Allah'ın ya kendi kelâmıyla ya da Elçisinin sözüyle kesinkes yapmamızı istediği şeylerdir. Böylece yapılması istenen şeyler ya her mükelleften istenir ki buna "farz-ı ayn" yani şahsa farz denir. Ya da yeterli mükelleften istenir ki buna da "farz-ı kifaye" yani yeterlilik isteyen farz denir. Görüleceği gibi önemli olan şey birincide yani "farz-ı ayn"da farz olan şeyi mükellefin bizzat kendisinin yapması ikincisinde yani "farz-ı kifâye"de ise farz olan şeyin yapılmasıdır. Farzları yapan sevap kazanır ve mükâfatı hak eder yapmayan günahkâr olur ve cezayı hak eder. Inkâr eden ise kâfir olur. Meselâ insanların avretlerini örtmeleri kesin emirle istenmiştir yani farzdır. Kadınların başları da avrettir. Allah'ın emri olduğu için başını örten kadın sevap kazanmış ve öbür dünyada mükâfatı hak etmiştir. Kapatmanın Allah'ın emri ve gerekli olduğunu kabul ettiği halde başını açan kadın günah işlemiştir. Tevbe edip kendini affettirmezse öbür dünyada ceza görecektir. Hem başını açan hem de Allah'ın kapatma emrini kabul etmeyen hattâ başını kapattığı halde; kapatma emrini kabul etmediğini söyleyen ise kâfir olmuştur. Tevbe edip imanını yenilemesi gerekir.