İçinde Türkiye Kas Hastalıkları Derneği'nin de bulunduğu Engelli Ayrımcılığı İzleme ve Önleme Platform Projesi uzun süredir yeni anayasa üzerinde çalışmaktaydı.Bu rapor Görme Özürlüler Derneği (GÖZDER) ve Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER) ortaklığıyla engellilere yönelik ayrımcılığı izleme önleme ve mücadele etme amaçlı faaliyetler yürütülen Engelli Ayrımcılığı İzleme ve Önleme Platform Projesi katılımcısı derneklerinin belirledikleri prensipler kapsamında hazırlanmıştır.Rapor temel olarak katılımcı derneklerin yeni anayasa çalışmalarında engelliler konusunda dikkate alınması gerektiği konusunda mutabık kaldıkları temel ilkelere dair beklenti ve düşüncelerini ifade etmektedir.
Engelli Hakları Ekseninde Yeni Anayasa’dan Beklenti ve Öneriler GİRİŞ
Ülkemizde yeni bir anayasa yapılması konusunda çalışmalar yapıldığı bu günlerde engelli bireylerin ekonomik sosyal kültürel medeni ve siyasi hayata katılımlarının sağlanması dışlanma ötekileştirme ve ayrımcılığa uğramadan insan haklarından faydalanabilmesi hususu iyi irdelenerek anayasa metni içerisinde hak temelli bir altyapının tesis edilmesi elzemiyet teşkil etmektedir.
Şüphesiz ki anayasal metin hazırlanması her şeyden önce teknik bir konudur. Bu bağlamda platform olarak hazırlanan bu beklenti ve öneri metninde herhangi bir şekilde kurgulanmış bir anayasa madde metnine yer verilmemiş bunu yerine temel ilkeler ve engelli hakları açısından kritik öneme sahip maddeler hususunda beklenti-yaklaşım tespitlerine yer verilmesi yöntemi benimsenmiştir. TEMEL YAKLAŞIM
Engelli hakları konusunda geçmiş yıllılarda benimsenen ama bugün için terkedilmiş olan tıbbi ve sosyal yaklaşım bugün artık yerini insan hakları yaklaşıma bırakmış durumdadır. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak engelli bireylere yaklaşım engelli bireylerin sorunlarının tek tek formüle edilerek çözülmesi yerine temel insan hakları eşitlik (maddi ve fiili) ve eşit yararlanma ilkesi üzerinden geliştirilen bir yaklaşım haline dönüşmüştür. Kavramlar yerine ilkelerin belirlenmesi daha uygun olacağından bu minvalde yapılacak yeni anayasada engelli bireyler açısından en önemli husus eşitlik kavramı ve onun ele alınış biçimi olmak durumundadır. Eşitlik ilkesinin altı çizilirken özellikle “haklardan eşit yararlanma ve fırsat eşitliği” yaklaşımını ortaya koyacak bir retorik ve tedbir yükümlülüğüne özen gösterilmelidir. Bu bağlamda eşitlik ilkesinin getirileceği maddede pozitif ayrımcılık yaklaşımına da yer verilmelidir. Ancak bu esnada 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliğinde engelli bireylere yönelik olarak getirilen pozitif ayrımcılık yaklaşımının daha da belirginleştirilmesi ve derinleştirilmesi gerekmektedir. Zira söz konusu anayasa değişikliğinde (kadınlarda olduğu gibi) tedbir alma yükümlülüğünün altı çizilmemiş pozitif ayrımcılık yaklaşımı devletin (şayet yaparsa) alacağı tedbirlerin eşitlik ilkesini bozmayacağı belirtilmiştir. Ancak engelli bireyler açısından ihtiyaç daha belirgin ve yükümlülük getiren yani “tedbir alma ve uluslararası sözleşmelerin genel yükümlülükleri arasında olan saygı gösterme (ihlal etmeme) koruma (bir başkası tarafından ihlal edilmemesi) ve yerine getirme (bireyin yalnız bireysel çabayla sağlayamayacağı ihtiyaçlarını olanaklarını karşılaması için gerekli olan fırsatların garanti edilmesi)” kavramlarını içeren bir yaklaşım ortaya koymalıdır. Ayrıca eşitlik hükmünün ele alındığı madde içerisinde ayrımcılığın her türlüsünün yasaklandığı ifadesinin yer alması gereklidir. BM ENGELLİ HAKLARI SÖZLEŞMESİNDEKİ TEMEL DEĞERLERİN BENİMSENMESİ
Bilindiği üzere BM Engelli Kişilerin Haklarına Dair Sözleşme Türkiye tarafından 30 Mart 2007 tarihinde imzalanmış 3 Aralık 2008’de T.B.M.M’de onaylamış sözleşmeye taraf olduğuz bilgisi ve bürokratik işlemlerin bitirilmesi 28 Eylül 2009 tarihinde tamamlanarak BM’ye bildirilmiş ve dolayısıyla T.C. Anayasası’nın 90. Maddesi kapsamında hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.
Söz konusu sözleşme evrensel hukuk değerleri açısından engellilerin hakları konusunda hali hazırdaki en geniş yorumlu en yenilikçi ve doğru yaklaşımları içermektedir. Sözleşme bunun yanında engelli hakları konusunda yeni kavramlar da gündeme getirmektedir.
Bu bağlamda yeni anayasa hazırlama sürecinde BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ndeki anlayışın benimsenmesi sağlanmalıdır. Bu anlayışın anayasada benimsenmesi noktasında ayrımcılık yasağı temel vurgu olmalıdır. ANAYASAL HAKLARA ÖZEL YAKLAŞIM
Anayasamızın 10. maddesinde irdelenen eşitlik hakkının dışında özel olarak temel haklar açısından da bazı kavramlara ve ilkelere yer verilmelidir.
Çalışma Hakkı:
Engelliler için çalışma hakkı sosyal ve ekonomik yaşama katılımda en önemli araçlardan biridir. Ancak özellikle mimari düzenlemeler ayrımcı uygulamaları kaldırılması engelli kişiye özel (dezavantajı ortadan kaldıran) diğer tedbirler engelliler için temel bir anayasal ihtiyaçtır.
Mevcut Anayasa’nın 49. Maddesi çalışma hakkını ele almaktadır. Yeni Anayasa’da da yerini bulacak bu maddenin yeni düzenlemesinde engellilerin haklarını içselleştirecek şekilde ve BM sözleşmesinin getirdiği makul uyumlulaştırma kavramı ekseninde oluşturulması engelliler (ve diğer dezavantajlı gruplar için) uygun olacaktır. Bu bağlamda çalışma hakkının ele alınacağı maddede “Herkesin iş yaşamına eşit katılımını sağlamak için makul uyumlaştırma dâhil her türlü ve gerekli tedbirlerin alınması” yönünde bir yükümlülüğe yer verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Keza aynı şekilde yine hali hazırdaki anayasamızın (50. Maddedeki) Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı’nı ele alan bölümlerinin de benzer bir yaklaşımla oluşturulması ve “Herkesin çalışma şartları ve dinlenme hakkını sağlıklı hale getirilmesi için makul uyumlulaştırma da dâhil her türlü ve gerekli tedbirlerin alınması” yönünde bir yükümlülüğe yer verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi:
Engellilerin eğitim hakkından faydalanamaması onu çalışma ve sosyal yaşama katılım vb haklarından da yararlanamama sonucunda direkt etkili olan en temel haklardan biridir. Ülkemizde yaşayan engelliler çağdaş günün koşullarına uygun bir eğitim olanağına sahip değildirler. Bu olumsuzluğun temelinde eğitim koşullarının engellilerin ihtiyacı olan teknolojik olanakların sağlanmaması mimari engellerin kaldırılmaması nitelikli eğitmen istihdam edilmemesi müfredat oluşturulmaması bütünleştirici eğitim anlayışının benimsenmemesi vb sebepler yatmaktadır.
Mevcut Anayasa’nın 42. Maddesi temel olarak eğitim hakkından mahrum bırakılamayacağı ilkesini getirmektedir. Bu yaklaşım engellilerin genel anlamda eğitim konusundaki ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Ancak bunun yanında –yukarıda tespiti yapılan olumsuzlukların giderilebilmesi için- yeni anayasanın eğitimin parasız olduğu lafzının yanında “kaliteli” “kentsel ve kırsal (erişilebilir-ulaşılabilir)” ifadesinin eklenmesinde büyük fayda bulunmaktadır. Diğer yandan “özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin gereksinimlerine uygun nitelikte ve nicelikte” ve bireylerin kişisel özellikleri gözetilerek gereksinimlerine uygun eğitim alması lafzına ve vurgusuna yer verilmelidir. Kişi hürriyeti ve güvenliği:
Engelliler (zihinsel engelliler örneğinde olduğu üzere) kimi hallerde diğer bireylerden farklı ve daha yaygın olarak kişi hürriyeti kısıtlamalarına kimi hallerde kişi güvenliği gerekçesiyle diğer bireylerden daha fazla) kişisel güvenlik sebebiyle korunma altına alınma uygulamalarıyla karşı karşıya gelmektedirler.
Bu durum onların hali hazırdaki anayasamızın 19. Maddesinde belirtilen hükmün daha dikkatli ve özenli hazırlanmasını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda yeni yapılacak anayasada bu konuyla ilgili hazırlanacak maddenin; BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin genel ilkelerinde belirtilen ve giriş bölümünde yer alan:
(n) Kendi seçimlerini yapma özgürlüğü de dâhil olmak üzere engellilerin bireysel varlıklarının ve bağımsızlığının önemini kabul ederek
(o) Engellilerin kendilerini doğrudan ilgilendirenler de dâhil olmak üzere politika ve programlarla ilgili karar alma süreçlerine etkin olarak katılabilmeleri
fıkralarındaki yaklaşım ekseninde bir içerikle hazırlanması uygun olacaktır.
Saygılarımızla
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği