IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10 Eylül 2012, 23:33   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Franz KAFKA'nın Ölümü Sonrası





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun topraklarında, Prag kentinde, Almanca konuşan Yahudi bir ailenin ilk erkek çocuğu doğar. Daha I. Dünya Savaşı’nın başlamasına otuz yıl vardır. Franz Kafka’nın kayıtlarına “3 Temmuz 1883 tarihinde doğdu.” diye yazar bir memur. O masum bebek hayatı boyunca hicvedeceği bürokrasiyle böylece tanışmıştır artık. Franz Kafka'nın babası Hermann Kafka, sokak satıcılığından gelen başarılı bir işadamı, annesi Julie Kafka ise varlıklı bir bira üreticisinin kızı, babasından daha kültürlü bir burjuvadır. Sonradan beş kardeşi daha olacak, annesi günün büyük bölümünü aile şirketinin yönetimine harcadığı için Franz Kafka hizmetkârların elinde büyüyecektir. Almancanın yanı sıra Fransızca kitaplar da okuyan Franz Kafka, gençlik yıllarında, “Madame Bovary” (1857) dahil pek çok ünlü eserin yaratıcısı Fransız yazar Gustave Flaubert’in etkisindedir. Franz Kafka, üniversite yaşamına Prag’da Kimya bölümünde başlayıp hemen ardından Hukuk fakültesine geçiş yapar. 1906 yılında avukat olduktan sonra ilk olarak bir sigorta şirketinde çalışmaya başlar. Daha sonra farklı şirketlerde yöneticilik deneyimleri olur. Antimiliter, bürokrasi karşıtı politik görüşleriyle tanınan Kafka birkaç kez işini, sevgilisini, yaşadığı kenti değiştirir. Kendisi gibi veremden ölen çağdaşı ünlü yazar George Orwell ile tanışamadan, kırk birinci doğum gününü bile kutlayamadan, Çek sevgilisi Milena Jasenskâ'nın kollarında bir Viyana sanatoryumunda öldüğünde, Türkiye Cumhuriyeti henüz birinci kuruluş yılını kutluyordu. Franz Kafka bir keresinde “Ölümü arzulamaya başlamanız, bazı şeyleri anladığınızın ilk işaretidir.” diye yazmıştı. Annesi ve babası hâlâ hayattayken bu genç yaşta ölüp gitmesi bilinçli bir tercih miydi acaba?

Alıntı:
“Bir kitap başımıza inen bir darbe gibi bizi sarsalamıyorsa neden zahmet edip okuyalım ki?”

Dünya edebiyatına damgasını vuran bu ünlü yazarın neredeyse tüm eserlerinin ölümünden sonra yayınlanabilmiş olmasını Prag’daki üniversite yıllarından beri yakın arkadaşı olan Max Brod’a borçlu olduğu pek bilinmez. O dönemde sıkça örneklerine rastlandığı gibi, Franz Kafka tüm günlüklerini, notlarını ve yarım kalmış eserlerini ölümünden sonra yakılmak üzere Max Brod’a göndermişti. Bu satırların okurları, Franz Kafka henüz hayattayken ve gitgide yaklaşan ölümüne pek az süre kalmışken neden bu eyleme kendi cesaret edemedi diye sorabilir. Sanırım bu sorunun cevabı da yarım kalan eserleri gibi ebediyen sır kalacaktır. Franz Kafka Almanca kaleme aldığı eserlerinde, bu dilin Türkçe’de olduğu gibi esas fiili cümlenin sonuna saklayabilme özelliğini koruyarak, çok uzun, karmaşık ifadelerle okurunu son kelimenin son hecesine kadar merakta bırakmayı ve indirici darbeyi son anda vurmayı sanatının bir parçası hâline getirmişti. Aynı şekilde, eserlerinde çift anlamlı kelime oyunlarına sıkça başvurmuş, gerçeği okurunun zihninde oluşan soru işaretlerinin ardına gizlemiştir. Bazı romanlarını tamamlamadığı için geride bıraktığı ipuçları sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Max Brod, yarım kalmış, bazı bölümleri arasında geçişlerin dahi tamamlanmamış olduğu “Der Prozess – Dava” (1925), “Das Schloss – Şato” (1926), Amerika (1927) adlı en ünlü eserlerini sırasıyla yayına hazırlayarak Almanca olarak bastırmıştır. Daha sonraki yıllarda bu romanlar pek çok edebiyatçının ilgisini çekmiş, farklı proje grupları bu eserleri yeniden ele alıp değişik çeşitlemelerini geliştirmişlerdir. Bunlardan en ünlüsü İngiliz akademisyen Malcolm Pasley öncülüğünde kurulan ekibin kendi stilleriyle İngilizceye çevirdiği “Şato” ve “Dava” romanlarıdır. Franz Kafka günümüze kadar bazı konularda bir bilinmez olarak kalmasıyla da ünlenmiştir. Bazı eleştirmenler kendisini eserlerinde bürokrasiyi hicveden bir Marksist olarak tanımlamışlar, bazıları ise yazarın antimiliter, bürokrasi karşıtı kara mizahını anarşist ruhuna bağlamışlardır. Özgün tekniği, yaratıcılığı, sürrealist yorumlarıyla Franz Kafka edebiyat dünyasının empresyonistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. 1928 doğumlu, Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez’in ilk defa bir Franz Kafka romanını okuduktan sonra “Neden olmasın, bunu ben de yapabilirim.” demesi şaşırtıcı değildir. Eserlerinde ana karakterlerinin hayatını kâbusa dönüştürmeyi alışkanlık hâline getirerek bir bakıma kendi içsel çelişkilerine de ayna tuttuğunu düşünebiliriz. “Bir an gelir artık geri dönemezsiniz. Mühim olan o noktaya ulaşabilmektir.” derken kendi çetin yolculuğuna mı atıfta bulunuyordu? 1915 yılında Almanca yayınlanan “Die Vermantlung – Dönüşüm” Kafka’nın hayattayken basılmış tek ünlü eseridir. Günümüzde pek çok akademik kuruluşun eğitim programında yer alan bu romanın öldüğünde pek az tanınıyor olması da mezardayken ünlenen pek çok sanatçının ortak kaderlerine bir örnektir. Romanda bir memur olan ve disiplinli yaşamıyla tüm ailesinin geçimini temin eden kahramanımız Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendisini odasında devasa bir hamam böceğine dönüşmüş olarak bulur. Kitap, Gregor Samsa'nın bu iğrenç görüntüsüne bile bakmadan işe geç kalacağım diye hayıflanırken, gerçekte ailesinin kazandığı paraları nasıl kendisinden gizlediklerini, iyi niyetini nasıl sürekli istismar ettiklerini öğrendikçe, dışlandığını, itilip kakıldığını, korku ve tiksinti uyandırdığını gördükçe, gün be gün yaşama gücünü, ruhunu, inancını yitiren bir insanın dramını anlatır. Sembolik anlatımlarla bezenmiş bu bireysel trajedi bir edebiyat klasiği olarak kabul edilir. Toplumsal bir trajediyi yine sembolik bir anlatımla ele alan Orwell’in “Hayvan Çiftliği” otuz yıl sonra raflardaki yerini alacak ve edebiyat dünyası yeni bir yıldızı daha alkışlamaya başlayacaktır.

Alıntı:
“Kabul edilebilir olandan değil, doğru olandan başlayınız.”

Kendisinden sonra gelenlerin bu yolda yürümelerini isteyen Franz Kafka, sigorta şirketinde çalıştığı günleri anımsatan yeni karakteri Bay Josef K. ile doğru bildiği yolda yürümeye devam edecektir. Bankada görevli bir bekâr yöneticinin kaldığı pansiyona erken bir saatte gelen yetkililer, “Dava” adlı eserin henüz ilk sayfasında, Bay Josef K hakkında bir soruşturma açıldığını söyler. Bu soruşturmanın kimler tarafından, ne zaman, hangi gerekçelerle açıldığını, dava süreçlerinin nasıl devam edeceğini okurlar hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdir. Zaten tüm eser Bay Josef K.’nın bu sorulara mantıklı bir cevap aramasıyla geçer. Soyut bir anlatımın ardına gizlenmiş otorite belirsiz bir hiyerarşik düzen içinde, bilinmeyen değişken kurallarıyla, uzaklarda bir yerde Bay Josef K.’yı sürekli kovalamaktadır. Pek çok farklı karakter kurgu içinde hayat bulur. Bu yardımcılar, kurgu içinde bir görünüp bir kaybolarak, otoriteyi her biri farklı şekillerde tanımlayarak, Bay Josef K'yı ve okurları sürekli şaşırtmaya devam edecektir. Böylece, devlet bürokrasisi ve hukuk sistemi, yani soyut otorite, önceden kestirilmesi mümkün olmayan absürd kararları, insanları soluksuz bırakan tahakkümüyle kendi ülkesinin vatandaşlarını korkutmakta, güven ve aidiyet duygularını örselemekte, onları şaşkınlığa ve koşulsuz teslimiyete sürüklemektedir. Franz Kafka bu satırları neredeyse bir asır önce Prag’da yazmış. Franz Kafka’nın yazıp ortada bıraktığı bir başka eser, “Şato”, yine kadim dostu Max Brod tarafından yayına hazırlanarak, yazarın ölümünden iki yıl sonra yani 1926 yılında Almanca olarak basılmıştır. “Şato”, ilk baskısı bin beş yüz adet bile satamadıysa da daha sonraki yıllarda farklı dillere çevrilerek en çok okunan eserler arasında yerini alacaktır. “Şato” da gizemli Bay K. bir kez daha karşımızdadır. Kafka 1922’de bu eseri yazmaya başladığında önce “Ben” öznesini kullanarak hikâyeye başlar ancak yarı yola geldikten sonra öykü Bay K’nın anlatımıyla devam eder. Yakındaki bir şatodan faaliyetlerini yürüten gizemli bürokrasi, Bay K’yı köylerine kadastrocu olarak çağırdıktan sonra ona farklı görevler vererek hayatını allak bullak edecektir. Köyde kendisine bir yer edinmeye çalışan Bay K., kesinlik ve şüphe, düz mantık ve absürd yanıtlar arasında kaosa sürüklenerek otoritenin kendisine ördüğü labirentlerde çaresizlik içerisinde kaybolacaktır... Hayattayken pek çok öyküsü yayınlanan Franz Kafka’nın en önemli eserlerinden biri de, ironik bir biçimde, yine ölümünün ardından gün ışığına çıkan “Amerika” adlı eseridir. Peşinde koşmadığı şöhreti göremeden okurlarına veda etti Franz Kafka. Geride basılmamış eserler, günlükler ve belki kısa yaşamının özüne de ışık tutan şu cümleler hafızalarda kaldı:

Alıntı:
“Düşünceleri arasında sıkışıp kalmış bir eylemci o durağanlıktan çıkmadan asla mutlu olamaz.”

Franz Kafka Günlükleri

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
franz, kafkanın, sonrası, Ölümü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Franz KAFKA'da bir son yok! Kalemzede Dünya Edebiyatları 0 12 Eylül 2012 14:39
Franz KAFKA'nın Kaderi Kalemzede Dünya Edebiyatları 1 12 Eylül 2012 14:32
Franz KAFKA Arzusu Kalemzede Dünya Edebiyatları 0 27 Ağustos 2012 16:50
Franz KAFKA'nın ölümü ve Milena Jesenskâ Kalemzede Dünya Edebiyatları 0 26 Ağustos 2012 16:52
Franz Kafka. Sihir Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 28 Kasım 2011 09:31