19 Aralık 2015, 23:11 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | H harfi ile başlayan deyimler ve anlamları H harfi ile başlayan deyimler ve anlamları Ha babam (ha): -1. Durmadan, sürekli olarak. -2. “Hadi göreyim se ni.” anlamında yüreklendirme sözü. Habbeyi kubbe yapmak: Pek önemi olmayan bir şeyi abartmak, önemliymiş gibi göstermek. (Kars. Pireyi deve yapmak.) Haber almak (birinden) : Birinden bir haber, bilgi öğrenmek, kendisi ne haber iletilmek. Haber atlamak: Bir haberi zamanında alıp yayımlayamamak. Haber çıkmamak : Beklenen haber gelmemek, hakkında bilgi verilme mek. Haberi olmak (bir şeyden): Onun hakkında bilgisi olmak. Haber salmak (birine, bir yere) : Ona, oraya haber göndermek. Haber vermek (birine): -1. Oha söz konusu şeyi bildirmek. -2. Bir du rumun belirtilerini yansıtmak. Ha bire : Hiç ara vermeden, sürekli olarak. Hacet kalmamak (bir şeye): Gereği olmamak, gereği kalmamak. Hacı ağa : Gelişigüzel yere para harcayan, kültürsüz (zengin). Haciz konmak (koymak) (bir yere): Borçlunun malına mahkeme yo luyla et konmak (koymak). Haddi hesabı yok : “Sınırsız, ölçüsüz.’ anlamında. Haddi mi? (haddine mi düşmüş?): “Onda bunu yapacak güç, yete nek, cesaret yoktur.” anlamında tehdit, küçümseme yollu söylenir. Haddini bildirmek (birine) : Ona, her işe burnunu soktuğu, küstahlık ettiği için sert bir karşılık vermek. Haddini bilmek : -1. Gücünü, yetkisini, yeteneğini bilmek. -2. Her işe burnunu sokmamak, küstahlık etmemek. Ha deyince : Hemen, istenilen zamanda. Hadise çıkarmak: Tatsız bir olaya yol açmak; kavga çıkarmak, otay çıkarmak. Hafakanlar (afakanlar) basmak (boğmak) -(birini) : Çok sıkılmak, bu nalmak. Hafif atlatmak (bir şeyi) : Bir kazayı, tehlikeyi, ölüm olmaksızın, ciddi bir yara almaksızın geçirmek. Hafife almak (birini, bir şeyi) : Onu küçümsemek; ona önem verme mek. Hafiflik etmek: Hoş olmayan, ahlak kurallarıyla pek bağdaşmayan bir söz söylemek, davranışta bulunmak. Hafif tertip : Biraz, fazla aşırıya kaçmadan, şöyle böyle. Hafta sekiz gün on dokuz: Hemen her gün, bıktıracak ölçüde sık. Hah şöyle : “İyi yaptın, aferin.” anlamında. Hak etmek (bir şeyi) : -1. Hakkı olan bir şeyi, emeğinin karşılığını al mak. -2. Kötü davranışı nedeniyle layık olduğu karşılığı görmek. Hak getire : “Ne arar, yoktur.” anlamında. Hakkı geçmek (birine, bir şeye) :-1. Bir kimsede, şeyde emeği, hiz meti bulunmak. -2. Hakkından bir parçası başkasına verilmiş olmak. Hakkından gelmek (bir şeyin, birinin): -1. Yapılması güç bir işi ba şarmak. -2. Bir kimseye hak ettiği cezayı vermek. Hakkını vermek (birinin, bir şeyin) : -1. Çalışmasının karşılığını tam olarak ödemek. -2. Bir işe gerektiği ölçüde emek vermek. Hakkını yemek : Bir kimseye hakkı olan şeyi vermemek, onun hakkını zorla olmak. Hakkın rahmetine kavuşmak : ölmek. Hakkı olmak :1. Bir şeyde alacağı bulunmak; ona emeği geçmiş ol mak. -2. Sözünde, savında haklı olmak. Haklı bulmak (birini) : Haklı olduğunu kabul etmek; onu uygun, yerin de görmek. Haklı çıkmak : -1. Haklı olduğu anlaşılmak. -2. Bir şey bir kimsenin ya-nılmadığını göstermek. Haksız çıkmak : Haksız olduğu anlaşılmak. Haksız yere : Haksız olarak, hak etmediği halde. . Hak vermek (birine) : Onun haklı olduğunu kabul etmek, ona yanıl-madığını söylemek. Halden anlamak : Bir kimsenin durumunu göz önüne alarak anlayışlı davranmak. Halep ordaysa, arşın burada : “Yaptığını söylediğin şey, inandırıcı ol sun İstiyorsan, haydi burada da yap, görelim.” anlamında. Hale yola koymak (bir şeyi) : Onu düzenlemek, iyileştirmek, düzelt mek. Hal hatır sormak (birine) : Bir kimseye “nasılsınız” diye sormak. Hali duman olmak : Kötü bir duruma düşmek, perişan olmak. Hali harap : Birinin, bir şeyin durumunun “kötü, bitkin, perişan.” olduğu nu anlatmak için söylenir. Hali kalmamak (bir şeye) : Çok yorulmak, gücünü yitirmek; başka şey yapacak gücü kalmamak. Halim selim : Sakin, kendi halinde, yumuşak huylu (kimse). Hali vakti yerinde : Oldukça varhkU, geçim sıkıntısı çekmeyen (kimse). Hallaç pamuğu gibi atmak (bir şeyi, bir yeri): Onu, orayı dağıtmak, her birini ayrı yere atmak. Halsiz düşmek : Güçsüz kalmak; bitkin düşmek. Halt etmek (karıştırmak) : Uygunsuz İşler yapmak, sözler söylemek, davranışta bulunmak. Halt yemek : Yakışıksız ya da kötü bir iş yapmış olmak. Halvet olmak (birileriyle, biriyle) (bir yer) : -1. Birkaç kişi gizli görüş mek İçin bir odaya kapanmak. -2. Bir yer dayanılmaz derecede sıcak olmak. Hamamın namusunu kurtarmak : Kötü bilinen bjr yerin işin durumu nu kurtarmak için sözde çarelere başvurmak. Hamhum şaralop : -1. Boş ve anlamsız söz. -2. El çabukluğu ya da hi le ile yapılan akıl ermez iş. Hancı sarhoş, yolcu sarhoş : “Kimin ne yaptığı, ne söylediği belli de ğil.” anlamında. Hangi akla hizmet ediyor? : “Neden böyle akılsızca işler yapılıyor?” anlamında; ne akla hizmet ediyor? Hangi dağda kurt öldü? : “Ne (ler) oldu da, böyle beklenmedik ve ho şa giden bir iş yaptı, davranışta* butundu?” anlamında. Hangi rüzgâr attı? : “Uzun zamandır geliniyordunuz, nasıl oldu da ge-lebildiniz?” anlamında sitem, alay yollu söylenir. Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: -1. “Her işe karışıyor.” anlamın da. -2. “Her işten anlar.” anlamında. Hanım evladı: Nazlı büyütülmüş kimse. -2. ***. Hanım hanımcık: İyi bir hanıma yakışır davranışları, giyimi olan (ka dın, kız). Hanya’yı Konya’yı Öğrenmek (anlamak) : Çeşitli olaylarla karşılaşa rak yaşamda insanın basma neler gelebileceğini öğrenmek; dünya nın kaç bucak olduğunu anlamak. Hapı yutmak: Kötü bir durumla karşı karşıya kalmak. Hapis giymek (yemek) : Hapis cezasına çarptırılmak. Hapis yatmak : Cezası süresince tutukevinde kalmak. Hapse atmak (tıkmak) : Tutuklayıp cezaevine göndermek; içeri at mak. Hapse girmek (hapsi boylamak): Suçlu bulunup cezaevine konmak. Haraca bağlamak (kesmek) (birini, bir yeri) : Ona belli zamanlarda belli miktarlarda haraç vermesini zorbalıkla kabul ettirmek. Haraç mezat satmak: Açık artırma ile satmak. Haraç yemek: Zorbalıkla başkalarından para toplamak. Harama uçkur çözmek: Evlilikdışı cinsel ilişkide bulunmak. Haram etmek (bir şeyi, birine) : Bir kimseye verilen bir şeyin yararlı olmamasını İstemek Haram olmak (bir şey, birine) : O şeyden yararlanamamak; o şey ona hiçbir yarar getirmemek. Haram yemek: Haksız yollardan kazanç sağlamak. Hararet basmak (birini): -1. Çok susamak. -2. Vücut ateşi yükselmek. Hararet kesmek (söndürmek): Bir içecek susuzluğunu gidermek. Hararet vermek (bir şey, birine): Susatmak, susamasına yol açmak. Harbi keriz (marşandiz): İşin doğrusu, gerçeği. Harbi konuşmak: Yalansız, gerçekleri gizlemeden konuşmak. Harcı olmak (bir şey, birinin): -1. Birinin yapabileceği bir iş olmak. -2. Ancak o kimseye özgü bir iş olmak. Harekette geçmek : Bir İşi yapmaya başlamak. Harekete getirmek (birini, bir şeyi); Onu kımıldatmak, canlandır mak. Hareket noktası: Yapılacak bir işin, geliştirilecek bir düşüncenin baş langıç noktası. Haremlik selamlık olmak: Bir yerele kadınlar ve erkekler ayrı gruplar halinde oturmak. Harfi harfine : Tastamam, uygun, tıpatıp. Har gür: Karışıklık, kargaşa. Hariçten gazel okumak (atmak) : -1. Bir konuda bilgisi olmadığı hal de görüş bildirmek. -2. Öncesini bilmediği bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak, müdahele etmek. Haritadan silmek (silinmek) : Herhangi bir nedenle ortadan kaldır mak (kaldırılmak). Har vurup harman savurmak: Elindekileri hesapsızca harcayıp tüket mek. Hasır attı etmek (bîr şeyi) : Onu örtbas etmek, unutturmaya çalış mak, işleme koymamak; minder altı etmek. Hasret çekmek :Ayn kalınan bir şeyi, kimseyi özlemek, onu görmek is temek, Özlem duymak; Özlem çekmek. Hasret gidermek: Uzun süre görülmeyen, ayrı kalınan bir kimseyle görüşüp konuşmak; Özlem gidermek Hasret gitmek (bir yere, kimseye): Özlemini çektiği bir yeti ya da kimseyi göremeden ölmek. Hasret kalmak (birine, bir şeye) : Onu çok özlemek, ona özlem duy mak. Hastalık hastası: Hiçbir hastalığı olmadığı halde, kendinde sürekli ola rak birtakım hastalıklar olduğunu sanan kimse için alay yollu söyle nir. Hastalık kapmak, (hastalığa tutulmak): Bulaşıcı bir hastalığa yaka lanmak. Haşa huzurdan : ‘Bağışlayın, konuyla ilgili yakışıksız bir söz söyleyece ğim, alınmayın.” anlamında. Haşa sümme haşa : “öyle olmasına olanak yok.” anlamında. Haşatı çıkmak: -1. İşe yaramaz bir duruma gelmek. -2. Çok yorulmak. Haşir neşir olmak (biriyle) (bir şeyle) : -1. Onunla, onlarla kaynaş mak, sıkı fıkı olmak. -2. Onunia uğraşmak. Ha şöyle : “Aferin, bravo, tamam.” anlamında. Ha şunu bileydin : “Bunu daha önceden anlamam, bilmen gerekirdi.” anlamında. Hata etmek (işlemek) : Yanlışlık yapmak, yanılgıya düşmek. Hataya düşmek: Yanılmak, farkında olmadan bir yanlışlık yapmak. Hatır belası: Sevilip sayılan bir bir kimsenin ricası üzerine yapılan iş, katlanılan sıkıntı. Hatır gönül bilmemek (tanımamak) : Doğru”bildiği yoldan kimsenin hatırı için şaşmamak, doğruluğuna inandığı işi yapmak. Hatırı kalmak: Gücenmek, darılmak, kırılmak. Hatırına bir şey gelmesin : ‘Sözüm, davranışım sana karşı değil, sen alınma.” anlamında. Hatırına gelmek: Anımsamak, hatırlamak. Hatırında kalmak: Unutmamak. Hatırından çıkamamak (birinin) : Sevilip sayılan bir kimsenin isteğini yapmazlık edememek. Hatırından çıkarmamak (bîr şeyi, birini) : Onu unutmamak. Hatırından çıkmamak: Unutmamak. Hatırından hayalinden geçmemek: Akla hiç gelmemek, hiç düşün memek. Hatırında tutmak: Unutmamak. Hatırını hoş etmek: Birini sevindirmek, memnun etmek. (Kars. Gönlü nü almak.) Hatırını kırmamak: Onun ricasını, isteğini yerine getirmek. Hatırını saymak : Bir kimseye gereken saygıyı göstermek. Hatırı sayılır : -1. Sözü geçen, saygı gören (kimse). -2. Oldukça çok. Hatır için : Onu sevindirmek için, onun gönlü olsun diye. Hatır sormak : “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye sormak. Hava almak : -1. Açık havaya çıkıp dinlenmek. -2. İçine hava dolmak. -3. Eline bir şey geçmemek, umduğunu bulmamak. Hava atmak (basmak): Üstünlük taslamak. (Kars. Çalım satmak.) Havada kalmak : -1. İstenilen sonuca ulaşmamak. -2. Bir düşünce ka nıtlanmadığı için tutarlı olamamak. Havadan sudan konuşmak : Belli bir konudan değil de, günlük gelişi güzel konulardan konuşmak. (Kars. Dereden tepeden konuşmak.) Hava hoş : “Bir kimseye göre bir işin şöyle ya da böyle olması pek bir fark yaratmaz.” anlamında. Havanda su dövmek : Hiçbir yarar sağlamayan, sonuca bağlanma yan işler yapmış olmak. Hava parası: Bir yeri kiralamak ya da satın almak için, o yerde otu ranlara açıktan verilen para. Hava vermek: Bir şeyin, yerin etkileyici duruma gelmesine yardımcı. olmak. Havaya gitmek : Hiç bir işe yaramamak; boşa gitmek. Havaya savurmak (bir şeyi) : Onu savurganca harcayıp tüketmek. Havaya uçmak : Bir patlama sonucu dağılmak, param parça olmak. Havsalası almamak (havsalasına sığmamak) (bir şeyi) : Onu, onun olabileceğini aklı bir türlü kabul etmemek; kafası almamak. Hay ağzına sağlık : bk. Ağzına sağlık. Hay aksi şeytan : bk. Aksi şeytan. Hayale dalmak : Yaşadığı ortamdan uzaklaşıp düş dünyasına dalmak. Hayale kapılmak : Hayallerin etkisinde kalmak. Hayal gücü : bk. Düş gücü. Hayalinden geçirmek (bir şeyi, birini): Onu düşünmek. Hayal kırıklığı: Düşünülen bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü; düş kırıklığı. Hayal kurmak: Gerçekleşmesi istenen bir şeyi düşünmek; düş kur mak. Hayal meyal: -1. Betti belirsiz bir biçimde. -2. Açık seçik olmayan. Hayata atılmak : Geçimini sağlamak üzere çalışmaya başlamak. Hayat adamı: Günün koşutlarına ayak uydurabilen, her işi başarabi len kimse. Hayata geçirmek : bk. Yaşama geçirmek. Hayata gözlerini kapamak (yummak): Ölmek. Hayata küsmek: Yaşama sevincini yitirmek. Hayat arkadaşı: -1. Eş, kadın için koca, erkek için kadın. -2. Birlikte yaşamaya başlayan kimselerden (kadın ve erkek) her biri. Hayatı kaymak : Yaşama düzeni alt üst olmak. Hayatına girmek (biri): Biri onun yaşamında yer almak. Hayatına (yaşamına) son vermek (biri, bir şey): -1. Kendini öldür mek, intihar etmek. -2. Kapatmak, bitirmek. Hayatını borçlu olmak (birine): -1. Biri tarafından ölümden kurtarıl mış olmak. -2. Yaşamını bir kimsenin desteğiyle kazanmış olmak. Hayatını kazanmak :Geçimini sağlamak. Hayatını yaşamak : Yaşamını dilediği gibi geçirmek. Hayat kadını: Genel kadın, ******, ******. Hayat kavgası (mücadelesi): Yaşamak için harcanan çabalar. Hayat memat meselesi: Hayati önemi olan sorun konu; ölüm kalım meselesi. Hayat pahalılığı: Gelir ile gider arasındaki dengenin gelir aleyhine bo zulması; temel gereksinmelerin pahalı olması. Hayatta olmaz : “Hiçbir zaman olmaz.” anlamında; dünyada olmaz. Hayat vermek (bir şeye, bîrine) : Onu canlandırmak, ona canlılık ka zandırmak. Haybeye kürek çekmek: Boşu boşuna uğraşmak, hiçbir olumlu so nuç alamamak. Haydi canım sen de: “Haydi oradan, olmaz öyle şey, bu ciddiye alı namaz.” anlamrnda. Haydi haydi: -1. “Fazla uzatma, kısa kes.’ -2. Kolay kolay ,bol bol. -3. Olsa olsa, en çok. Haydi oradan : -1. “Olmaz öyle şey.” -2. “Çekil git oradan.” anlamın da. Hayır beklememek (bir şeyden, birinden) : Ondan yarar ummamak, onun iyi olacağını sanmamak. Hayırdır inşallah : -1. “Gördüğün düş iyi bir olayın habercisi olsun.” -2. (Şaşkınlık yaratan durumlarda) “O da ne?” anlamında söylenir. Hayır etmemek : -1. Yararı olmamak. -2. İşe yaramamak. Hayır gelmemek (bir şeyden, birinden) : Onun bir yararı dokunma mak. Hayır görmemek (bir şeyden, birinden): Ondan yarar sağlayama mak. Hayır İşlemek : Yararlı bir davranışta bulunmak. Hayır kalmamak (bir şeyden, birinde) : O şey işe yaramaz, o kimse iş göremez duruma gelmek. Hayır ola (hayrola): “Ne var, ne oluyor?” anlamında merak bildirir. Hayır sahibi: İyilik yapmayı seven kimse. Hayır yok (bir şeyde) (birinde): -1. “O şey artık işe yaramaz.” -2. “O kimseye güvenmeyin, İstediğinizi yapamaz.” anlamında. Hayra yormak (bir şeyi) : Bir olayı, bir düşü iyi bir durumun belirtisi olarak saymak. Hayrete düşmek : Şaşmak, şaşırıp kalmak. Hayrı dokunmak (bir şey, birine): -1. O şey bir işe yaramak. -2. Ona iyilikte bulunmak, onun İyiliğini görmek. Hayrını görmek (bir şeyin) : Onu iyi günlerde kullanmak. Hazıra konmak : Hiçbir emek harcamadan başkasının yaptığı bir şey den yararlanmak. Hazırdan yemek : Çalışmadan eski kazandıklarını yemek. Hazırlık görmek : -1. Bir iş için gereken şeyleri hazırlamak. -2. Bir yol culuk için gerekenleri tamamlamak. Hazır yiyici: Çalışmayan, daha önce kazanılmış olanları harcayan tembel (kimse). Hedef almak (bir şeyi) (birini) : -1. O şeye nişan almak. -2. Bir şeyi ona yöneltmek. -3. Yermek, eleştirmek yıpratmak düşüncesiyle onu karşısına almak. Hedef olmak (bir şeye) : İstenmeyen, hoş olmayan bir davranışla kar şılaşmak. Helak etmek (birini, kendini) : -1. Onu öldürmek, ortadan kaldırmak -2. Onu çok yormak, bitkin duruma getirmek. Helak olmak : -1. Ölmek, yok olmak. -2. Çok yorulmak, bitkin düşmek. Helal olsun : -1. “Bu şeyi ona verdim, güle güle kullansın.” -2. “Verdi ğim şeyin karşılığını istemiyorum, ona bırakıyorum.” -3. “Büyük bir ye teneği var.” anlamında. Helal süt emmiş : İyi ahlaklı, temiz karakterli (kimse). Hele bir: “Yap da göreyim, bak o zaman sana gösteririm.” anlamında tehdit sözü. Hele şükür: “Çok şükür istenen sonuca ulaşıldı.” anlamında. Hemen hemen : Yaklaşık olarak; aşağı yukarı. Hem kel, hem fodul: Hem yeteneksiz, hem de üstün olduğunu iddia eden (kimse). Hem nalına hem mıhına (vurmak) : Birbirine karşı olan iki yanı da destekleme (destekler biçimde konuşmak). Hem suçlu hem güçlü : Suçlu olduğu halde karşısındakini suçlamaya kalkışan (kimse). Hep bir ağızdan: Aynı anda pekçok kişi beraberce (söylemek, konuş mak). Her Allah’ın günü : Her gün; Tanrı’nın günü. Her boyaya girip çıkmak:Çeşitli işlerde belirli süreler çalışmış olmak. Her dem taze : -1. Yaşlı olduğu halde her zaman genç görünmeye ça lışan (kimse), -2. Bütün yıl yeşil kalan (bitki). Her derde deva : Birçok şeye çare olan, birçok hastalığa iyi gelen. Her gördüğü sakallıyı babası sanmak: Görünüşe aldanmak. Her işe burnunu sokmak: İlgisi olsun olmasın her şeye karışmak; burnunu sokmak. Her kafadan bir ses çıkmak : Bir konuda konuşurken herkes aynı an da düşüncesini söylemek.. Herkese şapur şupur da, bize gelince ya Rabbi şükür mü? : “Baş kalarına cömertçe verdiğiniz şeyleri sıra bana gelince niçin esirgiyor sunuz?” anlamında. Her keseye uygun : Herkesin sıkıntıya düşmeden atabileceği ucuzluk ta olan. Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine : “Herkes bu işi yoluyla yöntemiyle yapıyor, biz İse bu konuda yanlış bir yol izliyoruz.’ anla mında. Herkesin ağzına düşmek (herkesin ağzına sakız olmak) : Dedikodu konusu olmak. Her nasılsa : “Nasıl olduysa.” anlamında, beklenmedik bir durum karşı sında kullanılır. Her ne hal ise : “Uzatmayalım, geçelim.” anlamında. Her ne ise : -1. “Ne olursa olsun.” -2. “Tutan neyse.” -3. “Olan olmuş, uzatmayalım artık.” anlamında. Her nedense : Nasıl olduğu anlaşılmayan durumlar için kulanılır. Her ne kadar: Şart cümlelerinin başına gelerek yargının* doğallığını, yetersizliğini bildirir. Her tarafı buz kesmek : -1. Çok üşümek. -2. Şaşırıp kalmak, ne yapa cağını bilememek. Her tarakta bezi olmak : Birbirinden farklı işlerle uğraşır olmak; kırk tarakta bezi olmak. Her telden çalmak: Her işi yapabilir, her şeyden anlar olmak. Hesaba almak (katmak) (bir şeyi, birini): Onu göz önünde bulun durmak, düşünmek; önemsemek. Hesabı kesmek: Bir kimseyle ilişkiyi ya da alışverişi kesmek, buna son vermek. Hesabını bilmek: Tutumlu olmak. Hesabını görmek: -1. Borcunu ödemek. -2. Onu öldürmek. Hesap etmek (bir şeyi): -1. Onu hesaplamak. -2. Onu kendi kendine tartışıp düşünmek. Hesap sormak (birine, birinden): Bir kimseyi yaptıklarından dolayı sorguya çekmek. Hesaptan düşmek (bir şeyi, birini): -1. Bir alacağı ya da borcu hesaptan çıkarmak. -2. Bir şeyi, bir kimseyi yok saymak. Hesapta olmamak : Daha önce hiç düşünülmemiş olmak. Hesap (hesabını) vermek: -1. Bir işin, harcamanın durumunu göster mek. -2. Sorumlu olduğu bir konuda sorgudan geçmek, savunma yapmak. Hevesi kursağında (içinde) kalmak: İstediği şeyi elde edememiş ol mak. Hevesini almak (bir şeyden): İstediği şeyi elde etmiş olmak. Heyheyleri tutmak (gelmek, üstünde olmak) : Çok sinirlenmek, bağı rıp çağırmak. Hık demiş (anasının, babasının) burnundan düşmüş : Pekçok yönü, özelliği anasına, babasına benzeyen (kimse). Hık mık etmek (demek) : -1. Sorulan bir soruya belli belirsiz karşılık lar vermek. -2. Bir işi yapmamak için çeşitli nedenler İleri sürmek. Hıncını (birinden) çıkarmak (almak): Öfkesini başkasına kötü davra narak çıkarmaya çalışmak, öcünü (ondan) almak. Hınç almak: bk. Öç almak. Hır çıkarmak, (hırgür çıkarmak) : Olur olmaz şeylerden kavga çıkar mak. Hırsından çatlamak: Çok kızmak, öfkelenmek. Hırsım almak: Bir davranışta bulunarak öfkesini yatıştırmak. (Kars. Acı sını çıkarmak.) Hırsını alamamak: Öfkesini yenememek. Hırsını çıkarmak (birinden, bir şeyden): Öfkesin i bir başkasına ya da bir başka şeye sataşarak yenmeye çalışmak. Hırsını yenmek : Öfkesini belli etmemeye çalışmak. Hışmına uğramak: Birinin öfkesi, kızgınlığı kendisine yönelmek. Hıyar ağa (ağası): Kaba, görgüsüz, saygısız (kimse). Hızır gibi yetişmek; Bir kimse, bir başkasının sıkışık, çaresiz duru munda yardımına yetişmek. Hiç değilse (olmazsa): -1. “Başka bir şey olmasa bile.” -2. “Bari.” -3. “En azından? anlamında. Hiç yoktan : Durup dururken, boş yere, hiç yüzünden. Hiddete gelmek (kapılmak): Kızmak, öfkelenmek. Hilesi hurdası yok : -1. Yalanı dolanı olmayan (şey), -2. Hile ile iş gör meyen (kimse). Hin oğlu hin : Çok kurnaz, çıkarını ve işini bilen (kimse). (Kars. Anası nın gözü.) Hislerine kapılmak: Duygularına göre davranmaya başlamak. Hisse çıkarmak (bir şeyden) : -1. Kendisiyle ilgili bir yön bulmak. -2. Pay çıkarmak. Hisse kapmak : Bir olaydan yararlı bir ders çıkarmak. Hissi vermek (uyandırmak) (bir şey): O şey sözü edilen şeye ben zer bir duygu uyandırmak, o izlenimi uyandırmak. Hizaya gelmek: -1. Düzgün olarak sıraya dizelmek -2. Davranışlarını düzeltmek, doğru yola yönelmek. Hizaya getirmek: -1. Bir çizgi üzerinde düzgün olmasını sağlamak. -2. Bir kimsenin davranışlarını çeşitli yollarla düzeltmek, onu doğru yola getirmek Hodri meydan : “Kendine güvenen ortaya çıksın.” anlamında meydan okuma. Hokka gibi: Ufak ve düzgün (ağız). Hokka gibi oturmak : Giysi, vücuduna uygun gelmek, tam olmak. Hop oturup hop kalkmak: Öfkesinden yerinde duramaz olmak, çok sinirlenmek. Hora geçmek : İşe yaramak, beğenilmek; makbule geçmek. Hor bakmak (hor görmek) (bir şeye, birine ) : Ona değer vermemek; aşağı görmek. Hor kullanmak (bir şeyi) : Onu hırpaiarcaşına kullanmak Horozlar ötmek : Sabah olmak. Hor tutmak (birini) : Bir kimseye karşı kalbini kırarcasına davranmak. Hoşafına gitmek (bir şey): Onu beğenmek, hoşuna gitmek. Hoşafın yağı kesilmek: Güzel bir şey karşısında söyleyecek söz, yapacak bir şey bulamaz duruma gelmek Hoşbeş etmek (biriyle): Onunla sohbet etmek Hoş bulduk (safa bulduk): “Hoş geldiniz” sözüne karşılık olarak söylenir. Hoşça kal (kalın): Bir yerden ayrılan kimsenin kalanlara söylediği iyi dilek sözü. Hoş geldiniz (safa geldiniz): Konukları karşılarken söylenen nezaket sözü. Hoş görmek (bir şeyi, birini) : Bir kimsenin kusurunu anlayışla karşı lamak Hoş tutmak (birini): Ona iyi davranmak, onu kırmaktan, incitmekten kaçınmak Hoşuna gitmek : Bir şeyden, kimseden hoşlanmak, onu beğenmek. Höt demek (birine): Onu korkutmak, ona çatmak (Kars. Gözdağı vermek.) Hurdası çıkmak : İşe yaramayacak duruma gelmek çok eskimek bo zulmak Hurdaya çevirmek (bir şeyi): Artık onu işe yaramayacak, kullanıla mayacak duruma getirmek Huyuna suyuna gitmek: Bir kimseyi kızdırmayacak davranışlarda bu lunmak, onun isteğine uygun hareket etmek. Huyu suyu (birinin): Onun mizacı, karakteri. Huzuru kaçmak: Rahatsız olmak tedirginlik duymak Huzurunu kaçırmak: Onu rahatsız etmek, ona tedirginlik vermek Huzur vermek (birine): -1. Onu rahat bırakmak -2. Onu dinlendir mek Hükmü geçmek (hüküm yürütmek) : Sözü geçmek, sözü dinlenmek Hükümet kapısı: Devlet dairesi. Hüküm giymek: Bir kimsenin hakkında ceza hükmü verilmek (Kars. Ceza yemek.) Hüküm sürmek: -1. Bir yerin sahipliğini yapmak orada görevini sür dürmek -2. Yaygın olmak, sürüp gitmek, devam etmek Hüküm vermek: -1. Yargıç bir karara varmak ya da bir suçlu hakkın da ceza vermek -2. İyice düşündükten sonra vardığı kararı bildirmek Hülya kurmak (hülyaya dalmak) : Hayal kurmak. Hürya etmek : Bir yere girerken ya da bir yerden çıkarken hep birlikte hücum etmek Hüsnü kuruntu : Herhangi bir durumu kendisi için İyi olarak yorumla ma. Hüsrana uğramak: Bir işten beklenilen sonucun elde edilememesi yüzünden zarar görmek
__________________ #MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦ {22~02~`22..∞} {09~09~`22..ღ} | |
|
Etiketler |
anlamları, başlayan, deyimler, harfi, ile, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
P harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:49 |
R harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:49 |
S harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:48 |
V harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:41 |
Y harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:39 |