Tiki Yazan; HerakLes 12 Mart 2018, 15:08
Tiki nedir ? giyimiyle kuşamıyla, parfümüyle arabasıyla, takıldığı mekanlarla bir var oluş kazanan, bunları birer statü belirtisi olarak sunan, haftada bir pahalı alışverişlere çıkan ve konuşmalarıyla tavırlarıyla zevkleriyle bir alt kültür oluşturanları kastediyorum tiki derken. yoksa özel hayatında ben de uzun aralıklarla fakat pahalı alışveriş yapılması gerekliliğini tavsiye eden ve uygulayan bir insanım, dolayısıyla ikinci grupla illaki bir problemim yok. hani, farkı açık etmek için bahsolunan kız arkadaşımla aramızda geçen bir diyaloğu aktarmak isterim. olm bayılıyonuz di mi lan onun bunun özel hayatını dinlemeye. - alo, napıyosun canım? - aşkım moralim çok bozooook. - noldu ya hayırdır? - ya annemle alışverişteyiiz. ya bu agatha tokalar var, onların küçüklerinden aldırdım iki tane. ama büyüğünden almıyooo. - (pahalı bi bk olduğunu biliyorum ama emin de olamadım) niye almıyomuş? ne kadar ki bunlar? - yaa küçükleri 30 milyon, büyükleri 60. almadı ben de sinirlendim çıktım eve gidiyorum işteee - toka dedin di mi 60? - aşkım almıyoooo - canım. şimdi, özel hayatını bu anlamda detaylandırmaktan çok hoşlanan birisi değilim ama söylemek durumundayım. birkaç yıl evvel dört sene gibi uzun süreli bi ilişki yaşadığım kızla ayrıldık. uzun ilişkiler, hele ki çok da normal olmayan şartlarda noktalanmışsa kişide, kızlara hatta komple insan evladına karşı bir güvensizlik ve uzun ilişkilere dair ciddi bir inanç kaybı hasıl oluyor. ve bu toparlanma sürecinde de oyalanmak ve kendini iyi hissettirmek için birtakım yönelimler oluyor. bende de, "ulan madem kimseyle ciddi ciddi takılamıcaz, bundan sonra paso vur kaç, vukuatımız budur bundan sonra. o karı senin bu karı benim, cemiyetin bir numaralı karı avcısı benim lan bundan sonra. öperlerrrr. bırakınnnnn" vaziyetleri zuhur etmişti o tepetaklak yenik halimizde. seneler evvel bir arkadaşım tanıştırmıştı bizi birazdan bahsedeceğim tiki sevgilimle. tabii o zaman kız arkadaşım olduğu için flört etmek gibi bi durum söz konusu değildi, fakat fazlasıyla dikkatimi çekecek derecede güzel bir kızdı. boyu 1.75, incecik, bal köpüğü mü deniyo ne halt deniyo, işte o demde saçları (boya), yanık tenli (solaryum) ve mavi gözlü (lens) efsane bi kız. karının her şeyi fake ama, sitttir et, son tahlilde herhangi bir mankenden ayıramayacağın bi güzellik. kız arkadaşımla ayrılmış olmanın şoku ve akabinde başarıyla tamamlanmış olan akıl yitirme seanslarından sonra verdiğim karıya kıza yeşillenme kararının ilk talihlisi, muhtemelen aklımın bir köşesinde kalmış olmasından kaynaklı, bu kızımız oldu. skype'den arkadaşımı "hani bi kızla beni tanıştırmıştın ya hatırlıyon mu? uzun boylu güzel tiki bi kız, hala konuşuyonuz mu,skype'ı var mı sende" şeklinde bin nevi sorguya çektim. kız bi saniye geliyorum dedi, kayboldu. birkaç dakika sonra "o da seni hatırladı, veriyorum skype adresini" diyerek döndü biz daha bismillah çekmeden. yani arkadaş, yeni bi kızla flört etmeyeli o kadar vakit olmuş, haliyle yaban armudu gibi hamız, ne konuşucan elin karısıyla? iki hoşbeşten sonra yavrum sen beni bi espri yapayım, kızı güldüreyim, ortamların yılanı olayım çabası al; hamdi alkan, yalçın menteş, yalvaç ural üçgeninde fışkırıyorum. arada bi ateş böceği ercan sosları katıyorum esprilerime. iğrenç bi herifim. ant olsun ahretlik, aha sana ant veriyorum hemşirem, evlat olsam çekilmem. kısa süreli skype ve telefon görüşmelerinden sonra buluşmaya karar verdik. ulan güya ortamlarda karı avcısı olucaz, uyku muyku yok, sabahın şeyinde yatağı yorganı kündeye getiriyoruz heyecandan. baktım uyuyamıyorum, kalktım paşalar gibi duşumu aldım, bakkaldan bişeyler almak üzere çıktım evden. kesif ve taptaze köpek boku kokusu, bir pencere açılıp kapandığında anlık gözüme yansıyan güneş, güvercinlerin kuru, çıplak liseli kız bacağı. "bir sabah, ancak bu kadar sabah olabilir be kardeşim" diye düşünürken bakkala girdim. boyu henüz atmamış ve vücudu gelişmemiş fakat kafasıyla yüzü haddinden fazla büyüyüp adamlaşmış bakkalın oğlu fatih, tezgahın arkasında peynir dilimliyordu. fatih, kız arkadaşının yanında "sence buraya değebilir miyim?" deyip zıplayarak tavana değmeye çalışan bir eşşekti. içeri girdiğimde bakkal niyazi abi ise her zamanki gibi dedikodu yapıyordu: - günaydın niyazi abi. - gtünde donu yoktu donu. don var ya don. gtünde donu yoktu. - yine neye sinirlend... neyse s..tir et, bi kutu süt, iki de kısa marlboro versene. - gelmiş burda vay efendim alamanya'da savcı bi bok değil, alamanya'da kaymakam bi bok değil, ötüyo karaktersssiz. burdayken var ya, çulsuzun biriydi. gtünde donu yoktu. - noldu kime ne diyon sen yine? - alamancı var ya, kiracısı savcı var 24 numara. adamın arkasından atıp dutuyo, yok savcının alamanya'da hükmü yok da, şey de. bi de kardeşiylen nişanlamaya çalışıyodu deyyus. - ya bırak herif üç beş seneye cızlamı çekecek zaten gelmiş 80 yaşına, ne dertleniyon? - donu yoktu. - abi tamam yoktu donu. bi kutu süt, iki paket kısa marlboro... eeeffff gözüme kaçtı beee - niye lan? - ne niye lan nası içiyon o sigarayı gözüme gözüme. iki paket diyoz iki paket. ver. hadi hayırlı işler. - ondan sonra diyo ki savcının alamanya'da... - allah belanı versin senin. ulan allah bilir herif bizim arkamızdan nasıl atıp tutuyo, o zaman işler terso aga. - bu HerakLes var ya bu HerakLes, geçen gün gördüm gtünde donu yoktu. pantolon girmiş gtün arasına. offf. resmen donu yoktu. - o benim oğlum ulan! - ha? yok ertuğrul amca, fermuarı çekerken billuru sıkışır ondan diyom ben. şeyapma. öyle bi it. s...tir et niyazi'yi şimdi. döndüm eve, televizyonun karşısında sızmışım bikaç saatliğine. kalktım giyinicem; karının marka düşkünü olduğu aşikar, kafamda "vukuat döner tedarikli olmak lazım hacıvat, boxer önemli. iyi boxer'lardan giymek icap eder" düşünceleri. nasıl ki sevişme ihtimali doğan kız 2-3 gün öncesinden ağdaya gidiyor, kapalı ayakkabı giyecek olsa bile ayaklarına oje sürüyorsa (ki safi kendine bakmayı sevdiği için de olabilir bu ihtimal. ben iki ihtimalde de canını yerim o ayrı), erkekte de sanki bütün iş oraya kalmış gibi dona paçaya ayrı bir ehemmiyet atfedilir. baktım, marka tabir edilen boxer'ların hiçbiri yok ortada. çekmecede, anamın üç tanesi beş lira diye aldığı; penye, kareli, önünde ipliği hafiften kalkmış krem renkli tuhafiye düğmesi olan "seher yıldızı" markalı üç adet boxer'dan başka bi bk yok. hemen kirli sepetinden çıkardım bi boxer, ellerimle sabunlayıp kalorifere astım. giydiğimde hala motoru bozarcasına nemliydi. neyse, saçı başı yaptık, giyindik, çıktık, kahve neyin içelim takılalım hesabı buluştuk. öncelikle şunu söyleyeyim kız gerzek. hani tikileri aşağılamak için ya da kızı hor görmek için falan söylemiyorum: kız, kelimenin sözlük anlamıyla gerzek. hani sürekli muhabbeti yapılır tikilerin, belki mizahi öge olarak kullanıldıkları için mübalağa edildiği falan düşünülebilir tikilerle muhatap olmamış kardeşlerimiz tarafından. ben söyleyim, billuru yapılan her ne varsa, hepsini yaşıyor bu insanlar. işte bu kızımız da tek tip zevklerin çerçevesinden çıkamamış halde, espriden anlamaz, kitap okumaz, trend olmadıysa film izlemez, izlese sıkılır, e allah vermemiş; zekası da geri. tabii bunlar o dönem itibariyle benim önemsediğim şeyler değil zira ileriye dönük düşünmüyorum, hani cinsel bi etkileşim olayı olur, olmazsa da yanımızda çanta gibi güzel hatun taşıyoruz, bunun karı anlamında bazı getirileri olur vesaire, ben onun derdindeyim. bir de bizi tanıştıran, ortak arkadaşımız olan kızın devlet okulunda, kendisinin ise özel bir okulda paralı okuyor olmasını her nedense kompleks yapmıştı. salağım ben deyip duruyor. e benim de devlet okulunda okuyor olmam işleri iyice çığrından çıkardı tabii. ya birader, abimin arkadaşı bi türk sanat müziği sanatçısı canlı yayına çıkmıştı, herif de onu video haline getirmiş, oraya buraya dağıtıyordu. allah var herifin sesi de güzel. dedim paslayım videoyu, akıllarını alayım oracıkta. bir gün kızla skype'de konuşurken "sanat müziği sever misin?" diye sordum, karının verdiği cevaba bak: "niye sevmeyim? salak mıyım ben? salak olduğumu düşündüğün için mi soruyosun?". aaa noluyo lan? tenni tenni tennenni yar. ve en baba sıkıntılardan biri, her ilişkinin olmazsa olmazı: sevgilinin arkadaşlarıyla tanışmak. bunların okulun civarında bi mekan vardı, kızlı erkekli kalabalık bi grup olarak gittik oturuyoruz. o kalabalıkta oturup konuşabileceğim adam zerresi olmaz mı arkadaş? karılar desen iğrenç iğrenç muhabbetler, dinlemiyorum bile, kız arkadaşım arada bi öpüyo, onun dışında bi icraat yok. ve herifler. anam onlar nasıl herifler... ben böyle pis bi dedikoduculuk görmedim birader. hani biz de yapıyoruz dedikodu ama, bizimki paso "ulan o kuburunu dürttüğümünün yine ayrılacam der ayrılamaz o karıdan ben sana söyliim birader. aha dediğim çıkmazsa da yetmiş yedi kabilemi gondiklesinler" gibi bi jargonla sürerken, bu heriflerinki çok basit, çok adi bir üslubu haiz. yok, "yaa abi bence caner'in paciotti'ler sahte" demeler, yok "babaa o mekana gidilmez artık, apaçiler basmış aabe ah hah hah" sçmaları... allah belanızı versin be. yalnız aralarında bi herif var, herif lime lime çakal. takım elbisesiyle, konuşmasıyla, tavırlarıyla... döv beni diye haykırıyor adeta. fazla konuşmuyo ve milleti tip tip izliyo, arada bi yanına karılar geliyo, onlara iki vernik çekiyo falan. yalnız karılar efsane birader. görsen haline kahredersin o kadar diyim. neyse, benim artık cinler iyice tepeme çıkmışken bu çakal dediğim at ağızlı görüp görebileceğim en aşağılık şakayı yaptı. bir kız bizim masanın yanından geçerken hafifçe ayağını uzattı ve kızın ayakkabısına basmasını sağladı. ardından ettiği kelamı sanmıyorum ki bu eşşeğin oğlundan başkası edebilsin: "yavvaş la yavvaş. o ayakkabı italya'dan geldi. gaç para biliyon mu?" habbaoov. ulan aptal pacino, senin ciğerinin ederi kaç para? ben bunu duyduktan sonra kalırsam herifle kavga edeceğimizden emin olduğumdan "öperler ben kalkıyom" deyip kaçtım abi atmosferini ambiyasını deldiğiminin mekanından. aynı herifle ilgili bir anekdot daha geçeyim: içerenköy, özellikle belli bir kesim için çok küçük bir yer, birilerinin tanıdık ya da tanıdığın tanıdığı çıkma ihtimali her daim mevcuttur. bu totoşda liseden yakın bir arkadaşımın dersanesinden arkadaşı çıktı, bir halı saha maçında karşılaştık. maç bitiminde arabalara yürürken, üzerinde "satılık" yazan bir araba yaklaştı. artık adamla billur geçmek için mi, ne bk yemek içindir bilmem, "şunu bi soruyum la kaç paraymış" diye gitti. herifle ayak üstü muhabbet ettiler, biz de bu sığırı bekliyoruz. bilahare, koltuklarını kabarta kabarta bize doğru yürüyerek ağzı dolu dolu şunları söyledi: "yimbeş milyarmış la. ben de bişey diyecek sandım hahahiihoohhah". senin değil, babanın suratına yelleneyim ben. şimdi, kızın arkadaş çevresi de netleşti gözümde, yavaş yavaş burama gelmeye başlıyor. yılbaşı muhabbetini napalım, nereye çıkalım dedik. karı diyo ki "kutsi'ye gidelim bizim arkadaşlarla". ulan kutsi be. nam-ı diğer arapatlarının maradonası.doktor levent lan, ela'yı nikah masasında bırakan. evde baktım internette, etiler'de ki bir mekana geliyormuş. ilanda diyor ki "sadece 139 ytl". sadece ha? lan tamam, yılbaşında bar-celona yaratıcılığındaki sttktiriboktan mekanlar bile 50-60 lira çekiyor, parasında değilim de, hem kutsi için kelle başı 140 lira bayılmak var, hem de o vakitler her bi halta taksiyle gidiyoruz; eee, senin etiler dediğinin gidiş dönüşü 200 lira be. sonuçta herkes arkadaşlarıyla takılsın diye bir fikir attık, o vartayı da o şekil atlattık. olm cimri misin lan diyeni çırılçıplak döverim. hiçbir kuvvet kutsi'yi dinlemek zorunda kalacağım bir gece için bana 500 lira harcatamaz. harcadamaz ya. olamaz. bir de şöyle de bir durum var. bu kızın en yakın arkadaşı, son derece muhafazakar bir milletvekilinin kızıydı ve dindar da bir kızdı. kızla öpüşmedir, falan envai çeşit aktiviteye ortak olduysak da, "ya ben önceden daha rahat bi insandım taam mıa? fatma'yla tanıştıktan sonra bazı şeyler değişti yanee" diyerek kızdan etkilendiğinin sinyallerini veriyordu, iki arada derede kalmış bir karakterdi. doğrudur, saygı da duyuyoruz ve hatta o minvalde kendini geliştirmesini de isterdim açıkçası. fakat bakıyorum, kızın arkadaş çevresi bana göre değil, ailesi bana göre değil, oturup konuşacak ortak hiçbir konumuz yok, şakalarım ağır geliyor çoğunu açıklamak durumunda kalıyorum (pandik), bir başka ciddi ilişki kaldırabilecek isteğim ve gücüm de yok, vukuat desen amiyane tabirle karı rahibe modunda, eee neyi uzatıyoruz? uzamadı da... bir gün bizim evde, tahmin edebileceğinizin çok ötesinde salaklıktaki kaprislerini dinlerken bunların hepsi geçti aklımdan, adeta kemirdi beynimi. artık dayanamadım. - şşş, ne içiyon sen? - ays tiii - nerden buldun onu? - dolaptaaan? - bana sordun mu lan onu alırken? ha? babayın evi mi? - ya üfff cimriiii - hadi kızım hadi, valide hanım geliyo bugün, hadi güzelim. hadiiiiii gibi saçma salak bahanelerle kovaladım kızı. telefonda ayrıldık. "rahatlıcaksan arkadaşlarına ben ayrıldım diyebilirsiin, gerçek yüzünü gördüm seniin" benzeri alakasız sözler işittik. ona da eyvallah. sonra, o en eski sevgilimle son kez seviştiğimiz yatağıma uzandım, kulaklıklarımı taktım. charles aznavour, la boheme diyordu; bense gençliğimi gören bu duvarları hatırlayamayacağım günlerin gelmesini bekliyordum. not : @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] ne durumdayız ? ne oldu bizim künefe ?
__________________ Sırf başlayıp bitirebildiğim bir hikayem olsun diye, bıktım ardımda yarım kalmış hikayeler taşımaktan. Yazmanın eziyeti öğretecek bana; Hayat sahip olduklarımızın dışında kalanlarmış meğer. |
Görüntüleme 1132
Yorumlar 17
|
14 Mart 2018, 11:08 | #12 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]; Başarıya giden yol metro turizm ve 500T ile seyahat etmektir. @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] topu topu 15 Malezyalı ile kaç farklı örgüt kurabiliriz ki? Türkiye Norveç mi oluyor dan sonra , Türkiye Malezya mı oluyor? Çok endişeliyim 3 çay daha lütfen |
|
14 Mart 2018, 12:34 | #13 |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki - sijin kaç cay vardi abijim - 6 tane - 16 tl o jaman
__________________ Sırf başlayıp bitirebildiğim bir hikayem olsun diye, bıktım ardımda yarım kalmış hikayeler taşımaktan. Yazmanın eziyeti öğretecek bana; Hayat sahip olduklarımızın dışında kalanlarmış meğer. |
|
14 Mart 2018, 12:53 | #15 |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki sen ne diyosun. adam parayı kaptırmış hala oyuna girip hayvanlara yem veriyor aç kalmasınlar diye.
__________________ Sırf başlayıp bitirebildiğim bir hikayem olsun diye, bıktım ardımda yarım kalmış hikayeler taşımaktan. Yazmanın eziyeti öğretecek bana; Hayat sahip olduklarımızın dışında kalanlarmış meğer. |
|
14 Mart 2018, 12:58 | #16 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki bir de eşek tiki var siz onu biliyor musunuz ? karın bölgesinden elleyince tiki olur huylanıyor, gülüyor eşekler. valla bak eşeğimiz vardı köyde ordan biliyorum. @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] de iyi bilir. |
|
14 Mart 2018, 13:01 | #17 | ||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki
Sadece karın bölgesini elliyorsunuz değil mi? | ||||
|
14 Mart 2018, 13:29 | #18 | ||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Tiki
bilmiyorum başka yerlerini ellemedim. | ||||
|
Etiketler |
doktor levent, ela, tiki |
Şu anda bu makaleyi okuyan kişi sayısı: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
| |
Benzer Makaleler | ||||
Article | Author | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Whatsapp'ın mavi tiki Twitter'a geldi | Ebru | Twitter Haberleri | 0 | 10 Eylül 2016 13:59 |
Göz Tiki | Amelia | Sağlık Köşesi | 0 | 21 Haziran 2014 02:53 |
Tourette Sendromu ( ses ve çoğul hareket tiki bozukluğu) | Ecrin | Çocuk Sağlığı | 0 | 19 Şubat 2012 20:43 |
Tiki Sözlüğü.. | Alovepoem | Serbest Kürsü | 9 | 03 Temmuz 2008 20:44 |