17 Ocak 2021, 10:57 | #21 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cemalin Hikayesi Türkü, öldürülen Cemal´e, karısı Şerife tarafından yakılmıştır. Şerife, 90 yıldan fazla yaşamış, 30 Kasım 1993 günü vefat etmiştir. 14-15 yaşlarında Cemal´le evlenmiş, mutlu geçen birkaç yılı Cemal´in öldürülmesiyle sona ermiş, bu hadiseden sonra bir oğlu ile ortada kalmıştır. Bu hadisenin oluş şekli ve ona yakılan ağıtı/türküyü bana, Şerife´nin daha sonra evlendiği Hayrullah´tan olan oğlu İsmet Aksoy göndermiştir. Cemal´in öldürülme hadisesi ve türkünün tam metni şöyledir: Ürgüp´ün Karlık köyünün eşrafından ve varlıklı bir ailesinden olan Cemal, kalleşlikle öldürülür. Herkesçe sevip sayılan Cemal´in ölümüne yanmayan kalmaz. Eşi Şerife acılarını yaktığı ağıtla hafifletmeye çalışır. Yetim kalan oğlu Mustafa da, birkaç yıl sonra hasat zamanı bir atın tepmesi sonucu ölmüştür. Ağıt, Şerife´nin ikinci kocası Hayrullah´ın sonraki yıllar Refik Başaran´a “Herkese bir türkü okudun ama, bana okumadın.” diye sitem etmesi üzerine Cemal türküsünü plağa okur. Cemal Hayrullah´ın aynı zamanda amcasıdır. Onun öldürülüşü Şerife kadar Hayrullah´ı da etkiler. Şerife´nin türkünün her çalınışında gözünden iplik iplik yaşlar akıtmasını, Cemal´i bir türlü unutamamasını daima anlayışla karşılamıştır. Yöre: Ürgüp Derleyen: Mustan Aktürk Kaynak: REFİK BAŞARAN Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez Kıratın acemi konağı tutmaz Oğlun da çok küçük yerini tumaz Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Ürgüp’ten de çıktığını görmüşlür Kıratının sekisinden bilmişler Seni öldürmeye karar vermişler Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Cemal’ın giydiği ketenden yilek Al kana boyanmış don ile göynek Sana nasip oldu ecelsiz ölmek Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Ürgüp’ten de çıktın kırat kişnedi Üzengiler ayağını boşladı Yağlı kurşun iliğine işledi Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Karlık ile başkadın pınar arası Çok mu imiş Cemal’ımın yarası Ağlayıp geliyor garip anası Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Cemal’ın giydiği kadife şalvar Dükkânın kilidi cebinde parlar Oğlun da çok küçük beşikte ağlar Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Kıratın üstünde bir uzun yayla Ne desem ağlasam kaderim böyle Gidersen Ürgüp’e sen selâm söyle Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Kıratım başımda oturmuş ağlar Cemal’a dayanmaz şu karlı dağlar Üzüm vermez oldu Karlık’ta bağlar Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım Giden Cemal gelir mi de yerine İçerimde yaram indi derine Cemal düşta kahpelerin şerine Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım Al kanlar içinde kaldın Cemal’ım |
|
17 Ocak 2021, 10:58 | #22 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sevdiğime Varamadım (Abum Abum Gız Abum) Yöre: Tokat/Reşadiye Vaktiyle, Niksar´ın bir köyünde genç bir ilkokul öğretmeni varmış. Güzel bir köylü kızı sevdalanmış bu öğretmene.. Hem kendine sevdalanmış, hem de öğretmen ya;o zamanda mühim bir meslek, herkesin hayallerini süslermiş öğretmenlik. Öğretmen bey de boş değilmiş bizim sevdalı kıza.. Bunlar konuşmaya başlamışlar, yani sevdalarını,yüreklerini açmışlar birbirlerine.. Bir süre sonra, öğretmenin tayini Niksar´ın içine çıkmış. Kızı almış bir dert, anasıyla (abusu) konuşmuş, “gidecem öğretmenle,seviyorum onu),lakin anası izin vermemiş.. “Onunla bir olamazsın, O koskoca öğretmen bey, sen bir köylüsün, denk değilsiniz” demiş. Öğretmen gitmiş, hem de öyle bir gitmiş ki ne aramış kızı me sormuş, ne de mektup yazmış. Bizim sevdalı kızı köyden bir çobana vermişler sonra.. İşte bu türküyü derleyen ve kaynaş kişi olan Ali KAYA ve Çakır USTA´dır bu düğünün mehterleri (Zurna çalanlar). Kız, “kız başı yıkama” (Reşadiye´de bir düğün geleneği) sırasında ağlayarak, mani yakmış boyle: sensin sebebim abum” beni yaktın sen abum” diye.. Çakır usta ve Ali KAYA da bu sözlerden esinlenerek, bu türküyü yöremiz kültürüne ve türküler hazinemize kazandırmışlardır |
|
17 Ocak 2021, 10:59 | #23 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Çanakkale İçinde Anadolu halkının kahramanlığını destanlaştırdığı savaşlardan biri de Çanakkale cephelerinde olur. Büyük imkansızlık içinde verdiği bu çetin mücadelede, bağımsızlığı için gerektiğinde çok şeyler yaratabileceğini bütün Dünyaya bir kez daha anlatmıştır. Birinci Dünya Savaşı İtilaf Devletleri dediğimiz İngiltere, Fransa ve Rusya ile, İttifak Devletleri dediğimiz Almanya, Avusturya ve İtalya´nın birbirleriyle savaşmasıyla başlar. Almanya´ya saldırabilmesi için Rusya´nın silah ve cephane ihtiyacı vardı. Bunun için Boğazlar yoluyla Rusya´nın İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle birleşmesi gerekiyordu. Oysa ki Osmanlı Devletinin harbe girmesi üzerine Çanakkale boğazını geçmek için Osmanlı Devletine Çanakkale´de cephe açmaları gerekti. İtilaf Devletlerine ait bir donanma 18 Mart 1915´te Çanakkale Boğazı´nı geçmeye kalkıştı. Burada kahramanca çarpışan Türk kuvvetleri karşısında büyük kayıplar vererek geri çekildi. Bu sefer Gelibolu yarımadası´nın çeşitli yerlerine kuvvetler çıkararak karadan İstanbul´a yürümeyi denediler. Ne yazık ki yapılan sayısız hücumlar Türk süngüsü karşısında eriyip gidiyordu. Son olarak büyük bir taarruzla Gelibolu yarımadası üzerinden Marmara´ya ulaşmayı denediler. Ansızın yaptıkları bu taarruz da Anafartalar ve Arıburnu, bölgelerinde benzeri görülmemiş bir müdafaa ile durduruldu. Türkleri bu cephelerde yenemeyeceklerini anlayan düşman buraları terk ederek çekilmek mecburiyetinde kaldı. Yüz binlerce şehit verdiğimiz bu savaşın bütün Anadolu´da heyecan uyandırması, bu savaşa doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden hasılı yurdun dört bucağından gönüllü asker gitmesindendir. |
|
17 Ocak 2021, 10:59 | #24 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kırmızı Gül Demet Demet Kırmızı gül demet demet, Sevda değil bir alamet, Balam nenni, yavrum nenni Gitti gelmez ol muhannet Şol revanda balam kaldı, Yavrum kaldı, balam nenni… Nenni ya! Nenni ki nenni!. Yavrum nenni! Bir demet kırmızı gülle gelen nenni!. Nasıl oluyor derseniz, türkünün dilini açmak gerek… Varıp sormak gerek türküye : ”Ey türkü nedir bu demet demet kırmızı gül ve de nenni!. Yavrum nenni… Balam, nenni”. Bu demet demet gül hem de kırmızısından, sevgiliye duygu mu taşıyor? Neden kırmızı gül de kır papatyaları değil? Şöyle sarılı beyazlı, düz sarılı, öküz gözü gibi, kırdan toplanmış papatyalar değil de, demet demet kırmızı gül? Onların sevgi dili yok mu?. Onlar duygu simgesi gül kat… Ama bir tek!. Benim tek gülümsün, gönlümdeki yerin kır çiçekleri kadar engin, kır çiçekleri kadar zengin ve doğal, demiş olmazmısın? Ama senden iyisini bilecek değiliz ya!. Kırmızı gülü seçmişsin sen. Hem de demet demet… Ha bir de ‘balam’ meselesi var! Yavrum diyorsun… ‘Nenni’ diyorsun ‘Gitti gelmez’ diyorsun. Yoksa bir ananın balasına, yavrusuna çağrısı mı bu? Şol Revan’da kalan balası üstüne mi söylenmiş?. REVAN, bugünkü adıyla ERİVAN, yani günümüzde Ermenistan’ın başkenti… Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük olasılıkla 17. yüzyıl sonrası… Neden derseniz, REVAN Osmanlının önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş. Yıl 1635. Dördüncü Murat ikiyüzellibin kişilik bir orduyla REVAN seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, REVAN yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler… Memet de gidip gelen kervancılardan birisi… Anasının da tek ‘balası’… Tek oğlu!. Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar… Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, REVAN’da satıyor Memet… Memet de Memet hani… Karayağız bir delikanlı… Taşı tutsa, suyunu çıkaracak kadar güçlü. Bir de alışkanlığı var Memet’in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına.. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti… Sevgi saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana… Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor… Hele Memet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Memet üstüne… REVAN yollarını düşlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmış görüyor kervanı. Kanter içinde uyanıyor. hayra yormaya çalışıyor. Kimi geceler de toza dumana katılmış kervanın, atının eşeğinin devesinin bir toz bulutu içinde kayboluşunu düşlüyor. Bir hortum, yutuyor kervanı. Koca kervan döne döne göğe çekiliyor. Geride ne bir at, ne de bir deve, ne de insan kalıyor. Memet’i arıyor gözleri. Kara yağız, kaytan bıyık Memet, ellerini uzatıyor anasına. ‘Tut ellerimi’ diyor. Ama ne gezer. Anasının elleri boşlukta kalıyor. Sözün kısası günü gelip de kervan REVAN’dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor. Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor .Bazen de tersi oluyor . Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler. Yemen seferinden döner gibi. Gerçi savaş dönüşü değil ama; hastalığı sağlığı var… Karı var, ayazı var!. Bir de salgın hastalık söylentisi yayılmış. Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama… Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler. ”Sensiz olamam. Sen benim her şeyimsin. Güne seninle başlıyorum. Seninle bitiyor gecem. Zaman yitirmemek gerek demiştin. Oysa günler su gibi geçti. Ne bir ses; ne bir nefes. Düşlerdeki yerin hariç. Oysa seninle her şeye yeniden başlayacaktık. Öyle demiştik. ”Yaşam o kadar kısa ki; hiç zaman yitirmek istemiyorum seninle olmak için”. Bunları sen söylemiştin. Sıcaklığın avuçlarımdaydı. Kuytu bir sokak arası mıydı?. Yoksa aşıklar yoluna girişte miydi? Bir tek gözlerin kalmış belleğimde. Bir de kuşların bitmeyen şakımaları. Ne de güzel batmıştı güneş. Alaca ışığın, alaca karanlığa dönüştüğü an. Akşam güneşinin, yavaş yavaş yok oluşu muydu güzel olan?. Yoksa alaca ışığın, alaca mutluluğa dönüştüğü an mıydı en güzeli. Bahar mı kokuyordu saçların. Yoksa gerçekten bahar günleri miydi? İşte böyle sevgili. Ben şimdi senden uzak. Seni sayıklıyorum. Ellerini tutabilsem yeniden. Yüzüme dokunsa saç tellerin. Ama ne gezer!. Kuytulardan kaybolmayı severim demiştin. Aniden yok oluyorsun düşlerimden. Ellerim boşta kalıyor. Hem anamın hıçkırığı niye. Uzattığım ellerimi tutsa ya! Ateşler içindeyim. Bildiğim türküleri mırıldanıyorum; yokluğunuzda. Gurbet elde baş yastığa gelende, Gayet yaman olur işi garibin, Gelen olmaz giden olmaz yanına, Bir çalıdır mezar taşı garibin. Bir çalının dibine gömüyorlar Memet’i. Söylenecek sözleri, sevgiliye, anasına özlemiyle birlikte örtüyorlar üstünü. Kara toprak alıyor bağrına. Gençmiş… Sevenleri varmış… Anası yavuklusu yol gözlüyormuş. Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Memet’i de Revan’da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Memet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Memet’in!. Bir tek Memet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan ‘ da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki… Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi… Ağır ağır Erzurum’a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler… Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ”Oğlum Memet’im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı”. Sen sen ol da gel yanıtla. “İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Memet. Sonra… Sonra bir çalının dibine gömdük onu”. Gel de söyle bunu. Söyleyebil!. Hem de anasına… O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp ol tabipten medet dilemez mi?. Kırmızı gülden merhemlik istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Ölümün hepsi kötü. Ana, baba, anneanne, dede. Hepsi kötü. Dün var olan… Soluyan, nefes alan; nefes veren. Bir anda yok artık. Yerinde yeller esiyor. Şekli şemali, son sözleri, yavaş yavaş yok oluyor. Belleklerden siliniyor. Yaşlı ölümü neyse ne! ”Öldü de kurtuldu” diyor insan. Ya gencecik ölümler. Muradı gözünde gidenler. Anadır, alıyor veriyor. veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O’nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ”Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan’da balam kaldı. Yavrum kaldı”… diye diye haykırdığını söylediler. Kırmızı gül demet demet Sevda değil, bir alamet Balam nenni, yavrum nenni, Gitti gelmez ol muhannet, Şol Revan’da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni, Kırmızı gül her dem olmaz, Yaralara merhem olmaz Balam nenni, Yavrum nenni, Ol tabipten derman gelmez Şol Revan ‘ da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni. Kırmızı gülün hazanı, Ağaçlar döker gazalı, Karayağızın güzeli Şol Revan ‘ da balam kaldı, Yavrum kaldı, |
|
05 Şubat 2021, 02:33 | #25 |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (1) | Hayat Nedir Anne ? HAYAT NEDİR ANNE ? Benim hiç sapanım olmadı anne Ne kuşları vurdum Ne kimsenin camını kırdım Çok uslu bir çocuk değildim ama Seni hiç kırmadım hep boynumu kırdım Ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum Suskun görünsem de Fırtınalı ve mağrurdum anne Bir mızrak gibi Aynada hep dik durdum anne Ben sana hiç bir gün laf getirmedim Leke sürmedim Ama göğsümü çok hırpaladım Kalbimi çok yordum Ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum Benim hiç sevgilim olmadı anne Ne bir yuva kurdum Ne bir gün şansım güldü Öpemeden bir bebeğin gıdısını Tükendi gitti çağım Kimi yürekten sevdiysem Yüreğini başkasına böldü Bir muhabbet kuşum vardı O da yalnızlıktan öldü Sen beni göğsünde hep Acılarla mı soğurdun anne Yoksa evlat diye Koca bir taş mı doğurdun anne Eziyet degilim, zahmet değilim Musibet hiç değilim; Bir senin mi balına sinek kondu söylesene Doğurdun da beni Ne ile yoğurdun anne Benim hiç hayalim olmadı anne Ne seni rahat ettirdim Ne kendim ettim rahat Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat Kaybolmuş bir anahtar kadar Anlamsızım anne Ne omuzumda bir dost eli Ne saçımda bir şefkat Say ki yollardan akan Şu faydasız çamurdum anne Say ki ıslanmaktım, üşümektim Say ki yağmurdum anne Bunca yıldır gözyaşlarını Hangi denizlere sakladın Oy ben öleyim Sen beni ne diye doğurdun anne YUSUF HAYALOĞLU
__________________ mazafaka |
|
07 Şubat 2021, 21:12 | #26 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Az Gelir Az Gelir İlaç ahlâk-töre, hastalık illet, Özünü bulurdu onda bir millet, Çıkar kafanı kumdan, bitsin bu zillet, Bize böyle “kutlu hazan” az gelir. Şuurlu kul olmak en büyük ziynet, Ondan sonrasi da hâlis bir niyet, Yetmiyorsa gücün bâri duâ et, It’e böyle “mezar kazan” az gelir. Okyanuslar ona küçük bir havuz, Bir cuma Alparslan, bir cuma Yavuz, İşte sana rehber, işte kılavuz, Yolu böyle “doğru çizen” az gelir. Denmiş; “Anlayana sivrisinek saz” Sahip çık, oku, öğren, beynine yaz, Ozanlar ne dese, ne söylese az, Türk’e böyle “destan yazan” az gelir. Mümtaz Beğen |
|
07 Şubat 2021, 21:12 | #27 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Azgin Deniz Azgin Deniz Hangi hissin parmagi dokundu ki, derine, Düstü bir gizli alev salkimi icerine? Hangi kabus basti ki, seni uykularinda, Birdenbire cehennem kaynadi sularinda? Örtüldü bastan basa tenin beyaz bir terle, Duman duman yayilan incecik köpüklerle. Hangi dert kaldi, söyle, bagrina üsüsmeyen, Hangi ölüm sarkisi, bu dilinden düsmeyen? Hangi öfkeyle yüzün, böyle karisti yer yer, Sana yan mi baktilar, bir sey mi söylediler? Bir sey dinleme artik, artik birsey dinleme! Cagir, bütün günahkar ruhlari cehenneme! Karsina, sahil, kaya, insan kim cikarsa vur! Vur basina, alemde, kör, sagir, ne varsa vur! Sal her taraftan, dagdan, gökten, pencereden sal! Nihayet kala kala dünyada tek kisi kal! Necip Fazıl Kısakürek |
|
07 Şubat 2021, 21:13 | #28 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Babadan Oğula Babadan Oğula Eve dönmez bir akşam; Ve gün yüzlü çocuğu, Sorar: Nerede babam? Bakarlar, oldu, bitti; Gelir, derler çocuğa, Baban attaya gitti. Uzar gider bu atta; Ve neler neler olmaz Ve kim bilir ve hatta; Bir mahşer gerisinde; Babası döner bir gün, Oğlunun derisinde... Necip Fazıl Kısakürek |
|
07 Şubat 2021, 21:13 | #29 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Bahçedeki İhtiyar Bahçedeki İhtiyar Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış Nurlu ihtiyarin yanaklarında. Yapraktan saçını yerlere yaymış, Sonbahar ağlıyor ayaklarında. Süzüyor ufukta bir kızıl yeri, İçi karanlıkla dolu gözleri; Alnında akşamın ince kederi, Sessizliğin sırrı, dudaklarında. Yanan bir kağıtta küçük bir satir Yazı gibi aksam onu karartır; Artık o, silinen bir hatıradır, Bu issiz bahçenin uzaklarında... Necip Fazıl Kısakürek |
|
07 Şubat 2021, 21:14 | #30 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Başsağlığı Başsağlığı Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda Acılar unutulduktan sonra Dönmeliyim. Ölümlerin karşısında şaşırıyorum Ne desem ki Düşünüyorum. Kalanları ağlıyor gidenin Benim gözlerim kuru Herkes bana bakıyor, biliyorum İçlerinden geçenleri. Başsağlığı dilemek Garibime gidiyor Ölen öldü, sen yaşa Küçültmeye benziyor. Beni böyle kitaplar mı yaptı ne Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum. Ben canavar ruhlu muyum Bir ölü evinde tek söz söylenmeden Put gibi duruyorum kimse anlamaz derdimi Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda Bir yakınım öldümü. Behçet Necatigil |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Her TeLden.. | Ece | Lafazan FM Paylaşımları | 514 | 08 Aralık 2022 19:11 |
DJ-HxC iLe Her TeLden | AyNiL | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 02 Ekim 2021 18:23 |
DJ-HxC iLe Her TeLden.. | AdrenaLin | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 22 Ağustos 2021 20:40 |