IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 16 Haziran 2014, 13:19   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Miller Deneyi




Hayatın kökeni konusunda evrimcilerin en çok itibar ettikleri çalışma 1953 yılında Amerikalı araştırmacı Stanley Miller tarafından yapılan Miller deneyidir. (Deney Miller'in Chicago Üniversitesi'ndeki hocası Harold Urey'in katkısından dolayı "Urey-Miller Deneyi" olarak da bilinir.)

Stanley Miller'in amacı milyarlarca yıl önceki cansız dünyada proteinlerin yapıtaşları olan amino asitlerin "tesadüfen" oluşabileceklerini gösteren bir deneysel bulgu ortaya koymaktı.

Miller deneyinde ilkel dünya atmosferinde bulunduğunu varsaydığı -daha sonraları ise bulunmadığı anlaşılacak olan- amonyakmetan hidrojen ve su buharından oluşan bir gaz karışımını kullandı. Bu gazlar doğal şartlar altında birbirleriyle reaksiyona giremeyecekleri için dışarıdan enerji takviyesi yaptı. İlkel atmosfer ortamında yıldırımlardan kaynaklanmış olabileceğini düşündüğü enerjiyi yapay bir elektrik deşarj kaynağından sağladı.

Miller bu gaz karışımını bir hafta boyunca 100°C ısıda kaynattı bir yandan da karışıma elektrik akımı verdi. Haftanın sonunda Millerkavanozun dibinde bulunan karışımdaki kimyasalları ölçtü ve proteinlerin yapıtaşlarını oluşturan 20 çeşit amino asitten üçünün sentezlendiğini gözledi.

Deneyin sonucu evrimciler arasında büyük bir sevinç yarattı ve çok büyük bir başarı gibi lanse edildi. Hatta çeşitli yayınlar olayın sarhoşluğu içinde "Miller hayatı yarattı" şeklinde manşetler atacak kadar kendilerinden geçtiler. Oysa Miller'in sentezlediği sadece birtakım "cansız" moleküllerdi.

Bu deneyden aldıkları cesaretle evrimciler hemen yeni senaryolar ürettiler. Amino asitlerden sonraki aşamalar da hemen kurgulandı. Çizilen senaryoya göre amino asitler daha sonra rastlantılar sonucu uygun dizilimlerde birleşmiş ve proteinleri oluşturmuşlardı. Tesadüf eseri meydana gelen bu proteinlerin bazıları da sözde "bir şekilde" oluşmuş hücre zarı benzeri yapıların içine kendilerini yerleştirerek hücreyi meydana getirmişlerdi. Hücreler de zamanla yan yana gelip birleşerek canlı organizmaları oluşturmuşlardı. Ne var ki hiçbir aşaması bilimsel bir delille desteklenmeyen bu senaryonun en büyük dayanağı olan Miller deneyi her yönden geçersizliği kanıtlanmış bir aldatmacadan başka bir şey değildi.

Miller'in ilkel dünya koşullarında amino asitlerin kendi kendilerine oluşabileceklerini kanıtlamak amacıyla yaptığı deney birçok yönden tutarsızlık göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1- Miller deneyinde "soğuk tuzak" (cold trap) isimli bir mekanizma kullanarak amino asitleri oluştukları anda ortamdan izole etmişti. Çünkü aksi takdirde amino asitleri oluşturan ortamın koşulları bu molekülleri oluşmalarından hemen sonra imha edecekti.

Halbuki ilkel dünya koşullarında elbette bu çeşit bilinçli düzenekler yoktu. Ve mekanizma olmadan herhangi bir çeşit amino asit elde edilse bile bu moleküller aynı ortamda hemen parçalanacaklardı. Kimyager Richard Bliss'in belirttiği gibi "bu soğuk tuzak olmasakimyasal ürünler elektrik kaynağı tarafından tahrip edilmiş olacaktı".(Richard B. Bliss & Gary E. Parker Origin of Life California 1979s. 14)

Nitekim Miller soğuk tuzak yerleştirmeden yaptığı daha önceki deneylerde tek bir amino asit bile elde edememişti.

2- Miller'in deneyinde canlandırmaya çalıştığı ilkel atmosfer ortamı gerçekçi değildi. 1980'li yıllarda bilim adamları ilkel atmosferdemetan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit bulunması gerektiği görüşünde birleştiler. Nitekim uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'ın kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti. (Stanley Miller Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules 1986 s. 7)

Nitekim Amerikalı bilim adamları J. P. Ferris ve C. T. Chen karbondioksit hidrojen azot ve su buharından oluşan bir karışımla Miller'ın deneyini tekrarladılar ve bir tek molekül amino asit bile elde edemediler. ( J. P. Ferris C. T. Chen "Photochemistry of Methane Nitrogen and Water Mixture As a Model for the Atmosphere of the Primitive Earth" Journal of American Chemical Society vol. 97:11 1975 s. 2964.)

3- Miller'in deneyini geçersiz kılan bir diğer önemli nokta da amino asitlerin oluştuğu öne sürülen dönemde atmosferde amino asitlerin tümünü parçalayacak yoğunlukta oksijen bulunmasıydı. Miller'in gözardı ettiği bu önemli gerçek yaşları 3.5 milyar yıl olarak hesaplanan taşlardaki okside olmuş demir ve uranyum birikintileriyle anlaşıldı. ("New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life" Bulletin of the American Meteorological Society vol. 63 November 1982 ss. 1328-1330.)

Oksijen miktarının bu dönemde evrimcilerin iddia ettiğinin çok üstünde olduğunu gösteren başka bulgular da ortaya çıktı. Araştırmalar o dönemde dünya yüzeyine evrimcilerin tahminlerinden 10 bin kat daha fazla ultraviyole ışını ulaştığını gösterdi. Bu yoğun ultraviyolenin atmosferdeki su buharı ve karbondioksiti ayrıştırarak oksijen açığa çıkarması ise kaçınılmazdı.

Bu durum oksijen dikkate alınmadan yapılmış olan Miller deneyini tamamen geçersiz kılıyordu. Eğer deneyde oksijen kullanılsaydı; metan karbondioksit ve suya amonyak ise azot ve suya dönüşecekti. Diğer taraftan oksijenin bulunmadığı bir ortamda -henüz ozon tabakası var olmadığından- ultraviyole ışınına doğrudan maruz kalacak olan amino asitlerin hemen parçalanacakları da açıktı. Sonuçta ilkel dünyada oksijenin var olması da olmaması da amino asitler için yok edici bir ortam demekti.

4- Miller deneyinin sonucunda canlıların yapı ve fonksiyonlarını bozucu özelliklere sahip organik asitlerden de çok miktarda oluşmuştu. Amino asitlerin izole edilmeyip de bu kimyasal maddelerle aynı ortamda bırakılmaları halinde ise bunlarla kimyasal reaksiyona girip parçalanmaları ve farklı bileşiklere dönüşmeleri kaçınılmazdı.

Ayrıca deney sonucunda ortaya bol miktarda sağ-elli amino asit çıkmıştı. (Richard B. Bliss & Gary E. Parker Origin of Life California1979 s. 25) (bkz. Sağ-elli amino asitler (Dextro-amino asitler)) Bu amino asitlerin varlığı evrimi kendi mantığı içinde bile çürütüyordu. Çünkü sağ-elli amino asitler canlı yapısında kullanılamayan amino asitlerdi. Sonuç olarak Miller'in deneyindeki amino asitlerin oluştuğu ortam canlılık için elverişli değil aksine ortaya çıkacak işe yarar molekülleri parçalayıcı yakıcı bir asit karışımı niteliğindeydi.

Tüm bunların gösterdiği tek bir somut gerçek vardır: Miller deneyi canlılığın ilkel dünya şartlarında tesadüfen meydana gelebileceğini kanıtlamaz. Deney amino asit sentezlemeye yönelik bilinçli ve kontrollü bir laboratuvar çalışmasıdır. Kullanılan gazların cinsleri ve karışım oranları amino asitlerin oluşabilmesi için en ideal ölçülerde belirlenmiştir. Ortama verilen enerji miktarı ne eksik ne fazlatamamen istenen reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayacak biçimde titizlikle ayarlanmıştır.

Deney aygıtı ilkel dünya koşullarında mevcut olabilecek hiçbir zararlı tahrip edici ya da amino asit oluşumunu engelleyici unsuru barındırmayacak biçimde izole edilmiştir. İlkel dünyada mevcut olan ve reaksiyonların seyrini değiştirecek hiçbir element mineral ya da bileşik deney tüpüne konulmamıştır. Oksidasyon sebebiyle amino asitlerin varlığına imkan vermeyecek oksijen bunlardan yalnızca birisidir. Kaldı ki hazırlanan ideal laboratuvar koşullarında bile "soğuk tuzak" (cold trap) denen mekanizma olmadan amino asitlerin aynı ortamda parçalanmadan varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün değildir.

Miller deneyiyle evrimciler aslında evrimi kendi elleriyle çürütmüşlerdir. Çünkü deney amino asitlerin ancak tüm koşulları özel olarak ayarlanmış bir laboratuvar ortamında bilinçli müdahalelerle elde edilebileceğini kanıtlamıştır. Yani canlılığı ortaya çıkaran güçbilinçsiz tesadüfler değil "yaratılış"tır.

Evrimcilerin bu açık gerçeği kabul etmemeleri bilime tamamen aykırı birtakım önyargılara sahip olmalarından kaynaklanır. Nitekim Miller deneyini öğrencisi Stanley Miller ile birlikte organize eden Harold Urey bu konuda şu itirafı yapmıştır:

Yaşamın kökeni konusunu araştıran bizler bu konuyu ne kadar çok incelersek inceleyelim hayatın herhangi bir yerde evrimleşmiş olamayacak kadar kompleks olduğu sonucuna varıyoruz. (Ancak) Hepimiz bir inanç ifadesi olarak yaşamın bu gezegenin üzerinde ölü maddeden evrimleştiğine inanıyoruz. Fakat kompleksliği o kadar büyük ki nasıl evrimleştiğini hayal etmek bile bizim için zor. (W. R. Bird The Origin of Species Revisited Thomas Nelson Co. Nashville 1991 s. 325.)

Evrim sürecinin ilk aşaması olarak öne sürülen "moleküler evrim" tezini sözde ispatlamak için kullanılan yegane "delil" işte bu deneydir. Aradan neredeyse yarım asır geçmesine ve büyük teknolojik ilerlemeler kaydedilmesine rağmen bu konuda hiçbir yeni girişimde bulunulmamıştır. Bugün halen ders kitaplarında canlıların ilk oluşumunun evrimsel açıklaması olarak Miller Deneyi okutulmaktadır. Çünkü bu tür çabaların kendilerini desteklemediğinin aksine sürekli yalanladığının farkında olan evrimciler benzeri deneylere girişmekten özellikle kaçınmaktadırlar.

Alıntı

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
deneyi, miller


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kristallendirme deneyi Violent Kimya 0 27 Kasım 2013 20:14
Alyssa Miller Resimleri / Alyssa Miller Fotoğrafları / Karelerle Alyssa Miller Sevda Yabancı Ünlü Resimleri 0 15 Aralık 2012 04:43
Philedelphia Deneyi AngeLus Ödev ve Tezler 0 28 Aralık 2009 14:55