![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimiçi ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | G harfi ile başlayan deyimler ve anlamları G harfi ile başlayan deyimler ve anlamları Gafil avlamak (birini): Onu habersiz ve hazırlıksız olduğu bir sırada bastırmak, güç duruma düşürmek. Gaf yapmak: Farkında olmadan yersiz bir davranışta bulunmak ya da bir kimseyi incitecek söz söylemek (Kars. Baltayı taşa vurmak, çam devirmek, pot kırmak.) Gaipten haber vermek : Gelecekte neler olacağını söylemek, bilinme yen âlemden haber vermek Galebe çalmak: Üstünlük sağlamak, yenmek Galeyana gelmek : Bir şeyden çok etkilenmek, heyecanlanıp coşmak Galeyana getirmek (birini, bir topluluğu) ; Onu, o topluluğu etkileyip coşturmak. Galip gelmek (çıkmak): Yenmek; üstün gelmek. Garaz bağlamak (birine) :Ona karşı düşmanca duygular beslemek; kin beslemek (bağlamak). Gargaraya getirmek : Gürültüye getirerek bir sözün, bir eylemin öne mini, etkisini hafifletmek, dikkatten kaçırmak Garibine gitmek: Garip bulmak, yadırgamak; acayibine gitmek, tuha fına gitmek. Garip gelmek: Garipsemek, yadırgamak; acayip gelmek, tuhaf gel mek. Gâvur etmek (bir şeyi): Onu işe yaramayacak duruma getirmek, zi yan etmek, n Gâvur eziyeti: Acımasız, zalimce davranış, güç; zahmetli iş. Gâvur inadı: Önüne geçilemeyen inat; keçi inadı. Gâvurluğu tutmak (gâvurluk etmek) : -1. İnsafsızca davranmaya baş lamak -2. İnatlaşmak, inat etmek. Gâvur olmak : Boş yere harcanmak, heder olmak. Gâvur ölüsü gibi: Çok ağır ve hantal olan (şey). Gayret dayıya düştü : “Söz konusu iş onu başarabilecek olana kaldı.” anlamında. Gayya kuyusu : İşlerin karmakarışık, içinden çıkılmaz olduğu durum, ortam. Gaza basmak: -1. Taşıtın hızını artırmak için gaz pedalına basmak. -2. Savuşmak, kaçmak; defolmak Gazaba gelmek : Çok öfkelenmek Gazaba uğramak: Bir kimsenin öfkesini üzerine çekmek. Gebe bırakmak (birini): Onu borçlu duruma getirmek. Gebe kalmak (birine) : Ona borçlu durumda olmak. Gece gündüz : Her zaman, hiç ara vermeden, sürekli olarak. Gece gündüz dememek : Vaktin uygun olup olmadığına bakmadan sürekli çalışmak. Gece kuşu : Gece vakti gezmesini, iş görmesini seven, geceleri uyu mayan (kimse). Geceli gündüzlü : Gece gündüz, hiç ara vermeden, sürekli olarak. Gece silahlı gündüz külahlı: Kendini iyi insan gibi gösteren, fakat sez dirmeden kötü işler yapan (kimse). Geceyi gündüze katmak : Gece gündüz durmaksızın çalışmak. Geçer akçe : Herkesçe beğenilen şey için kullanılır. Geçer not almak : Uygun bulunmak, beğenilmek. Geçim dünyası: -1. Herkesle iyi geçinmek gerektiğini anlatmak için kullanılır. -2. “Herkes için en önemli konu geçimini sağlayacak yolu bulmasıdır.” anlamında kullanılır. Geçim kapısı: Kazanan sağlandığı işyeri; ekmek kapısı. Geçim yolu : Yaşamak İçin kazanç bulma yolları, çareleri. Geçinip gitmek : -1. Yaşamını iyi kötü sağlayabilecek bir geliri olmak. -2. Başkalarıyla ilişkileri önemli sorun yaratmayacak düzeyde olmak. Geçmiş ola : -1. “Geçmiş olsun.” -2. “Bu fırsatı bir daha ele geçiremez sin. Yazık olur (oldu).” anlamında. Geçmiş olsun : “Hastalığınız, geçirdiğiniz kaza ya da felaketin geçmiş olmasını, bir daha böyle üzüntülerle karşılaşmamanızı dilerim.” anla mında. Geçti Bor’un pazarı (sür eşeğini Niğde’ye): ‘Bu fırsatı kaçırdın, yeni bir fırsat aramaya koyul.” anlamında. Geleceği varsa göreceği de var: “Yiğittik taslayıp kötülük yapmak için gelmeye niyeti varsa, buyursun gelsin, ona haddini bildiririz.” an lamında tehdit yollu söylenir. Gelen ağam, giden paşam : “Başa kim gelirse gelsin benim İçin fark etmez, ben kendi işime bakarım.” anlamında. Gel gelelim : “Ne çare ki.” anlamında. Gel keyfim gel: -1. “Genel olarak durumumdan oldukça memnu num.” anlamında. -2. Durumu iyi olanlara gıpta yollu da söylenir. Gel zaman git zaman : Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra. Gemi aslanı: Gösterişli olan, fakat hiçbir İşe yaramayan (kimse). Gemi azıya almak : Hiçbir şekilde söz dinlemez olmak, kural tanımamak. Gem vurmak (birine) (duygularına) : -1. Onun taşkın, aşırı .davranış larını önlemek, önleyecek girişimde bulunmak. -2. Duygularına ha kim olmak. Geri çevirmek (bir şeyi, birini): -1. Onu kabul etmemek. -2. Onu gel diği yere göndermek. Geriden geriye : -1. Uzaktan. -2. Gizlice. Geri durmamak (bir şeyden) : O şeyi yapmaktan kaçınmamak. (Kars. Aşağı kalmamak.) Geri hizmet: Kolay, yorucu olmayan görev. Geri kafalı : Tutucu, gerici; yenilikler karşı çıkan, düşünce ve davranış larıyla eskiye bağlı olan (kimse). (Kars. Eski kafalı.) , . Geri kalmak : -1. Nitelik ve zaman yönünden geride bulunmak. -2. Benzerliklerinden daha az gelişmiş olmak. Geri tepmek : Yapılan bir davranış benzer bir davranışla karşılanmak, ters etki göstermek. Geyik muhabbeti: Yararsız anlamsız uzun konuşma, gevezelik. Gezip tozmak : Gönlünün İsteğince gezmek. Gıcık almak (kapmak) (bir şeyden, birinden) : Onun söz ve davra nışlarından, kimi özelliklerinden hoşlanmamak; dahası sinirlenmek. Gıcık olmak (birine, bir şeye) : Bir davranışa ya da bir kimseye sürek li olarak sinirlenmek. Gıcık tutmak : Boğazı gıcıklanmak. Gıcık vermek : Birini kıskandıracak davranışlarda bulunmak. Gıkı (bile) çıkmamak (gıkını bile çıkarmamak) : -1. Çok sessiz uslu durmak. -2. Baskı karşısında tek söz söylememek. Gına gelmek (getirmek) (birine, bir şeyden): O şeyden bıkmak, usanmak. Gırgır geçmek (biriyle) : -1. Onunla alay etmek. -2. Gevezelik etmek. Gırgırında olmak (İşin) : O şeye gereken önemi vermemek, onu dik kate almamak; eğlenmek, dalga geçmek. Gırla gitmek : -1. Uzun sürmek. -2. Bol bol harcamak. Gırtlağına basmak : Bir kimseye bir işi yaptırmak için baskı yapmak; boğazına basmak. Gırtlağına kadar borcu olmak : Çok miktarda borcu olmak; boğazına kadar borca girmek. Gırtlağına sarılmak : Kavga etmek, peşini bırakmamak; boğazına sarılmak. Gırtlağından kesmek: Para biriktirmek için yiyeceğinden kısıntı yapmak; boğazından kesmek. Gırtlak derdi: Geçim kavgası. Gırtlak gırtlağa gelmek (biriyle) : Onunla kavgaya tutuşmak; boğaz boğaza gelmek. Gibi gelmek (gibisine gelmek) : Sanısını uyandırmak, sanmak, (…) gi bi görünmek. Gidiş o gidiş : “Sözü edilen kimse gitti ve bir daha geri dönmedi.” an lamında. Girdisi çıktısı: -1. Birinin yakın ilgisi. -2. Bir şeyin ayrıntıları. -3. Gelir ve gideri. Gitti gider: “Artık ele geçmemek üzere gitti.” anlamında. Gizliden gizliye: Gizli olarak, çaktırmadan. (Kars. Alttan atta, el altın dan, arkadan arkaya, içten içe.) Gizli din taşımak: Din, inanç, görüş yönünden göründüğü gibi olma mak. Gizli kapaklı: Başkalarından saklanan, kimseye haber verilmeden ya-pttan (iş, konuşma). Gizlisi kapaklısı olmamak : Başkalarından gizlenecek herhangi bir şe yi olmamak. Gizli tutmak (bir şeyi): Bir olayı, bir haberi hiç kimseye duyurma mak, açıklamamak. Göbeği beraber kesilmiş ; “Her’zaman onunla birliktedir, ondan hiç ayrılmaz.” anlamında. Göbeği çatlamak: Bir işi başarmak için çok zorlanmak, uğraşmak. Göbek adı : Çocuğun göbeğini keserken ebenin koyması âdet dan ad. Göbek atmak : -1. Oynarken karnını yukarı doğru hareket ettirmek. -2. Çok sevinmek. Göbek bağlamak (salmak) : Göbeği sarkacak ölçüde şişmanlamak,göbeklenrnek. Göğsü kabarmak (bir şeyden) : Ondan büyük övünç duymak, kıvan mak. Göğsünü gere gere : Övünerek, kendine güvenerek, kıvanç duyarak. Göğüs geçirmek: Üzüntü nedeniyle derin derin nefes alıp vermek. (Kars. İçini çekmek.} Göğüs germek (bir şeye) : Her türlü güçlüğe dayanmak, bilinçlice karşı koymak, direnmek. Gök gözlü: -1. Göz rengi maviye çalan (kimse). -2. Gözleri bu renk olanların hainliğini belirtmek için kullanılır. Göklere çıkarmak (birini) : Onun yaptıklarını, niteliklerini abartarak öv mek, onu yüceltmek. (Kars. Övgüler düzmek.) Gökte ararken yerde bulmak (bir şeyi, birini) : Ele geçirilmesi güç sanılan bir şeyi, birini kolayca bulmak. Gökten zembille mi indi? : “O kimsenin ne ayrıcalığı var ki başkaları na tanınmayan haklar ona tanınıyor?” anlamında. Gölgede bırakmak (bir şey, bir şeyi) (biri, birini) : -1. Bir şey nitelik yönünden daha üstünolmak. -2. Bir kimseden daha başarılı olup de ğerce ondan üst düzeyde olmak. Gölge düşürmek (bir şeye) : Bir şeyin bilerek ya da bilmeyerek değe rini azaltmak. Gölge etmek : Rahatsız etmek, engel olmak. Gölgesinden korkmak : Kuruntulu olmak, tehlikesiz işlere girişmekten bile korkmak. Gönfü bol: Cömert, eli açık (kimse). Gönlü çekmek (bir şeyi) : Ona imrenmek, onu canı istemek. (Kars. Ağzı sulanmak, canı çekmek, içi çekmek.) Gönlü gani (gönlü gözü gani): Cömert, eli açık, gözü tok (kimse). Gönlünden geçirmek (birini, bir şeyi) : Onu şöyle bir düşünmek, iste mek; içinden geçirmek.Gönlünden kopmak: Bir kimseye, o an içinden geçtiği kadar iyilikte bulunmak. Gönlüne doğmak: Bir şeyin olacağını önceden sezgi yoluyla bilmek; içine doğmak. Gönlünü almak: Kırgın, küskün birini güzel sözlerle ya da bir arma ğanla sevindirmek, memnun etmek. ( Kars. Hatırını hoş etmek.) Gönlünü çelmek : -1. Bir kimsenin sevgisini kazanmak. -2. Birisini ken dine âşık etmek. Gönlünü etmek (yapmak) : Onu razı etmek, hoşnut etmek. Gönlünü hoş etmek: Bir kimseyi istediğini yerine getirerek sevindir mek. Gönlünü kaptırmak (birine) : Ona âşık olmak. Gönlünü kırmak : Bir kimseyi kaba söz ve davranışlarla üzmek, küstür mek; kalbini kırmak. Gönlü olmak : Razı olmak, hoşnut olmak. Gönlü tok : Yetinmesini bilen kimse; gözü gönlü tok. Gönül almak: Bir kimseyi uygun bir davranışla ya da armağanla se vindirmek. Gönül bağı: Duygusal ilişki, sevgi-bağı. Gönül borcu: Yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu hissetme; min net, şükran. Gönül hoşluğuyla (rızasıyla) : İsteyerek, severek. Gönül kırmak : Birini incitmek, gücendirmek; kalp kırmak. Gönül vermek (birine) (bir şeye): -1. Ona âşık olmak. -2. Ona sevT giyle bağlanmak. Göreyim seni: -1. “Senden başarılı olmanı bekliyorum.” -2. “Dediğimi yap, karşılığını görürsün.” anlamında. Görmezlikten (görmemeztikten) gelmek : Görmemiş gibi davran mak. Görmüş geçirmiş : Yaşam deneyimi zengin olan, tecrübeli (kimse). (Kars. Feleğin çemberinden geçmiş, kaçın kurası.) Görülecek hesabı olmak (biriyle) : Onunla aralarında çözümlenecek bir sorunu olmak. Görünüşü kurtarmak : Küçük düşürücü herhangi bir olayı geçiştirmek, örtbas etmek. Görüp göreceği rahmet bu : “Göreceği tek yardım, tek iyilik budur.” anlamında. Görüş açısı: Bir şeyi değerlendirme biçimi; bakış açısı. Görüşeni karışanı olmamak : Hiç kimse o kişinin işine karışmamak. Gösteriş yapmak : İlgi çekmek, kıskandırmak gibi amaçlarla göze çarpan davranışlarda bulunmak. ****** tekme atmak : bk. Kıçına tekme atmak. Götünü kaldıramamak : bk. Kıçını kaldıramamak. Götünü yalamak : bk. Kıçını yalamak. Götünü yırtmak : bk. Kıçını yırtmak. Götürü pazarlık : Bir işin ya da malın tümü üzerine yapılan pazarlık. Gövde gösterisi: Bir topluluğun gücünü ve tavrını göstermek için büyük bir kalabalıkla yaptığı gösteri. Gövdeye atmak (indirmek) (bir şeyi) : Onu büyük bir iştahla yemek; mideye indirmek. Gözaltına almak (gözattı etmek) (birini) : Onu belli bir yerde oturmak zorunda bırakıp hareketlerini denetlemek, onu gözetim altında tut mak. Göz açamamak: İşlerin çokluğu yüzünden başka hiçbir şeyle ilgilenememek. Göz açıp kapayıncaya kadar: Çok kısa bir süre içinde. Göz açtırmamak (birine) : Ona herhangi bir şey yapma fırsatı vermemek. Göz .alabildiğine : Gözün görebildiği en uzak yerlere kadar. Göz alıcı: Güzelliği ilgi çeken. Göz ardı etmek (bir şeyi) : Onu görmezlikten gelmek, ona gereken il giyi, önemi göstermek. Göz atmak (bir şeye, yere) : Ona, üzerinde pek durmadan şöyle bir bakmak. Göz aydına gitmek: Birinin sevindirici bir durumunu kutlamaya git mek. Göz banyosu : -1. Göz hastalıklarının iyileştirilmesi İçin yapılan banyo. -2. Kadınlara hoşlanarak bakma. Göz boyamak : Kötü bir şeyi iyi olarak gösterip aldatmak. Gözdağı vermek (birine) : Onu tehdit etmek, istediğini yaptırmak, ka bul ettirmek için baskı yapmak. (Kars. Kafa tutmak, posta koymak.) Göz değmek (birine, bir şeye) : Uğursuzluk ya da kötülük getirdiğine inanılan kıskanç ya da hayran’ bakışlar nedeniyle kötü bir duruma düşmek; göze gelmek. Gözden çıkarmak (bir şeyi) : Bir şeyin elden gitmesine isteyerek ya da istemeyerek razı olmak, onu feda etmeye karar vermek. Gözden düşmek : Başkalarının sevgi, saygı ve güvenini söylediği söz ler ya da yaptığı davranışlar nedeniyle yitirmek. Gözden geçirmek (bir şeyi) : -1. Ne olduğunu anlamak için ona iyice bakmak, incelemek. -2. Onu okumak. Gözden kaçmak : Farkına varılmamak, görülmemek. Gözden kaybolmak: Görülmez olmak, yok olmak. Gözden uzaklaşmak: Ayrılıp görülmeyecek yere gitmek. Göz dikmek (bir şeye, birine) : Onu ne pahasına olursa olsun ele ge çirmek istemek. Göz doldurmak: -1. Bir şey görünüşüyle umulan etkiyi yapmak. -2. Bir kimse bir becerisi, başarısı vb’den ötürü beğenilmek. Göze almak (bir şeyi): Bir işi gerçekleştirmek için ortaya çıkabilecek bütün engelleri, tehlikeleri kabullenmek. Göze batmak: -1. Durumu, davranışları çevredekileri tedirgin etmek. -2. Görünüşüyle dikkati çekmek: -3. Başkalarını kıskandıran bir mevki-ye yükselmek. Göze çarpmak: -1. Görünüşüyle dikkatleri üzerinde toplamak. -2. Gö rülmek, fark edilmek. Göze gelmek: -1, bk. Göz değmek. -2. Görünüşüyle başkalarının dik katini çekmek. Göze girmek : Yaptıktarıyla çevresindekilerin sevgi ve güvenini kazan mak. Göze görünmek: -1. Belli, açık olmak. -2. Var olmadığı halde varmış gibi görünmek. Göze görünmemek: Ortalıkta dolaşmamak, saklanmak. Göze göz, dişe diş : Kötülüğe kötülükle karşılık verme yöntemi. (Kars. Kısasa kısas.) Göz etmek (birine): Ona göz ve kaşını oynatarak ne demek istediği ni anlatmak; kaş göz etmek. Göz gezdirmek (bir şeye): Ona üstünkörü bakmak, şöyle bir bak mak, onu yüzeysel olarak okumak, incelemek. Göz göre göre : -1. Herkesin gözü önünde. -2. Çok açık olduğu hal de. Göz göze gelmek : Bakışları karşılaşmak. Göz gözü görmemek: Sis, toz, duman gibi engeller yüzünden hiçbir şey görülmez olmak. Göz hakkı : İmrenilecek bir şeyden görenlere verilen pay. Göz kamaştırmak : -1. Görmeyi bulanıklaştırmak. -2. Güzel bir şey bü yük hayranlık uyandırmak. Göz kırpmak (birine) : -1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce açıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü açıp kapayarak sor mak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gözünü açıp kapamak. -4. Bir erkok bir kadınla dostluk kurmak için gözünü açıp kapayarak işaret etmek. Göz koymak (bîr şeye, birine) : Onu elde etmeyi amaçlamak. Göz kulak olmak (bir şeye, birine) : -1. Onu korumak amacıyla gözet lemek. -2. Ne olup bittiği hakkında görerek, duyarak bilgi toplayarak. Gözleri açılmak : -1. Uyanmak. ~2. Bilinçlenmek; gerçeklerin, olup bi tenlerin farkına varmak. Gözleri bayılmak : Uyku, istek gibi bir durum gözlerinden anlaşılmak. Gözleri dolmak (dolu dolu olmak) : Sevinçten ya da üzüntüden ağla yacak kadar duygulanmak. Gözleri (gözü) dönmek: -1. Hastalık nedeniyle gözlerin renkli bölü mü görünmez olmak. -2. Aşırı istek ya da öfkeden ötürü saldıracak duruma gelmek. Gözleri fattaşı gibi açılmak : Hayretten, şaşkınlıktan dolayı gözleri nor malden çok açılmak. Gözleri fıldır fıldır (oynamak): Zekice, meraklıca, çapkınca (bakmak). Gözleri kamaşmak: -1. Çok ışık nedeniyle çevreye bakamaycak duru ma gelmek. -2. Hayran olmak, büyülenmek. Gözleri kan çanağına dönmek : Uykusuzluktan ya da çok ağlamaktan ötürü gözleri çok kızarmak. Gözleri (gözü) kapanmak : -1. Ölmek. -2. İyice uykusu gelmek. Gözlerinden okumak (bir şeyi): Düşünce ve niyetlerinin ne olduğu nu bakışlarından anlamak. Gözlerine inanamamak : Gördükleri karşısında şaşkına dönmek, gör düklerine inanamamak. Gözlerini açmak (biri) (birinin) : -1. Uyanmak. -2. Birisinin bilinçlen mesine çalışmak. Gözlerini alamamak (bir şeyden, birinden): Duyduğu hayranlık ne deniyle bakışlarını onun üzerinden ayıramamak. Gözlerini faKaşı gibi açmak : Şaşkınlıkla, hayretle bakmak Gözlerinin içi gülmek: Sevinci gözlerinin parıldamasından belli ol mak, yüzünden olduğu anlaşılmak. Gözleri sulanmak: Hastalık, güneşe bakma ya da sevinçten ötürü gözlerinden yaş gelmek; gözleri yaşarmak. Gözleri velfecri okumak : Gözlerinden zeki, fakat oynak, kurnaz, hileci olduğu anlaşılmak. Gözleri yaşarmak: -1. bk. Gözleri sulanmak. -2. Duygulandırın bir durum ya da olay karşısında ağlayacak gibi olmak. Gözleri (gözü) yollarda (yolda) kalmak : Sevilen bir kimseyi özlemle beklemek. Göz nuru dökmek: İyi bir yapıt ortaya koymak İçin dikkatli ve yorucu bir çalışma yapmak. Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi) : Bir şeyin nasıl sonuç lanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşün mek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.) Göz önüne getirmek (bir şeyi) : Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak. Göz süzmek : Göz kapaklarını hafifçe birbirine yaklaştırarak nazlı nazlı bakmak. Göz ucuyla bakmak (bir şeye): Başını çevirmeden gözleriyle yan dan, sezdirmeden bakmak. Gözü aç : Paraya, mal mülke doymak bilmeyen (kimse); aç gözlü. Gözü açık gitmek : Yapmak istediklerini gerçekleşti re meden ya da ya pılmasını istediklerini görmeden ölmek. Gözü açılmak : Ne olup bittiğini anlayacak düzeye gelmek, bilinçlen mek, gerçekleri görmeye başlamak. - Gözü alışmak (bir şeye) : İyi seçemediği bir şeyi bir süre sonra net olarak görmeye başlamak. Gözü arkada kalmak : Ayrıldığı kişinin ya da işin ne olduğunun mera kı içinde olmak. Gözü dalmak : Gözünü bir noktaya dikip dalgın dalgın bakmak. Gözü dışarda : -1. Evli olduğu halde başka kadınlarla ilişki kuran (kim se). -2. Oturduğu ya da çalıştığı yeri bırakıp başka yere gitmek iste yen (kimse). Gözü doymak : İstediğini elde ettikten sonra fazlasını istemez olmak. Gözü dönmek: Aşırı istek, Öfke gibi duyguların etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek. Gözü dünyayı görmemek: Hiç kimseye ya da şeye önem verme mek; sadece önem verdiği kimseyle ya da şeyle ilgilenmek. Gözü gönlü açılmak: Neşelenmek, keyiflenmek. Gözü gönlü tok: Bulduklarıma yetinen, fazlasını istemeyen (kimse); gönlü tok. Gözü hiçbir şey görmemek : -1. bendini bütünüyle işine verip hiçbir başka şeyle ilgilenmez olmak -2. Öfkesinden ötürü sonucunun ne olacağını bilmediği kötü işler yapacak duruma gelmek Gözü ısırmak (birini): Onu bir yerden tanıyacak gibj olmak; biri ona tanıdık gibi gelmek Gözü ilişmek (bir şeye): Onu farkında olmadan görmek Gözü kalmak : Beğenip de elde edemediği bir şeyi istemekte devam etmek Gözü kapalı: -1. Düşünmeden, güvenle, hiç duraksamadan. -2. Çevre sinde olup bitenlerden habersiz. Gözü kara : Korkusuz, cesur (kimse). Gözü kararmak : -1. Başı dönüp bayılacak gibi olmak. -2. Ne yaptığını bilmez duruma gelmek. Gözü keskin: -1. Uzakları iyi görebilen (kimse). -2. İncelikleri fark eden (kimse). Gözü kesmek (bir şeyi) (birini) : Bir işi kendisinin ya da adı geçen ki şinin yapabileceğine inanmak Gözü korkmak : Tehlikeli bir işe girişmekten kaçınmak Gözü kör olsun : -1. “İstemiyorum, vazgeçtim.” anlamında -2. Gerek sinme duyulan şeyin yokluğu karşısında da söylenir. Gözüm çıksın : “Doğru söyle miyprsan» gözlerim kör olsun.” anlamın da. Gözüm görmesin (birini, bir şeyi) : “Artık onu görmek istemiyorum.” anlamında. Gözün aydın : “Seni sevindiren olay kutlu olsun.” anlamında. Gözünde büyümek (bir şey) : Bir şey olduğundan daha büyük ve güç görünmek. Gözünde büyütmek (bir şeyi) (birini) : Onu abartmak, olduğundan büyük ve önemli görmek. Gözünden kaçmak : Görememek, farkına varamamak. Gözünden uyku akmak : Çok uykusu gelmek. Gözünde tütmek (bir şey, yer, kimse) : Onu çok özlemek; burnunda tütmek. Gözüne batmak :‘ Tedirgin etmek, çok gelmek. Gözüne dizine dursun : ‘Yaptığım iyilikleri hiçe sayıyorsun, Tanrı bu nun için cezanı versin.” anlamında beddua sözü. Gözüne girmek: Çalışkanlığı ve tutarlı davranışlarıyla bir kimsenin sevgi ve güvenini kazanmak. Gözüne ilişmek : Onu dikkatlice aramadığı halde görmek. Gözüne kestirmek (birini) (bir şeyi) : -1. Onun bir işi başarabileceği ne inanmak. -2. Bir şeyi beğenmek, ele geçirebilmeyi tasarlamak. Gözüne uyku girmemek: Hiç uyumamak, uykusuz kalmak. Gözünü açmak: -1. Uyanık, dikkatli olmak. -2. Bîr kimseyi bilgili kıla rak gerçekleri görmesine yardıma olmak. -3. Bir olay nedeniyle ger çeği görmek. -4. Bir kimseyi cinsel konularda bilgili ve deneyimli kıl mak. Gözünü ayırmamak (alamamak) (bir şeyden, birinden): Ona sürek li olarak bakmak, bakışlarını ondan, oradan ayıramamak. Gözünü daldan budaktan esirgememek (sakınmamak): Olur olmaz işlere girişmekten kaçınmamak, tehlikeleri önemsememek. Gözünü doyurmak: Bir şeyden bol miktarda vererek tatmin etmek. Gözünü dört açmak: Çok dikkatli olmak, aldatılmamak için uyanık bu lunmak. • Gözünü (gözlerini) kapamak: -1. Ölmek. -2. Gormemezlikten gelmek Gözünü (gözlerini) kan bürümek : Öfkesinden dolayı adam öldürme ye kalkışmak. Gözünü kırpmadan : Çekinmeden, korkusuzca. Gözünü kırpmamak: Hiç uyumamak. Gözünü korkutmak : Çeşitli tehditlerle o işi yapmaktan alıkoymak. Gözünün içine baka baka : Cesaret ve soğukkanlılıkla, çekinmeden, cüret ederek. Gözünün içine bakmak : -1. Bir kimsenin üstüne titremek. -2. Her iste ğini yerine getirmeye hazır olmak. Gözünün önünden gitmemek : Onu bir türlü unutamamak, anısı zihin de canlı olarak durmak. Gözünün önüne gelmek : Geçmişteki bir olayı, ilişki kurulan bir kimse yi zihinde canlandırmak, tasarlamak, anımsamak. Gözünün yaşına bakmamak : Ağlayıp sızlanmasına aldırış etmemek, acımamak. Gözü olmak (bir şeyde, birinde) : Onu elde etmeyi çok istemek. Gözü tok : Fazla malda, mülkte gözü olmayan (kimse); gönlü tok, gö zü gönlü tok. Gözü tutmak (birini, bir şeyi) : Onu beğenmek, ona güvenmek. Gözü uyku tutmamak : Bir türlü uyuyamamak. Gözü üstünde olmak : -1. Herkesin kıskandığı şey olmak. -2. Herkesin dikkatini çekmek. Gözü üzerinde olmak : -1. Bir kfmsenin istenmeyen davranışlar yap masına olanak vermemek için sürekli olarak gözetlemek. -2. Başına bir şey gelmesin diye sürekli izlemek. Gözü yememek (bir şeyi) : Onu yapmaya bir türlü karar verememek; göze alamamak. Gözü yılmak (bir şeyden) : Daha önce denenen ve başarısız olunan birjşi yapmaya girişmekten çekinmek. Gözü yolda (yollarda) kalmak : Birinin gelmesini büyük bir merak ve istekle beklemek. Gözü yüksekte (yükseklerde) olmak : Zenginliğe, yüksek mevki ye ulaşmayı amaçlamak. Göz yummak: -1. Hataları, kusurları hoşgörüyle karşılamak. -2. Gör mezlikten gelmek, görmemek. Gurbete (gurbet etlere) düşmek : Çeşitli nedenlerle aile ocağından uzakta yaşamak. Gurur duymak (biriyle, bir şeyden) : Onunla övünmek, gururlanmak. Gururunu okşamak ; Bir kimsenin yüzüne karşi beğenilen /önlerini belirterek gurur duymasını sağlamak. Gücü gücü yetene : “Kimin gücü kimin gücüne yetiyorsa.” anlamında Gücüne gitmek: Bir söz ya da davranış bir kimsenin gücenmesine yol açmak; ağırına gitmek, zoruna gitmek. Güçlük çıkarmak (birine): Bir iş yapılırken engeller, zorluklar yarat mak; müşkilat çıkarmak, zorluk çıkarmak. Güle güle : -1. “Sağlıcakla gidiniz, yolunuz açık olsun,” anlamında -2. Dert, üzüntü çekmeden gönül rahatlığıyla (giy, kullan.-otur vb.). Güle oynaya : Neşeyle, seviçte. Güler misin ağlar mısın? : Hem gülünecek, hem de üzülecek bir olay karşısında söylenir. Güler yüz (göstermek) (birine): Ona yumuşak, sevecen bir tavır(takınmak). Güler yüzlü : Yumuşak, sevecen kimse İçin söylenir. Gülüp geçmek : Bir söz ya da davranışın üzerinde durmamak, bunları önemsememek. Güme gitmek : -1. Hiç yere yok olmak. -2. Boşu boşuna ölmek. -3. Bir söz, bir düşünce başkalarının söz ve davranışları arasında kaynayıp gitmek. Gümrükten mal kaçırır gibi: Herkesten gizlemeye çalışarak, telaşla; yangından mal kaçırır gibi. . Gün almak (birinden) (bir yıldan): -1. Randevu almak, bir kimse ya da kuruluştan belli bir iş için uygun bir istemde bulunmak. -2. Bir ya şı birkaç gün geçmek. Günah (birinden) gitmek: Söz dinlemeyen bir kimseye son olarak uyanda bulunup rahatlamak, sorumluluğu o kişiye bırakmak. Günaha girmek: Günah işlemek, din yönünden suç sayılan bir iş yap mış olmak. Günaha sokmak (birini) : Bir kimseye din yönünden suç sayılacak bir iş yaptırmak. Günahı (vebali) boyuna : ‘Ben senin için bir iş yapıyorum, ama yaptı ğım iş bir suç ise sorumlusu sensin.” anlamında. Günahına girmek (günahını almak) : Bir kimseye yapmadığı bir işin, söylemediği bir sözün sorumluluğunu yüklemek, onun hakkında kötü düşünmek. Günahını çekmek : Yaptığı kötülüklerin cezasını çekmek. Günahını vermez: Günahını, en değersiz, kötü şeylerini dahi vermeye cek ölçüde cimri olan (kimse). Günden güne : Gün geçtikçe, her gün biraz daha. Güneş çarpmak (birine) : Güneş altında fazla kalıp hastalanmak. Güneş olsa kimsenin üstüne doğmamak: Durumu iyi olduğu halde hiç kimseye iyilik etmemek. Gün görmek : Mutluluk içinde yaşamış olmak. Gün görmüş : Başından pekçok olay geçmiş, yaşam deneyimi olan (kimse). Gün günden : Gün geçtikçe. Gün ışığına çıkmak : Aydınlanmak, gerçekler ortaya çıkmak. Günleri sayılı olmak : -1. Bir yerde ancak birkaç gün daha kalabilmek. -2. Ölümü yakın olmak. Günlük güneşlik : Aydınlık, güneşli, açık, iç açıcı yer ya da hava İçin kullanılır. Günü birliğine : Aynı gün içinde. Günü gününe : Tam vaktinde, gününü geçirmeden. Gününü görmek : -1. Çocuklarının, emek verdiği insanların mürüvveti ni görmek. -2. Yaptığı kötü bir işin davranışın karşılığını görmek, ceza sını bulmak. Gününü gün etmek: Hiçbir sorunla ilgilenmeyip günlerini rahatça, hoşça geçirmeye bakmak. Gürültü çıkarmak (koparmak) : -1. Gürültü etmek. -2. Tepkisini sert biçimde göstermek. Gürültüye gelmek: Bir düşünce çeşitli nedenlerle önem kazanma mak, onun üzerinde durulmamak. Gürültüye getirmek (gürültüye boğmak) : -1. Bir düşünceyi ,bir işi, başka konuların araya girmesiyle görüşme dışı bırakmak. -2. Karışık lıktan yararlanarak istediğini gerçekleştirmek. Gürültüye gitmek : Bir düşünce, bir iş, araya başka konuların girme siyle ilgi görmeyip unutulmak. Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak : Korkutmalara aldırmadan işini yürütmek. (Kars. Bildiğinden şaşmamak.) Güven beslemek (duymak) (birine) : Ona güvenmek; itimat besle mek. Güvendiği dağlara kar yağmak : Güvendiği kimseden yardım gelme mek, güvendiği şey işe yaramamak. Güven vermek : Güvenilir bir şey ya da kişi olduğu izlenimini vermek, böyle bir duygu uyandırmak; itimat telkin etmek.
__________________ #MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦ {22~02~`22..∞} {09~09~`22..ღ} | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
anlamları, başlayan, deyimler, harfi, ile, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ö harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:51 |
P harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:49 |
R harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:49 |
S harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:48 |
T harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:44 |