadece bizi anlatan masallar yaratalim Bir turlu beceremedigimiz ama istahla yiyecegimiz yemekler yapalim seninle. Soframizda cocuk guluslerimiz katik olsun sevdamiza bir de senin isiltili gozlerin Hikayeler anlatalim birbirimize Korkalim korkunc canavar tasvirlerinde. Korkumuzu sarilislarimizda dindirip gulelim kendi yarattigimiz fotograflardan korkusumuza Her korkudan gulumsemeler yaratmak olsun oyunlarimiz Hic gerceklesmeyecegini bildigin Ama umutlandigin duslerini anlat Yalanciktan avuclarimda o duslerin diyeyim Sen inanmis gibi Simsiki saril boynuma sevincle Boynuma sarilisinda butun ozlediklerini yasayarak Yasatarak butun ozledigim sicakliklari Gassan Satar |
|
02 Ağustos 2021, 22:59 | #407 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sensizliğimde Avuçlarım yine "sen" kokuyor! Sen varsın ya içimde! Taşıyorsun gözlerimden ve sen dökülüyorsun avuçlarıma; Sensizliğimde! Avuçlarım parlıyor ıslandıkça. Ve ıslanan avuçlarımda bakışların ışıldıyor sanki. Sanki hani uzaakta kalan aydınlıkları çalmış olan o bakışların. Ben seviniyorum; ateşler içindeki şu halsiz çocuk gibi. Hani arka sokaktaki sahipsiz köşkün kırmızı tuğlalı duvarı ardında gülümseyen ağaçtan kendisi için iki cep erik yolunmuş gibi. Ve hatta bu ceplerden doldurulan iki avuç önüne uzatılmış gibi. Avuçlarım ıslanıyor gene. Avuçlarım ışıldıyor gene. Avuçlarım sen kokuyor gene çünkü sen; gene yoksun! Yoksun. Avuçlarım yine "sen" kokuyor! Çünkü sen "olmadıkça" dökülüyorsun avuçlarıma; içimden taşarak! Gözlerim bir göze gibi seni dolduruyor avuçlarıma! Benim için sen; sensizlik demek! Bütüün yolların sana çıktığı haritanın başında kendimi kaybetmişim. Yahut yolların ortasında; haritamı! Nerdesin? İçimden başka nerdesin? Ben yine tüm yolların sana çıktığı ve avuçlarımın sensizlik koktuğu günlerdeyim. Sen kaç kişinin umudusun bilmek istemiyorum! İçinden çıkılmaz hale geldikçe hayat çaresizlik başlıyor. Hangi imbik bu çaresizliklerden 'çaresenlikler' damıtacak? Avuçlarım parlıyor ıslandıkça. Islak avuçlarımda uzakta kalan aydınlıkları üfleyen bakışların ışıldıyor. Avuçlarım yine sen kokuyor yani! Yani yine sen varsın içimde! Taşıyorsun gözlerimden! Ve sen dökülüyorsun avuçlarıma; Sensizliğimde! Olmayışın avuçlarımın yine sen kokmasından belli! Çünkü sen "olmadıkça" dökülüyorsun avuçlarıma; içimden taşarak!Gözlerim yine bir göze gibi seni dolduruyor avuçlarıma! Bilmiyorum; hangi imbik bu çaresizliklerden çaresenlikler damıtacak? Ne zaman avuçlarım yerine; dudaklarım "sen" kokacak? Muammer ERKUL |
|
02 Ağustos 2021, 22:59 | #408 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Pencereden el salladım Pencereden el salladım. Servise bindi gitti kızım. Sonra görüş alanımdaki binlerce çirkin çatıya baktım. O çatıların altında sabah telaşı yaşayan binlerce insan var şimdi. Orası burası ağrıyan... Uykusunu tam alamamış... Akşamdan kalan bulaşığı suyun altına tutan, çocuğunu giydiren, çayın altını yakan, kocasına sinirlenen kadınlar... Çok sevilen birileri de vardır mutlaka... Şu anda öpülüyordur, güven duygusu içinde gömüyordur yanağını yastığına yeniden. *** Biz Meryem’le kendimizi bildik bileli hep çalışmışız... Küçük yaşta başlamışız ikimiz de koşturmaya. Sonra kader bizim yollarımızı İstanbul’da birleştirmiş... Evimin direği oldu Meryem, Allah bizi ayırmasın... Her mutluluğu, her kederi, her başarıyı birlikte kucakladık yıllar içinde. Birlikte kazandık, birlikte paylaştık. Hayatı birlikte sorguladık, birlikte sinir olduk çok şeye. Aynı partiye oy vermedik ama kırmadık birbirimizi. Salonda birlikte dolma sardığımız da oldu, mutfakta beraber röportaj verdiğimiz de... Birazdan kapıdan girecek. “Günaydın” diyecek... *** Bir iki yıl önceydi sanırım... Televizyon açıktı... Sanırım bir pantolon paçası, bir sökük, bir şey dikmeye uğraşıyorduk; bir şekilde ikimiz de televizyonun önünde oturuyorduk... Televizyonda Pamela Anderson’ın hayatı konulu bir program vardı. Anne babasıyla ilgili bir meseleden söz ediliyordu. Anlatıcı, Anderson’ın küçük yaşta çalışmaya başladığından, ailesinde ve çevresinde pek çok kişiye baktığından, aradığı mutluluğu bulamadığından bahsettiğinde Meryem dikiş ipliğini sıkı sıkı çekip koparmış, “Bu da mı bizden? Bak Amerikalı yıldız mıldız demiyor, kadın her yerde aynı çileyi çekiyor” demişti. Birkaç gün önce arkadaşım Elif Önay (İzlediğimiz bir dolu reklam filmini üreten DRAFTFCB İstanbul’un Başkanı) Türkiye’ye gelen Pamela Anderson’ın için bir davet verdi.. Meryem’in “bu da bizdenmiş” dediği Pamela ile tanıştırdı Elif beni. Güzel, nazik, sempatik bir hanım... İşini özenle yapmaya gayret eden bir kadın... Ayaküstü sohbetimizde dünyanın bütün çok çalışan kadınlarının gözlerini gördüm onda da desem... Meryem ne kadar haklı diye düşündüm... Tanışıklık buradan bak... *** Kadın... Binlerce çirkin çatı altında... Dünyanın her yerinde... Bulaşığını yıkar, şirketinde bilançosuyla, kalbinde sevdiğiyle, kafasında çocuğuyla uğraşır durur... Yukarıdaki paragrafta sözünü ettiğim Elif Önay mesela... Tanıdığım en çalışkan; evine, işine çok düşkün, çok özenli kadınlardan biridir. Bu yazdan hiç unutmayacağım bir resim var onunla ilgili gözümün önünde: Bir elinde cep bilgisayarı, şirketin çok çok önemli bir hesap tablosunu düzeltirken bir eliyle de kahvaltı sofrası topluyordu süratle. Uçağa yetişmesi gerekiyordu ve çarşaflar makineye atılmalıydı. Yardım istemiyor, inanılmaz bir hızla aynı anda hepsini birden yapabiliyordu... İşlerini çabucak bitirdi, Bodrum’dan İstanbul’daki krizi yönetti ve uçağa yetişti! *** Kızım kucağımda, evimde hasta aile büyükleri, tencerede yemeği karıştırırken, mutfakta yazı yetiştirdiğim günler geldi aklıma... Annemin işten çıkıp, bize yemek hazırladığı, sonra ertesi gün biz okuldan geldiğimizde dolapta yiyecek bir şeyler bulalım diye yeniden mutfağa girdiği, sonra mutfak, banyo temizlediği sonra da baygın yatağa düştüğü Ankara akşamları sonra... Ne çok farklı kadın tanıyor ve seviyorum... Yasemin Göksu... Sadece kendi çocuğunun değil, dünyanın bütün çocuklarının annesi.. Küçücük evi, küçük bütçesi, kocaman kalbi ile yıllardır yıllardır durmaksızın çalışan elleri... Bir başına bütün dünyayı “güzeltmeye” çalışan elleri ah onun... Ne kadınlar, ne güzel kadınlar gördü çok şükür gözlerim... Dünya Kadınlar Günü dediğiniz... Kadının emek, dert, alın teri günüdür... Önyargıyla, kötü sözle, tembellikle, gelenekle kadının üzerine yıkılmasın onca yıllık moloz... Temizle temizle bitmiyor zaten.. İclal Aydın |
|
02 Ağustos 2021, 23:00 | #409 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hasret kapımda nöbetler tutuyor Hasret kapımda nöbetler tutuyor.. Sevgilim uzak bir $ehirde gözlerim onu arıyor.. Bir ku$ olup gitsem a$sam $u enginleri varsam senin yanına öpsem doyasıya koklasam |
|
02 Ağustos 2021, 23:00 | #410 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Gözlerimdeki parıltı senin sevginin eseri Gözlerimdeki parıltı senin sevginin eseri, Ve benim varlığım yanlız senin eserin Düşlerini düşleyerek yaşamak, senden nefret ediyorum derken seni sevmek, var olmayan ömrümün tamamını sana adamak, sonra göğsüne yaslanıp seni düşlemek ve sevmek kalbinin sonunu bilmeden içine bakarak.. |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Her TeLden.. | Ece | Lafazan FM Paylaşımları | 514 | 08 Aralık 2022 19:11 |
DJ-HxC iLe Her TeLden | AyNiL | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 02 Ekim 2021 18:23 |
DJ-HxC iLe Her TeLden.. | AdrenaLin | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 22 Ağustos 2021 20:40 |