08 Şubat 2012, 22:48 | #11 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat
|
|
08 Şubat 2012, 23:09 | #12 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat
|
|
08 Şubat 2012, 23:10 | #13 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim -Ki bu en büyük kötülüktür size- Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz. Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz. Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim Koşaradım Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde Şükrü ERBAŞ |
|
08 Şubat 2012, 23:10 | #14 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. acele tepki servisi Sen gülünce ben de hemen gülüyorum... Sen ağlayınca ben de hemen bir sigara yakıyorum. Sen pazara çıkınca ben de en azından balkona çıkıyorum. Sen bir şey sorunca biraz düşünüp cevap veriyorum ama çoğu zaman yine yanlış oluyor, kimi zamansa susarak boş bırakıyorum o soruyu Sen tartışmak isteyince bildiğim her şeyi unutuyorum. Sen unuttun mu deyince zaten bildiğim bir şeyi tekrar hatırlıyorum. Senin varlığın bana yapılmış enteresan bir şaka sanki... aslında ben hâlâ bu şakaya nasıl karşılık vermem gerektiğini arıyorum. Emrah Serbes |
|
08 Şubat 2012, 23:11 | #15 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. ‘..Bu dünyayı izleyenlere bir halt yok. Açıkgözler için hiçbir şey yazmayacağım. Dünyalarını kaybetmişler için.. Kendim için yazacağım. Erken bunamışlara , hayalperestlere, çok acıklılara, bu dünyadan gitmek üzere hazırlık yapanlara yazacağım.. Yalnız aklını kaybetmişlerle bu dünyayı paylaşacağım. Aşktan aklını oynatanlara, şizofrenlere, aşırı romantiklere ve aşırı sadistlere. Delilere yazacağım..’ ‘Kimse önünü görmüyor. Herkes birbirini çiğniyor. Ne tuhaf değil mi? Kimse gittiği yeri bilmiyor. Herkes hayretle bunu birbirine soruyor. Herkes kendi kendine konuşuyor. Malum her insanın altında başka bir insan yatıyor. İnsan inanmak istemiyor. Biliyorsun hayatta her şey gizlidir. Her hadise bir sırdır. Başka ne yapabiliriz. Daha nasıl olabiliriz? Mutlu olmak için ne diyebiliriz? Bu yüzden herkes birbirine bakıyor ve herkes birbirinden şüpheleniyor.. Tek düşünebildiğim ve anladığım sözler bunlar. Aydınlıkta olan tek şey bilincim. Kendi kendimin önüne bir karartı gibi düşüyorum. Kendimin de düş olduğuna inanıyorum. Düş gördüğüme o kadar eminim ki, şu başkalarının hayatını görmesem. Kapalı perdelerin arkasında düş-uyku-korku geçiriyorum. Sanatımın düş olduğunu biliyorum. Birdenbire aydınlığa çıkınca deli oluyorum. Kimsenin suratını görmek istemiyorum. Benim yazdıklarımla bu suratların ne ilişkisi var? Düş görerek bir yandan da uyanık yaşayamam. Tek çelişkim insanlar. Dünya , benim. Her şey yalnızlığıma bağlı. Kimseyle bağ kuramam artık. Nasıl yaşayabilirim onların arasında hikayelerim gibi. Nasıl düşünebilirim Bilal Beyin not defterinde olduğu gibi, insanların arasında? Nasıl yerlerde emekleyebilirim? Benden şu dünyada beklenebilir mi yarattığım şeyler gibi yaşamam? Yazdıklarıma bakarak benden ne beklenir? Ne kadar uzağım ben her şeyden..’ ‘Baştan sona mutlu ya da mutsuz, içi ve dışıyla tutarlı bir yol çizebilendir yazar. Ama herkes masal anlatıyor. Alıştığı şeyleri tekrar tekrar dinliyor. Benim yazarlığımın kendi kendini kandırır bir yanı yok..’ ‘Gözlerimi , kulaklarımı , kalbimi kapatmalıyım bütün güzelliklere, zenginliklere ki, aklım herkesin görüp sevdiği şeyleri görmesin, güzelliklere dalıp yanlış düşüncelere kapılmayayım. Sevgi mevgi isteyip kendi kendimi kandırmayayım. Sonra yaşam beni cezalandırır, yazamam..’ Beni Deliler Anlar SEVİM BURAK |
|
09 Şubat 2012, 14:05 | #16 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat
|
|
09 Şubat 2012, 14:05 | #17 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. ‘..ben çoğu geceler içiyorum , dedi.. şakağımdaki ağrıyı duymamak için iştah açmak için falan diyorum ama değil , biliyorum.. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum.. belki kendi kendimden.. iki çeşit içen vardır.. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer.. bir de şu çevrendekilere bak.. bunlar neden içiyorlar ? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için.. çekinmeden bağırmak , yüksek sesle gülmek için.. dışarda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır.. sokakta hiç gülmemek için burada gülerler.. böylesi az içer.. ya ben ? içiyorum da kurtulabiliyor muyum ? belki yalnız baş ağrısından.. - ya içmediğin zamanlar ? - o zaman ararım.. - hep arayacaksın sen. ya resim , ya kitap.. - tutamak sorunu.. insanın bir tutamağı olmalı.. - anlamadım.. - tutamak sorunu dedim.. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde gider gibiyiz.. tutunacak bir şey olmadı mı insanlar yuvarlanır.. tramvaylardaki tutamaklar gibi.. uzanır tutunurlar.. kimi zenginliğine tutunur ; kimi müdürlüğüne ; kimi işine , sanatına.. çocuklarına tutunanlar vardır.. herkes kendi tutamağının en iyi , en yüksek olduğuna inanır.. gülünçlüğünü fark etmez.. kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım.. öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı.. herkesin, ‘veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur’ demesini isterdi.. daha gülünçleri de vardır.. ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü , sahteliğini , gülünçlüğünü göreli beri , gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum : gerçek sevgiyi! bir kadın... birbirimize yeteceğimiz , benimle birlik düşünen, duyan , seven bir (......)!..’ Yusuf Atılgan |
|
09 Şubat 2012, 14:06 | #18 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kalbinde çözülmeden kalan herşey için sabırlı ol. Soruların kendisini sevmeye çalış, kilitli odalar ve yabancı lisanda yazılmış kitaplar gibi. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez, çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu, herşeyi yaşama meselesidir. Şu anda senin soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabını yaşarken bulacaksın. Rilke |
|
09 Şubat 2012, 14:11 | #19 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Edebi(ha)yat
Hepsi güzel ençok bunu beğendim paylaşımın için sağol . |
|
09 Şubat 2012, 21:41 | #20 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Edebi(ha)yat Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Oğlunun -kendisine birkaç saat evvel satın almış olduğu şapkasıyla birlikte- trenin penceresinden başını dışarı çıkarıp sarktığını gören baba, birkaç kez oğlunu ikaz etmiş içeri girmesi için. Fakat küçük afacan babasının uyarılarını duymazlıktan gelip rüzgârla arasındaki oyuna devam etmiş; baba ne kadar "Oğlum yapma, içeri gir, şapkanı düşüreceksin," dediyse de küçük afacanı ikna etmesi mümkün olmamış. En nihayet sabrı tükenen baba, çocuğun fark edemeyeceği bir şekilde başından şapkayı kapıp "Bak gördün mü?" demiş; "Ben seni uyarmıştım, işte sonunda şapkanı düşürdün!" Şapkasını kaybettiğini sanan çocuk tabii bu duruma çok üzülmüş ve gözünde iki damla yaşla tam da mahzun mahzun yerine oturacakken, babası, elinde tuttuğu şapkayı ona gösterip "Al şu şapkanı bakalım. Fakat bir daha da sakın trenin penceresinden başını çıkarıp sarkma, olur mu?" diye oğluna tenbihte bulunmuş. Çocuk babasının elinden sevinçle şapkasını alıp bir süre uslu uslu oturmuş. VE çok geçmeden tekrar pencereye koşmuş; heyecanla şapkasını dışarı fırlattıktan sonra babasına yalvaran gözlerle bakıp şöyle demiş: "Babacığım! N'olur, demin yaptığının aynısını bir daha yapsana!" Dücane Cündioğlu |
|
Etiketler |
edebihayat |
Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Muhabbet Edebi | Zen | İslamiyet | 0 | 12 Aralık 2012 16:24 |
Edebi Sevgi-Li | gapex | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 07 Aralık 2011 16:39 |
Muş Edebi Örnekler | Sim | Doğu Anadolu Bölgesi | 0 | 21 Ağustos 2011 03:47 |
Edebi Sanatlar | Ruj | Edebi Sanatlar | 0 | 16 Aralık 2010 05:24 |
Namazın Edebi | Lady | İslamiyet | 0 | 21 Eylül 2010 14:09 |