17 Ocak 2021, 09:27 | #11 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: ÇANAKKALE"Hey Onbeşli Türküsü Ve Hikayesi" Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi. Mehmet Akif Ersoy Onların futbol topları yoktu.Hele sizin gibi topları hiç olmadı.Çaputları birbirine dolayıp bezden bir top yapmışlardı belki.Onunla da kimbilir kaç kez oynama fırsatı bulmuşlardı? Sizce en büyük eğlenceleri neydi? Gökyüzünde salınan bir uçurtmaları olmuşmuydu? Gece yattıklarımda neyin hayali ile uyumuşlardı? Hayal kurmak için hiç fırsatları olmuşmuydu acaba? Bugünkü rahatlığımızı borçlu olduğumuz onlar: babaları cephede olduğu için birşeyler istemek şansına sahip değillerdi....Ve birgün hepsinin üstüne görev düştü: "VATAN İÇİN ÖLMEK..." Tereddüt etmeden gittiler. Öyle güzel, öyle güzeldi ki gittikleri yerler. Gittiler ve bir daha geri dönmediler. |
|
17 Ocak 2021, 09:28 | #12 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Çanakkale İçinde Türküsü Ve Hikayesi Anadolu halkının kahramanlığını destanlaştırdığı savaşlardan biri de Çanakkale cephelerinde olur. Büyük imkansızlık içinde verdiği bu çetin mücadelede, bağımsızlığı için gerektiğinde çok şeyler yaratabileceğini bütün Dünyaya bir kez daha anlatmıştır. Birinci Dünya Savaşı İtilaf Devletleri dediğimiz İngiltere, Fransa ve Rusya ile, İttifak Devletleri dediğimiz Almanya, Avusturya ve İtalya´nın birbirleriyle savaşmasıyla başlar. Almanya´ya saldırabilmesi için Rusya´nın silah ve cephane ihtiyacı vardı. Bunun için Boğazlar yoluyla Rusya´nın İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle birleşmesi gerekiyordu. Oysa ki Osmanlı Devletinin harbe girmesi üzerine Çanakkale boğazını geçmek için Osmanlı Devletine Çanakkale´de cephe açmaları gerekti. İtilaf Devletlerine ait bir donanma 18 Mart 1915´te Çanakkale Boğazı´nı geçmeye kalkıştı. Burada kahramanca çarpışan Türk kuvvetleri karşısında büyük kayıplar vererek geri çekildi. Bu sefer Gelibolu yarımadası´nın çeşitli yerlerine kuvvetler çıkararak karadan İstanbul´a yürümeyi denediler. Ne yazık ki yapılan sayısız hücumlar Türk süngüsü karşısında eriyip gidiyordu. Son olarak büyük bir taarruzla Gelibolu yarımadası üzerinden Marmara´ya ulaşmayı denediler. Ansızın yaptıkları bu taarruz da Anafartalar ve Arıburnu, bölgelerinde benzeri görülmemiş bir müdafaa ile durduruldu. Türkleri bu cephelerde yenemeyeceklerini anlayan düşman buraları terk ederek çekilmek mecburiyetinde kaldı. Yüzbinlerce şehit verdiğimiz bu savaşın bütün Anadolu´da heyecan uyandırması, bu savaşa doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden hasılı yurdun dört bucağından gönüllü asker gitmesindendir. Çanakkale İçinde Çanakkale İçinde Aynalı Çarsı, Ana Ben Gidiyom Düşmana Karsı. Of Gençliğim Eyvah. Çanakkale İçinde Bir Uzun Selvi, Kimimiz Nişanlı Kimimiz Evli. Of Gençliğim Eyvah. Çanakkale Üstünü Duman Bürüdü, On Üçüncü Fırka Yürüdü. Of Gençliğim Eyvah. Çanakkale İçinde Bir Dolu Testi, Analar Babalar Mektubu Kesti. Of Gençliğim Eyvah. |
|
17 Ocak 2021, 09:29 | #13 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım Türküsünün Hikayesi Âşık Veysel'in Sözleri Yüreğinin Taa Derinlerinden Gelmiş. Benim Sadık Yarim Kara Topraktır. Ölüm Bizim Kaçınılmaz Sonumuz İken Ölmeyecek Gibi Yaşamamız Kaderin Bir Cilvesi Olsa Gerek.
__________________ Bir ışık süzüldü Tanrı dağından,Tanrı dedi ki; Sana TÜRK dedim.. Git intikamını al yarından.. |
|
17 Ocak 2021, 09:32 | #14 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Burçak Tarlası Türküsü ve Hikayesi Çok hoş bir Türkü ortaya çıkmasının sebebini ilk kez okudum. Anadolu'nun her yanı bir şiir hr yanı bir türkü.
__________________ Bir ışık süzüldü Tanrı dağından,Tanrı dedi ki; Sana TÜRK dedim.. Git intikamını al yarından.. |
|
17 Ocak 2021, 10:47 | #15 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ahirim Sensin (Neşet Ertaş) Büyük usta Neşet Ertaş'ın çok sevilen türkülerinden biri olan Ahirim Sensin'in duygulu da bir yazılma öyküsü varmış. Neşet Ertaş, Ankara'da pavyonlarda çalıştığı sırada, yine kendisi gibi pavyonda şarkı söyleyen Leyla adında bir kadına aşık olur. Neşet Ertaş'ın kendisi gibi sanatçı olan babası muharrem ertaş, Ankara'ya radyoda bozlak okumaya geldiğinde bu aşktan haberdar olur, Neşet Ertaş'ın Leyla ile evlenme isteğine karşı çıkar ve şu türküyü yazar. "temiz ruhlu, saf kalplisin şöhretsin hakkın vardır evlenmeye evladım mevlam sana yapanları kahretsin aslı bozuk alma dedim evladım. dokunsalar nazif tene kir gelir bizden önce ceddimize ar gelir köle olmak şanımıza zor gelir aslı bozuk alma dedim evladım" Neşet Ertaş, babasının Leyla'ya "aslı bozuk" demesine çok üzülür ve o da bir türküyle karşılık verir; "ulu arıyorsan analar ulu sevmişiz biz onu olmuşuz kulu analar insandır biz insanoğlu aslı bozuk deme gel şu insana, aşkı kimden aldın sevgiyi kimden aslı bozuk deme gel şu insana soracak olursan eğer ki benden aslı bozuk deme gel şu insana, yazımızı felek yazdı mevlâdan değil senin dediklerin evladan değil her hata suç bende Leylâ’dan değil aslı bozuk deme gel şu insana" babasının gönlü olmamasına rağmen Neşet Ertaş, Leyla ile evlenir ve babasından sitem dolu bir cevap gelir; "küsmedim neşedim kahrettim sana baban değil miydim sormadın bana olan olmuş yavrum ne deyim sana sen aklını yitirmişin evladım" Neşet Ertaş babasına darıldığı bu dönemde, iki büyük nimetim var türküsünü yazar. Bu türküde anasını ve yarini över. "iki büyük nimetim var biri anam biri yarim ikisine de hörmetim var biri anam biri yarim, ana deyip de geçilmez o yar anadan seçilmez ikisine de kıymet biçilmez biri anam biri yarim, birisi var etti beni birisi yar etti beni ikisinin de birdir yari biri anam biri yarim" Neşet Ertaş ile Leyla 10 yıl evli kalırlar. bu süreçte Leyla da şarkılar söyler, ünlenir, kaset yapar ama mutlu olamaz. Neşet Ertaş askere gider ve döndüğünde boşanırlar. Neşet Ertaş kesinlikle Leyla'ya toz kondurmaz ve bunu türkülerinde dile getirir. amanın Leyla Leyla "merhamet eyle yarim eyle yarim eyle suçum nedir bilmiyom da amanın leyla... ne ise söyle yarim söyle söyle yarim söyle" hata benim "bilemedim kıymetini kadrini hata benim günah benim suç benim eliminen içtim derdin zehrini hata benim günah benim suç benim, bir günden bir güne sormadım seni körümüş gözlerim görmedim seni boşa mecnun eylemişim ben beni hata benim günah benim suç benim" kendim ettim kendim buldum "kendim ettim kendim buldum gül gibi sarardım soldum eyvah bilmez yar halımdan bilmez akan gözyaşlarım silmez bir kere yüzüme gülmez eyvah" ve en sonunda o inanılmaz türkü evvelim sen oldun ahirim sensin gelir. "cahildim dünyanın rengine kandım hayale aldandım boşuna yandım seni ilelebet benimsin sandım ölürüm sevdiğim zehirim sensin evvelim sen oldun ahirim sensin sözüm yok şu benden kırıldığına gidip başka dala sarıldığıma gönülüm inanmıyor ayrıldığına gözyaşım sen oldun kahirim sensin evvelim sen oldun ahirim sensin, garibim can yıkıp gönül kırmadım senden ayrı ben bir mekan kurmadım daha bir gönüle ikrar vermedim batınım sen oldun zahirim sensin evvelim sen oldun ahirim sensin" neşet ertaş şu dizelerle leylasına "mezarıma gelme" dese de leyla ertaş, ustanın mezarını ziyaret etmiş, dua okumuş ve gözyaşı dökmüştür. niye çattın kaşlarını "niye çattın kaşlarını bilmiyom yar suçlarımı ben ölürsem saçlarını yolma gayrı yolma leyli leyli, ben yandım aşkın narına meyletmem dünya malına ölürsem de mezarıma gelme gayrı gelme leyli leyli" vasiyeti üzerine babasının ayağının ucuna gömülen neşet ertaş'ın mezar taşında şunlar yazar; sakın ola ha insanoğlu, incitme canı incitme. her can bir kalp hakka bağlı, incitme canı incitme. "saygı, sevgi,hoşgörü..." "garip" Neşet Ertaş canımız, "insan" babamız. Alıntı |
|
17 Ocak 2021, 10:52 | #16 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Mihriban Türküsünün Gerçek Hikayesi Sözleri Mihriban Türküsünün Gerçek Hikayesi Sözleri Merhum yazar, şair Abdurrahim Karakoç’un yaşamış olduğu bir aşk neticesinde mahlas olarak kullandığı bu unutulmaz eser, sevdiği kız için yapılmış türküsüdür Mihriban. Aslında Türküye adını verdiği kızın ne saçları sarı, ne de adı gerçekten Mihriban’dır. İnce ruhlu yazarımız Abdurrahim Karakoç’un insana verdiği değerden dolayı sevdiği kişinin gerçek adını telaffuz etmemesi elbette büyük bir inceliktir. Merhum yazar, şair Abdurrahim Karakoç’un yaşamış olduğu bir aşk neticesinde mahlas olarak kullandığı bu unutulmaz eser, sevdiği kız için yapılmış türküsüdür Mihriban. Aslında Türküye adını verdiği kızın ne saçları sarı, ne de adı gerçekten Mihriban’dır. İnce ruhlu yazarımız Abdurrahim Karakoç’un insana verdiği değerden dolayı sevdiği kişinin gerçek adını telaffuz etmemesi elbette büyük bir inceliktir. Yazar Abdurrahim Karakoç sevdiği kişinin gerçek adını vermez ama hayat tadında bir aşk hikayesini şiire döker, sonra da bu şiiri usta eller türküye dönüştürür. Musa Eroğlu ile bütünleşmiş eseri Mahsun Kırmızıgül söylerken adeta o dönemi yansıtıyor. Böylece de her görüşten insanın ortak noktada buluştuğu güzel bir eser ölümsüzleşir ve geniş kitlelerin ortak değeri haline gelir. Bütün film, konser ve dinletilerde biraz romantizm estirmek için ayrılığın ve özlemin sembolü olur adeta. Abdurrahim Karakoç yaşadığı aşkı, yaşadığı döneme göre kaleme alır. Yaşadığı dönemde elektrik olmadığı için gaz lambası ışığı altında yazar sevdiğine. Bu şiir dizelerini oluşturmaya başladığında mevsim kış, hava soğuk, lambadaki alevler de üşürmüş. Şair ve yazar yaşadığı dönemde insanların özellikle de erkeklerin karşı cinse olan ilgisini açık bir şekilde ifade etmesi, herkese duyurması doğru bir davranış olarak kabul görmediği için gizli gizli mektup yazmış, ancak mektubunu da dizeler şeklinde yazmış yazar. Sevdiği kız da aynı şekilde dizelerle cevap vermiş, hatta türkünün bazı bölümlerinde ‘unutursun, unutursun’a vurgu yapılmış, ancak sevdiği kız da unutmayacağını söylemiş ısrarla. Şair, yazar Abdurrahim Karakoç insanların daha önce yaşadıklarını hep unuttuğunu örneklerle dize dize yazarak dile getirmiş, gerçek bir aşk hikayesinin türkü haline dönüşmüş güzel bir Anadolu sevdasıdır Mihriban. Mihriban Türküsünün Sözleri Sarı saçlarını deli gönlüme Bağlamışım çözülmüyor mihriban mihriban Ayrılıktan zor belleme ölümü Görmeyince sezilmıyor mihriban Sevdiğim mihriban Yar değince kalem elden düşüyor Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor Lambada titreyen alev üşüyor Aşk kağıda yazılmıyor mihriban Sevdiğim mihriban Tabiblerde ilaç yoktur yarama Aşk değince ötesini arama Her nesnenin bir bitimi var ama Aşka hudut çizilmiyor mihriban Sevdiğim mihriban. |
|
17 Ocak 2021, 10:53 | #17 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Karadır Kaşların Ferman Yazdırır / Hikayesi Bilinen öyküye göre bu türkü Malatyalı Fahri ‘ye ait. Yaşar Özürküt, bu türkünün sahibinin Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinden Mustafa Tuna olduğunu söylüyor. Türkünün öyküsünü dinlemek üzere Mustafa Tuna’yı Seyitgazi’de bulup onunla söyleşi yapıyor. Mustafa Tuna, sevdiği kadına yazdığı bu türküyü gizliyor. Çünkü bu aşk, bu türkü bilinmesin istiyor. Kadın başkasıyla, Mustafa Tuna başkasıyla evleniyor. İkisinin de çocukları oluyor. Öyküyü Mustafa Tuna’nın anlatımından aktarıyorum: ”Kızın babası Rum’dan dönme idi. Babam, ‘Ben soyuma Rum kanı katmam’ diye itiraz etti… Belki de isabetliydi. Gönül ferman dinlemediği için biz kızı kaçırmaya karar verdik… Benim aracı kadınlarım vardı. Haber getirip götüren. Onlardan kızın ertesi gün çeşmeye geleceğini öğrendim. Bir yandan da kızın kına hazırlığı var. Bu iŞ bitiyor, biz bunu önleyelim dedik.” ”Kızın eviyle, Kuruçeşme arasında dar bir sokak var. Arabayı sokağın başına çektik. Bir gün önceden de atları nallatmışız. Kız testileri su doldurup omzuna almış. Sokak dar kaçacak göçecek yer yok. Sabahın da körü. Kızı yakaladım. Duvara çarptım. Omzundaki su testileri kırıldı. Kucaklayıp arabaya attım. Atları kırbaçladık. Yola koyulduk… Arabacı yolu şaşırdı. Eskişehir yoluna saptı. Zaten arabacı Raşit saralıydı. Nöbeti tuttu, titriyor. Bir elimle kızın ağzını kapatıyor, ötekiyle Raşit’i tutuyorum. Yuları kavrayıp, atların sırtına bineceğim, ama bu defa ötekiler arabadan düşecekler. Atlar başıboş koşuyorlar. Aniden bir de karşıdan kamyon çıktı. Kamyonu gören atlar ürktü, anayoldan çıkıp orman yoluna saptı araba… Kızıltepe Ormanı diyoruz, Şu karşıdaki orman. O arada millet de peşimize düşmüş. Jandarma süvarisi bir yandan çevirdi; kızın nişanlısının akrabaları öte yandan üstümüze geldiler… Teslim olmak zorunda kaldık.” ”Götürdüler tevkif ettiler. Bir seneye mahkûm edildim. Yıl 1944 tek parti dönemi… Ben Seyitgazi’de ilk yirmi yedi günlük hapisliğimde sazla türküyü söylemeye başlamıştım. Hapishaneden dışarıya taştı türkü. Öyle meşhur oldu ki türkü, Eskişehir yıkılıyor… Ben günümü tamamlayıp çıkacağım sırada, Hakkı Efendi, yani kızın babası haber gönderiyor, ‘tahliye olduğunda doğruca bize gelsin görüşelim’ diyor. Ama babam kabul etmiyor. Ben babamı karşıma alıp da onlara gitmedim.” ”Ben kızla görüşüyorum, ama babasına gitmedim. Hatta hiç unutmuyorum, aracılar vasıtasıyla kız bana bir çevre göndermişti. Baktım olmayacak, babam reddediyor, 1948’de terk-i diyar eyleyip Ankara’ya gittim.” Mustafa Tuna evleniyor. Sevdiği kız da evleniyor. Uzun yıllar sonra Seyitgazi’ye dönmüş. Sevdiği kadının adını söylemek istemiyor. Çünkü o da orada yaşıyormuş. İşte ünlü türküden bazı bölümler: ”Karadır kaşların ferman yazdırır,/Bu aşk beni diyar gezdirir,/Lokman Hekim gelse yaram azdırır,/Yaramı sarmaya yar kendi gelsin” |
|
17 Ocak 2021, 10:54 | #18 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Zahidem Türküsünün Hikayesi Kırşehir Çiçekdağı’ndan Aşık Arap Mustafa, Hacı Büro’lardan Mehmet Ağa’nın kızı Zahide’ye aşık olur. Aşıkda ne kelime yanar tutuşur. Ama gönül bu işte, Aşık Arap Mustafa çok fakir, bir o kadar da garip bir kişi. Zahide ise Hacı Bürolar’ın zengin ve güzel kızı, üstelik ağa kızı, üstelik çok güzel, yaşı ise Aşık Arap Mustafa’dan büyük. Dolayısıyle nereden bakarsanız bakın birbirlerine hiç ama hiç denk değiller. Üstelik Zahide’yi isteyen çok zenginler var. Hem zenginler hemde yaşıtları Zahide’nin peşinde. Bu kadar kişinin arasında Zahide bir fakire hele hele bir garibe verilirmi..? Aşık Arap Mustafa bütün bu olumsuzluklara rağmen istetir Zahide’yi ama sonuç malum: Zahide’yi Aşık Arap Mustafa’ya vermezler. Aşık Arap Mustafa sonunda askere gider. Zahide’yi ise başka biri ile evlendirirler. Zahide’nin başkası ile evlenmesini Aşık Arap Mustafa’ya duyurmak istemezler ama o bir yolunu bulur ve öğrenir. Yıkılır, dünyası kararır ve İşte Zahidem Türküsü Aşık Arap Mustafa’nın sesinden sazından bizlere kazandırılır. 1965 yılında Zahide vefat eder. 1966 yılında’da Aşık Arap Mustafa vefat eder. Dip Not: Türkünün sözleri Aşık Arap Mustafa’ya aittir. Beste ise:Nuh Akgün’e aittir. Derleyici sıfatı ile bu türküyü Neşet Ertaş derlemiştir ve TRT repertuvarına kazandırmıştır. |
|
17 Ocak 2021, 10:55 | #19 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ormancı Türküsünün Hikayesi Ormancı Türküsünün Hikayes ORMANCI”NIN ÖYKÜSÜ Gevenes Köyü’nde 1922 yılında dünyaya gelen Mustafa Şahbudak, ağa çocuğudur. Köy Muhtarı Tevfik Cezayirli, Mustafa’nın en yakın arkadaşıdır. Bu ikili her akşam köy kahvesinde ”dama” maçı düzenler, iddialı ve dostça yapılan bu karşılaşmalar, kahvehanedekiler tarafından ilgi ile izlenir. 1946 yılının bir Temmuz gününde, Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik Cezayirli, yine dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında ”Sarı Memet” lakaplı Orman Memuru Mehmet İn, çıkagelir. Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu olan Çiftlik Köyü’nde yangın çıkmıştır. 1946 seçimlerinin evrakı Yatağan’a gönderilecektir. Seçim evrakını Yatağan’a, köy bekçisinin götürmesi zorunludur. Ormancı ise, yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için bekçiyi muhtardan ister. Muhtar Cezayirli, ”Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem” diye cevap verir. Bunun üzerine ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar. Muhtar Tevfik Cezayirli, ”Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et” der. Ormancı kahveye geri döner, dama masasını bir yumruk atar. Mustafa Şahbudak, bu davranışa tahammül edemez ve ormancıyı tokatlar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, ormancıyı sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa Şahbudak’ın tahammül sınırını daha da zorlar. Şahbudak, yerinden kalkar, ormancının üzerine yürür. Ormancı Mehmet, kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudak’ı kolundan yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. Muhtar, ormancının ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa tetiği çoktan çekmiştir… Ormancı Mehmet İn, bunun üzerine kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçmasın diye, bir el daha ateş eder. Bu ateş de öldürmek için değil, kaçmasına engel olmak içindir. İkinci atışta Mehmet İn, yere düşer. Arka cebinde tabaka olduğu için, ona bir şey olmaz. Ama, Mustafa Şahbudak, kaza kurşunu ile dostu Tevfik’i vurmuştur. O günlerin imkansızlıkları içerisinde Tevfik’i, tahta bir sal üzerinde köyden 23 kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesi’ne götürürler. Tevfik, çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey’e, ”Babamın selamı var, bu adamı iyileştir” diye yalvarır. Doktor Veli Bey, ”O ölecek, önce senin kolunu saralım” diye yanıt verir. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa’yı yanına çağırarak, ”Ben ölüyorum, hakkını helal et” dedikten sonra can verir. Yıllardır her şeyi unutmaya çalışan Mustafa’ya bir gün arkadaşları, Tahir Usta adında bir değirmenciden bahsederler. Bu değirmenci, annesinin akrabasıdır. Değirmenci Tahir Usta aynı zamanda türkü de bestelemektedir. Gevenes Köyü’nde yaşanan bu acı olay, Tahir Usta tarafından bestelenmiştir. Düğünlerde okunan, herkesin diline düşen türkü, ORMANCI’dır… |
|
17 Ocak 2021, 10:56 | #20 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Merdo Hikayesi Bu türkü için 2 farklı hikaye anlatılır. Hangisi gerçek bilmiyoruz. Birinci hikaye daha mantıklı geliyor. Merdo türküsü Aşık Mahsuni tarafından 1980 yılında teröristler tarafından öldürülen Kahramanmaraş elbistan belediye başkanı Mert Genç'e hitaben yazılmıştır. İkinci hikaye ise ; Merdo yıllar önce memleketin birinde yaşamış bir delikanlıdır. pınar başında gördüğü bir kıza aşık olur kız da ona tabiki. amma velakin merdo fakirdir, fukaradır ve de öksüzdür. bunlar gizli gizli buluşurlar. gel zaman git zaman komşu köyde yaşlı ve zengin bir adamın karısı ölmüştür ve merdo'nun aşık olduğu kızın güzelliğini duyar ve kızı babasından istetir. aslında yaşlı adam iyi birisidir amacı kendisine yardım edecek yemeğini vs. yapacak bir eş aramaktır. neyse kızı istetir ve babası kızı bu yaşlı adama verir. merdo çok üzülmüştür. merdo gizli gizli hergün kızın olduğu köye gider ve uzaktan aşkını umutsuzca izler. köye gidip gelirken iki köyün arasında bir köprü vardır, köprünün başında ise bir deli vardır. her gidip gelişinde bu deli merdo'yu görür niçin gittiğini de bilir. neyse bir vakit sonra yaşlı adam kızın davranışından bi şekilde olayı anlar. kıza der ki eğer sizin birbirinizi sevdiğinizi bilseydim asla seni almazdım bu yüzden kimsenin görmeyeceği bir yerde merdo ile görüşebilirsin ve ben öldükten sonra evlenebilirsiniz.ama sakın beni utandıracak bişey yapmayın der. belli bir zaman kızla merdo kimseye görünmeden buluşurlar. ama bir zaman sonra köylüler durumdan kıllanır ve yaşlı adamın aklına fitneyi sokarlar adam inanmak istemez ama içine kurt düşmüştür. baskıya dayanamayan adam yanına adamlarını ve silahını alıp merdo'nun hergün geçtiği köprünün başına pusuyu kurarlar. merdo kızın yanına gitmek için köprüye doğru giderken deli, merdo'ya karşıya geçmemesini söyler ama merdo inanmaz inansa bile öleceğini bile bile geçer karşıya. karşıya geçtiğinde pusunun ortasına düşer nitekim merdo'yu öldürürler |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Her TeLden.. | Ece | Lafazan FM Paylaşımları | 514 | 08 Aralık 2022 19:11 |
DJ-HxC iLe Her TeLden | AyNiL | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 02 Ekim 2021 18:23 |
DJ-HxC iLe Her TeLden.. | AdrenaLin | Sunucu Radyolarından Son Haberler | 0 | 22 Ağustos 2021 20:40 |